Ölü Adam Yorumları

Ölü Adam filmi detayları

@tiamath

3 yıl önce

7.2 / 10

William Blake, 1800 lü yılların sonlarına doğru, batı amerikaya muhasebeci olarak gelmektedir. Bu yerlere ne kadar yabancı olduğu daha filmin ilk beş dakikasının geçtiği tren sahnesinde belli olmaktadır. Kasabaya geldiğinde işi ile ilgili görüşebileceği kişileri ararken bir kadına açık olur. Bu kadınla geçirdiği gecenin ardından kadının eski sevgilisi gelir ve onu öldürür. Bu durumu hazmedemeyen William gayri ihtiyari bir şekilde kadının eski sevgilisini öldürür.

Bu noktada William’ın suçtan ne kadar uzak biri olduğu iki metre mesafedeki adamı üçüncü vuruşunda öldürebilmesiyle başarılı bir şekilde resmedilmiştir. Bu noktadan sonra William’ın ünü kendinden önce etrafa yayılmaya başlar. Çünkü bir beyaz öldürülmüştür ve kanun bunun karşılığını vermelidir! Bay hiçkimse ile karşılaştığında bile ilk söylenen söz "sen artık ölü bir adamsın" olmuştur. Film ana temada her ne kadar masum birinin suça karışma hikayesini ve zamanla kirlenmesini anlatıyor gibi görünse de bence asıl nokta o döneml
... Devamı
William Blake, 1800 lü yılların sonlarına doğru, batı amerikaya muhasebeci olarak gelmektedir. Bu yerlere ne kadar yabancı olduğu daha filmin ilk beş dakikasının geçtiği tren sahnesinde belli olmaktadır. Kasabaya geldiğinde işi ile ilgili görüşebileceği kişileri ararken bir kadına açık olur. Bu kadınla geçirdiği gecenin ardından kadının eski sevgilisi gelir ve onu öldürür. Bu durumu hazmedemeyen William gayri ihtiyari bir şekilde kadının eski sevgilisini öldürür.

Bu noktada William’ın suçtan ne kadar uzak biri olduğu iki metre mesafedeki adamı üçüncü vuruşunda öldürebilmesiyle başarılı bir şekilde resmedilmiştir. Bu noktadan sonra William’ın ünü kendinden önce etrafa yayılmaya başlar. Çünkü bir beyaz öldürülmüştür ve kanun bunun karşılığını vermelidir! Bay hiçkimse ile karşılaştığında bile ilk söylenen söz "sen artık ölü bir adamsın" olmuştur. Film ana temada her ne kadar masum birinin suça karışma hikayesini ve zamanla kirlenmesini anlatıyor gibi görünse de bence asıl nokta o dönemlerdeki beyaz-kızıl derili ayrımı ve kanunun beyazların yanında işleyiş biçimidir.

William bu noktadan sonra arayışa girer ve hiçkimse ile birlikte bir yolculuğa çıkar. Bu esnada şerif, hem azılı tetikçileri hem polisleri hem de ödül yöntemi ile William’ı avlama yolunu tutar. Bu sırada william kara mizah unsuru olacak şekilde gayri ihtiyari bir şekilde suça bulaşmaya devam eder.

Filmde bir çok nokta var ele alınabilecek ama bir yanda dükkan sahibi hristiyan şahısın ağzından, kızıl derililer için beddua çıkarken, diğer yanda katillerin ağzından filistin ile ilgili olarak, "filistinli de ne demek?" - "bilmiyorum ama kesin kötü birşey demektir" cümlelerinin çıkarılması karmaşık bir anlatım gibi oldu. Bir başka sahnede adamın ayağıyla uyguladığı ekranda gördüğümüz kadarıyla ufak bir kuvvetle, yerde yatan adamın kafasının patlaması sahnesi de alakasız bir absürtlük olmuştu. Filmin genelinde benzer sahneler olsa sırıtmazdı ama tek bir sahnede bu görüntü saçma geldi.

Son sahne ise sanırım aradığını bulan William blake’in yanına bırakılan tütüne başlamak için hazır olduğunu ima ediyordu. Kısmen yakıştırdım kısmen yakıştıramadım denilebilir. Arka plandaki gitarın zamanlaması mükemmel olduğu gibi Johnny Depp’in oyunculuğu da harikaydı.

