12 yıl önce
Schramm filmine yorum yazdı:
İşkence Tarikatı filmine yorum yazdı:
Martyrs son dönemde çekilmiş en iyi filmlerden biri. Hızlı başlayan filmleri çok severim, benim için her zaman 1-0 önde başlarlar. Martyrs gerçekten çok hızlı başlıyor ve temposunu çok iyi ayarlıyor, bu ciddi bir başarıdır.
Filmi iki bölüme ayırmak mümkün: Lucy’nin işkencecilerini öldürdüğü ilk bölüm ve Anna’nın işkence görmeye başladığı ikinci bölüm. Bu tür filmler (Cannibal Holocoust, Salo or Sodom vb) şiddete çok fazla yer vererek derdini anlatmaya fırsat bulamamakla ileştirilir. Cannibal holocoust’un seksizmi, salo or sodom’un faşizmi ele almasından dolayı şiddete yer vermeden işin içinden çıkabilmenin imkansız olduğuna inanıyorum. Martyrs’da dinsel şiddeti ele alduğundan aldığından bu işten aşırı şiddet göstermeden -ya da en azından hanekevari ima etmeden- geçiştiremezdi diye düşünüyorum.
Dinler daima şiddetle bir bütün olmuşlardır. Kutsal atfettikleri ilahi amaçlar uğruna neler yapılabileceğini gösteriyor Martyrs. ’’Sizi saçmalıklara in ... DevamıMartyrs son dönemde çekilmiş en iyi filmlerden biri. Hızlı başlayan filmleri çok severim, benim için her zaman 1-0 önde başlarlar. Martyrs gerçekten çok hızlı başlıyor ve temposunu çok iyi ayarlıyor, bu ciddi bir başarıdır.
Filmi iki bölüme ayırmak mümkün: Lucy’nin işkencecilerini öldürdüğü ilk bölüm ve Anna’nın işkence görmeye başladığı ikinci bölüm. Bu tür filmler (Cannibal Holocoust, Salo or Sodom vb) şiddete çok fazla yer vererek derdini anlatmaya fırsat bulamamakla ileştirilir. Cannibal holocoust’un seksizmi, salo or sodom’un faşizmi ele almasından dolayı şiddete yer vermeden işin içinden çıkabilmenin imkansız olduğuna inanıyorum. Martyrs’da dinsel şiddeti ele alduğundan aldığından bu işten aşırı şiddet göstermeden -ya da en azından hanekevari ima etmeden- geçiştiremezdi diye düşünüyorum.
Dinler daima şiddetle bir bütün olmuşlardır. Kutsal atfettikleri ilahi amaçlar uğruna neler yapılabileceğini gösteriyor Martyrs. ’’Sizi saçmalıklara inandırabilenler, size katliam yaptırabilirler. der Voltaire. Gerçekten inanmış insanlar görüyoruz bu filmde ve inançları uğruna her şeyi yapabilecek insanlar. Bu çok uzak bir gezegenin hikayesi değil. İnandıkları uğrana -din, vatan, millet, bayrak vs- her şeyi yapabilecek insanlar, hemen kapımızın önünde beklemekteler.
Maryrs’ın en çok konuşulan kısmı finali olmuştur. Acaba Anna ölmeden önce yaşlı kadına ne dedi diye merak ediyorsanız, siz de öteki dünyaya inanan, bu dünya hakkında bilgi sağlamak için işkenceyi olumlayan birisiniz demektir. Yani mesele Anna’nın ne fısıldadığı değil, senin bunu merak edip etmemen. Ediyorsan eğer, sen de bir işkence tarikati üyesi olabilirsin. Hoşgeldin.
Böyle ciddi meselelerin ciddi korku özellikleri taşıyan bir filme yedirilmesi beni çok mutlu etti.Martyrs hem felsefi olarak hem sinemasal olarak çok başarılı bir film.
Muhteşem ve Kudretli Oz filmine yorum yazdı:
- Rachel Weisz o role hiç yakışmamış, gerçekten çok zorlama olmuş
- Sam Raimi özellikle mila kunis üzerinden devamlı 'kötü gösterip aslında iyi', 'iyi gösterip aslında kötü' çıkması gibi süprizler yapmak istemiş.Ama o kadar çok tekrarlamış ki süpriz olmaktan çıkıp ciddi bir belirsizlik yaratmış.
