10 yıl önce
Kutsal Motorlar filmine yorum yazdı:
Hoş Geldin filmine yorum yazdı:
Bittiğinde ağlatmıyor belki ama boğazda kocaman bir yumru bırakıyor, ki en fenasıdır.
Çok büyük bi film, çok.
Bir Zamanlar Anadolu'da filmine yorum yazdı:
Filmi izlememin üzerinden üç gün geçti ve bugün dahi hala olur olmadık yerde filmde geçen diyaloglar ve filme dair neredeyse her ayrıntı aklıma esip esip duruyor. Sırf bu nedenle şu ana kadar film hakkında farklı sitelerde paylaşılmış onlarca sayfa değerlendirme yazısı okurken buldum kendimi ve okuduğum her yazıda filmle ilgili farklı bir yorum ve yeni bir bakış açısı keşfettim. Bu sayede filmi daha da çok özümsediğimi ve sevdiğimi söyleyebilirim. Her yönüyle gerçekten çok ama çok kaliteli bir film. Kesinlikle tekrar izlenilmeyi hak ediyor.
The Temptation of St. Tony filmine yorum yazdı:
Film hakkında yapılmış çok güzel bir analiz:
http://izlandik.wordpress.com/2011/03/07/puha-tonu-kiusamine-the-temptation-of-st-tony/
Hayatın İçinden filmine yorum yazdı:
Size bir hikaye anlatayım.
İki sevgili varmış birbirlerini deliler gibi çok seven. Kırlarda neşe içinde el ele dolaşıp, parklarda birbirilerini salıncaklarda sallarlarmış romantik romantik.
Zaman her ikisi için böyle mutlu mesut su gibi akıp geçerken, delikanlımızın askere gitme vakti gelmiş çatmış. Askere gitmeden evvel bu delikanlımızın aklını sevdiceğinin askerliğinin bitmesini beklemeden bir başkasını bulup, onunla evleneceği düşüncesi sarmış ve bu korkusunu da sevdiceğiyle paylaşmış. Kız, delikanlıya bir yüzük uzatmış ve kendisinden bu yüzüğü askerliği boyunca sürekli parmağında tutması ve askerden döndükten sonra bu yüzüğü parmağında görmesi şartıyla kendisiyle evleneceğinin sözünü vermiş, yalancının anası babası ölsün demiş.
Gel zaman git zaman, bizim delikanlı askerliği boyunca geçirmiş olduğu zorlu eğitim şartları sebebiyle zayıflamış ve parmakları incelmiş. Yine bir gün yapmış oldukları spor eğitimi sırasında koşarken, talihsizlik bu ya, yüzük delikanlının parmağından fırl ... DevamıSize bir hikaye anlatayım.
İki sevgili varmış birbirlerini deliler gibi çok seven. Kırlarda neşe içinde el ele dolaşıp, parklarda birbirilerini salıncaklarda sallarlarmış romantik romantik.
Zaman her ikisi için böyle mutlu mesut su gibi akıp geçerken, delikanlımızın askere gitme vakti gelmiş çatmış. Askere gitmeden evvel bu delikanlımızın aklını sevdiceğinin askerliğinin bitmesini beklemeden bir başkasını bulup, onunla evleneceği düşüncesi sarmış ve bu korkusunu da sevdiceğiyle paylaşmış. Kız, delikanlıya bir yüzük uzatmış ve kendisinden bu yüzüğü askerliği boyunca sürekli parmağında tutması ve askerden döndükten sonra bu yüzüğü parmağında görmesi şartıyla kendisiyle evleneceğinin sözünü vermiş, yalancının anası babası ölsün demiş.
Gel zaman git zaman, bizim delikanlı askerliği boyunca geçirmiş olduğu zorlu eğitim şartları sebebiyle zayıflamış ve parmakları incelmiş. Yine bir gün yapmış oldukları spor eğitimi sırasında koşarken, talihsizlik bu ya, yüzük delikanlının parmağından fırlamış, yere düşüp yuvarlanmış yuvarlanmış ve tam delikanlı yakalayacakken, parkur kenarındaki derenin içine düşmüş. Şanssızlığı bir türlü yakasından düşmeyen delikanlı dereye doğru eğilip yüzüğe ulaşacağı sırada, deredeki balıklardan biri yüzüğü yutarak hop mideye indirmiş ve suyun dibine doğru yol almış.
