film, bir okul müdürünün yeni dönemde öğrencilerin serbest kıyafetten üniformaya geçeceğini öğretmenlere anlatmasıyla başlıyor. kısa bir konuşmanın ardından müdür, bu uygulamayı eşitlik açısından yararlı bulduğunu savunarak noktalıyor. burada müdürün düşüncesine katılabilir ya da tam tersine, bunun öğrencileri tek tipte olmaya zorladığını düşünerek karşı çıkabilirsiniz. ancak Ozon, müdüre söylettiği bu şekilde bir eşitlik kavramının aksine, öğrencilerin üniforma giymeye zorlanmasının öğrencileri tek tipleştirmeye götüreceğini düşünüyor ve filmin geri kalanında bireylerin tek tipleştirilemeyeceğini, sıradanlaştırılamayacağını, dışarıdan göründüklerinin ötesinde herkesin kendine özgü bir hikayesi olacağını anlatıyor. Bu şekilde bir okumayla film, diğer getirdikleriyle birlikte bir sistem eleştirisini de inceden inceye kendini gösteriyor. Film, öyle görünen ama aslında varolmayan sıradanlığın anti-tezini çok da sıradan olmayan bir uslüpla ortaya koymaya çalışıyor: rönt... Devamı
---spoiler gibi---
film, bir okul müdürünün yeni dönemde öğrencilerin serbest kıyafetten üniformaya geçeceğini öğretmenlere anlatmasıyla başlıyor. kısa bir konuşmanın ardından müdür, bu uygulamayı eşitlik açısından yararlı bulduğunu savunarak noktalıyor. burada müdürün düşüncesine katılabilir ya da tam tersine, bunun öğrencileri tek tipte olmaya zorladığını düşünerek karşı çıkabilirsiniz. ancak Ozon, müdüre söylettiği bu şekilde bir eşitlik kavramının aksine, öğrencilerin üniforma giymeye zorlanmasının öğrencileri tek tipleştirmeye götüreceğini düşünüyor ve filmin geri kalanında bireylerin tek tipleştirilemeyeceğini, sıradanlaştırılamayacağını, dışarıdan göründüklerinin ötesinde herkesin kendine özgü bir hikayesi olacağını anlatıyor. Bu şekilde bir okumayla film, diğer getirdikleriyle birlikte bir sistem eleştirisini de inceden inceye kendini gösteriyor. Film, öyle görünen ama aslında varolmayan sıradanlığın anti-tezini çok da sıradan olmayan bir uslüpla ortaya koymaya çalışıyor: röntgencilik. film, gençliğinde yapmak istediklerini edebiyata tutkulu bir öğrencisi üzerinden yapmaya çalışan edebiyat öğretmeni germain ile röntgenciliğini aynı zamanda romana dökmek isteyen öğrencisi garcia üzerinden şekilleniyor. tabi burada röntgenciliğe konu olan bir de aile söz konusu. filmin ilerleyişinde garcia`nın sürekli "sıradan ve orta sınıf" olarak bahsettiği ailenin hiç de sıradan olmadığı yine garcia`nın kaleminden ortaya çıkıyor. bu röntgenleme sürecinde ister istemez mahremiyet ve saygı kavramlarını sorarken kendimize(en azından ben), gözetlenen ailenin babasının(rafa), germain`i oğluna sınıfta yaptığı saygısızlıktan ötürü hırpala(t)masıyla Ozon ironinin dibine vuruyor. filmin sonlarına doğru, ilk baştaki temposu yavaşlasa kurgusu biraz sekteye uğruyor gibi olsa da, filmin kapanış sahnesi filmin en beğendiğim sahnesi olmuştur. bir bankta oturan garcia ve germain`in "herkesin kendine özgü bir hikayesi vardır" tablosuna bakışı enfesti. romana gelirsek...o roman hiç bitmeyecek. filmi diri tutan en önemli özelliklerden birisi muhakkak ki edebiyat olmuştur. edebiyatseverlerin özellikle izlemesi gereken filmlerden birisi olarak not edilmeyi hakediyor. bunun yanında, Ozon`un diğer filmlerinde olduğu gibi bir sonraki sahneyi tahmin etmeniz çok kolay olmuyor. Ozon`un filmlerinde büyük şaşkınlıklar yaşamaz, "vaaov" tepkisi vermezsiniz ama yine de filmin nasıl ilerlediğini ve biteceğini kestirmeniz çok kolay olmaz. bunun üzerine bir de bu filmde olduğu gibi hangi sahnenin roman için kurgulandığını, hangi sahnenin gerçek olduğunu kestiremeyişiniz eklenince, siz de filmden kopamıyorsunuz.
velhasılı kelam, Ozon`u tanıyorsanız, baştan ayağa bir Ozon; tanımıyorsanız da tam bir fransız fimine hazır olunuz.