@parfenrogojin

4 yıl önce

9 / 10

Jim Jarmusch’un 6. filmi olan Dead Man, yönetmenin en sağlam çalışmalarından biri.

Film, William Blake adında bir gencin masumiyetten deneyim ve tecrübe sahibi olmaya, yaşamaya ve ölmeye doğru giden yolculuğunu anlatıyor. Aynı anda bir kaç kişinin hikayesini birden anlatan Jarmusch filmlerinden ayrı olarak (tamamını izlemediğim permanent vacation’ı bilmediğim için ayrı tutuyorum) bu filmde yönetmen daha çok tek karakter üzerine eğiliyor. Ve bu film de ilk Jarmusch filmleri gibi, siyah beyaz.

Filmde William Blake adlı genç bir adam Machine kasabasına muhasebecilik yapmaya geliyor. Burası, büyüdüğü yerlerden farklı, şiddetin ve kötülüğün olduğu bir yere giden ilk kapıdır. Blake hiç alakası olmamasına rağmen önce bir suça karışacak, ardından kendisinin (Blake’in) ünlü İngiliz şair William Blake olduğunu düşünen kızılderili Hiçkimse ile tanıştığı andan itibaren de yaşadığı her şey ruhsal bir uyanışa dönüşecektir.

Şu konuyu bu filmden önceki hiç bir Jarmusch filminde bulamayız. Bu yüzden
... Devamı
Jim Jarmusch’un 6. filmi olan Dead Man, yönetmenin en sağlam çalışmalarından biri.

Film, William Blake adında bir gencin masumiyetten deneyim ve tecrübe sahibi olmaya, yaşamaya ve ölmeye doğru giden yolculuğunu anlatıyor. Aynı anda bir kaç kişinin hikayesini birden anlatan Jarmusch filmlerinden ayrı olarak (tamamını izlemediğim permanent vacation’ı bilmediğim için ayrı tutuyorum) bu filmde yönetmen daha çok tek karakter üzerine eğiliyor. Ve bu film de ilk Jarmusch filmleri gibi, siyah beyaz.

Filmde William Blake adlı genç bir adam Machine kasabasına muhasebecilik yapmaya geliyor. Burası, büyüdüğü yerlerden farklı, şiddetin ve kötülüğün olduğu bir yere giden ilk kapıdır. Blake hiç alakası olmamasına rağmen önce bir suça karışacak, ardından kendisinin (Blake’in) ünlü İngiliz şair William Blake olduğunu düşünen kızılderili Hiçkimse ile tanıştığı andan itibaren de yaşadığı her şey ruhsal bir uyanışa dönüşecektir.

Şu konuyu bu filmden önceki hiç bir Jarmusch filminde bulamayız. Bu yüzden özellikle konusunu yazdım. William Blake’in hayatını anlatan, hayatından daha doğrusu bir kısmı anlatan film bir yandan da şair William Blake’in Masumiyet Şarkıları kitabını ve Deneyim/Tecrübe Şarkıları şiirlerini/kitaplarını düşündürüyor; zira Blake’in başına gelen de bu. William Blake, arkadaşı ve yol göstericisi Hiçkimse ile Amerika’nın talan edilmiş ormanları ve yerli kültürlerine ait topraklarında dolaşırken bir yandan günaha batar, masumiyetini kaybeder hem de insan olmak ve yaşamak deneyimi kazanır. Bu anlamda sanki Jarmusch William Blake şiirlerini belki de- okumadığımı söylemem gerek- kendi hikayesi üzerinden anlatmış oluyor, kimbilir.

Film müziğini düşündüm ve bir önceki Jarmusch filminde (Dünyada Bir Gece) yanılmıyorsam Blues ağırlıktaydı. İlk filmi Charlie Parker’la alakalı olduğuna göre caz ağırlıklı olmalı. Bu filmde de gitar ağırlıklı bir müzik var. Acaba yönetmen her film için belli müzik türlerini mi kullanıyor?

