Speak No Evil Yorumları

Speak No Evil filmi detayları

@delahoya

5 saat önce

8 / 10

Çok yazdım çok sildim hakkında sıcağı sıcağına yorum atılması zor bir film.

Öncelikle film Haneke yapımı " Funny Games" filmini fazlasıyla anımsattı. Kasvetli havasıyla beni hipnotize etti ve kararsızlığın insan hayatındaki en büyük düşmanlardan biri olduğunu insanın gözüne sokarcasına gösterdi.

Çok hassas bir yapıda olmamama rağmen filmin sonunda sinirlerim bozuldu demek yanlış olmaz. Bu filmi her ebeveyne ders niteliğinde izlettirilmeli...
N

@nurrr_22

7 ay önce

Bence devamı gelmeli.

@2760889966651

11 ay önce

6.1 / 10

Film biraz çiğ. Kisa suresine rağmen sıktığı oldu. Kontrolsuz göçe çözüm olarak sınırlara vurgu yapacak kadar da bağnaz. Tepkisizliklerindeki abarti, erilligini kaybeden aile babasi tip yaratmak icin bir araç olarak kullanilmiş ama yedirilmemiş gibi. Tum bunlara ragmen izletiyor kendini.
D

@dostoyevski

1 yıl önce

Fazlasıyla rahatsız edici, sindirmesi zor, bittiğinde ekrana bakakaldığım filmlerden biri. Klasik korku, psikolojik gerilim türünde bir film değil, başta bunu belirtmekte fayda var. Kör göze parmak basarak verdiği politik alt metinleriyle, kapalı istiareleriyle "bir derdim var" diye bağıran bir film. Suya sabuna dokunmaya çalışan, mesaj kaygısı güden filmleri seviyorum ama ne yazık ki yönetmen, senarist bize iletmek istediği düşüncesi için her şeyi fazlasıyla karikatürleştiriyor. Vereceği "mesaj" için filmin bütünlüğünden tutun da, gerçekçiliğine, karakterlerin vermiş olduğu reaksiyonlara kadar birçok şeye zarar veriyor. Bütün olarak beğensem dahi, yukarıda belirttiğim sebepten dolayı bayağı puan kırmama sebep oldu. Devamını spoiler içine almak zorundayım.

Öncelikle Danimarkalı ebeveynlerin refah seviyesi yüksek, etliye sütlüye karışmayan, orta-üst direk ve özellikle politik doğruculuktan asla ödün vermeyen karakterler olarak resmedilmesi bir
... Devamı
Fazlasıyla rahatsız edici, sindirmesi zor, bittiğinde ekrana bakakaldığım filmlerden biri. Klasik korku, psikolojik gerilim türünde bir film değil, başta bunu belirtmekte fayda var. Kör göze parmak basarak verdiği politik alt metinleriyle, kapalı istiareleriyle "bir derdim var" diye bağıran bir film. Suya sabuna dokunmaya çalışan, mesaj kaygısı güden filmleri seviyorum ama ne yazık ki yönetmen, senarist bize iletmek istediği düşüncesi için her şeyi fazlasıyla karikatürleştiriyor. Vereceği "mesaj" için filmin bütünlüğünden tutun da, gerçekçiliğine, karakterlerin vermiş olduğu reaksiyonlara kadar birçok şeye zarar veriyor. Bütün olarak beğensem dahi, yukarıda belirttiğim sebepten dolayı bayağı puan kırmama sebep oldu. Devamını spoiler içine almak zorundayım.

