Jin Yorumları

Jin filmi detayları

R

@refidun

11 yıl önce

reha erdem'in daha önce bi filmini izlemeyen adamların doğal olarak beğenmeyeceği film.

ben zaten diyalogsuz film çekmelerine alıştığım için yadırgamadım.

ve filmden bi kaç şey anladım müsadenizle anladıklarımı anlatayım.

1- örgütten ayrılmak isteyen bir teröristin, örgütten kaçsa bile devletten kaçamaması.

yani filmde evine dönmek isteyen jin türlü eziyetlere katlanıp yollar aşıyor ama otobüse binip evine giderken askerler tarafından kimlik kontrolğ yapılırken yakalanıp karakola götürülüyor.

burda kafama bişey takıldı eğer biri örgütten ayrılmak isterse ve bi yolunu bulup kaçarsa türk askerinin veya karakolun eline düştüğünde devlet sen dağdan indin hadi bakalım doğru hapise mi diyor da jin kardeşimiz askere bunu söylemiyor. eğer öyleyse sorumu geri alıyorum.

2- erkekler kürt' de olsa türk'de olsa aynıdır. kadınlara bakış açıları değişmez. istisnalar kaideyi bozmaz falan fıstık. -genelde erkekler eziktir reha abinin filmlerinde.-

3- bu dünyada hayvanlarla beraber yaşıyoruz. bun
... Devamı
reha erdem'in daha önce bi filmini izlemeyen adamların doğal olarak beğenmeyeceği film.

ben zaten diyalogsuz film çekmelerine alıştığım için yadırgamadım.

ve filmden bi kaç şey anladım müsadenizle anladıklarımı anlatayım.

1- örgütten ayrılmak isteyen bir teröristin, örgütten kaçsa bile devletten kaçamaması.

yani filmde evine dönmek isteyen jin türlü eziyetlere katlanıp yollar aşıyor ama otobüse binip evine giderken askerler tarafından kimlik kontrolğ yapılırken yakalanıp karakola götürülüyor.

burda kafama bişey takıldı eğer biri örgütten ayrılmak isterse ve bi yolunu bulup kaçarsa türk askerinin veya karakolun eline düştüğünde devlet sen dağdan indin hadi bakalım doğru hapise mi diyor da jin kardeşimiz askere bunu söylemiyor. eğer öyleyse sorumu geri alıyorum.

2- erkekler kürt' de olsa türk'de olsa aynıdır. kadınlara bakış açıları değişmez. istisnalar kaideyi bozmaz falan fıstık. -genelde erkekler eziktir reha abinin filmlerinde.-

3- bu dünyada hayvanlarla beraber yaşıyoruz. bunu unutmayalım onlar da canlı. onlara karşı da görevlerimiz var. -bu konuda çok hak veriyorum reha reyis'e-

bazı yerleri belgesel gibi filmin, doğa, hayvanlar, dağlar falan.

izlenebilir.

son olarak jin kaçtıktan sonra kamyona binip dörtyol'a kadar gidiyor ve kamyoncu onu bıraktıktan sonra jin'e,

"minübüse,otobüse bin ama kamyona binme" diyo

orda gülmüştüm.
R

@rampage_necmi

11 yıl önce

abi abanmayın çelloya bu kadar gözünüzü seveyim.

@omrbkr

11 yıl önce

4 / 10

2 saat 2 dakika olup hiçbir şey anlatamayan film.

@illegal_1

12 yıl önce

8 / 10

Hani dağdan insinler denir ya işte sistemin dağdakini indirmemek için her şeyi yaptığını ortaya koymuş bence reha erdem. Filmde görüntüler ve ses kurgusu harika. Filmin kürt sorununu arka tema olarak aldığı aslında kadın olma sorununu anlattığını düşündü genel seyirci festivalde. Tüm erkekler tecavüzcü çok abartılı dendi. Haberleri okumaktan aciz sözde ikiyüzlü türk entelektüeli olarak görüyorum böylelerini. Gerçekçi olmak gerekirse oralarda insanlar eşeğe tecavüz ediyor. Neler oluyor. Onun için jinin hikayesini hiç abartılı bulmadım. Aynısı olur bugün. Jin evine geliyor kitap alıyor aslında okumak istiyor. Bunlar olabilir şeyler, ama bi kaç kişiyi de böyle gösterip gerilla aslında zorunluluktan dağda demeye getirmemesi güzel. Jin gibi biri istemez bu doğru kıyafetlerini alışı spor ayakkabısı çok naif ayrıntılardı.