Film lise edebiyat öğretmeni, başarısız,hayattan kopuk liseli veletler ile başlayınca ''amanın'' dedim. ''kapasam mı, yine mi, sonunda napacağız eğitim sistemini eleştirip all is well yada carpe diem diye bağıracak mıyız'' derkennn, filmin bir anda çehresi değişti. Dramı,mizahı,gerilimi,tutkusu her şeyi tam kıvamında bir öykü çıktı film boyunca ortaya. Sürükleyici kitaplar vardır bir satır daha bir satır daha derken bırakamazsın ya, film tıpkı o kitaplar misali bıraktırmıyor kendini.
Keşke fransızca bilseydim de bu filmi orjinal dilinde anlasaydım hissi uyandırdı bende :) Filmi beğendim kurguyla gerçeğin içiçe geçmesi zaman zaman birbirine karışması çok iyi kullanılmış. Ama bir öğretmen olarak öğrencinin zekası ve çevresindekileri zekasıyla kullanması, ajitasyonu bir silah olarak kullanması korkutucuydu :p :D
Fransız filmlerine her zaman bir sempati ile bakmışımdır. Şahsına münhasır bir havası vardır. Bu filmde farkını film başlar başlamaz hissettiriyor. Müzikleri bir harika, senaryosu bir harika bütünüyle bir harika... Hülasa izleyin derim :)
Yergösterici Dergisi Melisa Kesmez?in yazısından alıntı:
? Önlerinden geçtiğimiz pencerelerin tunsgten aydınlığında tül perdelerin arkasına gizlenmiş siluetlerin ne yaptığını hangimiz merak etmeyiz, gözümüzün ucuyla da olsa röntgenlemeyiz içerisini? Ya da dirseklerimizi yaslayıp pencerenin pervazına, karşı apartmanda üst üste dizilmiş hayatlara hangimizin gözü kaymaz? Başkalarının hayatı enteresandır çünkü. Sosyal medyada ?arkadaş? olarak eklediğimiz insanların fotoğraflarına bakarak saatler geçirmemizin başka bir haklı açıklaması var mı? Filmde 16 yaşındaki kahramanımız Claude?un da yaptığı da bundan başkası değil: O da başkasının, ?öteki?nin, kendine benzemeyenin hayatına bakıyor aslında. Lakin onu farklı kılan bir şey var: Claude, o hayata uzaktan bakmakla yetinmiyor, ona dahil oluyor, hatta manipüle ediyor.?
Ezra Mıller?ın sarışın versiyonu oynuyor bu filmde, çok fena benzettim ve uzun zamandır bu kadar sürükleyici bir film izlememiştim. Fransızlar yine yapmışlar yapacaklarını. Ç... Devamı
Yergösterici Dergisi Melisa Kesmez?in yazısından alıntı:
? Önlerinden geçtiğimiz pencerelerin tunsgten aydınlığında tül perdelerin arkasına gizlenmiş siluetlerin ne yaptığını hangimiz merak etmeyiz, gözümüzün ucuyla da olsa röntgenlemeyiz içerisini? Ya da dirseklerimizi yaslayıp pencerenin pervazına, karşı apartmanda üst üste dizilmiş hayatlara hangimizin gözü kaymaz? Başkalarının hayatı enteresandır çünkü. Sosyal medyada ?arkadaş? olarak eklediğimiz insanların fotoğraflarına bakarak saatler geçirmemizin başka bir haklı açıklaması var mı? Filmde 16 yaşındaki kahramanımız Claude?un da yaptığı da bundan başkası değil: O da başkasının, ?öteki?nin, kendine benzemeyenin hayatına bakıyor aslında. Lakin onu farklı kılan bir şey var: Claude, o hayata uzaktan bakmakla yetinmiyor, ona dahil oluyor, hatta manipüle ediyor.?
