Aşkın (500) Günü Yorumları

Aşk üzerine bir güzeL fiLm daha... İzLerken birkaç noktada düşündüren, yer yer güLdüren ama geneLLikLe eğLendiren bu yapım son 15-20 dakikasında insanı öyLe bir sarsıyor ki resmen "ne oLdum ben yaw?" diyorsunuz :) Ama fiLm asLında başta bizi uyarıyor " this is not a love story, this is a story about love"

500 gün boyunca kronoLojik oLmayan bir sıra iLe Tom ve Summer'in yaşadıkLarını Tom'un bakış açısıyLa izLiyoruz.. AnLatım tarzı fiLmin en büyük artısı.. GünLeri karışık bir şekiLde anLatmak, Tom'un doğaLLığı ve Summer'ın ayrıntıLarda gizLi oLan hayata bakış açısı izLeyiciye doLu doLu bir buçuk saat geçirtiyor bence.. FinaLinde ise hüzün ve sevinci aynı anda hissetmenin getirdiği bir şaşkınLık iLe izLeyiciyi düşünceLer aLemine bırakıyor resmen :)

Konu oLarak ise; "aşk" temeLLi gibi dursa da, sanki biraz da "Kader, tesadüf ve özeLLikLe farkındaLık" iLe iLgiLi asLında biLdiğimiz ama çoğu zaman unuttuğumuz şeyLeri anLatıyor... ÜsteLik bunu çok da eğLenceLi bir şekiLde yapıyor.. Bu da fiLmi özeL kıLmaya fazLasıyLa yetiyor..

FiLmin hikaye temeLLerinin (genç adam genç kızLa tanışır ve romantik bir erkek ve ondan daha gerçekçi-farkLı düşünen bir kıza aşık oLur) çok orjinaL oLduğunu düşünmemekLe birLikte fiLmin sonunda da anLaşıLıyor ki fiLmin kaygısı da bu değiL zaten.. Bu hikaye asLında çok sıradan bir hikaye, onu farkLı ve özeL kıLan en büyük ayrıntı ise fiLmin başındaki karakterLer iLe fiLmin sonundaki karakterLerdeki değişim... FinaLdeki şaşkınLığı arttıran etmenLerden birtanesi de bu değişim zaten :)

PerformansLara geLirsek; Zooey DeschaneL özgür ruhLu Summer karakterini, Joseph Gordon-Levitt ise uysaL romantik oLan Tom karakterini çok iyi canLandırmışLar.. UyumLarı da gözden kaçacak gibi değiL :) FiLme "izLenmesi gerekir" dedirten başka bir madde de bu çiftimizin fazLasıyLa dikkate değer performansLarı ;)

Sonuç oLarak fiLm basit denebiLecek bir hikayeyi aLmış, evirmiş çevirmiş, hem romantik hem de eğLenceLi bir haLe sokmuş.. Ama aLtmetinLeri de unutmamış ve izLeyenre "iyiki izLemişim" dedirtecek öğeLer iLe süsLemiş.. FazLasıyLa izLemeye değer oLan bu fiLmi sadece izLeyin demiyorum, bence arşivinize de ekLemeLisiniz ;)

bilmediğimiz bir şey söylemeyen, ama değişik bir biçimde söylediği için beğenilen bir film olduğunu düşünüyorum.. yoksa senaryo olarak Issız Adam'dan çok da bir farkı yok.. ama biçimsel olarak gerçekten uzun zamandır izlediğim en özgün romantik filmdi.. müzikleri de muhteşem..

bir de Summer üzerinden kadınlara çok giydirme yapılmış bazı sitelerdeki yorumlarda ama ben şahsen burada bir genelleme göremiyorum.. herkesin başına gelebilecek ortak bir şey söz konusu: büyük konuşursunuz, ama öyle biri çıkar gelir ki o lafları size lokma lokma yedirir.. Tom üzerinden yapılabilecek çıkarım da şu olabilir: şarkılardaki ve filmlerdeki romantizme çok kapılmamak lazım =) bir de ciddi ciddi: "işaretler"e çok bel bağlamamak lazım.. çünkü en nihayetinde herkesle ortak bir kesişme noktası bulmak mümkündür.. yani diyeceğim şudur ki, Summer'a sayıp sövmenin alemi yok.. emin olmadan ciddi bir adım atmak istemiyor, çünkü kendi anne-babasının yaşadıklarını yaşamak istemiyor.. e bu "anlama" süreci de elbette ki denemeyle oluyor, müneccim olamadığından ötürü..

