Kimi eleştirişsen kime en çok kızarsan ona dönüşürsün. Andrey Tarkovski babasına hayran olduğunu biliyoruz filmlerinde onun sözlerini, şiirlerini, kullanıyor bu filmde de zaten baş karakter hem babası hem kendisi gerçeğe dayalı olan hikayede kendi babasını bir nevi Eleştirse de onu affediyor eleştirme ve affetmenin yanı sıra yaptıkları iş ve hayatta bakış açıları benzediği için en çok korktuğu şey oluyor ona hak veriyor ve onun gibi olduğunu görüyor. Nostalgia temel duygusu korku ustaca yapılmış olan filmi bir takım yaşanmışlıklarla izlerse daha iyi anlaşılacağını düşünüyorum.
sadeliğin muhteşem bir örneği. filmin sizden aldıkları ve size verdikleri arasında kalıyorsunuz, her anı içinize işliyor; yağmurun ıslaklığını, suyun soğukluğunu dahi hissediyorsunuz.
domenico'nun tiradı dünyanın bir özeti, o sahne tümüyle insanlığın ölümünü anlatıyor.
Domenico kalabalığın içinde kendini yakarken sadece köpeği zoe nin tepki göstermesi. Toplumun mevcut durumu...
"Deli bir adam size kendinizden utanmanızı söylüyorsa,ne biçim bir dünyadır burası"
Mum taşıma sahnesinde gerim gerim gerildim
Duvardaki 1+1=1 yazısı Domenico'nun "Bir damla ve bir damla daha iki damla etmez daha büyük bir damla eder" cümlesine göndermedir. Tarkovski'nin tanrı inancına yönelik bir işarettir.
Tarihi mekanlar muhteşem, manzara göz alıcı, kurt köpeği ve sarışın küçük çocuk çok sevimli...
Bir taraftan bir tarafa 20-25 metre söndürmeden mumu götürebilen kimsenin iyanetiyle; tüm insanlığı dine sığınmak kurtaracak. (Eski kilisenin içindeki ev, adam ve köpek ve diğer her şey-son sahne)
Her kareden değişik değişik bin tane anlam kasanlara saygı duyuyorum; harbiden üst düzey entelsiniz, zeki çevik ve çalışkansınız fakat ben anca bu kadarını anlayabildim 2 saat boyunca.
Felsefi derinlik istesem kitap okumayı tercih ederim, oysa ben film seyretmek istemiştim...
stalker 'daki gibi bu filmde de başrol oyuncusunun saçında kısmi bir beyazlık olması dikkatimi çekti.
filmde en hoşuma giden sahne, adamın kadına şaplak attığında kendi burnunun kanamaya başlaması oldu.
''büyük aşkları bilirsin,
öpüşmek yok
hiç bir şey yok
çok saf
bu yüzden büyük
duygular
dile getirilmeyen duygular
unutulmazdır...''
'' vatanımdan, bir zamanlar hayatımın her anına damgasını vuran yakınlarımdan uzak kalmanın hüznü beni yiyip bitiriyordu. insanı kendi geçmişine bağlayan bu uğursuz bağımlılık duygusunun, her an daha da çekilmez hale gelen bu hastalığın adı nostaljidir...
uzun birsüre için yurdumla vedalaşıp bana çekici gelen bir dünya ve kültürle karşı karşıya kaldığımda birden kendimi bu yeni dünyayla kültürün yol açtığı bilinçsiz, ama umutsuz bir gerilim içinde buldum, sanki karşılıksız bir aşka tutulmuş gibi...
hedefim , dünya ve kendisiyle derin bir açmaza düşmüş, gerçeklik ve arzulanan uyum arasında denge kurmayı başaramamış bir insanın, yani salt... Devamı
stalker 'daki gibi bu filmde de başrol oyuncusunun saçında kısmi bir beyazlık olması dikkatimi çekti.
filmde en hoşuma giden sahne, adamın kadına şaplak attığında kendi burnunun kanamaya başlaması oldu.
