Nostalji Yorumları

Nostalji filmi detayları

@strangelove

10 yıl önce

9 / 10

mum taşıma sahnesi insanı diken üstünde tutan bir gerilime sahipti. bilmiyorum, belki yönetmen başka bir şey anlatmak istemiştir burada ama bana hayatın zorluklarını, insan ilişkilerinin ne denli hassas olduğunu, insanın yanlışlarından dönüp doğruları bulmasının zorluğunu hissettirdi. sonunda andrei'in mumu söndürmeden dikmesinin hidayete erdiğini ya da hayatının sonuna geldiğini gösteriyor olabilir. tamamen yanılıyor da olabilirim ama zaten kaliteli bir sanat eserinin emarelerinden değil midir bu denli yoruma açık olması, her bakanın onda farklı bir şeyler görebilmesi?

@miracyigit44

10 yıl önce

10 / 10

film hakkında yorum yaparken iyi şeyler yazdım demek bu film için geçerli değil çünkü bu bir filmden ziyade şahaserden öte birşey ..binlerce felsefe kitabı dahi okusanız bu film kadar iyi bir değer yaptıkları söylenemez ..(abartılmamış hatta yorum küçültülmüştür..)

@john_titor

11 yıl önce

Ve ruhun köşelerini esnetmeliyiz...Sınırsız bir çarşaf gibi

nasıl bi kafanın aklına gelir böyle bi söz

@mskfilm

11 yıl önce

şiirfilmdir kendisi.. birçok film 'nostalghia'dan mülhemdir..
M

@mendebur

14 yıl önce

9 / 10

neredeyse doğrudan tarkovsky’nin kendisiyle ilgili olan bir film (daha). o kadar ki başroldeki adamın adı bile andrei. tabii ki çok iyi bir film. uçsuz bucaksız bir arazide çekilmemiş olması dışında bütün tarkovsky filmlerindeki özellikleri taşıyor: sis, su, belirsizlik, melankoli, uzun kamera çekimleri, bir karaktere uzun süreli odaklanma vs vs... şunu da öğrendim: tarkovsky filmi rusya’dan ayrılıp eşini ve çocuğunu orada bırakmak zorunda kaldığı dönemde çekmiş.

spoiler

+ filmde yine arseny tarkovsky’nin adı geçiyor. ayrıca sanata dair de çok güzel diyaloglar var. ama tabii asıl konu sanat değil.

+ film devam ederken birden geçiş yapılan siyah beyaz sahneler olağanüstü anlamlı. yönetmen yine ailesiyle, geçmişiyle hesaplaşıyor bir şekilde. belki de hesaplaşmadan ziyade sadece özlemdir söz konusu olan.

+ adamın kaldığı odada birden ortaya çıkan köpeği adamın sanki uzun süredir köpeğe bakıyormuş gibi kabullenmesi çok şaşırtıcıydı. daha öncesinde odanın içinde bir köpek olduğuna dair
... Devamı
neredeyse doğrudan tarkovsky’nin kendisiyle ilgili olan bir film (daha). o kadar ki başroldeki adamın adı bile andrei. tabii ki çok iyi bir film. uçsuz bucaksız bir arazide çekilmemiş olması dışında bütün tarkovsky filmlerindeki özellikleri taşıyor: sis, su, belirsizlik, melankoli, uzun kamera çekimleri, bir karaktere uzun süreli odaklanma vs vs... şunu da öğrendim: tarkovsky filmi rusya’dan ayrılıp eşini ve çocuğunu orada bırakmak zorunda kaldığı dönemde çekmiş.

spoiler

+ filmde yine arseny tarkovsky’nin adı geçiyor. ayrıca sanata dair de çok güzel diyaloglar var. ama tabii asıl konu sanat değil.

+ film devam ederken birden geçiş yapılan siyah beyaz sahneler olağanüstü anlamlı. yönetmen yine ailesiyle, geçmişiyle hesaplaşıyor bir şekilde. belki de hesaplaşmadan ziyade sadece özlemdir söz konusu olan.

