11 yıl önce
Kuzey Faresi filmine yorum yazdı:
Dexter dizisine yorum yazdı:
Bu arada şaka maka, "Behlül Morgan" başlıklı komik videolar hazırlayan arkadaşlar, finali de bilecekmiş nerdeyse :)
http://i.imgur.com/QWkh8lI.jpg
("behlül kaçar")
Dexter dizisine yorum yazdı:
Ya ben bir şey demiyorum, neyse... Ya da diyorum!
Arkadaş, son 2-3 sezonu ha gayret, sonradan toparlarlar belki diye diye izledim. Toplamda 8 sezon dile kolay.. Ama hayatım boyunca etmediğim küfürü bir günde ettim bu final bölümü sayesinde. Resmen içimdeki Deb çıkıverdi.. Deb’e yapılanlar....Ahh Dexter.. Kimseninkini değil ama bu kızın hayatını ciddi anlamda kararttın sen. Gün yüzü görmeden öldü gitti ya la kız... "Joey I love you" dediği anda dedim zaten aha bu gidici, daha çok üzülelim diye yapıyor puştlar...
Sonra Harrison’ın Dexter’ın kulağına "I love Hanna" falan demesiyle de, "aha demek ki Dexter da gidici" dedim ve içimin yağları eridi. Kimse kusura bakmasın, Dexter istediği mutlu mesut hayatı yaşamayı hak etmiyordu zaten. Yıllar yılı büttüüün bir polis teşkilatını ayakta uyuttu. Zavallılar kendilerini bir halt sana sana gezdiler ama bilemediler ki bir adam, hepsini parmağında oynatıyor.. Ve son bölüm ile de anlamış olduk ki, onların ha ... DevamıYa ben bir şey demiyorum, neyse... Ya da diyorum!
Arkadaş, son 2-3 sezonu ha gayret, sonradan toparlarlar belki diye diye izledim. Toplamda 8 sezon dile kolay.. Ama hayatım boyunca etmediğim küfürü bir günde ettim bu final bölümü sayesinde. Resmen içimdeki Deb çıkıverdi.. Deb’e yapılanlar....Ahh Dexter.. Kimseninkini değil ama bu kızın hayatını ciddi anlamda kararttın sen. Gün yüzü görmeden öldü gitti ya la kız... "Joey I love you" dediği anda dedim zaten aha bu gidici, daha çok üzülelim diye yapıyor puştlar...
Sonra Harrison’ın Dexter’ın kulağına "I love Hanna" falan demesiyle de, "aha demek ki Dexter da gidici" dedim ve içimin yağları eridi. Kimse kusura bakmasın, Dexter istediği mutlu mesut hayatı yaşamayı hak etmiyordu zaten. Yıllar yılı büttüüün bir polis teşkilatını ayakta uyuttu. Zavallılar kendilerini bir halt sana sana gezdiler ama bilemediler ki bir adam, hepsini parmağında oynatıyor.. Ve son bölüm ile de anlamış olduk ki, onların hayatlarında aslında ne olup bittiğinin çok da bir anlamı yokmuş. Zira şu final bölümünde caanım Masuka’yı 3 saniye falan gördük. Quinn ve Angel, bu kadar kayıpla nasıl başa çıktılar, hayatlarında ne gibi değişiklikler oldu göremedik.
Ve gelelim tomrukçuluk olayına.. Öncelikle "Ehehehehe" diyorum.. Ama detaylara çok dikkat eden kimi arkadaşlar demişler ki, odaya giriyor, duvardaki sabit bir noktaya kitlenyor. Orada hafiften solda duvarda bir şeyin ucu beliriyor 1 saniyeliğine: http://i.imgur.com/JIkyNO6.jpg İşte bu bir "klima".