Bizim delikanlıyı sıkıntı, stres basmış. Aylar boyu döndüğünde sevdiceği parmağında yüzüğü göremeyince ne cevap vereceğini düşünmüş. Gün gelip askerden terhis olup, sevdiceğini karşısında bulduğunda hiç eveleyip gevelemeden, başından ne geçtiyse onu anlatmış. Kız da delikanlının anlattığı her şeye inandığını belirtmekle birlikte, yine de ortada verilmiş bir söz olduğu için delikanlıdan ayrılması gerektiğini söylemiş. E kız da haklı, daha parmağındaki küçücük bir yüzüğe sahip çıkamayan adam koca bir ömür o kızcağıza nasıl sahip çıkacaktı?
Neyse çok uzatmayayım, delikanlı da çaresiz durumu kabullenmiş ve veda öncesi o çok sevdiği kız arkadaşından güzel hatıralarla ayrılmak için, kendisini son bir kez akşam yemeğine davet etmiş. Kız kabul etmiş. Sözleştikleri bir akşam, delikanlı kızı şık bir restauranta götürmüş ve yemek için balık sipariş etmişler. Bir süre sonra sipariş ettikleri balıklar önlerine geldiğinde, çatal-bıçağına davranan kızın balığının içinden ne çıkmış dersiniz?
Tabii ki kılçık.
İşte bu film de yukarıdaki hikaye gibi en doğal haliyle ve olması gerektiği gibi sürüp bitiyor.
Yukarıdaki hikayenin sonuyla ilgili olarak, balığın içinden yüzük çıkacağını düşünen arkadaşlara bu sözüm: Böyle şeyler yalnızca Yeşilçam filmlerinde olur.
Aşk filmine yorum yazdı:
Arkadaş ortamında makara yaparken "Aa bak aklıma süpper bi fikir geldi. Bence bundan on numara film yapılır" düşüncesinden hareketle yapılmış gibi duran, merkezi salt bu düşünceye oturtulup etrafının kesinlikle iyi örülemediğini düşündüğümoverrated film.
Hadi gelin itiraf edelim ki, her birimiz hayatımızda en az bir defa aklına gelen bir ilham karşısında buna benzer bir düşünceye kapılmıştır. Fakat hiçbirimiz bu filmin senaristi (aynı zamanda yönetmeni) kadar bu düşünceyi icraata dökme konusunda bu kadar cesur olamamışızdır. Sırf bu cesaretinden ötürü kendisini kutluyorum.
Not: Hal bu iken, bu filmi yerlere göklere sığdıramayanlara da şaşıyorum.
En İyi Teklif filmine yorum yazdı:
Kendime Not: Eğer bir gün şuurunu yeniden kaybedip, bir kadına sorgusuz sualsiz tamamen güvenecek ve tüm benliğinle kendini ona adayacak gibi olursan, bildiğin ve hissettiğin her ne varsa bir kenara bırak ve yalnızca bu filmi hatırla. Aklını başına toplamaya yetecektir.
Wilbur Ölmek İstiyor filmine yorum yazdı:
"Wilbur'u öldürmek istiyorum"dur bu film benim için.
Ahmaklar filmine yorum yazdı:
Çevremdekilerin ballandırarak anlatıp yere göğe sığdıramaması neticesinde, merak duyup "e hadi ben de izleyeyim bari" diyerekten koyuldum bu filmi izlemeye. İlginç bir konuya sahip olmasının dışında pek bi numarası yok. İzleyip de beğenmiş olanlara saygı duyuyorum elbet. Fakat benim bu film ile ilgili söyleyeceğim şey; tek kelimeyle "kötü", iki kelimeyle "çok kötü" bir film olduğu. Velhasılı, merak edenlere tavsiye olunmaz.
Not: İzlemeden önce ölünmesi gereken filmlerden.