''büyük aşkları bilirsin,
öpüşmek yok
hiç bir şey yok
çok saf
bu yüzden büyük
duygular
dile getirilmeyen duygular
unutulmazdır...''
'' vatanımdan, bir zamanlar hayatımın her anına damgasını vuran yakınlarımdan uzak kalmanın hüznü beni yiyip bitiriyordu. insanı kendi geçmişine bağlayan bu uğursuz bağımlılık duygusunun, her an daha da çekilmez hale gelen bu hastalığın adı nostaljidir...
uzun birsüre için yurdumla vedalaşıp bana çekici gelen bir dünya ve kültürle karşı karşıya kaldığımda birden kendimi bu yeni dünyayla kültürün yol açtığı bilinçsiz, ama umutsuz bir gerilim içinde buldum, sanki karşılıksız bir aşka tutulmuş gibi...
hedefim , dünya ve kendisiyle derin bir açmaza düşmüş, gerçeklik ve arzulanan uyum arasında denge kurmayı başaramamış bir insanın, yani salt vatanından coğrafi uzaklıkta bulunmasından değil, aynı zamanda varoluşun bütünüyle ilgili genel bir hüzünden kaynaklanan o özleme, nostaljiye kendisini kaptırmış insanın durumunu olduğu gibi yansıtabilmekti...
italya ile gorçakov( filmin başkişisi) , bireyin taleplerine asla cevap vermeyen hayatla ve gerçeklikle trajik bir uyumsuzluk içine düştüğü bir sırada karşılaşır. ve italya kendisini yoktan varolan heybetli harabeleriyle gösterir. bütün insanlığa ait ama yabancı da olan bu uygarlığın yıkıntıları , insana özgü hırsların beyhudeliğinin anıtlarıdır aynı zamanda, insanlığın tuttuğu o uğursuz yola işareteden mezar taşları...
çevirilen filmin malzemesini ilk seyredişimde görüntülerdeki karanlık beni çok şaşırtmıştı. malzeme, çekim sırasındaki genel havayı, ruhsal durumumuzu olduğu gibi yansıtıyordu. oysa ben böyle olmasını hiç istememiştim. ne var ki benim tipik özelliğimdir, somut olarak planlamadığım hedeflerden bağımsız olarak kamera,çekim çalışmaları sırsındaki ruhsal durumuma hemen ve öncelikle uyum sağlar. ailemden acı verecek kadar uzun bir süredir ayrıydım, alıştığım yaşama koşullarını bulamıyordum, üretim şekli benimiçin yeniydi ve hepsinin üstüne dile yabancıydım. sonuç hiç başka türlü olabilir miydi? şaşkındım, ama sevinçliydim de. işte karşımdaki perdede ilk kez olup giden şu görüntüler kanıtlıyordu. sinema sanatının araçlarıyla insan ruhunun bir kopyasını elde etme, benzersiz bir deneyime ulaşma hayalim , boş düşüncelerin işe yaramaz bir ürünü değil; kesinliği su götürmez bir gerçekti...''
(yönetmenin mühürlenmiş zaman isimli kitabında filmle ilgili görüş ve düşüncelerinde seçtiklerim.)
Tarkovsky'i izlemeye başlamadan önce ne izleyeceğini bilecen ve bütün ön yargılarını kenara bırakacaksın.Ekolleşen Tarkovsky türü hakkında da biraz araştırma yapıp öyle filme gireceksin.Aksi takdirde bu nasıl filmmiş der kaybettiğin zamana yanarsın.Açıkcası benim içinde olmazsa olmaz bir tür değil ama kendimi o psikolojiye sokup izlediğimde birşey kaybettiğimi düşünmüyorum.Bu tür filmlerde sabırla bir yol izlerseniz filmden çıkarımlar yapabilirsiniz.Nostalghia Tarkovsky'nin kendini en iyi ifade ettiği filmlerden biri.Diyalogların ve bazı kült sahnelerin derinden işlendiği bir film.Yavaş yavaş,sindire sindire izleyip düşüncelerle yorumlamak istiyorsanız mutlaka izleyin ama bana uymaz diyorsanız da hiç girmeyin derim.
