Mükemmel Günler Yorumları

Mükemmel Günler filmi detayları

@yagizout

2 gün önce

Ali Saydam'la Yaşama Sanatı ve Sinema
https://www.youtube.com/watch?v=fdCefRbcxoA

Bir filmin yapısökümü: Perfect Days
https://www.youtube.com/watch?v=5aDSVYF0gCI

@sehven

1 hafta önce

10 / 10

Bir solo performans izliyoruz Koji Yoshiko'nun. şapka çıkartılacak bir performans....Yönetmen Wim Wenders de her zamanki işini ciddiye almış, tuvalet bakım ve temizliği deyip savsaklamamış, en ince ayrıntısına kadar meseleyi ciddiyetle işlemiş. Bu durumu teyit ettirmek için tuvalet bakım ve temizliğinden sorumlu bir tanıdığıma izlettirdim o da yönetmenin hiç bir şeyi eksik bırakmadığını söyledi ve ekledi: Japonlar bizden daha ileri

@yagizout

2 hafta önce

sen ne güzel bi' adamsın ya.
N

@nazikocin

3 hafta önce

5.2 / 10

ilk bir saat günlük iş rutinini izleyerek yeterince fırsat verdiğimi düşünüyorum.
H

@handankursun

1 ay önce

8.2 / 10

hepimiz için ağladı sanki filmin sonunda, biraz da hepimizin yerine..

mehmet günsür'dan şunu hatirladim izlerken;
(Bazıları hep konuşmak ister. Ama ben onların istediği gibi konuşamam. Davranışlar, tasarlanmış jestler, duruşlarla, araya birkaç kötü kurulmuş cümle katarak derdini anlatmak, belki de dünyayı ve yaşamayı çok önemsemek demek. Kim bilir? Ama böyle yapınca insan hep bir şeyler kaybediyor. Biliyorum. Konuşmayanların, bilerek kaybetmek istedikleri için konuşmadıklarını da düşündüğüm olur.)

@aleynaa

1 ay önce

Bir adamın her gün aynı geçen günlerini iki saat izlemeye çok da gerek var mıydı bilemedim…Sinematografi güzeldi, ona bir diyeceğim yok.