Jin in hikayesini dağdan kurtulmak isteyen gerilla üzerinden anlatıyor ama sistem dağa mahkum ediyor diyor ve önemli bir araç koyuyor: kadın. Kürt kızının o kadar iyi türkç
... Devamı
Hani dağdan insinler denir ya işte sistemin dağdakini indirmemek için her şeyi yaptığını ortaya koymuş bence reha erdem. Filmde görüntüler ve ses kurgusu harika. Filmin kürt sorununu arka tema olarak aldığı aslında kadın olma sorununu anlattığını düşündü genel seyirci festivalde. Tüm erkekler tecavüzcü çok abartılı dendi. Haberleri okumaktan aciz sözde ikiyüzlü türk entelektüeli olarak görüyorum böylelerini. Gerçekçi olmak gerekirse oralarda insanlar eşeğe tecavüz ediyor. Neler oluyor. Onun için jinin hikayesini hiç abartılı bulmadım. Aynısı olur bugün. Jin evine geliyor kitap alıyor aslında okumak istiyor. Bunlar olabilir şeyler, ama bi kaç kişiyi de böyle gösterip gerilla aslında zorunluluktan dağda demeye getirmemesi güzel. Jin gibi biri istemez bu doğru kıyafetlerini alışı spor ayakkabısı çok naif ayrıntılardı.

Jin in hikayesini dağdan kurtulmak isteyen gerilla üzerinden anlatıyor ama sistem dağa mahkum ediyor diyor ve önemli bir araç koyuyor: kadın. Kürt kızının o kadar iyi türkçe konuşması dışında göze batan hiçbir şey yoktu filmde. Rehanın kaç para kaç filminin ya da beş vakitinin hayranlarından değilim ama jin"e bayıldım. Görüntü yönetimi ve ses harikaydı. Derdini de çok güzel, derli toplu bi şekilde anlatmış ki böyle bi konuda bu çok zor. Reha bu sorunu çok yöresel algılamamak lazım dedi festivalde. Korede de gösterim yapılmış orda da seyirci benzer sorular sormuş krallığa karşı savaşılıyormuş, yani her yerde aynı sorunlar var diyor reha erdem.

@ibodirector

12 yıl önce

8.3 / 10

Türkiye'de !f İstanbul kapsamında, Almanya'da Berlinale'de ve en son İngiltere'de London Turkish Film Festival kapsamında gösterilen Reha Erdem'in son filmi "Jin", Türk-Kürt meselesine bambaşka bir pencereden, masalsı bir "fabl" dilinden bakmayı tercih ediyor. Reha Erdem, Londra'da filmin gösteriminden sonra yapılan soru-cevap etkinliğinde "Bu filme tarafsız demek beni çok üzer. Böyle bir meselede tarafsızım demek bana çok alçakça geliyor." demişti. Film, 17 yaşındaki karakteri "Jin" (Deniz Hasgüler) in tarafından, "hayat"ın tarafından bakmayı tercih ediyor. Dağda kalsa kalamayan, inse inemeyen "Jin"in öyküsü bu.

Jin, oldukça sessiz doğa görüntüleriyle açılıyor. Bir sakinlik, sükunet var adeta doğada. Dağlarda saklanan teröristlerin içinde bir kız çarpıyor gözümüze. Adı Jin. Terör örgütü üyesi olmaya zorlandığı ya da mecbur kaldığı belli. Çok da önemli değil. Önemli olan, Jin bu anlamsız savaşı istemiyor. Oysa doğa ne kadar güzel, hayvanlar ne kadar mükemmel. Kaçmak istiyor Jin ve dağ
... Devamı
Türkiye'de !f İstanbul kapsamında, Almanya'da Berlinale'de ve en son İngiltere'de London Turkish Film Festival kapsamında gösterilen Reha Erdem'in son filmi "Jin", Türk-Kürt meselesine bambaşka bir pencereden, masalsı bir "fabl" dilinden bakmayı tercih ediyor. Reha Erdem, Londra'da filmin gösteriminden sonra yapılan soru-cevap etkinliğinde "Bu filme tarafsız demek beni çok üzer. Böyle bir meselede tarafsızım demek bana çok alçakça geliyor." demişti. Film, 17 yaşındaki karakteri "Jin" (Deniz Hasgüler) in tarafından, "hayat"ın tarafından bakmayı tercih ediyor. Dağda kalsa kalamayan, inse inemeyen "Jin"in öyküsü bu.

Jin, oldukça sessiz doğa görüntüleriyle açılıyor. Bir sakinlik, sükunet var adeta doğada. Dağlarda saklanan teröristlerin içinde bir kız çarpıyor gözümüze. Adı Jin. Terör örgütü üyesi olmaya zorlandığı ya da mecbur kaldığı belli. Çok da önemli değil. Önemli olan, Jin bu anlamsız savaşı istemiyor. Oysa doğa ne kadar güzel, hayvanlar ne kadar mükemmel. Kaçmak istiyor Jin ve dağlardan aşağıya doğru koşmaya başlıyor. Derken o huzur ve sükuneti silahlar ve bombalar birden bozmaya başlıyor. Saklanıyor Jin. Doğadaki hayvanlar kabuklarına çekiliyor, neye uğradıklarını şaşırıyorlar. İnsanların bu içler acısı, zavallı, doğayı katleden, anlamsızca birbirini öldüren durumlarının en büyük şahitleri onlar. Sessiz ve derinden olan biteni izliyorlar, gözlerindeki anlamlı bakışlarla. Her şeyin farkındalar.

