Dram olabilir, romantik olabilir, bilimi kendisine konu edinmiş de olabilir diyelim haydi, fakat bu film bir bilim-kurgu filmi olarak nasıl kategorilendirilebilir orası meçhul. Bilim-kurgu arzusuyla izlemiş bende bir sinir yarattı bu durum. Bu niyetle izleyecek olanların dikkatine...
Film, bizlere yaşamın birçok açıdan farklı gösterecek yapıya sahip. İçinde barındırdığı kurguyla da oldukça ilgi çekecek boyutta. Göz molekülünün her insanda farklı olduğunu bulan bilim insanları aynı göz irisine sahip kişilerde aynı duygusal bağ olduğuna dahil ilginç ve bir o kadar farklı bilgiyi araştırıyor film. Tabi her göz ayrı bir irisse nasıl oluyor da aynı göz metabolizmasına sahip kişiler olabiliyor. Şüpheci yaklaşımla bakılması gereken yapımda tartışılabilir bir kurguya tanıklık ediyoruz böylelikle. Film dram mı desem ya da duru bir havaya sahip. İzlerken sürekli bir aksiyon bekleyen olursa hiç buna bulaşmasın. Tabi bu filmi daha da iyi yapıyor bana göre. Başroller de bu drama uyum sağlayınca ilginç bir gizem filmi bizlerle buluşuyor. Tabi senaryo biraz daha kurguya yönelik açıklayıcı olsaydı filmin tadından yenmezdi. İzlenilebilir güzel bir yapım olmuş yine de.
filmin içinde birçok farklı öğe kendisine sırıtmadan yer bulmuş. aşk, dramatik öğeler, bilim ve bilim-din çatışması, kafada bıraktığı soru işaretleri...bunların hepsini aynı çatı altında buluşturan filmin yönetmeni ve aynı zamanda senaristi olan mike cahill i tebrik etmek boynumuzun borcu.
film, bir bilim adamının laboratuarında göz üzerine yaptığı deneylerle başlıyor ve ben aslında filmin hep bu eksende devam edeceğini düşünürken, bir aşk hikayesi ile karşı karşıya kalıyoruz. spesifik aşk hikayeleri bir yana, aşk hikayelerinin artık izleyicileri ve şahsen beni de sıkacağını düşündüğüm bu noktada yönetmen, bilim-din çatışmasını bu ilişkinin içine sokuyor. ama bunu didaktik ya da gözümüze sokar bir biçimde değil, konunun ilerleyişine yedirerek yapıyor. tabi burada esas oğlanımızın bir bilim adamı olmasının payı da yüksek. bilim ve din arasındaki çatışmanın bir anlamda çözümünü ise, ileriki sahnelerden bir tanesinde daila lama`dan dinliyoruz. (daila lama canlandırılmamış tabi ama sözler... Devamı
filmin içinde birçok farklı öğe kendisine sırıtmadan yer bulmuş. aşk, dramatik öğeler, bilim ve bilim-din çatışması, kafada bıraktığı soru işaretleri...bunların hepsini aynı çatı altında buluşturan filmin yönetmeni ve aynı zamanda senaristi olan mike cahill i tebrik etmek boynumuzun borcu.