Öncelikle Danimarkalı ebeveynlerin refah seviyesi yüksek, etliye sütlüye karışmayan, orta-üst direk ve özellikle politik doğruculuktan asla ödün vermeyen karakterler olarak resmedilmesi bir tesadüf değil. Bu politik doğruculuk kendi aralarında bile ufak çaplı çatışmalara sebebiyet veriyor. Karısının katı kuralcılığından, sterilize edilmiş hayatından sıkılmış, erkliğini geri kazanmak isteyen ama buna cesaret edemeyen bir baba figürü var. Bu yüzdendir ki, kızı peluş tavşanını kaybettiğinde ve onu bulup getirdiğinde, Hollandalının Danimarkalıya bunun heroik bir davranış olduğunu ve kendisiyle gurur duyması gerektiğini söylediğinde, koltuklarının kabarmasıyla kurban daha ilk sahnelerden kendini belli ediyor. O sahnede Danimarkalı babaya tam tersi söylenseydi de tepkisiz kalacaktı çünkü ses çıkarmaktan aciz, kendisine ne verilirse yutmaya hazır, konforlu alanından çıkamayan bir karakterimiz var. Aynı şekilde vejetaryenliğini altına basa basa belirten ve bunun doğa için gerekli olduğunu söyleyen ama aslında balık yiyen ve pesketaryen olduğunun farkında olmayan bir Danimarkalı annemiz var. Bir sahnede Hollandalının balıkçılık endüstrisinin de doğaya verdiği zararı üstü kapalı bir şekilde anlattığında; karşıt argüman sunamayan, savunduğu fikirden aciz bir Danimarkalı anne. Elde var iki politik doğrucu, kaldı sıfır. Yine annemiz, kocasının da gazıyla, Hollandalıların kendisine sundukları et yemeğini ucundan da olsa, "nezaketen" tatmasıyla aslında hiç de prensip sahibi olmadığını gösteriyor. Kırılma noktası zaten bu nokta oluyor keza o eti sadece bir kereliğine dahi tattığı an, kendinden, savunduğu her şeyden ödün vermiş oluyor ve film boyunca Danimarkalı aileye taciz ateşleri devam ediyor. Birçok sahne var ama hiçbirinde karşı atak yapmayan, olduğu yerde pusan kurbanlık ailemiz kendi sonunu kendi hazırlıyor.

Hollandalılara gelirsek ki, ben onların devletin izdüşümü olduğunu düşünüyorum. Yani bana kalırsa ortada Hollandalılar yok, Danimarka devleti ve Danimarka halkı var. Bir de göçmen sorunu... Eve çocuk bakıcısı olarak getirilen Mucahid'in ortadoğulu olması, tek kelime ingilizce bilmemesi ve Danimarkalı annenin çocuğunu huzursuzluk içerisinde olmasına rağmen ona emanet edip gitmesi... Nihayetinde Hollandalılar ve Mucahid iş birliğinde kız çocuğunun kaçırılması, recm edilen Danimarkalılar. Buz gibi bir filmdi hakikaten. Yalnız yazının başında belirttiğim gerçeklikten çok fazla kopma, karakterlerin artık beyinsizliğe kadar varan reaksiyonları da bu filmi bir o kadar kötüleştiriyor. Ne mi onlar?

1-Hiçbir aile kendilerine bu kadar rahatsızlık veren bir evden sabahın köründe kaçarcasına çıkıp giderken, sadece peluş bir oyuncak için dönmez. Dönmemeli.

2-Hadi döndün diyelim, karşındaki insanlar özür diledi diye iki üç gün daha kalmazsın.

3-Arabanın anahtarı üzerindeyken ve Hollandalı hıyar işemeye gitmişken neden kaçmayı denemiyorsun? Bu tartışılır tabii, burada özellikle zaten ailenin pusmuşluğuna bir vurgu yapılmış olabilir ama hakikaten izlerken insan küplere biniyor.

4-Malum son. Yaşama içgüdüsünün böyle bir durumda harekete geçmemesi imkansız. Belki şok anı, belki başka bir şey ama ikisi de aynı anda bu kadar tepkisiz kalamaz.

Bunlar benim seyir zevkime gölge düşürse de dediğim gibi, beğendim ama bitirdikten sonra keşke izlemeseydim de dedim...

@positivist

1 yıl önce

8.3 / 10

Arthouse gerilim sevenlerin bu seneki gözdesi olmalıydı bu film. Haneke, Trier gibi Avrupalı yönetmenlerin pek bir sevdiği orta sınıf eleştirisi yapıyor. Nette dolaşan radikal islamcı grupların zararı yorumu bana pek makul gelmiyor. Çünkü filmde steril bir hayatı olan, Avrupa’nın en refah ülkesinde yaşayan bir aile var. Refah insanı tehlikeli bir sessizliğe sürükler. Hiçbir şeye ses çıkarmayan ve kibarlıktan ölen bir ailenin sonu başka ne olabilirdi?

@madamcoco

1 yıl önce

Sinirlerim bir miktar bozuldu.