Filmin 25 sene önce çekildiğini düşünürsek hikayenin hiç ama hiç eskimediğini, yönetmenin kurduğu anlatı dünyasının bir adım daha genişletildiği, özgün, etkileyici bir eser olduğunu söyleyebiliriz. Ayrıca görüntü yönetmenliği de oldukça iyi filmin, öyle sahneler karşılaşıyoruz ki unutmak mümkün değil. Bunlardan biri Blake’in avcılar tarafından öldürülmüş bir geyik veya ceylan yavrusuna sarılarak yere uzandığı sahne. Bir diğeri filmin finalinde Blake’in ruhların geldiği yere döndüğü sahnelerdeki fotoğraf çalışmaları çok ama çok etkileyici.

Bu insanlar dünyaya bakıp düşünüyor, hissediyor, yazıyor ve üretiyorlar. Jarmusch da aynen Haneke ve Ozon gibi bu dünyada yaşama tecrübesini bir hikayeye dönüştürüyor ve bu hikayeyle bir çok şey söylüyor. Sevmemek , hayran olmamak elde değil. Sinema ayrıca edebiyattır, bunu yapabilenler vardır sinemada ve Jarmusch’un eserleri sinemayla edebiyat yapmanın ta kendisi demek.

İşte bu yüzden ve elbette bir çok ayrı nedenden, herkese bu filmi öneriyorum.

@filmist

4 yıl önce

7.5 / 10

Değişik bir havası var.
Film ağır ilerliyor kasvetli bir havası var alışageldiğimiz gibi çok fazla diyalog yok ağır gittiği için yer yer sıkabiliyor.
Garip bir film.

@tibetli

5 yıl önce

9 / 10

bu filmin bir ruhu var izlerken insanı cezbeden bir ruh. Yönetmenlik harikası bir yapıt

@linquter

7 yıl önce

8 / 10

Hiç beklemediğim bir şekilde çok beğendim. Hikayenin izleyiciyi kendine çeken tuhaf gidişatı gayet yerinde ve güzel şakalarla filmi size sevdiriyor. Depp hayranı bir insan değilimdir ancak oynadığı karakterle verdiği ruh hali efsane.

Müziği de unutmayalım bu arada, enfes müzikler...

@vikingr

8 yıl önce

7 / 10

ilk izlediğimde uyuyakalmıştım. bir kaç gün sonra kaldığım yerden devam edeyim dedim tekrar uyuyakaldım. arada uyandım fındık fıstık aldım bişeyler yersem belki uyumam dedim. zor bela filmi bitirebildim. müzikleri,görüntülerigüzel ama film gitmiyor be abicim. konusu ağır kasvetli diyalogları olanbi film de değil hani gayet geyik, gitmiyor sadece. ha yönetmen takıntısı olanlara ortamlarda "çok iyi abi yaaa" dedirtecek türden o ayrı. yerlilerin hatrına 7
F

@fasfan

9 yıl önce

10 / 10

Neil Young’ın gitarıyla, Jim Jarmusch’un kamerasıyla, Jonny Deep’in (bence en iyi) oyunculuğuyla atmosferi iliklerinize kadar yaşatan şaheser bir filmdir Dead Man.

@tylerdal_durden

10 yıl önce

Depp bile bu filmi kurtaramamış. Nasıl bir ağırlık var filmde nasıl saçma diyaloglar anlatamam. Bence bi 15 dk izleyin zaten anlarsınız.

@otlu_kek

10 yıl önce

bir filmden hiç bir şey anlamayıp sevdiğim ilk defa oluyor herhalde.Kızılderelinin konuşmalarından da hiç bir şey anlamadım.Sadece insanda güzel,garip bir duygu bırakıyor film.

@vegidemiyorum

11 yıl önce

Every night and every morn, some to misery are born. Every morn and every night, some are born to sweet delight. Some are born to sweet delight; some are born to endless night.

William Blake

?Stupid fuckin white man?repliğiyle ve Iggy Pop?un kadın kılığındaki küçük rolüyle hatırlayacağım güzelim Jarmusch filmi. Gerçi şimdi bir düşündüm de filmi muhteşem ötesi soundtracki ve Depp?in olağanüstü güzelliği ile de anabilirim.