film, bir bilim adamının laboratuarında göz üzerine yaptığı deneylerle başlıyor ve ben aslında filmin hep bu eksende devam edeceğini düşünürken, bir aşk hikayesi ile karşı karşıya kalıyoruz. spesifik aşk hikayeleri bir yana, aşk hikayelerinin artık izleyicileri ve şahsen beni de sıkacağını düşündüğüm bu noktada yönetmen, bilim-din çatışmasını bu ilişkinin içine sokuyor. ama bunu didaktik ya da gözümüze sokar bir biçimde değil, konunun ilerleyişine yedirerek yapıyor. tabi burada esas oğlanımızın bir bilim adamı olmasının payı da yüksek. bilim ve din arasındaki çatışmanın bir anlamda çözümünü ise, ileriki sahnelerden bir tanesinde daila lama`dan dinliyoruz. (daila lama canlandırılmamış tabi ama sözlerini birisi aktarıyor söz konusu esas oğlan bilim adamımıza)
dram gücü yüksek sahneler sonrasında ise, film apayrı bir boyut kazanıyor. (o kısımları atlıyorum aksi takdirde filmi izlemeyenler kulaklarımı çınlatır) göz ile beyin arasındaki tam olarak açıklanmayan bir ilişkiden dolayı esas oğlanımız kendisini hindistanda buluyor. bence yine filmin en can alıcı sahneleri de burada kendisine yer buluyor. en etkilendiğim kısım ise, adamın küçük kızla karşılaştıktan sonraki sahneleridir ki...o küçük kızdan-gözlerinden değil- kızın kendisinden fena şekilde etkilendiğimi itiraf etmeliyim. yüzünden, her halinden masumiyet akıyor resmen. soruları yanlış cevapladıkça yüzünde oluşan korku...içim cız etti resmen! olmaz böyle bir güzellik, böyle bir masumiyet.
filmi genel olarak beğensem de bazı gözüme çarpan mantık hataları yok değil. kafama takılan kısımları ise şöyle ifade edeyim:
1. filmin başlarında bilim adamımız, her gözün dünyada eşi benzeri olmadığını düşünüyor ama filmin sonunda aynı göze sahip farklı kişiler olacağı ortaya çıkıyor. bir bilim adamının bu kadar baribirz bir hataya düşmesini anlayamadım.
2. aynı göze sahip kişilerin zihinlerinin nasıl aynı ya da benzer şekilde işlendiği üzerinde biraz daha durulabilirdi açıkcası.
3. evet, o küçük kızı bulma konusunda izlenen yol çok da makul gözükmemiş ama orada da sanıyorum ki yönetmen işin içine biraz fantastik katmış.
4. hindistandaki halkın yaşayışı şöyle uzun uzun değil ama sadece kamerayla ele alınsaydı, bu da hoş bir ayrıntı olabilirdi film için. kısa bir mesafede 1 milyon kişi yaşadığı söylenerek geçilmiş ama ben bunu yeterli bulmadım şahsen.
her ne kadar bazı eksiklikleri olsa da izlenmeyi hakedecek bir film çıkarılmış ortaya. özgün bir senaryo arayanlar için biçilmiş kaftan niteliğinde olduğunu söyleyebilirim. filmin bitiminde oluşan görüntüler ise insana bir yandan "hasiktir lan!" çektirirken bir yandan da "acaba böyle bir şey gerçekten var mı ya da gerçekten var olsa neler olabilir acaba?" sorusunu sordurtmuyor değil.
Son dönemde izlediğim Bilim odaklı filmlerden biri daha.
Kötü değil ama film ikili sahnelere çok fazla boğulmuş gibi geldi bana, filmin ilk yarısında sıkılmamak elde değil,çok fazla aşk,duygusal sahne var ve araştırma evresini, bilim kısmını geri planda bırakmış bence.
Hindistan'daki diyaloglarla,soru işaretleriyle Ateizmin ya da kısacası bilimin her şeyi açıklayamayacağı üzerine oluşturan varsayımlar bugün için belki imkasız görünen hadiselere ruhanilik,ilahilik katabilir ama bilimin değişip, geliştiğini baz alırsak mantık çerçevesinde ileride izah edilemeyeceğini söyleyemeyiz.
Film bir nevi reerkarnasyon olayına eğilmiş ve bunu bilim ötesi olarak mümkün olduğu tezini ortaya koyuyor cast sonrası sahnelerde bunu destekliyor, ölmüş birçok ünlü kişinin birebir aynısına sahip göz irislerinin var olması reerkarnasyonun bir nevi Tanrının varlığının delili gibi lanse edilmiş ama dediğim gibi bu da yine bilim tarafından çürütülebilecek bir hipotez. ... Devamı
Son dönemde izlediğim Bilim odaklı filmlerden biri daha.