Ezra Mıller?ın sarışın versiyonu oynuyor bu filmde, çok fena benzettim ve uzun zamandır bu kadar sürükleyici bir film izlememiştim. Fransızlar yine yapmışlar yapacaklarını. Çoğu kişiyeHitchcock?unRear Window?unu anımsatmış olsa da bence yine de özgün bir yapıttı. Hem sürükleyici, hem de roman gibi bir film. Edebiyat manyaklarına ve bu ara çok sıkkınım beni ekrana yapıştırcak heycanlı bir filme ihtiyacım var diyenlere kesinlikle tavsiye ederim. Görsellik bir yana arzuları da anlatan başarılı bir film. İyi seyilerr
@sarhosatlarzama
11 yıl önce
film, bir okul müdürünün yeni dönemde öğrencilerin serbest kıyafetten üniformaya geçeceğini öğretmenlere anlatmasıyla başlıyor. kısa bir konuşmanın ardından müdür, bu uygulamayı eşitlik açısından yararlı bulduğunu savunarak noktalıyor. burada müdürün düşüncesine katılabilir ya da tam tersine, bunun öğrencileri tek tipte olmaya zorladığını düşünerek karşı çıkabilirsiniz. ancak Ozon, müdüre söylettiği bu şekilde bir eşitlik kavramının aksine, öğrencilerin üniforma giymeye zorlanmasının öğrencileri tek tipleştirmeye götüreceğini düşünüyor ve filmin geri kalanında bireylerin tek tipleştirilemeyeceğini, sıradanlaştırılamayacağını, dışarıdan göründüklerinin ötesinde herkesin kendine özgü bir hikayesi olacağını anlatıyor. Bu şekilde bir okumayla film, diğer getirdikleriyle birlikte bir sistem eleştirisini de inceden inceye kendini gösteriyor. Film, öyle görünen ama aslında varolmayan sıradanlığın anti-tezini çok da sıradan olmayan bir uslüpla ortaya koymaya çalışıyor: rönt ... Devamı
film, bir okul müdürünün yeni dönemde öğrencilerin serbest kıyafetten üniformaya geçeceğini öğretmenlere anlatmasıyla başlıyor. kısa bir konuşmanın ardından müdür, bu uygulamayı eşitlik açısından yararlı bulduğunu savunarak noktalıyor. burada müdürün düşüncesine katılabilir ya da tam tersine, bunun öğrencileri tek tipte olmaya zorladığını düşünerek karşı çıkabilirsiniz. ancak Ozon, müdüre söylettiği bu şekilde bir eşitlik kavramının aksine, öğrencilerin üniforma giymeye zorlanmasının öğrencileri tek tipleştirmeye götüreceğini düşünüyor ve filmin geri kalanında bireylerin tek tipleştirilemeyeceğini, sıradanlaştırılamayacağını, dışarıdan göründüklerinin ötesinde herkesin kendine özgü bir hikayesi olacağını anlatıyor. Bu şekilde bir okumayla film, diğer getirdikleriyle birlikte bir sistem eleştirisini de inceden inceye kendini gösteriyor. Film, öyle görünen ama aslında varolmayan sıradanlığın anti-tezini çok da sıradan olmayan bir uslüpla ortaya koymaya çalışıyor: röntgencilik. film, gençliğinde yapmak istediklerini edebiyata tutkulu bir öğrencisi üzerinden yapmaya çalışan edebiyat öğretmeni germain ile röntgenciliğini aynı zamanda romana dökmek isteyen öğrencisi garcia üzerinden şekilleniyor. tabi burada röntgenciliğe konu olan bir de aile söz konusu. filmin ilerleyişinde garcia`nın sürekli "sıradan ve orta sınıf" olarak bahsettiği ailenin hiç de sıradan olmadığı yine garcia`nın kaleminden ortaya çıkıyor. bu röntgenleme sürecinde ister istemez mahremiyet ve saygı kavramlarını sorarken kendimize(en azından ben), gözetlenen ailenin babasının(rafa), germain`i oğluna sınıfta yaptığı saygısızlıktan ötürü hırpala(t)masıyla Ozon ironinin dibine vuruyor. filmin sonlarına doğru, ilk baştaki temposu yavaşlasa kurgusu biraz sekteye uğruyor gibi olsa da, filmin kapanış sahnesi filmin en beğendiğim sahnesi olmuştur. bir bankta oturan garcia ve germain`in "herkesin kendine özgü bir hikayesi vardır" tablosuna bakışı enfesti. romana gelirsek...o roman hiç bitmeyecek. filmi diri tutan en önemli özelliklerden birisi muhakkak ki edebiyat olmuştur. edebiyatseverlerin özellikle izlemesi gereken filmlerden birisi olarak not edilmeyi hakediyor. bunun yanında, Ozon`un diğer filmlerinde olduğu gibi bir sonraki sahneyi tahmin etmeniz çok kolay olmuyor. Ozon`un filmlerinde büyük şaşkınlıklar yaşamaz, "vaaov" tepkisi vermezsiniz ama yine de filmin nasıl ilerlediğini ve biteceğini kestirmeniz çok kolay olmaz. bunun üzerine bir de bu filmde olduğu gibi hangi sahnenin roman için kurgulandığını, hangi sahnenin gerçek olduğunu kestiremeyişiniz eklenince, siz de filmden kopamıyorsunuz.