!--SPOILER--!!--SPOILER--!!--SPOILER--!

Empati özürlü bir kız var,tamam mı. Adı, Summer bunun. Bu kız, çok güzel falan değil. Ama kendini nasıl satması gerektiğini çok iyi biliyor. İşte buz kızdan öğrendiklerimi açıklıyorum. Mevzu bahis, diğer buz dolapları da bu tavsiyeleri kullanabilirler:



1-) Şimdi, genelde gülmeyin. Hiç sırıtmayın,sürekli somurtun mümkünse.



2-) Sürekli öküz gibi bakma alıştırması yapın.

(Boş boş nasıl bakılır,bunun eğitimi kolay değil. Bence, İstanbul Ekspresinde bir kaç hafta işinizi çözer. Orda,yolda duran mandalar var. Onları iyice gözleyin Yada Şehrezat'ı izleyin o da olur).



3-) Bir gülücük öyle kerpetenle çıksın ağzınızdan ama çıktımı da güzel çıksın. Herkese gülmeyin, bir kaç kişiye gülün sadece. Diğerleri yokmuş gibi yapın. Ama o güldüklerinize de hemen yüz vermeyin sakın.



4-) Çok dengesiz olun. Bir öyle olun bir böyle olun. Öyle ki,ne bok yediğiniz anlaşılmasın.



5-) İlişki sırasında, adamcağız ne yapacağını şaşırana kadar silkeleyin. Bak biz aslında,sevgili olmıycaz diye de işe başlayın ki,garibin sonradan itiraz hakkı olmasın.Ama arada,sevgiliymişiniz gibi yapmayı da ihmal etmeyin. Dedim ya, ne bok yediğiniz bilinmesin.

Bir dönem boyunca,oğlanın suyuna gidin. Aynı şeylerden hoşlanıyormuş gibi yapın,hatta hoşlanın,icabında porno filmlerle ilgili saçma yorumlar ekleyin, kanka modunda gidin. Hatta ," fuck buddy" olun.



6-) Olaylara hep kendi bakış açınızdan yaklaşın. Bir insanın duygularıyla anlaşma yapılamayacağı gerçeği umrunuzda olmasın. Siz nasıl olsa, baştan resti koydunuz. Ayrılmanız zaten çok uzun sürmeyecektir. Bence ikinci ayın sonunda oğlanı sepete koyun. Ama bunu çok sıradan bir şeymiş gibi yapın. Öyle bir siktir çekin ki, oğlan tepki bile veremesin. Kibar olun yani.



7-) Ayrıldınız ama eziyet bitmemeli. O oğlan daha çok çekmeli. İşi var onun daha. Siz azıcık sadistsiniz çünkü,bunu unutmayın. Bu oğlancağıza arada umut vermeyi ihmal etmeyin. Tabi,siz aslında sadece "arkadaşsınız". Oğlan,bir gülücük için itlik yaparken, siz gözüne baka baka, yeni nişan yüzüğünüzü gösterin. Çünkü siz sadistsiniz,dediydim ya.



8-) Evlendikten sonra, oğlanın takıldığı mekana dönmek çok önemli. Zira, en zevkli kısmı, oğlana ayar çekmek. Bunu alttan alta yapın, oğlan sanki kendisine iyi bir şeyler yapıyorsunuz sansın. Böylece size karşılık vermez,hatta mutlu olur.



İsmi lazım değil,bir buzdolabına hediyemdir. Saygılarımla.

!--SPOILER--!!--SPOILER--!!--SPOILER--!