bütün bölümlerini kaçırmadan izlemeye çalıştığım ilk ve son dizi filmimdi..her bölümünde yaklaşık 45 dk süre içinde insanı hayatından koparıp içine alan, oyuncularla birlikte yaşatıp hayatı sorgulatan, sınırsız bir dizi filmdi..son bölümünü izleyemedim, izlemedim, izlemek isterim :) zorr
Tüm bölümlerini izlediğim, gelmiş geçmiş en sağlam televizyon dizilerinden. Hayata -ve ölüme- dair söyleyecek o kadar çok şeyi var ki, ve söylemek istediklerini o kadar keskin, rahatsız edici bir dille aktarıyor ki izlediğiniz her bölümden sonra ufak çaplı bir depresyon geçiriyorsunuz. Ya da benim kadar rahatsızsanız 2-3 bölüm üst üste izleyip günün geri kalanında başınız önde, gözler dolu ve çoğunlukla suskun oluyorsunuz.
Herkesin bu diziyi kaldıramayabileceği bir gerçek. Bünyesinde rahatsız edici ölüm/ceset sahneleri, sıklıkla işlenen bir eşcinsel teması, özellikle Nate Fisher karakteri üzerinden sürekli bir ilişki sorgulaması, olabilecek en acı ve uç noktalarda gezinen haliyle aldatma kavramı ve -last but not least- aile içi ilişkilerde yaşanabilecek en problemli olayları barındırmakta (öyle ki her sezon en az bir defa yer alan toplu aile yemekleri tüm dizi boyunca en çok gerildiğim sahneler olmuştur). Ancak önyargılardan arınmış ve farklı düşünce,olay ve karakterlere saygı duym... Devamı
Tüm bölümlerini izlediğim, gelmiş geçmiş en sağlam televizyon dizilerinden. Hayata -ve ölüme- dair söyleyecek o kadar çok şeyi var ki, ve söylemek istediklerini o kadar keskin, rahatsız edici bir dille aktarıyor ki izlediğiniz her bölümden sonra ufak çaplı bir depresyon geçiriyorsunuz. Ya da benim kadar rahatsızsanız 2-3 bölüm üst üste izleyip günün geri kalanında başınız önde, gözler dolu ve çoğunlukla suskun oluyorsunuz.
Herkesin bu diziyi kaldıramayabileceği bir gerçek. Bünyesinde rahatsız edici ölüm/ceset sahneleri, sıklıkla işlenen bir eşcinsel teması, özellikle Nate Fisher karakteri üzerinden sürekli bir ilişki sorgulaması, olabilecek en acı ve uç noktalarda gezinen haliyle aldatma kavramı ve -last but not least- aile içi ilişkilerde yaşanabilecek en problemli olayları barındırmakta (öyle ki her sezon en az bir defa yer alan toplu aile yemekleri tüm dizi boyunca en çok gerildiğim sahneler olmuştur). Ancak önyargılardan arınmış ve farklı düşünce,olay ve karakterlere saygı duymayı öğrenmiş bir kimse için şüphesiz Six Feet Under, okunup da insan hayatı ve karakteri üzerinde büyük etki yaratan bir kitap tadında, yaşam değiştiren bir tecrübe olacaktır. Hiç bir şey için değilse bile, o son bölümün son on dakikası için tüm diziyi başından sonuna izlemeye değer - tüm bölümler izlenmelidir ki, finalin o karmaşık basitliği ve derin hüznü hakkıyla algılanabilsin, vermek istediği mesaj zihne iyice kazınabilsin.
Tüm bunların dışında Nate Fisher gibi -kanımca- muhteşem bir karaktere sahiptir (mükemmel değil,muhteşem). Hayatı sorgulamalarında, yakınını kaybetmiş insanlara empati kurarak yaklaşımlarında, aldatmalarında ve aldatılışlarında insan kendinden bir şeyler bulur hep. Dizideki en istikrarlı ilişkiye sahip karakter, Michael C.Hall isimli bir başka mükemmel oyuncunun canlandırdığı David Fisher karakteridir ki onun omuzlarındaki büyük yükü, aldığı sorumluluğu, hayallerinden vazgeçmek durumunda kalmış bir adamın hüznünü ve eşcinsel kimliğinin getirileri/götürülerini insan rahatlıkla kendini özdeşleştirerek algılayabilir. Nate'in olmadığı herşeydir David, zaman zaman daha da fazlasıdır ve abi-kardeş dinamiği ailenin "küçük" kızı Claire'in katılımıyla başlarda gergin ancak özellikle son sezonda çok sağlam bir kardeşlik hikayesine dönüşür. Anne Ruth'un yıllar boyu kısıtlanmış,sevgiden uzak yaşayışında, Billy'nin psikolojik sorunları ve yalnızlığında, Keith'in öfke problemi ve eşcinsel -yani diğerlerinden farklı- olmasının bir getirisi olan iş yerinde gördüğü baskı ve alaylarda hep kendisinden birşeyler bulur insan. Bir de Brenda vardır ki, ona ayrı bir paragraf açmak lazım aslında ama düşününce ne yazsam eksik kalacak.