- Çok da ciddi bir derdi olmayan filme göre süresi uzun olmuş ya da şöyle diyeyim, anlattığı hikaye bu kadar uzatmaya gelmeyecek bir hikaye.
- Mila'nın cadı olup halka sözlü saldırıda bulunduğu kısım çok yapmacıktı.
+ Wizard of Oz'un bittiği yerle bu filmin finali çok güzel bağlanmış.
+ Görsel yönden çok başarılı, özellikle porselen kızın ayrıntıları inanılmazdı.
:) Bu Mila bi harika dostum.
Çizgili Pijamalı Çocuk filmine yorum yazdı:
Filmde; oyunculuklar, o iki çocuk arasındaki diyaloglar gerçekten çok güzel. Ama benim takıldığım nokta bu soykırımda dram gaz odasında bekleşen yüzlerce yahudinin öldürülmesi. Yönetmenin -ya da kitabın yazarının- bir alman çocuğunun ölümünün üzerinden dramatik yapı yaratma çabasını kendi adıma doğru bulmuyorum. Evet, güzel film; ama şu filmi izleyen yahudiler ne hissetmiştir. Hiç düşündünüz mü?
Uzun Boylu Esmer Adam filmine yorum yazdı:
Sırf Woody Allen filmi diye izlemiştim. Son dönem filmlerinin en klişe ve en basit yanlarını alıp kolaj yapmış sanki. To Room with Love'ın provası gibi olmuş. Woody Allen'ın bundan çok daha iyi en ez 10 filmini sayabilirim.
Suç Çetesi filmine yorum yazdı:
Türü sevmememe rağmen beğendiğim bir film oldu. Malesef film basitliğiyle eleştirilmiş ki tersine buydu hoşuma giden. Çerezlik film kötü filmdir gibi bir algı var. Yönetmen kimin köstebek olduğu kimin kime çalıştığı gibi mevzular üzerine düşünmenizi değil, tersine basit bir hikaye anlatarak dikkatinizi tamamen bu hareket dolu filme vererek zevk almanızı sağlamak istemiş. Ryan Gosling her zamanki gibi müthiş. Yalnız Emma Stone'un canlandırdığı açıkçası gereksiz bir karakterdi. Sanki aşksız film olmaz mantığıyla konmuş filme. Eğlenceli, sıkmayan, çok güzel zaman geçirten bir film.
Antiviral filmine yorum yazdı:
Sinema bir öykü anlatma aracıdır. Antiviral sadece bir fikri ortaya koyuyor. Bir sağlık merkezinde ünlülerin virüslerini hayranlarına aşılamak ilginç bir fikir, evet, ama ilginç bir fikir uzun metraj film yapmak için yeterli değil. Ana karakterimiz filmin 90 dakikasını yerlerde sürünerek geçiriyor. Ortada gelişmeyen, zorlama, mekanik bir anlatım var. Crononberg'in oğlu bu ilk filminde ilginç bir fikir bulmuş ama daha sonra ne yapacağını bilememiş sanki. Atmosferi dışında gerçekten hiçbir çekici yanı yok filmin.
Fırlama Kızlar filmine yorum yazdı:
Ölmeden önce göreniz gereken 1001 film listesinde yer alıyor diye izlemiştim. Vasat bir amerikan gençliği filmi. Tam bir izle unut filmi, sıkılmadan izleniyor. Alicia Silverstone da gerçekten hoşmuş o zamanlar.