İlk 20 dakika içerisinde hiçbir diyalog yer almazken, sadece iki türkü yer alıyor. Birisi Kürtçe, diğeri ise Türkçe olmak üzere. Aslında bu, Reha Erdem'in film boyunca meseleye olan yaklaşımı hakkında ipucu veriyor. Adının şapkalısı "kadın", şapkasızı "hayat" anlamına gelen Jin'in kaçış süresince doğa ve hayvanlarla olan içsel yolculuk süreci, askerlerin baskınlarıyla kesişiyor sürekli. Jin, kaçmak istese de kaçamıyor çünkü hem kimlik sorunu var, hem de kadın olmanın zorlukları. Bir tarafta askerler, öte yanda kendisinden yararlanmak isteyen kötü niyetli kişiler. Sıkıştıkça sıkışıyor Jin. Bu süreçte ise bir ayı, vahşi bir vaşak, yaralı bir at ve güzel bir ceylan ile karşılaşıp iletişim kuruyor. Hava saldırılarından kaçmak için sığındığı mağaranın içerisinde bir evden çaldığı Coğrafya kitabındaki anlamını bilmediği "enlem" ve "boylam" kelimeleri üzerine düşünüyor.

Yaralı asker (Onur Ünsal) ve Jin'in, filmin ikinci yarısındaki sahneleri de Erdem'in başından beri koruduğu yaklaşımını devam ettiriyor. Savaş anlamsız ve her ne kadar düşman da olunsa "insanlık" insanın içerisinde olan bir duygu. Askerin ölüme yaklaştığında beklediği hamlenin aksine karşılaştığı iyi niyet, insanlık haricinde içindeki başka türlü duyguları da tetikliyor. Belki de sadece anlık bir "Stockholm Sendromu" bilemeyiz. Fakat söylediği sözler o kadar doğal ve çarpıcı ki. "Belki bir gün bir çay bahçesinde karşılaşırız."

Reha Erdem, yıllardır kanayan bir yara olan bu siyasi meseleyi Jin'in ve hayvanların bakış açısından masalsı bir taban ekseninde anlatmaya çalışıyor. Bu yüzden film hakkında yapılan "Kırmızı Başlıklı Kız" masalı benzetmesinin yer yer doğru olduğunu söyleyebiliriz. Afişte de olduğu gibi Jin'in başında kırmızı bir tülbent olması da bunu destekler nitelikte. Ayrıca Londra'daki "Masterclass"ta hayatında en çok müze dolaştığı insanın Florent Herry olduğunu söyleyen Erdem, filminin görsel biçemini de masalsı resimler estetiğinde inşa ettiriyor. Bu gibi benzetme ya da göndermelerin Reha Erdem'in filmografisindeki diğer filmlerine de dolaylı yoldan yapıldığını söylemek yanlış olmaz. Özellikle Hayat Var'ın "Hayat"ı ile, adı aynı zamanda "Hayat" anlamına gelen "Jin"in sadece bir benzerlik olduğunu düşünmek fazla hayalcilik olur. Üstelik ikisi de ergenlik döneminde olup büyüme çağında "hayat"ı öğrenmeye çalışırken.

Sinemada gerçeküstücü anlatımı seven Erdem, özellikle filmin son karesiyle akıllardan çıkmayacak bir tablo oluşturuyor. Buna benzer birçok kare filmin tamamında bulunduğundan aynı zamanda bu enfes sinematografi için Florent Herry'yi de anmak gerekiyor. Terrence Malick'in "The Tree of Life"ında (2011) olduğu gibi güçlü doğa görüntüleri içeren film, özellikle hayvanları çok doğru bir biçimde kullanıp, onları filmin esas meselesine büyük katkı sağlayan "görgü tanıkları" haline getirmesiyle hatırlanacak. Bütün bunları yaparken de kuşkusuz Reha Erdem filmografisinin en özel işlerinden biri haline gelecek.
SPOILER
GİRİŞ YAP
Şifremi Unuttum!

ÜYE DEĞİL MİSİNİZ?

HEMEN ÜYE OLUN
Aktivasyon Mailim Gelmedi!
ŞİFREMİ UNUTTUM
AKTİVASYON MAİLİ GÖNDER
ÜYE OL