E bunu görmesek de bilebilirdik zaten, o içindeki dürtünün asla yok olmayacağını.. Tabii ki tomrukçu Dexter da adam öldürüyor ve artık ASLA DUYGULARA YER YOK! Anasının adı olan "Laura"ya (fırtınanın da adı) doğru gitti ve yeniden doğdu. Bu yeni Dexter artık süzme katil.. O son bakış da "Tonight’s the night" bakışı.. Ve fakat Harrison’a da şöyle dedi son konuşmalarında: "Seni seviyorum. Bir kez daha görüşene dek, bunu sakın aklından çıkartma." Yani acaba seneler sonra onlarla yeniden iletişime geçecek mi? Bilemiyorum. Umarım geçemez ve yaşlı, yalnız ve acılı bir insan olarak ölür, kimse kusura bakmasın..
Hatta şimdi aklıma daha iyisi geldi: Gitsin bu Arjantina’ya seneler sonra, ama bir baksın ki Hannah gene zengin bir koca bulmuş. Hayatları tıkırında. Dexter ortaya çıkınca birden "aman yarebbi, gene düzenim bozulacak, hayatım mahvolacak!" deyip bunu bir güzel zehirlesin. Hem de Harrison’ı göremeden. ehehe
(kusura bakmasın Dex-severler.. bir Deb-sever olarak, cidden çok ama çok üzüldüm Debra’nın başına gelene.. Zaten çekmediği çile kalmamıştı kızın senelerdir, bu kız nasıl akıl hastanesini boylamadı hayret diyordum.. bir de böyle bir şey? yahu madem kendine öldü süsü verecektin, intihar etmeyecektin, kızı niye öldürdün hepten? tamam mucizelere inanmıyorsun ama olmayacak şey değil ki ne bileyim.. nasıl da zorlanmadan çekti kızın fişini, vay arkadaş... neyse.. )
Hala daha iyisi yapılana kadar, en iyi dizi finali Six Feet Under’ınkidir özetle..
Çelik Yumruklar filmine yorum yazdı:
SırfHugh Jackman'ın hatırına izledim şu filmi sonuna kadar. Tür olarak bildiğiniz "çocuk filmi". Karakterler derinliksiz, senaryo derinliksiz.. Paldır küldür başlayıp, paldır küldür devam eden, ve elbette tahmin edilebilir bir sonla biten, çerezlik bir film..
Bir Ayrılık filmine yorum yazdı:
Bu İran filmlerindeki doğal oyunculuğun hastasıyım. Tabii ki senaryonun da hastasıyım, çünkü insani tepkilerin nasıl olması gerektiğini çok iyi biliyor ve yansıtıyor genelde senaristler. Özellikle bu yönetmen bu işi çok iyi yapıyor. İnsan psikolojisinden bihaber Hollywood filmlerinde filme tat katan şey müzik ve efektler iken, hiç müzik ve efekt kullanılmayan bir filmin sizi içine alıyor olmasının en önemli nedeni budur kanımca.
Bunu seven şunu da sever: Darbareye Elly
Hayat Avcısı filmine yorum yazdı:
Sonunda aradığı aileye gerçek hayatta sahip olmuş bir adamın gerçek hikayesi (çocukları ne tatlı lan):
http://www.youtube.com/watch?v=Ug2vfRc-xQ0
Nasıl olmuştur bilemiyorum, Jason'dan şüphelenmemek elde değil ama her durumda umarım Nicholas çok da acı çekmeden ölmüştür. Ailenin psikolojisini de çok net anlayabiliyorum aslında: Bir kabus sona ermişti, ve işte öyle ya da böyle "ölmemişti", "geri dönmüştü".. Her iki taraf için de ciddi bir dram söz konusu esasen..