Pi'nin Yaşamı filmine yorum yazdı:
''bir imanlının şüpheci birisinden daha mutlu olması, sarhoş bir adamın ayık olandan daha mutlu olmasından başka bir şey değildir.'' george bernard shaw
film bu sözün onaylanması gibi geldi bana. ilk hikaye gerçekten güzel ve etkileyici bir hikaye. hani pi yazara diyor ya ''seni tanrıya inandıran bir hikaye anlatacağim'' diye işte o tarz bir hikaye. bir bengal kaplanıyla aynı sandalda hayatta kalma mücadelesi harika bir fikir zaten. ama diğer yandan gerçek olanın bu olmadığını anlıyoruz finalde. mesele hangisine inanmak istersin meselesi değil. mesele ya yalanlara inanır mutlu olursun ya da gerçeklere inanır mutsuz olursun meselesi.
ilk hikaye zaten gerçek dışı bir çok nokta barındırıyor. denizin ortasında günlerce aç kalan bir kaplanın 13 yaşındaki çocuğu yememesi temelde zaten gerçek dışı. kısacası inancınız pi'nin kaplanla olan mücadelesi gibi sıradışı olabilir, musa denizi yarmış, ay ikiye bölünmüş olabilir, ama yalan işte; yalanlarla mutl ... Devamı''bir imanlının şüpheci birisinden daha mutlu olması, sarhoş bir adamın ayık olandan daha mutlu olmasından başka bir şey değildir.'' george bernard shaw
film bu sözün onaylanması gibi geldi bana. ilk hikaye gerçekten güzel ve etkileyici bir hikaye. hani pi yazara diyor ya ''seni tanrıya inandıran bir hikaye anlatacağim'' diye işte o tarz bir hikaye. bir bengal kaplanıyla aynı sandalda hayatta kalma mücadelesi harika bir fikir zaten. ama diğer yandan gerçek olanın bu olmadığını anlıyoruz finalde. mesele hangisine inanmak istersin meselesi değil. mesele ya yalanlara inanır mutlu olursun ya da gerçeklere inanır mutsuz olursun meselesi.
ilk hikaye zaten gerçek dışı bir çok nokta barındırıyor. denizin ortasında günlerce aç kalan bir kaplanın 13 yaşındaki çocuğu yememesi temelde zaten gerçek dışı. kısacası inancınız pi'nin kaplanla olan mücadelesi gibi sıradışı olabilir, musa denizi yarmış, ay ikiye bölünmüş olabilir, ama yalan işte; yalanlarla mutlu mu olmayı seçersiniz yoksa acı gerçekleri mi? pi'nin gerçekte bir katil olmasını mı?
American Mary filmine yorum yazdı:
Sevdiğim bir tür olmasına rağmen malesef beğenmedim. İlk yarı gayet güzel ilerlerken ikinci yarıda film birden tutarsızlaşıyor. Örneğin Mary'nin barın sahibinden hoşlandığına dair hiçbir ibare yokken işin içine kıskançlık krizleri giriyor. Yapısal ve tematik olarak Excision'a oldukça benziyor. Keşke daha tutarlı -gerekirse süresi daha uzun- olsaydı da bu kadar yüzeysel geçilmeseydi bir çok olay.
Shramm aslında gelişigüzel kurgulanmış, yapısal olarak başarısız bir film ama filmin bir sosyopatın hikayesini psikiyatrik açıdan ele almaması hoşuma gitti. Bu tür katillerin ve sosyopatların geldiği noktayı baz alarak, bir nedensellik bağı kurulur daima. Kişinin annesi oğluyla ilgilenmemiştir, babası alkoliktir, amcası her gün dövmektedir vs. Sonucu bildiğimizden dolayı birini katil yapmanın nedenlerini ararız. Her şey olup bittikten ve sonucu bildikten sonra herkes psikiyatrist kesilir. Schramm bütün bunları bir nedensellik bağı ortaya koymadan dolayısıyla aklamaya çalışm ... Devamı
Shramm aslında gelişigüzel kurgulanmış, yapısal olarak başarısız bir film ama filmin bir sosyopatın hikayesini psikiyatrik açıdan ele almaması hoşuma gitti. Bu tür katillerin ve sosyopatların geldiği noktayı baz alarak, bir nedensellik bağı kurulur daima. Kişinin annesi oğluyla ilgilenmemiştir, babası alkoliktir, amcası her gün dövmektedir vs. Sonucu bildiğimizden dolayı birini katil yapmanın nedenlerini ararız. Her şey olup bittikten ve sonucu bildikten sonra herkes psikiyatrist kesilir. Schramm bütün bunları bir nedensellik bağı ortaya koymadan dolayısıyla aklamaya çalışmadan yapması güzel. Ama yine de çok da izlenesi bir film değil açıkçası.