+ adamın kaldığı odada birden ortaya çıkan köpeği adamın sanki uzun süredir köpeğe bakıyormuş gibi kabullenmesi çok şaşırtıcıydı. daha öncesinde odanın içinde bir köpek olduğuna dair hiçbir ip ucu da yoktu.

+ sahnelerin bazı yerlerinde aniden duyulan bir telefon sesini atlamamak lazım diye düşünüyorum.

+ en önemli özelliklerinden birisi fonda çok çok az müzik olması. müzik koymamak çok büyük cesaret isteyen bir durum, zira müzik başarısız sahnelerin bu başarısızlıklarını kapatan bir araçtır da aynı zamanda. bu filmde neredeyse hiç müzik yok. genel olarak tarkovsky filmlerinde bu durumla sıklıkla karşılaşılır, çünkü yönetmen kusursuz bir yönetmendir ve çektiği sahnelere güvenir. zaten filmleri etkisini, büyüleyiciliğini her bir sahnenin birer fotoğraf karesi gibi olmasından almaktadır. müziğe gerek yoktur, zira sahne zaten kendi başına yeterince etkileyicidir.

+ filmdeki ilk fon müziği delinin andrei’i evine davet etmesiyle çalmaya başlıyor. o müzik de bu delinin evinde çalan müzik. ilerleyen sahnelerde fon müziği olarak kullanılan müziklerin tamamı aslında filmin içinde olan, filmin bir parçası olan müzikler. anladığımız anlamda bir fon müziği tek bir sahnede var sadece yanlış hatırlamıyorsam. o sahne de andrei’in havuzda mum taşıdığı sahne.

+ deli, andrei’i yolcu ederken yolunun üstündeki kapıdan geçmesi, deli’nin kendi dünyasında yaşadığını açıkça gösteriyor. bu adam toplumsal kurallara uyum sağlayamıyor ya da sağlayamamış ama kendi dünyasında kendi kurallarına uyuyor. gerçek dünyada o kapının sağında ve solunda duvar yok belki ama kendi zihninde yaşattığı ev imgesinde orada hala duvar var. dolayısıyla kurallara uyarak kapıyı kullanıyor, diğer odaya kapıdan geçiyor.

+ yine aynı sahnede 1+1=1 yazısı gözümüze gözümüze sokuluyor. bunu görmemek imkansız ve fazlasıyla anlamlı. delinin söylediği "bir damla bir damla daha iki damla etmez. daha buyuk bir damla eder" sözü iyi okunursa 1+1=1 yazısını çok daha anlamlı bir hale getiriyor bu cümle..

+ adamın sokak ortasında görüp de kapağını açtığı aynalı dolapta görünen yansıması bence filmin kilit noktalarından birisi (odada aniden ortaya çıkan köpeği de açıklayabilir bu sahne). zaten normalde geçmişi anımsatan sahnelerde film siyah beyaz olurken, bu sahne geçmişle değil günümüzle (filmdeki şimdiki zamanla) ilgili olmasına rağmen siyah beyaz çekilmiş. bu sahneden hemen sonraki sahnede geçen kadın ile tanrı arasındaki konuşma büyüleyici.

kadın: Tanrım, nasıl istediğini görüyor musun? Ona bir şey söyle.

tanrı: Ama ya sesimi duyarsa ne olur?

kadın: Varlığını hissettir ona.

tanrı: Hep yapıyorum, ama o bunun farkında değil.

+ gelelim filmin en güzel ve en anlamlı sahnesine: delinin heykelin üstünde bağıra çağıra yaptığı konuşma... bu sahne çok ama çok önemli, çünkü yönetmen burada insanoğluna sesleniyor bağıra çağıra. şöyle ki:

Dünyanın ilerlemesini istiyorsanız el ele vermeliyiz.

Sözüm ona sağlıklıları sözüm ona hastalarla karıştırmalıyız.

Siz sağlıklı olanlar! Sağlığınız ne anlama gelir?

İnsanoğlunun bütün gözleri, içine daldığımız çukura bakıyor.

Özgürlük faydasızdır; eğer gözlerimizin içine bakmaya, yemeye, içmeye

ve bizimle yatmaya cesaretiniz yoksa!