velhasılı kelam, Ozon`u tanıyorsanız, baştan ayağa bir Ozon; tanımıyorsanız da tam bir fransız fimine hazır olunuz.
---spoiler gibi---
@lorenza
11 yıl önce
8.8 / 10
@poormf
11 yıl önce
8 / 10
80/100
@kahlo
11 yıl önce
8.2 / 10
@nu_eg
11 yıl önce
@desosa
11 yıl önce
8 / 10
@thematrixhasyou
11 yıl önce
@sonuncuadam
11 yıl önce
@vegidemiyorum
11 yıl önce
? Önlerinden geçtiğimiz pencerelerin tunsgten aydınlığında tül perdelerin arkasına gizlenmiş siluetlerin ne yaptığını hangimiz merak etmeyiz, gözümüzün ucuyla da olsa röntgenlemeyiz içerisini? Ya da dirseklerimizi yaslayıp pencerenin pervazına, karşı apartmanda üst üste dizilmiş hayatlara hangimizin gözü kaymaz? Başkalarının hayatı enteresandır çünkü. Sosyal medyada ?arkadaş? olarak eklediğimiz insanların fotoğraflarına bakarak saatler geçirmemizin başka bir haklı açıklaması var mı? Filmde 16 yaşındaki kahramanımız Claude?un da yaptığı da bundan başkası değil: O da başkasının, ?öteki?nin, kendine benzemeyenin hayatına bakıyor aslında. Lakin onu farklı kılan bir şey var: Claude, o hayata uzaktan bakmakla yetinmiyor, ona dahil oluyor, hatta manipüle ediyor.?
Ezra Mıller?ın sarışın versiyonu oynuyor bu filmde, çok fena benzettim ve uzun zamandır bu kadar sürükleyici bir film izlememiştim. Fransızlar yine yapmışlar yapacaklarını. Ç ... Devamı
? Önlerinden geçtiğimiz pencerelerin tunsgten aydınlığında tül perdelerin arkasına gizlenmiş siluetlerin ne yaptığını hangimiz merak etmeyiz, gözümüzün ucuyla da olsa röntgenlemeyiz içerisini? Ya da dirseklerimizi yaslayıp pencerenin pervazına, karşı apartmanda üst üste dizilmiş hayatlara hangimizin gözü kaymaz? Başkalarının hayatı enteresandır çünkü. Sosyal medyada ?arkadaş? olarak eklediğimiz insanların fotoğraflarına bakarak saatler geçirmemizin başka bir haklı açıklaması var mı? Filmde 16 yaşındaki kahramanımız Claude?un da yaptığı da bundan başkası değil: O da başkasının, ?öteki?nin, kendine benzemeyenin hayatına bakıyor aslında. Lakin onu farklı kılan bir şey var: Claude, o hayata uzaktan bakmakla yetinmiyor, ona dahil oluyor, hatta manipüle ediyor.?
Ezra Mıller?ın sarışın versiyonu oynuyor bu filmde, çok fena benzettim ve uzun zamandır bu kadar sürükleyici bir film izlememiştim. Fransızlar yine yapmışlar yapacaklarını. Çoğu kişiyeHitchcock?unRear Window?unu anımsatmış olsa da bence yine de özgün bir yapıttı. Hem sürükleyici, hem de roman gibi bir film. Edebiyat manyaklarına ve bu ara çok sıkkınım beni ekrana yapıştırcak heycanlı bir filme ihtiyacım var diyenlere kesinlikle tavsiye ederim. Görsellik bir yana arzuları da anlatan başarılı bir film. İyi seyilerr
@pensive
11 yıl önce