Kötü değil ama film ikili sahnelere çok fazla boğulmuş gibi geldi bana, filmin ilk yarısında sıkılmamak elde değil,çok fazla aşk,duygusal sahne var ve araştırma evresini, bilim kısmını geri planda bırakmış bence.
Hindistan'daki diyaloglarla,soru işaretleriyle Ateizmin ya da kısacası bilimin her şeyi açıklayamayacağı üzerine oluşturan varsayımlar bugün için belki imkasız görünen hadiselere ruhanilik,ilahilik katabilir ama bilimin değişip, geliştiğini baz alırsak mantık çerçevesinde ileride izah edilemeyeceğini söyleyemeyiz.
Film bir nevi reerkarnasyon olayına eğilmiş ve bunu bilim ötesi olarak mümkün olduğu tezini ortaya koyuyor cast sonrası sahnelerde bunu destekliyor, ölmüş birçok ünlü kişinin birebir aynısına sahip göz irislerinin var olması reerkarnasyonun bir nevi Tanrının varlığının delili gibi lanse edilmiş ama dediğim gibi bu da yine bilim tarafından çürütülebilecek bir hipotez. Açıkçası asansör sahnesine gerek var mıydı bilmiyorum, bir nevi yönetmenin tarzını ya da tavrını ortaya koyması için seçilmiş olsa gerek. Bilim kokan başka film izlemek isteyenler şunlara göz atsın derim:
Sevenleri çok biliyorum da bence vasat bir film olmuş.Konu klişe, işleniş de oldu bittiye gelmiş.Yönetmenin Another Earth filmini sevmiş gibiydim ama bunu sevemedim.Sadece her iki filmde de işlenilen ölümün çaresizliği teması iyiydi.Spoiler olur mu bilmem de onda paralel evrenle çare bulmaya çalışıyordu bunda da reankarnasyon gibi bir şeyle.
Sevenleri çok biliyorum da bence vasat bir film olmuş.Konu klişe, işleniş de oldu bittiye gelmiş.Yönetmenin Another Earth filmini sevmiş gibiydim ama bunu sevemedim.Sadece her iki filmde de işlenilen ölümün çaresizliği teması iyiydi.Spoiler olur mu bilmem de onda paralel evrenle çare bulmaya çalışıyordu bunda da reankarnasyon gibi bir şeyle.
İlginç,güzel bir dram filmi..Filmdeki konuyu abartmaya,ateistlere laf atmaya filan gerek yok..Ben ateistim ve bu filmi seyredince fikrimi değiştirmedim:)10/7
konu ne kadar hoşunuza gider bilemiyorum ama en azından orjinal, farklı bir film izlemek için güzel seçim olabilir. yine de daha iyi olabilirdi görüşüne de katılıyorum.
@gaspar_noe
10 yıl önce
@jlon
10 yıl önce
1 / 10
@serkanaydemir
10 yıl önce
7 / 10
Film, bizlere yaşamın birçok açıdan farklı gösterecek yapıya sahip. İçinde barındırdığı kurguyla da oldukça ilgi çekecek boyutta. Göz molekülünün her insanda farklı olduğunu bulan bilim insanları aynı göz irisine sahip kişilerde aynı duygusal bağ olduğuna dahil ilginç ve bir o kadar farklı bilgiyi araştırıyor film. Tabi her göz ayrı bir irisse nasıl oluyor da aynı göz metabolizmasına sahip kişiler olabiliyor. Şüpheci yaklaşımla bakılması gereken yapımda tartışılabilir bir kurguya tanıklık ediyoruz böylelikle. Film dram mı desem ya da duru bir havaya sahip. İzlerken sürekli bir aksiyon bekleyen olursa hiç buna bulaşmasın. Tabi bu filmi daha da iyi yapıyor bana göre. Başroller de bu drama uyum sağlayınca ilginç bir gizem filmi bizlerle buluşuyor. Tabi senaryo biraz daha kurguya yönelik açıklayıcı olsaydı filmin tadından yenmezdi. İzlenilebilir güzel bir yapım olmuş yine de.
