Kasım Yorumları

Kasım filmi detayları

@ouroboros777

12 yıl önce

8.6 / 10

Dünyayı değiştirmek istemiştik ama perişanca yenildik. Şimdi ise değişmemek için ben dünyaya direniyorum.



Sanat, içinde geleceği barındıran bir silahtır.

@arasirabazibazi

12 yıl önce

1 / 10

filmi yeni izledim ve şuan kendimi çok kötü hissediyorum

insanın içine işliyor film

@jahr

12 yıl önce

sanata bakış açısıyla insanı sarsan mükemmel bir film

her insanevledının izlemesi gereken bir film

@kafamdakimakina

12 yıl önce

benzer film etiketinin dolu olmasını umduğum nadir filmlerden.ben eşleştiremedim, birileri bu kadar güzelini bulur da bunu da izleyin der umarım.

@horrorpheliac

13 yıl önce

10 / 10

Filmin biyografi tadında yapılması ayrı bi ilgi çekicilik katmış. Zaten izlerken sürekli düşündüğüm şey yılların birbiriyle uyuşmaması. 99 yılında bunlar böylelerse bu kadar zamanda böyle yaşlanamazlar diye düşündüm. Zaten sonra cevabımı aldım.

Film konu bakımından gerçekten çok hoş bir yere değinmiş. İçeriğinde geçen 'sokak sanatçılığı' kavramını ayrı bi destekliyorum. Fakat genel olarak şöyle bir şey var, konservatuar veya sanatla alakalı bölümlerde bu durum hiç iyi bakılmıyor. Hatta, sınavına girdiğim müzik bölümü mülakatında, bende dolaylı olarak bunu savunmuştum, şahsen çok iyi puan alamadım ve bundan dolayı olduğunu düşünüyorum. Bu konusundan dolayı, kafamdaki sokak çalgıcılığı fikrinin daha da baskın olmasını sağladı.

Sanatı sokaklarda daha rahat tanıtabiliriz. Bunun için, evet, ortaya bi şapka koyup insanların para atmasına gerek yok. Tanıtmak ve yaymak asıl amaç olmalı. Paradan daha önce gelmeli. Sanatınız satarsanız, onu ticari amaç olarak kullanmış olursunuz ve bu kötü.

B
... Devamı
Filmin biyografi tadında yapılması ayrı bi ilgi çekicilik katmış. Zaten izlerken sürekli düşündüğüm şey yılların birbiriyle uyuşmaması. 99 yılında bunlar böylelerse bu kadar zamanda böyle yaşlanamazlar diye düşündüm. Zaten sonra cevabımı aldım.

Film konu bakımından gerçekten çok hoş bir yere değinmiş. İçeriğinde geçen 'sokak sanatçılığı' kavramını ayrı bi destekliyorum. Fakat genel olarak şöyle bir şey var, konservatuar veya sanatla alakalı bölümlerde bu durum hiç iyi bakılmıyor. Hatta, sınavına girdiğim müzik bölümü mülakatında, bende dolaylı olarak bunu savunmuştum, şahsen çok iyi puan alamadım ve bundan dolayı olduğunu düşünüyorum. Bu konusundan dolayı, kafamdaki sokak çalgıcılığı fikrinin daha da baskın olmasını sağladı.

Sanatı sokaklarda daha rahat tanıtabiliriz. Bunun için, evet, ortaya bi şapka koyup insanların para atmasına gerek yok. Tanıtmak ve yaymak asıl amaç olmalı. Paradan daha önce gelmeli. Sanatınız satarsanız, onu ticari amaç olarak kullanmış olursunuz ve bu kötü.

Bunu beynime soktuğu için daha doğrusu var olan bi görüşü bana ' yedirdiği ' için teşekkür ederim. Çok büyük keyif aldım. Başucu filmlerimin en en en tepesinde olmayı hak eden bi film oldu kendileri benim için.
M

@mendebur

14 yıl önce

10 / 10

"parayı kabul etmek sanatı satmak demektir" temalı harika film. üzerine söylenebilecek bir ton şey var. ama temelde harika hazırlanmış, oyunculukları filmde kullanılan kostümler kadar güzel olan, hayatıma belgesel tiyatro kavramını bir daha çıkmamak üzere sokan bir film bu. ama şu da var:

spoiler

+ öncelikle filmin yaşlı kahramanlarıyla genç kahramanlarının birbirlerine benzerliklerine inanamadım. (bu saflığıma sonradan güldüm resmen. -19 nisan 2011-)