@fthgzl79

1 yıl önce

4.6 / 10

Çok sıkıcı, banal ilerliyor. Klişe bir senaryo. Bana gerçekçi gelmedi film.

Ebeveyni düşük IQ'lu gibi göstermişler. Başlarına gelecekleri tahmin ettikleri halde, ısrarla başlarına gelmesini beklediler. Başlarına gelecek şey, gerçekleştiği anda da tepkisiz bir şekilde birbirlerine sarıldılar. Saçmalığın daniskası.

@dehsett

1 yıl önce

7.4 / 10

İlerde disturbing movies kategorisinin kültlerinden olacak film.

@betelgeuze

1 yıl önce

Son günlerde izlediğim en sinir bozucu filmlerden biri. Bu sakinlik beni delirtti. İnsanlar sizin izin verdiğiniz sürece hayatınıza müdahil olurlar. Hiç ummadığınız yerden canınızı yakabilirler. Hayır demekten korkmayın! Kendiniz ve sevdikleriniz için..

@furkandgn9

1 yıl önce

7 / 10

"-Bunu neden yapıyorsunuz?
-Çünkü bize izin verdiniz."

İzlerken en çok rahatsız olduğum film tarzı. Bu işlerin bir ismi var mı bilmiyorum açıkçası. Manüpilatif korku demeyi tercih ediyorum kendimce. Funny Games gibi çok iyi bir eserin yolundan gidiyor hatta. İnternetteki okumalarda da filmin Avrupa'ya kontrolsüz şekilde göç eden radikal İslamcıların verdiği zararın eleştirisi denmiş. Açıkçası ben izlerken bu şekilde anlamlandırmadım fakat izlediğinizde bu fikir zihninizde raya oturacaktır. Çünkü İslam'daki recm cezası bile var. Bebek bakıcısı rolündeki kişinin Orta Doğu'lu seçilmesi de tesadüf olmasa gerek. Ben daha çok çocuk istismarına yöneldim, en hassas noktalarımdan birisi.

Film tatilde tanışan bir ailenin pek tanışmadan da olsa birlikte 1 haftalarını geçirmeleri ile açılıyor. Tatile çağrılan aile pasif, hayır diyemeyen bir aile iken, çağıranlar çok özgüvenliler. Masum ailemiz diğer ailedeki terslikleri görse de asla ses çıkartamıyorlar. Bu da Funny Games'de olduğu gibi bi
... Devamı
"-Bunu neden yapıyorsunuz?
-Çünkü bize izin verdiniz."

İzlerken en çok rahatsız olduğum film tarzı. Bu işlerin bir ismi var mı bilmiyorum açıkçası. Manüpilatif korku demeyi tercih ediyorum kendimce. Funny Games gibi çok iyi bir eserin yolundan gidiyor hatta. İnternetteki okumalarda da filmin Avrupa'ya kontrolsüz şekilde göç eden radikal İslamcıların verdiği zararın eleştirisi denmiş. Açıkçası ben izlerken bu şekilde anlamlandırmadım fakat izlediğinizde bu fikir zihninizde raya oturacaktır. Çünkü İslam'daki recm cezası bile var. Bebek bakıcısı rolündeki kişinin Orta Doğu'lu seçilmesi de tesadüf olmasa gerek. Ben daha çok çocuk istismarına yöneldim, en hassas noktalarımdan birisi.

Film tatilde tanışan bir ailenin pek tanışmadan da olsa birlikte 1 haftalarını geçirmeleri ile açılıyor. Tatile çağrılan aile pasif, hayır diyemeyen bir aile iken, çağıranlar çok özgüvenliler. Masum ailemiz diğer ailedeki terslikleri görse de asla ses çıkartamıyorlar. Bu da Funny Games'de olduğu gibi biz seyircilerin elini kolunu bağlıyor. Kahramanlığa yer olmayan bir film.

Bahsedilen radikal İslam eleştirisinin de gerçekliğini özümsersek epey iyi bir film Speak No Evil. Yalnızca ailenin sessizliği biraz fazla zorlama yazılmış.
SPOILER
GİRİŞ YAP
Şifremi Unuttum!

ÜYE DEĞİL MİSİNİZ?

HEMEN ÜYE OLUN
Aktivasyon Mailim Gelmedi!
ŞİFREMİ UNUTTUM
AKTİVASYON MAİLİ GÖNDER
ÜYE OL