İyi seyirler.
P: 7
@sarhosatlarzama
10 yıl önce
film, bir bilim adamının laboratuarında göz üzerine yaptığı deneylerle başlıyor ve ben aslında filmin hep bu eksende devam edeceğini düşünürken, bir aşk hikayesi ile karşı karşıya kalıyoruz. spesifik aşk hikayeleri bir yana, aşk hikayelerinin artık izleyicileri ve şahsen beni de sıkacağını düşündüğüm bu noktada yönetmen, bilim-din çatışmasını bu ilişkinin içine sokuyor. ama bunu didaktik ya da gözümüze sokar bir biçimde değil, konunun ilerleyişine yedirerek yapıyor. tabi burada esas oğlanımızın bir bilim adamı olmasının payı da yüksek. bilim ve din arasındaki çatışmanın bir anlamda çözümünü ise, ileriki sahnelerden bir tanesinde daila lama`dan dinliyoruz. (daila lama canlandırılmamış tabi ama sözler ... Devamı
film, bir bilim adamının laboratuarında göz üzerine yaptığı deneylerle başlıyor ve ben aslında filmin hep bu eksende devam edeceğini düşünürken, bir aşk hikayesi ile karşı karşıya kalıyoruz. spesifik aşk hikayeleri bir yana, aşk hikayelerinin artık izleyicileri ve şahsen beni de sıkacağını düşündüğüm bu noktada yönetmen, bilim-din çatışmasını bu ilişkinin içine sokuyor. ama bunu didaktik ya da gözümüze sokar bir biçimde değil, konunun ilerleyişine yedirerek yapıyor. tabi burada esas oğlanımızın bir bilim adamı olmasının payı da yüksek. bilim ve din arasındaki çatışmanın bir anlamda çözümünü ise, ileriki sahnelerden bir tanesinde daila lama`dan dinliyoruz. (daila lama canlandırılmamış tabi ama sözlerini birisi aktarıyor söz konusu esas oğlan bilim adamımıza)
dram gücü yüksek sahneler sonrasında ise, film apayrı bir boyut kazanıyor. (o kısımları atlıyorum aksi takdirde filmi izlemeyenler kulaklarımı çınlatır) göz ile beyin arasındaki tam olarak açıklanmayan bir ilişkiden dolayı esas oğlanımız kendisini hindistanda buluyor. bence yine filmin en can alıcı sahneleri de burada kendisine yer buluyor. en etkilendiğim kısım ise, adamın küçük kızla karşılaştıktan sonraki sahneleridir ki...o küçük kızdan-gözlerinden değil- kızın kendisinden fena şekilde etkilendiğimi itiraf etmeliyim. yüzünden, her halinden masumiyet akıyor resmen. soruları yanlış cevapladıkça yüzünde oluşan korku...içim cız etti resmen! olmaz böyle bir güzellik, böyle bir masumiyet.
filmi genel olarak beğensem de bazı gözüme çarpan mantık hataları yok değil. kafama takılan kısımları ise şöyle ifade edeyim:
1. filmin başlarında bilim adamımız, her gözün dünyada eşi benzeri olmadığını düşünüyor ama filmin sonunda aynı göze sahip farklı kişiler olacağı ortaya çıkıyor. bir bilim adamının bu kadar baribirz bir hataya düşmesini anlayamadım.
2. aynı göze sahip kişilerin zihinlerinin nasıl aynı ya da benzer şekilde işlendiği üzerinde biraz daha durulabilirdi açıkcası.