Dünyayı yıkıntının eşiğine getirenler sözüm ona sağlıklı olanlardır.

yine bu konuşmanın devamında şöyle sesleniyor insanoğluna:

Gerçekliğin içinde veya hayalimde değilken, ben neredeyim?

İşte yeni anlaşmam: geceleri güneşli olmalı ve Ağustos da karlı.

Büyük şeyler sona erer, küçükşeyler baki kalır.

Toplum böylesine parçalanmaktansa yeniden bir araya gelmeli.

Sadece doğaya bak ve hayatın ne kadar basit olduğunu gör.

Bir zamanlar olduğumuz yere dönmeliyiz yanlış tarafa döndüğümüz noktaya.

Hayatın ana temellerine geri dönmeliyiz suları kirletmeden.

Deli bir adam size kendinizden utanmanızı söylüyorsa ne biçim bir dünyadır burası!

+++ asıl kaçırılmaması gereken nokta, delinin bu konuşmayı yaptıktan sonra kendini yakmaya çalışırken çevrede seyirci olarak onu dinleyen (daha doğrusu dinlemeyen, sadece orada bulunan, yani yaşamayan, sadece var olan) hiç kimsenin bu duruma müdahele etmemesi. daha da kötüsü müdahele etmedikleri gibi her biri ayrı telden çalıyor olması. konuşma ve adamın kendini yakmak için üstüne benzin dökmesi kimsenin umrunda değil. burada en güzel ve en "insani" tepkiyi verense bir köpek oluyor. (bu sahnede de müzik yok. çalan müzik yine filmin içinde çalan müzik.) bu sahnedeki gönderme muhteşem: deli belki de burada, insanoğlunun içine düştüğü çukurda birileri çevresini görebilsin, uyansın, kendine gelsin ve insanlığı bu çukurdan kurtarsın diye kendini feda ediyor. feda ederken de kendini ateşe vererek "karanlığın içinde bir mum" oluyor belki de kendince. burada sağlıklı olarak etiketlenen insanların tepkisizliği ve sağlıksız olarak etiketlenen, hastanelere kapatılan, binbir türlü ilaçla bilinçleri yok edilen, düşünemez, hissedemez hale getirilen ve bitkiye dönüştürülen insanların verdiği tepki muhteşem. buradan şunu çıkarabiliriz rahatlıkla: hasta dediğimiz insaların "hastalıkları" yaşadıkları dünyaya verilen son derece sıradan bir tepki aslında. belki de herkesin vermesi gereken fakat bir şekilde çevreye ve sisteme uyum sağlayarak tepkisiz ve hissiz bırakılan "sağlıklı" insanların veremediği bir tepki. bu durumda sağlıklı olmaktansa hasta olmak bizi daha çok insan yapar, çünkü hiçbir şey hissetmemektense, hissizleşmektense; yerde yuvarlanarak, içe kapanarak, intihara kalkışarak, konuşmayıp süresiz olarak susarak ya da anlamsız anlamsız kahkahalar atarak tepki vermek hissedebildiğimizi gösterir. bir sorun vardır, bu sorunun üstünü örtememişizdir (yani topluma uyum sağlayamamışızdır) ve tüm bunların sonucunda doğal olarak herkesin "nooldu lan buna" şeklinde bakmasına sebep olan tepki ya da tepkiler veriyoruzdur. bu "hasta" insan tepkisi, "sağlıklı" insan tepkisizliğine göre kesinlikle daha insani. tepkilerimiz hissedebildiğimizi gösterir çünkü.

+ özetle çok şey anlatan harika bir film. ama yine de benim nazarımda zerkalo’nun yanından bile geçemez.

spoiler

@filmsever

14 yıl önce

kaçmak istediğimizkötü bir zaman dilimi gibi unutmak isteyip belleğimize kazınan bir korku gibi bu film, iyi anlatılmış ama sıkıntılı...
SPOILER
GİRİŞ YAP
Şifremi Unuttum!

ÜYE DEĞİL MİSİNİZ?

HEMEN ÜYE OLUN
Aktivasyon Mailim Gelmedi!
ŞİFREMİ UNUTTUM
AKTİVASYON MAİLİ GÖNDER
ÜYE OL