Film çok iyiydi. Evet belki Jarmusch idolüm değil ama onun kadar başarılı bir yönetmen olabilmek her yiğidin harcı değil.Film şamanizmi,beyaz adamların metal mermilerle ölüm saçtığı zamanları, kızılderililerin, hayvanların, doğanın katledildiği, ?makina?nın çalışmaya ve patronların gücü toplamaya başladığı zamanları anlatıyor. Klasik western filmlerine gönderme yaparcasına işlenen bir film, hatta şiir.Bu yorumu da biraz değiştirerekşuradanaldım ayrıca, çünkü çok güzel bi özet olmuş. Paylaşmadan geçemedim.

Biraz spoiler olacak ama, film ağır ağır ilerlerken bence se
... Devamı
Every night and every morn, some to misery are born. Every morn and every night, some are born to sweet delight. Some are born to sweet delight; some are born to endless night.

William Blake

?Stupid fuckin white man?repliğiyle ve Iggy Pop?un kadın kılığındaki küçük rolüyle hatırlayacağım güzelim Jarmusch filmi. Gerçi şimdi bir düşündüm de filmi muhteşem ötesi soundtracki ve Depp?in olağanüstü güzelliği ile de anabilirim.

Film çok iyiydi. Evet belki Jarmusch idolüm değil ama onun kadar başarılı bir yönetmen olabilmek her yiğidin harcı değil.Film şamanizmi,beyaz adamların metal mermilerle ölüm saçtığı zamanları, kızılderililerin, hayvanların, doğanın katledildiği, ?makina?nın çalışmaya ve patronların gücü toplamaya başladığı zamanları anlatıyor. Klasik western filmlerine gönderme yaparcasına işlenen bir film, hatta şiir.Bu yorumu da biraz değiştirerekşuradanaldım ayrıca, çünkü çok güzel bi özet olmuş. Paylaşmadan geçemedim.

Biraz spoiler olacak ama, film ağır ağır ilerlerken bence seyircide yaşatmak istediği etkiyi yaşatmayı başarmış.Stranger Than Paradise filminin yazısında da demiştim, Jarmusch filmlerini sırf dışardan görünen o klasik kurgusundan bulup çıkardığımız öğütlerini anlayabilmek için bütün insanların izlemesi gerek. Yani demek istediğim; filmi izlerken birden kendimizi geleneksel amerikan kültürünün nereden geldiğini düşünürken buluyoruz. Bütün bu dillere, yöresel giysilere, dinlerine ne oldu diye düşünüyoruz. Bir yanda tren yolculukları yapan zamanın en modern insanları varken, bir yandan o ?modern? insanların ancak orman da varlıklarını devam ettirebilen kızılderililere yaptıkları asimileyi, işkenceyi görüyoruz. Filmde şöyle bir sahne vardı ki çok ama çok güzeldi. Küçük çapta bir dükkan da bir kaç şey satan dindar bir adam(ki bu adam kızılderilileri öldürmek için onlara verem hastalığı barındıran battaniyeler satıyor)dükkanına kızılderili girince şöyle der;?Efendimiz İsa kutsal ışığıyla yıkarken bu dünyayı karanlık köşelerini de barbar ve kafirlerden temizlesin.?

Kızılderili de şöyle cevap verir;?Senin gördüğün İsa?nın düşü benim mistik düşümün baş düşmanıdır.?

Bence bu sahne en güzel sahnelerden biriydi.

Ayrıca filmdeki tanıdık yüzleri görmek filmin ne kadar özenli çekilmiş olduğunu hissettirdi bana; Iggy Pop,Alfred Molina,Crispin Glover, John Hurt gibi isimleri görmek güzeldi.

Klasik western sinemasına yeni boyut getirmiş bir efsanedir bu film. İzleyin, izlerken bol bol düşünün, yorun kafanızı. Belki bu olağanüstü soundtrack sizi izlemeye ikna eder;

http://www.youtube.com/watch?v=jx3ajYfbzcw

İyi seyirler.
SPOILER
GİRİŞ YAP
Şifremi Unuttum!

ÜYE DEĞİL MİSİNİZ?

HEMEN ÜYE OLUN
Aktivasyon Mailim Gelmedi!
ŞİFREMİ UNUTTUM
AKTİVASYON MAİLİ GÖNDER
ÜYE OL