3. evet, o küçük kızı bulma konusunda izlenen yol çok da makul gözükmemiş ama orada da sanıyorum ki yönetmen işin içine biraz fantastik katmış.
4. hindistandaki halkın yaşayışı şöyle uzun uzun değil ama sadece kamerayla ele alınsaydı, bu da hoş bir ayrıntı olabilirdi film için. kısa bir mesafede 1 milyon kişi yaşadığı söylenerek geçilmiş ama ben bunu yeterli bulmadım şahsen.
her ne kadar bazı eksiklikleri olsa da izlenmeyi hakedecek bir film çıkarılmış ortaya. özgün bir senaryo arayanlar için biçilmiş kaftan niteliğinde olduğunu söyleyebilirim. filmin bitiminde oluşan görüntüler ise insana bir yandan "hasiktir lan!" çektirirken bir yandan da "acaba böyle bir şey gerçekten var mı ya da gerçekten var olsa neler olabilir acaba?" sorusunu sordurtmuyor değil.
@yorgun_nihilist
10 yıl önce
7 / 10
Kötü değil ama film ikili sahnelere çok fazla boğulmuş gibi geldi bana, filmin ilk yarısında sıkılmamak elde değil,çok fazla aşk,duygusal sahne var ve araştırma evresini, bilim kısmını geri planda bırakmış bence.
Hindistan'daki diyaloglarla,soru işaretleriyle Ateizmin ya da kısacası bilimin her şeyi açıklayamayacağı üzerine oluşturan varsayımlar bugün için belki imkasız görünen hadiselere ruhanilik,ilahilik katabilir ama bilimin değişip, geliştiğini baz alırsak mantık çerçevesinde ileride izah edilemeyeceğini söyleyemeyiz.
Film bir nevi reerkarnasyon olayına eğilmiş ve bunu bilim ötesi olarak mümkün olduğu tezini ortaya koyuyor cast sonrası sahnelerde bunu destekliyor, ölmüş birçok ünlü kişinin birebir aynısına sahip göz irislerinin var olması reerkarnasyonun bir nevi Tanrının varlığının delili gibi lanse edilmiş ama dediğim gibi bu da yine bilim tarafından çürütülebilecek bir hipotez. ... Devamı
Kötü değil ama film ikili sahnelere çok fazla boğulmuş gibi geldi bana, filmin ilk yarısında sıkılmamak elde değil,çok fazla aşk,duygusal sahne var ve araştırma evresini, bilim kısmını geri planda bırakmış bence.
Hindistan'daki diyaloglarla,soru işaretleriyle Ateizmin ya da kısacası bilimin her şeyi açıklayamayacağı üzerine oluşturan varsayımlar bugün için belki imkasız görünen hadiselere ruhanilik,ilahilik katabilir ama bilimin değişip, geliştiğini baz alırsak mantık çerçevesinde ileride izah edilemeyeceğini söyleyemeyiz.
Film bir nevi reerkarnasyon olayına eğilmiş ve bunu bilim ötesi olarak mümkün olduğu tezini ortaya koyuyor cast sonrası sahnelerde bunu destekliyor, ölmüş birçok ünlü kişinin birebir aynısına sahip göz irislerinin var olması reerkarnasyonun bir nevi Tanrının varlığının delili gibi lanse edilmiş ama dediğim gibi bu da yine bilim tarafından çürütülebilecek bir hipotez. Açıkçası asansör sahnesine gerek var mıydı bilmiyorum, bir nevi yönetmenin tarzını ya da tavrını ortaya koyması için seçilmiş olsa gerek.
Bilim kokan başka film izlemek isteyenler şunlara göz atsın derim:
Interstellar,Predestination,Lucy,Coherence
@kaygili
10 yıl önce
9 / 10
@cimcin
10 yıl önce
@cimcin
10 yıl önce
@fthgzl79
10 yıl önce
@max_manus
10 yıl önce
6.5 / 10