Konusunu çok sevdim ama konusundan daha çok kamera hareketleri ve çekim açılarına bayıldım. Filmde beni en etkileyen öğe bu oldu. Sinemanın tekniğinden hiç anlamayan bir insanın bile farkına varabileceği kadar başarılıydı hatta kusursuzdu. Tek sevmediğim şey bana göre yerli yersiz fazla müzik kullanımıydı birde baharın yüksek çığlıkları onun dışında sevdiğim filmler arasında.
Türk Sinema Tarihinde ilk kez uluslararası alanda bir ödül kazanan ve aldığı ödülü sonuna kadar hakeden, usta yönetmen Metin Erksan'ın sinemada mülkiyet üçlemesinin (Yılanların Öcü, Susuz Yaz, Kuyu) ikinci filmidir. Yılanların Öcü filminde toprak mülkiyeti Kavramı üzerinde yoğunlaşılmıştı burada ise su mülkiyeti üzerinde durulmuş. Film Necati Cumalı'nın aynı adlı hikayesinden beyazperdeye uyarlanmıştır ve Türk Sinema Tarihinde ilk realist köy yapımlarındandır hatta Türk Sinemasında köy yapımı denilince aklıma gelen ilk filmdir. Bu bakımdan Susuz Yaz, Köy Sosyolojisi adına Türk Sinemasında adeta bir kilometre taşıdır. Film öyle bir realist yaklaşım ile çekilmiş ki sanki 60'lı yıllarda değil de günümüzdeki bir hadiseyi izliyormuş gibiyiz. Filmde ideoloji ve ahlak çatışmasını çok rahat bir şekilde görebiliriz. Üst düzey oyunculuklarıyla, senaryosu ve anlatım teknikleriyle, aldığı ödül ile kendisinden çokça bahsetmeyi başarabilmiş ve sükse kazanmıştır. Oyunculara gelecek olursak filmde hen... Devamı
Türk Sinema Tarihinde ilk kez uluslararası alanda bir ödül kazanan ve aldığı ödülü sonuna kadar hakeden, usta yönetmen Metin Erksan'ın sinemada mülkiyet üçlemesinin (Yılanların Öcü, Susuz Yaz, Kuyu) ikinci filmidir. Yılanların Öcü filminde toprak mülkiyeti Kavramı üzerinde yoğunlaşılmıştı burada ise su mülkiyeti üzerinde durulmuş. Film Necati Cumalı'nın aynı adlı hikayesinden beyazperdeye uyarlanmıştır ve Türk Sinema Tarihinde ilk realist köy yapımlarındandır hatta Türk Sinemasında köy yapımı denilince aklıma gelen ilk filmdir. Bu bakımdan Susuz Yaz, Köy Sosyolojisi adına Türk Sinemasında adeta bir kilometre taşıdır. Film öyle bir realist yaklaşım ile çekilmiş ki sanki 60'lı yıllarda değil de günümüzdeki bir hadiseyi izliyormuş gibiyiz. Filmde ideoloji ve ahlak çatışmasını çok rahat bir şekilde görebiliriz. Üst düzey oyunculuklarıyla, senaryosu ve anlatım teknikleriyle, aldığı ödül ile kendisinden çokça bahsetmeyi başarabilmiş ve sükse kazanmıştır. Oyunculara gelecek olursak filmde henüz 15 yaşındayken sinemada ilk kez oyunculuk deneyimini bu filmle gerçekleştiren Hülya Koçyiğit gerçekten ilk filminde ilk rolünde takdire şayan bir performans sergilemiş. Peki ya Erol Taş'a ne demeli? Kenidisinin ilk başrolü bu filmde aldığını öğrendikten sonra nasıl bu kadar başarılı ve şapka çıkarttıran bir performans sergilemiş diye hayret ediyor insan. Rahmetli Erol Taş ustayı, Metin Erksan'ı ve dahi bu filmde emeği geçen tüm emektarları saygıyla anıyorum. Çekildiği dönemin koşulları ve imkanları altında böyle profesyonelce bir sinematografi yapısı oluşturabilmek her baba yiğidin harcı değildir. Övülmeyi hak eden bir sinematografiye sahip. Zaten Metin Erksan filmlerinin genelinin sinematografisi çok kaliteli oluyor. Filmdeki köpek sahnesi filmin en etkileyici ve dehşet verici sahnelerinden biridir. O dönemin şartlarında köpeği efekt vererek öldürme imkanı olmadığı için köpeği gerçekten öldürmeyi tercih etmişler ki bu tercih sahnenin etkileyiciliğini yükseltmiş. Elbette filmde sosyal içerikli mesajlar da mevcuttu. Dünya malına duyulan arzu ve inanç gibi birçok mesajla birlikte filmde kadın ve kadınsızlık gibi konuların işlendiğini de görüyoruz. Film tamamlandıktan sonra filmin başına birtakım şansızlıklar gelmiş, film ülkemizde yasaklanmış ve sansür kurulunun berlin film festivaline katılmasına izin vermemesine rağmen festivale katılmış ve altın ayı ödülünü almaya hak kazanmıştır. Nedense Metin Erksan'ın filmlerinin çoğu böyledir. Kimi vizyona giremez, kimi sansürden geçemez, kimi yıllarca yasaklanır. Sanırsam bunun sebebi Metin Erksan'ın sinemada toplumsal, sosyal ve politik öğeleri realist yaklaşımla ilk kez konu olarak seçmesidir. Kısacası bu film Türk Sinema Tarihinin zirvesidir, en büyük klasiğidir, başyapıtıdır ve Türk Sinema Tarihinde kesinlikle izlenilmesi gereken kült bir filmdir. Son olarak film, Martin Scorsese tarafından restore edilerek korunma altına alınmıştır. Yani kendi yapımımıza sahip çıkamıyoruz ve restorasyon işlemini biz değil başkaları yapıyor bu ayıp bize yeter...