+ her film yönetmeninin izlerini taşır. şöyle yazayım ya da: her ciddi yönetmen kendi ideolojisini ya da dünya görüşünü eserine yansıtır. bu apaçık bir durum. burada da sanatla ilgili tüm bu söylemler yönetmenin dünya görüşünü yansıtıyor bize. para için yapılan sanatın bir hiç olduğunu, sanatın bireyi dolayısıyla da toplumu değiştirebileceğini ve yine dolayısıyla dünyayı daha yaşanabilir bir yer haline getirebileceğini, insanın bu sayede başka insanlara bakarken din, etnisite gibi kavramlardan bağımsız hareket edebileceğini yönetmen di
... Devamı
"parayı kabul etmek sanatı satmak demektir" temalı harika film. üzerine söylenebilecek bir ton şey var. ama temelde harika hazırlanmış, oyunculukları filmde kullanılan kostümler kadar güzel olan, hayatıma belgesel tiyatro kavramını bir daha çıkmamak üzere sokan bir film bu. ama şu da var:

spoiler

+ öncelikle filmin yaşlı kahramanlarıyla genç kahramanlarının birbirlerine benzerliklerine inanamadım. (bu saflığıma sonradan güldüm resmen. -19 nisan 2011-)

+ her film yönetmeninin izlerini taşır. şöyle yazayım ya da: her ciddi yönetmen kendi ideolojisini ya da dünya görüşünü eserine yansıtır. bu apaçık bir durum. burada da sanatla ilgili tüm bu söylemler yönetmenin dünya görüşünü yansıtıyor bize. para için yapılan sanatın bir hiç olduğunu, sanatın bireyi dolayısıyla da toplumu değiştirebileceğini ve yine dolayısıyla dünyayı daha yaşanabilir bir yer haline getirebileceğini, insanın bu sayede başka insanlara bakarken din, etnisite gibi kavramlardan bağımsız hareket edebileceğini yönetmen direk veriyor bize. dallandırıp budaklandırmıyor yani. dümdüz veriyor bu görüşü bize. bunu yaparken kendisiyle de çelişiyor tabii biraz. ama olsun, her insan çelişki yaşar. hiç önemli değil...

+ öncelikle filmde (aslında film değil, bildiğin belgesel) seyirciyi ti'ye alan bir sürü oyun var. bunu fark etmemiz çok zor, çünkü görünürdeki hikayeye çok fena kaptırıyoruz kendimizi. söz gelimi alfredo ve arkadaşlarının yaptıklarını hayranlıkla izliyoruz, alfredo'nun kardeşine üzülüyoruz, ailesine ve yaşantısına bakıp alfredo'nun gizemli taraflarını çözümlemeye çalışıyoruz, yaşadıkları aşka aşık oluyoruz falan filan... ama tüm bunlar olurken filmin kurgu tarafını gözden kaçırıyoruz. filmin içinde buna dair ip uçları var. mesela yaşlı kahramanlara bakacak olursak belgeselin yapım yılı 2030. zira adamlar çok yaşlı ve geçmiş diyerek sözünü ettikleri yıllar 1998-2001 arası. birincisi bu. sonra baş kahraman alfredo filmde (aslında belgesel:) başkalarını da tongaya düşürüyor. filmin başlarında ailesinin kazada öldüğünü söyleyerek hocayı, sanat eserlerini gezerken de sevgilisini tongaya düşürüyor. bunları önemsemiyoruz çünkü bunun filmin bir parçası olduğunu düşünüyoruz. ayrıca hocasının, kaza olayının gerçek olmadığını nasıl öğrendiğini de bir türlü anlayamıyoruz. hoca fırça atıyor, eleman ortamı terk ediyor.

+ filmin bir yerinde de yine eduardo'ya verip veriştirirken "mesih oyununa daima çıplak çıkardık. ta ki, eduardo denen o üçkağıtçı gelene kadar. o hıyarın yüzünden sutyen ve peştamal bile giymiştik. inanabiliyor musunuz! hem de 1999'da!" diyor. sanki 1920'li yıllardan söz ediyor. o tarihte çıplaklık sorun oluşturmuyor ama peştemal giymek toplumda infiale sebep oluyormuş gibi...

+ yaşlı olan kahramanların anlatımına bakacak olursak "benliklerini kaybetmelerine" sebep olan eduardo denilen şahıs tam bir şeytan. yaşlı kahramanlardan birisi "eduardo echevarria ile kontrat imzalamak ölüm fermanımızı imzalamak oldu" diyor. oysa ki (en azından benim gözümden) eduardo o kadar da kötü birisi değil. yönetmen burada da bir oyun oynamış galiba bize.