Son olarak, Alan Ball insanını böyle bir şaheser yarattığı -ve 2000'lerde genç olmuş neslin dolaylı yoldan bir dönem hayatını kararttığı- için tebriklerimi sunuyor, sözü Kurt Cobain'e bırakıyorum.
what else should i be all apologies what else should i say everyone is gay what else could i write i don't have the right what else should i be all apologies
2. ve 3. sezon biraz sıksada izlediğim en muhteşem dizilerden birisidir,dizide bir tane bile aklı başında karakter yoktur ve son derece sesiz sakin;aynı gerçek hayattaki gibi ilerler dizi.
alan ball (american beauty) adlı senaristin akıllara zarar 5 sezonluk şaheseri. bu diziyi izlemek; hayatını sorgulamak, salya sümük ağlamak, durduk yere hüzünlenmek gibi durumlara sebep olabilir.
hayatımı derinden etkileyen, izlediğim, gelmiş geçmiş en iyi eser. merkezinde ölümle ilgili olsa da aslında tamamen hayatın kendisiyle ilgili, içerisinde herkesin kendinden bir şeyler bulabileceği, oyunculukları zirvede, senaryosuyla, müzikleriyle, yönetimiyle, her şeyiyle muhteşem bir yapım. herkese şiddetle tavsiye ederim.
@orenishii
15 yıl önce
9.5 / 10
@bruce_parkus
16 yıl önce
Herkesin bu diziyi kaldıramayabileceği bir gerçek. Bünyesinde rahatsız edici ölüm/ceset sahneleri, sıklıkla işlenen bir eşcinsel teması, özellikle Nate Fisher karakteri üzerinden sürekli bir ilişki sorgulaması, olabilecek en acı ve uç noktalarda gezinen haliyle aldatma kavramı ve -last but not least- aile içi ilişkilerde yaşanabilecek en problemli olayları barındırmakta (öyle ki her sezon en az bir defa yer alan toplu aile yemekleri tüm dizi boyunca en çok gerildiğim sahneler olmuştur). Ancak önyargılardan arınmış ve farklı düşünce,olay ve karakterlere saygı duym ... Devamı
Herkesin bu diziyi kaldıramayabileceği bir gerçek. Bünyesinde rahatsız edici ölüm/ceset sahneleri, sıklıkla işlenen bir eşcinsel teması, özellikle Nate Fisher karakteri üzerinden sürekli bir ilişki sorgulaması, olabilecek en acı ve uç noktalarda gezinen haliyle aldatma kavramı ve -last but not least- aile içi ilişkilerde yaşanabilecek en problemli olayları barındırmakta (öyle ki her sezon en az bir defa yer alan toplu aile yemekleri tüm dizi boyunca en çok gerildiğim sahneler olmuştur). Ancak önyargılardan arınmış ve farklı düşünce,olay ve karakterlere saygı duymayı öğrenmiş bir kimse için şüphesiz Six Feet Under, okunup da insan hayatı ve karakteri üzerinde büyük etki yaratan bir kitap tadında, yaşam değiştiren bir tecrübe olacaktır. Hiç bir şey için değilse bile, o son bölümün son on dakikası için tüm diziyi başından sonuna izlemeye değer - tüm bölümler izlenmelidir ki, finalin o karmaşık basitliği ve derin hüznü hakkıyla algılanabilsin, vermek istediği mesaj zihne iyice kazınabilsin.
Tüm bunların dışında Nate Fisher gibi -kanımca- muhteşem bir karaktere sahiptir (mükemmel değil,muhteşem). Hayatı sorgulamalarında, yakınını kaybetmiş insanlara empati kurarak yaklaşımlarında, aldatmalarında ve aldatılışlarında insan kendinden bir şeyler bulur hep. Dizideki en istikrarlı ilişkiye sahip karakter, Michael C.Hall isimli bir başka mükemmel oyuncunun canlandırdığı David Fisher karakteridir ki onun omuzlarındaki büyük yükü, aldığı sorumluluğu, hayallerinden vazgeçmek durumunda kalmış bir adamın hüznünü ve eşcinsel kimliğinin getirileri/götürülerini insan rahatlıkla kendini özdeşleştirerek algılayabilir. Nate'in olmadığı herşeydir David, zaman zaman daha da fazlasıdır ve abi-kardeş dinamiği ailenin "küçük" kızı Claire'in katılımıyla başlarda gergin ancak özellikle son sezonda çok sağlam bir kardeşlik hikayesine dönüşür. Anne Ruth'un yıllar boyu kısıtlanmış,sevgiden uzak yaşayışında, Billy'nin psikolojik sorunları ve yalnızlığında, Keith'in öfke problemi ve eşcinsel -yani diğerlerinden farklı- olmasının bir getirisi olan iş yerinde gördüğü baskı ve alaylarda hep kendisinden birşeyler bulur insan. Bir de Brenda vardır ki, ona ayrı bir paragraf açmak lazım aslında ama düşününce ne yazsam eksik kalacak.
Son olarak, Alan Ball insanını böyle bir şaheser yarattığı -ve 2000'lerde genç olmuş neslin dolaylı yoldan bir dönem hayatını kararttığı- için tebriklerimi sunuyor, sözü Kurt Cobain'e bırakıyorum.
what else should i be
all apologies
what else should i say
everyone is gay
what else could i write
i don't have the right
what else should i be
all apologies
all in all is all we all are
@bob_s
16 yıl önce
9.9 / 10
@babelfish
16 yıl önce
10 / 10
@lcoil
16 yıl önce
@icdeddpeople
16 yıl önce
hayatımı derinden etkileyen, izlediğim, gelmiş geçmiş en iyi eser. merkezinde ölümle ilgili olsa da aslında tamamen hayatın kendisiyle ilgili, içerisinde herkesin kendinden bir şeyler bulabileceği, oyunculukları zirvede, senaryosuyla, müzikleriyle, yönetimiyle, her şeyiyle muhteşem bir yapım. herkese şiddetle tavsiye ederim.