Şiire kıyısından köşesinden bulaşmış insanların artık kendi dünyaları vardır.Ve hayatlarımızdan referans alarak oluşturulan bu yeni dünyanın hüznü bile o kadar güzeldir ki ,keyif aldığımızı düşündüğümz herşey artık yavan gelir.Hastalığınızı sıkıntınızı bilirsiniz tedavi edemezsiniz gömüldükçe gömülürsünüz kendi gerçekliğinize.Ama herkesin aklında çocukluğundan,eskilerden,kalma güzel manzaralar vardır.Küçük bi melodi bir görüntü kazınmıştır kafanıza ve bunların benzerleri sizi yıllar öncesine götürür.İnanıyorum ki Tarkovski küçüklüğünü,evini,ailesini hatırladığı ne kadar görüntü bulmuşsa kullanmış ve o hatıraları gibi bi film yaratmış.
Çocukuk gibi,hayal meyal hatırlanan hatıralar gibi bir film...
Andrey Tarkovskiy , Krzysztof Kieslowskigibi adamların felsefesini anlamak onları özümsemek gerektiğini düşünüyorum filmlerini sevebilmek ve o filmlerden bir şeyler çıkarabilmek için.Yoksa kolay kolay filmin özüne inemiyor ve sıkılıyorsunuz.
Ben mesela bu konuda çok eksik olduğumu ve özümseyemediğimi düşünüyorum ve sırf bu yüzden filmi sevemedim.Çok ağır,donuk,durağan ve fazla sanatsal.Sanırım beni bir film düşündürecekse çok kafamı yormadan yapmalı bunu.Filme tekrar tekrar dönmektense,izlerken bir noktaya varmayı tercih ederim.Diğer türlüsü zevk vermiyor açıkcası..İzleyenler az çok neden bahsettiğimi anlayacaklardır.
@yigithan300
1 yıl önce
8.5 / 10
@selmass
6 yıl önce
8.7 / 10
domenico'nun tiradı dünyanın bir özeti, o sahne tümüyle insanlığın ölümünü anlatıyor.
gerçek bir film. gerçek bir dünya var karşımızda.
@besrix
7 yıl önce
"Deli bir adam size kendinizden utanmanızı söylüyorsa,ne biçim bir dünyadır burası"
Mum taşıma sahnesinde gerim gerim gerildim
Duvardaki 1+1=1 yazısı Domenico'nun "Bir damla ve bir damla daha iki damla etmez daha büyük bir damla eder" cümlesine göndermedir. Tarkovski'nin tanrı inancına yönelik bir işarettir.
@seymaaebrar
7 yıl önce
@basribabam
9 yıl önce
5.1 / 10
Bir taraftan bir tarafa 20-25 metre söndürmeden mumu götürebilen kimsenin iyanetiyle; tüm insanlığı dine sığınmak kurtaracak. (Eski kilisenin içindeki ev, adam ve köpek ve diğer her şey-son sahne)
Her kareden değişik değişik bin tane anlam kasanlara saygı duyuyorum; harbiden üst düzey entelsiniz, zeki çevik ve çalışkansınız fakat ben anca bu kadarını anlayabildim 2 saat boyunca.
Felsefi derinlik istesem kitap okumayı tercih ederim, oysa ben film seyretmek istemiştim...
@denizfem
10 yıl önce
10 / 10
@enik_kral
10 yıl önce
filmde en hoşuma giden sahne, adamın kadına şaplak attığında kendi burnunun kanamaya başlaması oldu.
