Türk filmleri kategorisinde gayet güzel diyebilirim. Özellikle klişeden uzak olması ve sonunda bazı soru işaretleri bırakması hoşuma gitti. Sadece, M'nin evli olması, evli olduğu kişinin bu olaylardan haberdar olması biraz daha hikayeye dahil edilebilirdi bence. Daha karmaşık ve gizemli durumlar yaratılabilecek unsurlar olduğunu ve harcandığını düşünüyorum. Tebrikler tüm ekibe. Keyifle izledim.
Olmasaydıda olurmuş beklentimi en alta çekmeme rağmen tatmin etmedi belki
yarısını ileri sararak izledim son dönemde izlediğim en kötü filmdi tam bir klişe abidesi
Filmde dikkatimi çeken Gökçe'nin ve eşinin ev ve işyerindeki gri, mavi, donuk ve soğuk tonlar. M'yi ziyarete gittiği mahalledeki renkli, canlı ve hareketli görsellik. Herhalde bu durum içinde yaşadığı monoton, duygu yoksunu hayata ve buranın dışındaki belirsiz ama heyecanlı dünyaya bakışını temsil ediyor olabilir.
Sanırım, filmin sonunda konuşma yapan Taner Alpar isimli yazarın edebi kurgusunun sinemaya aktarılmış halini izledik. Neden? Çünkü yazarın bahsettiği ve Anna Karenina'ya atıf yaptığı gibi Gökçe'yi filmin sonunda trenin yaninda görüyoruz ki o da kitabının muhtemelen son bölümü. İkinci sebep sofra sahnesinde Kenan'in konuşmasının çok tiyatral olması. Öyle bir durumda önceden polis çağırırsın ve önemli bir suç delili olan kitabı yakmazsın. Yazar, kitabında geçen "Kül" isimli kitap taslağının yazarı Duygu Akkaya'nin ihanet sonucu başına gelen ölüm olayının tekrar bir sofra etrafında yine ihanete uğrayan Kenan'ın başına gelmesini istemiş. ... Devamı
Filmde dikkatimi çeken Gökçe'nin ve eşinin ev ve işyerindeki gri, mavi, donuk ve soğuk tonlar. M'yi ziyarete gittiği mahalledeki renkli, canlı ve hareketli görsellik. Herhalde bu durum içinde yaşadığı monoton, duygu yoksunu hayata ve buranın dışındaki belirsiz ama heyecanlı dünyaya bakışını temsil ediyor olabilir.
Sanırım, filmin sonunda konuşma yapan Taner Alpar isimli yazarın edebi kurgusunun sinemaya aktarılmış halini izledik. Neden? Çünkü yazarın bahsettiği ve Anna Karenina'ya atıf yaptığı gibi Gökçe'yi filmin sonunda trenin yaninda görüyoruz ki o da kitabının muhtemelen son bölümü. İkinci sebep sofra sahnesinde Kenan'in konuşmasının çok tiyatral olması. Öyle bir durumda önceden polis çağırırsın ve önemli bir suç delili olan kitabı yakmazsın. Yazar, kitabında geçen "Kül" isimli kitap taslağının yazarı Duygu Akkaya'nin ihanet sonucu başına gelen ölüm olayının tekrar bir sofra etrafında yine ihanete uğrayan Kenan'ın başına gelmesini istemiş. Ayrıca filmin başlarındaki kutlama sahnesinden anlıyoruz ki yazar, romanlarında sürekli kendi hayatını anlatan ve bu çerçeveden çıkamayan bir karakter olarak kitabına kendini eklemiş ki bunu bir özeleştiri olarak sondaki basın toplantısında dile getiriyor.
İçerik olarak olmasa da filmde görünen kurgusal bir romanın filmin konusu olması açısından John Carpenter'in In the Mouth of Madness filmine benzetilebilir. Bir kitabın insanın kaderini etkilemesi ve yönlendirmesi açısından da
The Number 23 filmi ile benzerliği var.
@she_wolf
1 saat önce
8.5 / 10
@daryl_dixon
4 ay önce
1 / 10
yarısını ileri sararak izledim son dönemde izlediğim en kötü filmdi tam bir klişe abidesi
@talha89
5 ay önce
Sanırım, filmin sonunda konuşma yapan Taner Alpar isimli yazarın edebi kurgusunun sinemaya aktarılmış halini izledik. Neden? Çünkü yazarın bahsettiği ve Anna Karenina'ya atıf yaptığı gibi Gökçe'yi filmin sonunda trenin yaninda görüyoruz ki o da kitabının muhtemelen son bölümü. İkinci sebep sofra sahnesinde Kenan'in konuşmasının çok tiyatral olması. Öyle bir durumda önceden polis çağırırsın ve önemli bir suç delili olan kitabı yakmazsın. Yazar, kitabında geçen "Kül" isimli kitap taslağının yazarı Duygu Akkaya'nin ihanet sonucu başına gelen ölüm olayının tekrar bir sofra etrafında yine ihanete uğrayan Kenan'ın başına gelmesini istemiş. ... Devamı
Sanırım, filmin sonunda konuşma yapan Taner Alpar isimli yazarın edebi kurgusunun sinemaya aktarılmış halini izledik. Neden? Çünkü yazarın bahsettiği ve Anna Karenina'ya atıf yaptığı gibi Gökçe'yi filmin sonunda trenin yaninda görüyoruz ki o da kitabının muhtemelen son bölümü. İkinci sebep sofra sahnesinde Kenan'in konuşmasının çok tiyatral olması. Öyle bir durumda önceden polis çağırırsın ve önemli bir suç delili olan kitabı yakmazsın. Yazar, kitabında geçen "Kül" isimli kitap taslağının yazarı Duygu Akkaya'nin ihanet sonucu başına gelen ölüm olayının tekrar bir sofra etrafında yine ihanete uğrayan Kenan'ın başına gelmesini istemiş. Ayrıca filmin başlarındaki kutlama sahnesinden anlıyoruz ki yazar, romanlarında sürekli kendi hayatını anlatan ve bu çerçeveden çıkamayan bir karakter olarak kitabına kendini eklemiş ki bunu bir özeleştiri olarak sondaki basın toplantısında dile getiriyor.
İçerik olarak olmasa da filmde görünen kurgusal bir romanın filmin konusu olması açısından John Carpenter'in In the Mouth of Madness filmine benzetilebilir. Bir kitabın insanın kaderini etkilemesi ve yönlendirmesi açısından da
The Number 23 filmi ile benzerliği var.