⭐10/10
Türk sinemasının kötü adamı lakaplı Erol Taş ve henüz 16 yaşında ilk sinema filmi olan Hülya Koçyiğit’i izlemekten sıkılmayacağınız bir başyapıt. Film hakkında söylenecek pek birşey yok aslında kült yapımlar arasına giren bu filmi herkesin izlemesi gerekiyor. "Su toprağın kanıdır"
Erol Taş çok iyi bir oyunculuk çıkarmış. Kendisinin en genç halini gördüğüm film olmuştur ayrıca. Yine iştahlı yemek sahnesiyle filmde yer alıyor.
Filmden akılda kalacak birçok sahne var ve bunlarda öne çıkan genelde Erol Taş: Tavuk kesme sahnesi İnekten süt emme Korkuluk sahnesi. Filmle ilgili en çok canımı sıkan nokta köpeğin öldürülmesiydi. Şoke edici bir sahne. Tavuğun kesildikten sonra Bahar’ın önüne paçavra gibi atıldığı sahne de can sıkıcı.
50 yıl önce Türk sinemasından güzel bir film. Birçok kez methini okudum ama izleyesim gelmemişti. Fakat şimdi iyi ki izledim diyorum. Akıcılık, sürükleyicilik bir filmi iyi yapan faktörler arasında değildir ama bu filmin sıkıcı olacağını düşünenler varsa belirtmek isterim ki kesinlikle öyle değil.
"Zalime boyun eğen adam da zalimdir." sırf şu replik bile filmi değerli kılıyor ama bir repliklik film değil tabii ki Susuz Yaz. Su üzerinden girişilen iktidar mücadelesinde; Ağa > Erkek Kardeş > Kardeşin Eşi formülünün tüm sınırları çizdiği senaryo Erksan’ın incelikli ve kendine özgü yönetimiyle şekillenince film defalarca izlenebilecek hale gelmiş. Erol Taş’ın oyunculuğuysa neredeyse filmin önüne geçmiş.
Erol Taş’ın büyük oyunculuğuna bir kez daha hayran oldum, nasıl yakışıyor her role,nasıl da Ege ağzını kıvırmış, iyi filmdir, Türk sinemasının yüz aklarındandır.
Yapıldığı zamana göre aşmış bir film. Her sahnesiyle iyi bir yönetmenin elinden çıktığını belli ediyor. İzlediğim kopyasının açılışında Martin Scorsese’nin adını görünce şaşırdığım, ancak Scorsese’nin kurucusu olduğu dünya sinema birliği tarafından koruma altına alındığını öğrendiğim başyapıt. 16 yaşında olan Hülya Koçyiğit ve Erol Taş film boyunca çok iyi oyunculuk sergilemişler. Türk sinemasını severler için izlenmesi zorunlu bir film derim ben.
@sisyphus
1 yıl önce
5.2 / 10
@samsaara
1 yıl önce
7.1 / 10
@aleynaa
1 yıl önce
@asosyalsosyolog
2 yıl önce
10 / 10
⭐10/10
@mecnun_cgs
3 yıl önce
10 / 10
@filmist
4 yıl önce
8 / 10
Film hakkında söylenecek pek birşey yok aslında kült yapımlar arasına giren bu filmi herkesin izlemesi gerekiyor.
"Su toprağın kanıdır"
@cazsever
10 yıl önce
7.8 / 10
Filmden akılda kalacak birçok sahne var ve bunlarda öne çıkan genelde Erol Taş: Tavuk kesme sahnesi İnekten süt emme Korkuluk sahnesi. Filmle ilgili en çok canımı sıkan nokta köpeğin öldürülmesiydi. Şoke edici bir sahne. Tavuğun kesildikten sonra Bahar’ın önüne paçavra gibi atıldığı sahne de can sıkıcı.
50 yıl önce Türk sinemasından güzel bir film. Birçok kez methini okudum ama izleyesim gelmemişti. Fakat şimdi iyi ki izledim diyorum. Akıcılık, sürükleyicilik bir filmi iyi yapan faktörler arasında değildir ama bu filmin sıkıcı olacağını düşünenler varsa belirtmek isterim ki kesinlikle öyle değil.
@cemal_erdem
10 yıl önce
7.8 / 10
@yorgun_nihilist
10 yıl önce
9.4 / 10
@firatozdemir
15 yıl önce
10 / 10