''büyük aşkları bilirsin,
öpüşmek yok
hiç bir şey yok
çok saf
bu yüzden büyük
duygular
dile getirilmeyen duygular
unutulmazdır...''
uzun birsüre için yurdumla vedalaşıp bana çekici gelen bir dünya ve kültürle karşı karşıya kaldığımda birden kendimi bu yeni dünyayla kültürün yol açtığı bilinçsiz, ama umutsuz bir gerilim içinde buldum, sanki karşılıksız bir aşka tutulmuş gibi...
hedefim , dünya ve kendisiyle derin bir açmaza düşmüş, gerçeklik ve arzulanan uyum arasında denge kurmayı başaramamış bir insanın, yani salt
filmde en hoşuma giden sahne, adamın kadına şaplak attığında kendi burnunun kanamaya başlaması oldu.
''büyük aşkları bilirsin,
öpüşmek yok
hiç bir şey yok
çok saf
bu yüzden büyük
duygular
dile getirilmeyen duygular
unutulmazdır...''
uzun birsüre için yurdumla vedalaşıp bana çekici gelen bir dünya ve kültürle karşı karşıya kaldığımda birden kendimi bu yeni dünyayla kültürün yol açtığı bilinçsiz, ama umutsuz bir gerilim içinde buldum, sanki karşılıksız bir aşka tutulmuş gibi...
hedefim , dünya ve kendisiyle derin bir açmaza düşmüş, gerçeklik ve arzulanan uyum arasında denge kurmayı başaramamış bir insanın, yani salt vatanından coğrafi uzaklıkta bulunmasından değil, aynı zamanda varoluşun bütünüyle ilgili genel bir hüzünden kaynaklanan o özleme, nostaljiye kendisini kaptırmış insanın durumunu olduğu gibi yansıtabilmekti...
italya ile gorçakov( filmin başkişisi) , bireyin taleplerine asla cevap vermeyen hayatla ve gerçeklikle trajik bir uyumsuzluk içine düştüğü bir sırada karşılaşır. ve italya kendisini yoktan varolan heybetli harabeleriyle gösterir. bütün insanlığa ait ama yabancı da olan bu uygarlığın yıkıntıları , insana özgü hırsların beyhudeliğinin anıtlarıdır aynı zamanda, insanlığın tuttuğu o uğursuz yola işareteden mezar taşları...
çevirilen filmin malzemesini ilk seyredişimde görüntülerdeki karanlık beni çok şaşırtmıştı. malzeme, çekim sırasındaki genel havayı, ruhsal durumumuzu olduğu gibi yansıtıyordu. oysa ben böyle olmasını hiç istememiştim. ne var ki benim tipik özelliğimdir, somut olarak planlamadığım hedeflerden bağımsız olarak kamera,çekim çalışmaları sırsındaki ruhsal durumuma hemen ve öncelikle uyum sağlar. ailemden acı verecek kadar uzun bir süredir ayrıydım, alıştığım yaşama koşullarını bulamıyordum, üretim şekli benimiçin yeniydi ve hepsinin üstüne dile yabancıydım. sonuç hiç başka türlü olabilir miydi? şaşkındım, ama sevinçliydim de. işte karşımdaki perdede ilk kez olup giden şu görüntüler kanıtlıyordu. sinema sanatının araçlarıyla insan ruhunun bir kopyasını elde etme, benzersiz bir deneyime ulaşma hayalim , boş düşüncelerin işe yaramaz bir ürünü değil; kesinliği su götürmez bir gerçekti...''
(yönetmenin mühürlenmiş zaman isimli kitabında filmle ilgili görüş ve düşüncelerinde seçtiklerim.)
@camerman
10 yıl önce
8.2 / 10
@gragmet
10 yıl önce
Çocukuk gibi,hayal meyal hatırlanan hatıralar gibi bir film...
@madamoz
10 yıl önce
5.8 / 10
Ben mesela bu konuda çok eksik olduğumu ve özümseyemediğimi düşünüyorum ve sırf bu yüzden filmi sevemedim.Çok ağır,donuk,durağan ve fazla sanatsal.Sanırım beni bir film düşündürecekse çok kafamı yormadan yapmalı bunu.Filme tekrar tekrar dönmektense,izlerken bir noktaya varmayı tercih ederim.Diğer türlüsü zevk vermiyor açıkcası..İzleyenler az çok neden bahsettiğimi anlayacaklardır.