@mckurkcu

1 ay önce

8.5 / 10

"Sisifos'u mutlu hayal etmeliyiz."
Filmi izlerken Albert Camus'nun Tanrıların gazabına uğrayarak sonsuza değin bir kayayı dağın tepesine çıkarmak gibi anlamsız ve tekdüze bir işe mahkum edilmiş Sisifos'un trajedisine getirdiği yorum aklıma geldi. Hayat biz ne kadar çabalarsak çabalayalım hele de ekonomik olarak alt ve orta sınıf içerisindeysek tekdüze ve anlamsız işlerin kıskacında olmaktan öteye gidemiyor. Her gün bir kayayı o kayanın tekrar aşağı düşeceğini bile bile sırtlayıp dağın tepesine çıkarmak için uğraşıyoruz. Hirayama'nın hayatına uzaktan baktığımızda varlığından haberimiz bile olmayacak silik, çekingen, kendi halinde ve hiç kimseye dokunmadan gelip geçen birini görüyoruz. Herhalde yapılabilecek en kötü işi yapan -tuvalet temizliği-, günlük rutinlerin arasına sıkışmış ve en önemlisi yalnız bir insan o. Ancak dışarıdan bakıldığında ne kadar sıradan ve anlamsız bir hayatı olsa da hayatın anlamının her şeye rağmen yaşamak olduğunu bilen bir insan o. Bir ağacın gölgesinde oturm
... Devamı
"Sisifos'u mutlu hayal etmeliyiz."
Filmi izlerken Albert Camus'nun Tanrıların gazabına uğrayarak sonsuza değin bir kayayı dağın tepesine çıkarmak gibi anlamsız ve tekdüze bir işe mahkum edilmiş Sisifos'un trajedisine getirdiği yorum aklıma geldi. Hayat biz ne kadar çabalarsak çabalayalım hele de ekonomik olarak alt ve orta sınıf içerisindeysek tekdüze ve anlamsız işlerin kıskacında olmaktan öteye gidemiyor. Her gün bir kayayı o kayanın tekrar aşağı düşeceğini bile bile sırtlayıp dağın tepesine çıkarmak için uğraşıyoruz. Hirayama'nın hayatına uzaktan baktığımızda varlığından haberimiz bile olmayacak silik, çekingen, kendi halinde ve hiç kimseye dokunmadan gelip geçen birini görüyoruz. Herhalde yapılabilecek en kötü işi yapan -tuvalet temizliği-, günlük rutinlerin arasına sıkışmış ve en önemlisi yalnız bir insan o. Ancak dışarıdan bakıldığında ne kadar sıradan ve anlamsız bir hayatı olsa da hayatın anlamının her şeye rağmen yaşamak olduğunu bilen bir insan o. Bir ağacın gölgesinde oturmak, bir çocuk yetiştirir gibi özenle ve şefkatle çiçek yetiştirmek, güneş batarken yolda olmak, enfes müzikleri her gün sanki ilk kez dinlermiş gibi aynı heyecanla dinlemek, uyku ile mücadele ederek heyecanla bir kitabı okumak, bir daha yaşanmayacak olan ufacık bir anı fotoğraflamak gibi mikro anlamlar onu mutlu etmeye yetiyor. Kaderine küfredebilir, başkalarına haset duyabilir, neden böyle bir hayatı yaşıyorum diye mutsuzluk sarmalına girebilir veya bu hayatı yaşamaktansa intihar edebilir ancak o kendi küçük dünyasında kendi küçük zevkleriyle yaşamaktan memnun. Oldukça zengin olduğu belli olan kız kardeşinin ondan daha mutlu ve huzurlu bir hayatı olduğunu kim söyleyebilir ki. Wim Wenders bize Hirayama'yı mutlu hayal etmeliyiz diyor. Çünkü yaşamın tek anlamı yaşamın kendisidir ve o da ufacık anları mutlu kılmaktan ibarettir. Her şey daha iyi olabilir ancak hangi koşulda olursan ol gökyüzüne gülümseyerek bakmak yaşayarak kazanılabilecek bir meziyettir. Wim Wenders içinde bulunduğumuz "yorgunluk toplumu" çağının çok dışından sesleniyor bize. Bu çağın insanı için kabullenmesi oldukça zor bir yaşam biçimi Hirayama'nın yaşamı ancak ya biz de bu çağın sularına kapılıp gideceğiz ya da tatminsiz ve huzursuz bir hayatın içinde sıkışmışlık duygusuyla yaşayacağız. Üçüncü yol ise Hirayama'nın Sisifos gibi anlamsız görünse de yüreğini huzurla doldurmak için çabaladığı hayatı. Filmin sonunda ekranda beliren Japonca kelime ise adeta hem filmin hem de hayatın özeti gibi;
"Komerebi: Rüzgarda sallanan yaprakların yarattığı ışık ve gölgelerin kaynaşması ile oluşan parıltı; sadece bir kez o an için var olur."
İşte yaşamak da başı sonu olan bütünlüklü bir hikaye değildir, sadece bir kez o an için var olan anlardan ibarettir.

@idekm

1 ay önce

Surekli ayni seyleri yapiyor olmasindan dolayi yalan soyleyemeyecegim basta biraz sikildim ancak aralara yerlestirilen o mukemmel rutin hayatin sekteye ugramasini saglayan olaylar filme guzellik katmis cunku baska bir sey goruyoruz nihayetinde. Adam yanliz olmasina ragmen bu kadar duzenli bir hayat yasamasi da bana cok olagan disi geldi ve dogrusu biraz kendimden utandirtti :) Eger bos vaktiniz varsa izleyin derim.

@oykucu

1 ay önce

8.5 / 10

Pürüzsüz...

@kassandraa

3 ay önce

7.5 / 10

Öncelikle şunu söylemeliyim ki bir şarkı -Feeling Good- bir filme ancak bu kadar yakışabilirdi. Filmin sonunda Hirayama'nın yüzü yakın plana alınıyor ve mimikleriyle şarkı bize her şeyi anlatıyor. Öyle beğendim ki sonunu iki kere izledim.

Yakın zamanda Cuniçiro Tanizaki adlı bir Japon yazarın "Gölgeye Övgü" kitabını okumuştum. Tesadüfen üstüne de bu filmi izleyince şunu fark ettim ki yazarın dediği kadar varmış, Japonlar gölgeleri gerçekten seviyor.
SPOILER
GİRİŞ YAP
Şifremi Unuttum!

ÜYE DEĞİL MİSİNİZ?

HEMEN ÜYE OLUN
Aktivasyon Mailim Gelmedi!
ŞİFREMİ UNUTTUM
AKTİVASYON MAİLİ GÖNDER
ÜYE OL