Ahnectha: Voiceless Room filmine yorum yazdı:
Yıllardır görüşmediğim arkadaşımı kısa filmde izlemek ilginç oldu eheh.. Neyse, Türkiye'nin ilk steampunk örneği demişler ama öhm, o pek olmamış gibi.. Fakat bu yönetmenin ilginç bir sembolizma kullanışı var. Karanlık ve bir açıdan da alttan alta değişik bir mizah anlayışı... Diğer filmlerinden farklı olarak bu filminde mizahi bir yön yok. Ancak ciddi anlamda dekor, müzik ve kostümler gibi detaylara çok dikkat ediyor, o açıdan taktir ettim. Gerçi şu "satranç" sahnesinden sonra tahtayı tekrar gördüğümüz sekansta aynadaki yansımadaki taşların rengine dikkat edilse iyi olacakmış ama olsun, o da nazar boncuğu diyelim.
Şimdilik kısa filmleri bulunan yönetmenin de umarım uzun metrajlı bir filmini izleme şansımız olur. Hele ki "steampunk" olursa cidden, yerli sinema tarihinde devrim olur şaka maka.
Fate/stay night dizisine yorum yazdı:
İçime bu kadar daral getiren bir anime serisi daha izlememiştim. Demek ki bir animeye mitoloji/efsaneler - biraz romantizm - biraz da komiklik katma formülü her zaman işe yaramıyormuş.
24 bölümü nasıl zor bitirdim anlatamam. Hikayede bir sürü boşluk ve hata ile bitti anime. Karakterlerin hiçbir derinliği yok. Önce "aha bu karakterin kesin çok değişik bir olayı olacak" diyorsunuz yeni bir karakter öne sürüldüğünde, sonra o karakter öyle hikayenin saçmalığında kaybolup gidiyor.
Çizimlerde de zaman zaman inanılmaz basite kaçılmış. Yahu zaten ismine bile bakınca anlamam gerekiyordu ("stay night" romantik komedi animesi ismi gibi değil mi yav) ama işte, bir anime sitesindeki insanların vermiş oldukları puanlara inandım ve indirdim. Bir kere başlayınca da insan merak ediyor işte ne olacak diye, sırf meraktan izledim.
Özetle, her şeyin içinde çiğ kaldığı bir anime serisi.
Dehşetin Yankıları filmine yorum yazdı:
1958 yılında yazılmış bir romandan uyarlama olduğunu düşününce, 1999 yılında değil de çok daha önce çekilseymiş, hakikaten kült olurmuş. Ancak benzer konuda o kadar çok film izledik ki bu vakte kadar, ne yazık ki imdb puanının biraz fazla olduğunu düşünüyorum şu an. Kevin Bacon'ın oyunculuğuna diyecek yok elbet ama onun dışında filmin çok da elle tutulur bir yanı yok. Belki seneler seneler önce izleseydim, etkileyici gelebilirdi.
Battlestar Galactica dizisine yorum yazdı:
Yıllar sonra 1. sezondan itibaren yeniden izlemeye başladım. Şu an 3. sezonun başlarındayım. Gerçekten, bilimkurgunun çok ötesinde, kesinlikle çok derin bir konusu var esasen. "Bunu beğenenler şunu da beğendi" diyerek Six Feet Under'ı tavsiye edesim var bu diziyi sevenlere ama oha ne alaka dersiniz diye çok korkuyorum :) Alaka aslında şöyle: Yaşam ve ölüme, insanın özüne bu kadar başarılı bir şekilde değinen iki dizi daha yoktur. Ancak şöyle bir farkları vardır: Biri bunu tümevarım yöntemiyle yapar, diğeri tümdengelim.
ama filmden ille entelektüel bir anlam çıkartmak gerekiyorsa, benim aklıma ilk gelen şu oluyor: "Cehennem, başkalarıdır." (Sartre) Zira filmde her şey bir ötekiyle, bir yabancının hayata/eve girişiyle tepetaklak geliyor. En başta lemming'i ele alırsak, hiç alakasız bir memleketten, yine başkalarının yüzünden, yabancı bir unsur olarak eve giriyor. Burada tamamen bir sembolizma olarak kullanıldığı çok açık bu hayvanın.
Aman neyse uzatmayayım, bence Alice'in ruhu bizim Benedicte'in içine girip intikam aldı işte, bu kadar sığ bir filmdi :))