+ b.kunu çıkarmadan öze geleyim: bu namussuz, seyirciyi de -yani bizi de- dahil ediyor oyuna (hani hep izleyiciyi de oyuna dahil etme vurgusu var ya. hah o vurgu bu vurgu işte). bu filmi izlerken, sokaklarda o belgesel tiyatroyu bön bön izleyen kalabalık var ya. hah, işte o kalabalık biziz aslında. yönetmen anladığım kadarıyla filmin başlarında tiyatro hocasının alfredo'ya yaptığını yapıyor, yani kıvama getiriyor. orada da hatırlarsanız hoca duygusal açıdan bir giriş yapmıştı ve alfredo gayet kıvama gelmişti. sonrasında da gayet güzel bir hikaye uydurmuştu. yönetmen abi de bunu uyduruyor işte. belki de böyle birisi yok. tamamen kurgu yani. belgesel demiştim ya. unutun onu. yaşlı kahramanların da genç kahramanların da süper oynadığı harika bir film bu (türküm, doğruyum, çelişkenim:). nihayetinde yönetmen böylece amacına ulaşmış ve izleyiciyi oyuna dahil etmiş.

+ sevgili sevgilimle karşılıklı konuşma sonrasında fark ettiğim (fark ettiğimiz) birkaç noktayı daha belirtmek isterim. filmde (ya da belgeselde işte her ne b.ksa artık) yaşlı kahramanlar konuşurken ara ara gösterilen november ekibinin eskiye dair fotoğraflarını her gördüğümde hep "vay ak lan nasıl bulmuşlar bu adamlara bu kadar benzer oyuncuları" tepkisini verdim. şimdi de diyorum ki kafamı .kiim. arada hiçbir benzerlik yok, çünkü o fotoğraflardaki elemanlar zaten oyuncuların ta kendisi. bu da yönetmenin bize bir oyunu yani.

+ olan bitenle ilgili bir nokta daha fark ettim. sokakta bağımsız bir şekilde izleyenleri de oyuna dahil ederek oynadıkları oyunlarda hiçbir zaman bir taşkınlık ya da bir tepki almıyorlar (en azından ben öyle hatırlıyorum). ne zaman ki eduardo ile anlaşıp o düzlemde bir oyun planlıyorlar ve oyunu sergiliyorlar, işte o zaman dani'nin davranışları yüzünden ipler kopuyor. seyircilerden sataşanlar oluyor ve kavga çıkıyor. oysa ki benzer ipe sapa gelmez davranışları oyunlarını bağımsız bir şekilde sokaklarda sergilerken de gösteriyorlardı. burada da sahne tiyatrosunun içerdiği yapaylıkla sokak tiyatrosunun içerdiği doğallığı gözümüze sokuyor yönetmen.

+ filmin içine bilmece yerleştiren başka yönetmenler de var. nolan bunu iyi yapar mesela. onun filmlerini izlerken (kendi adıma) normalden iki kat dikkatli olmaya çalışırım, çünkü filmin bir yerlerinde bazı ipuçları verir nolan. o ipuçlarını toplamak filmi anlamlandırmaya yarar. bu filmde bunu yapamıyorsunuz, çünkü yönetmen ta en baştan "bu bir film değildir, bu kasım adlı tiyatro ekibinin hayatını anlatan bir belgeseldir" kalıbını beynimize yerleştiriyor. biz de doğal olarak sex yapan aslanları izler modunda izliyoruz bu filmi. yönetmenin aralara serpiştirdiği yaşlı karakterlerin konuşmaları da bu durumu besliyor tabii. ama durum hiç de öyle değil. bu, tam anlamıyla bir film, hem de en güzelinden, en yaratıcısından, en üçkağıtçısından. kristofır nolın bok yemiş bu adamın yanında (bana göre).

spoiler

@babelfish

14 yıl önce

8.4 / 10

İki arkadaş "gerçek bir öyküden uyarlama" diye işaretlemiş ama değil: en fazla "esinlenme" olabilir... Bu bir kurgu-belgeseldir, hem de en şahanesinden.

@ecezkc

14 yıl önce

Bir arkadaşım kötü yorum kabul etmeyeceğini yazmış. Katılıyorum bu filmi izleyipte aman bu ne be kardeşim diyen insan lütfen bir daha film izleme! katletme yani sinemayı. İzlemeyen için büyük kayıp, sanatın her dalına aşık bir birey için şahaser kabul edilecek bir yapıt. Hiç bir filmde gözleri dolmayan insanın bu filmde çığlık attığını bilirim. buda dip not olsun o zaman...
K

@kinoglaz

14 yıl önce

based on a true story:)
G

@gharaguru

14 yıl önce

10 / 10

Hakkında hiç bir eleştiriyi (haklı-haksız) kabul etmeyeceğim, benim için dünyanın en güzel filmlerinden biri.
SPOILER
GİRİŞ YAP
Şifremi Unuttum!

ÜYE DEĞİL MİSİNİZ?

HEMEN ÜYE OLUN
Aktivasyon Mailim Gelmedi!
ŞİFREMİ UNUTTUM
AKTİVASYON MAİLİ GÖNDER
ÜYE OL