Sen Aydınlatırsın Geceyi filmine yorum yazdı:
Aslında sıradan birer kasaba ahalisi olmalarına rağmen her biri birbirinden farklı insanüstü özelliğe sahip insanların kesişen trajik hayat öyküsünü anlatan ve içinde yer yer aforizmik sözler bulunduran vurucu bir şaheser, Onur Ünlü'nün açık ara en iyi filmi.
Ekranın karşısına oturmadan önce, vaktin nasıl geçtiğini anlayamayacak kadar sürükleyici bir filmle karşılaşacağımı ummuştum. Oysa ummadığım bir durumun beni beklediğini nereden bilebilirdim ki...
Tam olarak hatırlamıyorum ama sanırım ilk olarak açılış jeneriğinde sıkılmaya başladım. Fakat sonra "delikanlı adamsın, sabret be olum" diyerek teskin ettim kendimi ve bir müddet sabrettim. Ancak uzun sürmedi. İlk yarım saatten sonra ızdırabım bir an önce son bulsun diye önce 2x, ardından 4x ve sonrasında daha fazla dayanamayarak 16x hızla ileri sararak izlemeye çalıştım filmi, fakat yine de beynimde çakılan kıvılcımlara ve kafamın içinden yükselen dumanlara engel olamadım. Ruhumu kerpetenlerle bedenimden ayırmaya çalışıyorlardı sanki. Böyle bir acıyı, böyle bir ızdırabı daha evvel hiç yaşamamıştım. En sonunda kendimi kaybettim ve "YETEEERRRR" diye acı acı bağırdım... Sonrasını hatırlamıyorum. Komşular kapıyı kırarak içeri girmiş ve stop tuşuna basarak canımı son anda kurta ... Devamı
Ekranın karşısına oturmadan önce, vaktin nasıl geçtiğini anlayamayacak kadar sürükleyici bir filmle karşılaşacağımı ummuştum. Oysa ummadığım bir durumun beni beklediğini nereden bilebilirdim ki...
Tam olarak hatırlamıyorum ama sanırım ilk olarak açılış jeneriğinde sıkılmaya başladım. Fakat sonra "delikanlı adamsın, sabret be olum" diyerek teskin ettim kendimi ve bir müddet sabrettim. Ancak uzun sürmedi. İlk yarım saatten sonra ızdırabım bir an önce son bulsun diye önce 2x, ardından 4x ve sonrasında daha fazla dayanamayarak 16x hızla ileri sararak izlemeye çalıştım filmi, fakat yine de beynimde çakılan kıvılcımlara ve kafamın içinden yükselen dumanlara engel olamadım. Ruhumu kerpetenlerle bedenimden ayırmaya çalışıyorlardı sanki. Böyle bir acıyı, böyle bir ızdırabı daha evvel hiç yaşamamıştım. En sonunda kendimi kaybettim ve "YETEEERRRR" diye acı acı bağırdım... Sonrasını hatırlamıyorum. Komşular kapıyı kırarak içeri girmiş ve stop tuşuna basarak canımı son anda kurtarmış sağolsunlar. Ardından ambulans, yoğun bakım falan...
Bu olayın üzerinden yaklaşık bir ay geçti. Bu yorumu hastane odasından yazıyorum. Artık iyileştim. Doktorlar hastaneden yarın çıkabileceğimi ve sağlıklı bir insan olarak normal hayatıma kaldığım yerden devam edebileceğimi söylüyorlar. Bir daha sanat filmi izlemek mi? Tövbeler olsun. Değil filmlerden, hayattan soğudum yeminle.
Bu filmi henüz izlememiş, fakat izleme düşüncesi gafletine düşmüş arkadaşlara sesleniyorum: Kaçın, kurtarın kendinizi. Ben yandım, siz yanmayın.
Bu sözüm ise "aslında manyak bi film ama sanat filmi olduğu için siz anlamıyorsunuz" diyenlere: Ya bırakın allasen, kandırmayın insanları!
---KAMU SPOTU---
Son olarak, müsadenizle sanat filmi izleyicilerini ikiye ayırmak istiyorum:
1. Anlamadığı için sanat filmlerini kötü bulanlar,
2. Anlamadığı için sanat filmlerini iyi sananlar.
Sizce hangisi daha gerçekçi?