Her insanın kendine özgü bir hikayesi vardır. O insanı görebilmek resmetmek kolay değil. Hikayemizdeki kız dantelci midir ? İnci küpeli midir? bilinmez. Ancak bir ilişkide yapılabilecek en büyük hata karşısındakinin değişmesini beklemek, buna zorlamaktır... Başkalarını suçlayarak kendinizi haklı çıkaramazsınız...Sonu harika...85/100
Pomme, hayata karşı çoğu tecrübesizliğine paralel onu olduğu gibi kabul ederek yaşıyordu. Barındırdığı bu cevher çok derinlerde saklıydı. Onu anlayabilmek, nasıl bakacağınızı bilmek ayrı bir yetenek gerektiriyordu ancak yaşamı sözler-şekiller arasında boğulmuş François'nın kitaplarında bu yazmıyordu.
Son bölümde yazardan yapılan alıntı: "İnsanların kimileyin farkında bile olmadan yanından geçip gittikleri, işaret veremeyen, kendini tanıtamayan bir ruhtu o. Yanından onu görmeden geçebilirdi. Çünkü o varlığını belli etmeyen kimselerdendi ama onu anlamak için sabırla sorgulamak gerekir ve ona nasıl bakacağınızı bilmeniz gerekir. Bir ressam onu tablosuna konu edebilir. Çamaşırcı, su taşıyan biri olabilir ya da dantelci bir kız."
Yönetmenin deyimiyle: "Hayat tıpkı bir elmanın üzerinden akıp geçen su gibi, dantelci kızın üzerinden akıp geçer."
...Başkalarıyla müsabette herkes kendisine benzeyen kimselere belirli öncelik verir, dolayısıyla bir mankafa için bütün büyük kafalar bir araya gelse hiçbir anlam ifade etmez, o gider dünyanın bir ucunda da olsa bir başka mankafalar topluluğunu seçer.Dolayısıyla herkes en büyük hazzı ister istemez kendi eserlerinden alacaktır, çünkü bunlar onun ruhunu yansıtır, onun kendi düşüncelerini aksettirirler.Bunlardan sonra beğenisine en çok hitap eden kendisine benzeyenlerin eserleri olacaktır. Dolayısıyla kalın kafalı, safi sözcük taciri, sığ ve huysuz birisi samimi ve yürekten tasvibini ancak kendisi gibi kalın kafalı, sığ ve huysuz birisinin, laf ebesinin eserleri için ifade edecektir..
Schopenhauer
**
-->Man kafalara göre bir film değildir bu!
**
Sınıf farklılıkları, toplum algısı ve tahammülsüzlük bir aşkın önündeki temel engellerdir..
aşk başlar, devam eder, söner ve sonra yıkıma uğrar..
burda ise daha kıvılcımını çıkarmadan nötrleşiyor... Devamı
...Başkalarıyla müsabette herkes kendisine benzeyen kimselere belirli öncelik verir, dolayısıyla bir mankafa için bütün büyük kafalar bir araya gelse hiçbir anlam ifade etmez, o gider dünyanın bir ucunda da olsa bir başka mankafalar topluluğunu seçer.Dolayısıyla herkes en büyük hazzı ister istemez kendi eserlerinden alacaktır, çünkü bunlar onun ruhunu yansıtır, onun kendi düşüncelerini aksettirirler.Bunlardan sonra beğenisine en çok hitap eden kendisine benzeyenlerin eserleri olacaktır. Dolayısıyla kalın kafalı, safi sözcük taciri, sığ ve huysuz birisi samimi ve yürekten tasvibini ancak kendisi gibi kalın kafalı, sığ ve huysuz birisinin, laf ebesinin eserleri için ifade edecektir..
Schopenhauer
**
-->Man kafalara göre bir film değildir bu!
**
Sınıf farklılıkları, toplum algısı ve tahammülsüzlük bir aşkın önündeki temel engellerdir..
aşk başlar, devam eder, söner ve sonra yıkıma uğrar..
burda ise daha kıvılcımını çıkarmadan nötrleşiyor..
@poormf
12 saat önce
8.5 / 10
@ecosphere
9 yıl önce
8.4 / 10
Son bölümde yazardan yapılan alıntı: "İnsanların kimileyin farkında bile olmadan yanından geçip gittikleri, işaret veremeyen, kendini tanıtamayan bir ruhtu o. Yanından onu görmeden geçebilirdi. Çünkü o varlığını belli etmeyen kimselerdendi ama onu anlamak için sabırla sorgulamak gerekir ve ona nasıl bakacağınızı bilmeniz gerekir. Bir ressam onu tablosuna konu edebilir. Çamaşırcı, su taşıyan biri olabilir ya da dantelci bir kız."
Yönetmenin deyimiyle: "Hayat tıpkı bir elmanın üzerinden akıp geçen su gibi, dantelci kızın üzerinden akıp geçer."
@budha
11 yıl önce
10 / 10
Schopenhauer
**
-->Man kafalara göre bir film değildir bu!
**
Sınıf farklılıkları, toplum algısı ve tahammülsüzlük bir aşkın önündeki temel engellerdir..
aşk başlar, devam eder, söner ve sonra yıkıma uğrar..
burda ise daha kıvılcımını çıkarmadan nötrleşiyor ... Devamı
Schopenhauer
**
-->Man kafalara göre bir film değildir bu!
**
Sınıf farklılıkları, toplum algısı ve tahammülsüzlük bir aşkın önündeki temel engellerdir..
aşk başlar, devam eder, söner ve sonra yıkıma uğrar..
burda ise daha kıvılcımını çıkarmadan nötrleşiyor..
tıpkı danimarka filmi "Yeniden sev beni" gibi..
@gundula
12 yıl önce