Melankoli Yorumları

Melankoli filmi detayları

@pnarpnar

11 yıl önce

bu filmi aslında başucu yapmamın tek sebebi kurguya olan inancım sanırım :)) dünyanın sonunu görmek gibi müthiş bi olayı deneyimleyeceksek eğer görsel olarak bu denli mükemmel ve sanatsal olmasını umuyorum. ha bi de ufo istilası var tabi :))
S

@selvi

12 yıl önce

7.5 / 10

Bir düğün için herşey hazırdır hatta herşeyden fazlası, mükemmel bir eş, güzel, şık ve romantik bir mekan, şık giyinmiş konuklar, harika müzikler ve güzel bir gelinlik.Ama kadın ta en başından beri o gelinliğe ait hisssetmemektedir kendini.Ve düğününde eğlenmek yerine, odasına kaçıp durmaktadır.Sonra arka arkaya herşeye başkaldırı içine girer, ve sonra hüzün ve depresyon gelir ardından, tıpkı dünyaya çarpılacağı düşünülen melankoli gezegeninin adı gibi.

Filmde diğer bir karakter ablası Claire dir, kızkardeşinin aksine o herşeyi insanların istediği gibi yaşayan, mutlu olunması gereken şeylerden mutlu olan ve farklı olanlara şaşıran bir karakter.Çok iyi ve zengin bir kocası,çocuğu ile bir malikanede yaşamaktadır.Ama onun da mutluluğu Melankoli gezegeninin çarpma ihtimaliyle yok olmaya başlamıştır.Charlotte Gainsbourg muhteşem bir performans sergiliyor ve bence Kisrten Dunst ın çok beğenilen performansını bile aşıyor.

Film klasik bir kıyamet filmi değil, görsel ve ses efektleriyle anlat
... Devamı
Bir düğün için herşey hazırdır hatta herşeyden fazlası, mükemmel bir eş, güzel, şık ve romantik bir mekan, şık giyinmiş konuklar, harika müzikler ve güzel bir gelinlik.Ama kadın ta en başından beri o gelinliğe ait hisssetmemektedir kendini.Ve düğününde eğlenmek yerine, odasına kaçıp durmaktadır.Sonra arka arkaya herşeye başkaldırı içine girer, ve sonra hüzün ve depresyon gelir ardından, tıpkı dünyaya çarpılacağı düşünülen melankoli gezegeninin adı gibi.

Filmde diğer bir karakter ablası Claire dir, kızkardeşinin aksine o herşeyi insanların istediği gibi yaşayan, mutlu olunması gereken şeylerden mutlu olan ve farklı olanlara şaşıran bir karakter.Çok iyi ve zengin bir kocası,çocuğu ile bir malikanede yaşamaktadır.Ama onun da mutluluğu Melankoli gezegeninin çarpma ihtimaliyle yok olmaya başlamıştır.Charlotte Gainsbourg muhteşem bir performans sergiliyor ve bence Kisrten Dunst ın çok beğenilen performansını bile aşıyor.

Film klasik bir kıyamet filmi değil, görsel ve ses efektleriyle anlatılmaya çalışılan bir kıyamet filmi değil Melankoli aksine duyguların kıyametini anlatıyor, kıyameti de duygularla anlatıyor.

Müzikleri de çok beğendim hem filmdeki dinginliği bozmuyor hem de gerilimi iyi hissetttiriyor.

@hhk

12 yıl önce

10 / 10

Dünyanın yok oluşunu bu kadar sanatsal ve psikolojiyle nasıl anlatılır ki. Trier hala yaşıyorken kafatasını açıp beyninin işlevinin incelenmesi gerek. Bir kere bu filmi oyuncularına hangi cümleleri kurarak anlattı acaba. İşin bu kısmı daha zor olmuştur herhalde.

Mekanın ve ışığın sinemada bu kadar cilveli hale gelmesi, sinemanın ne denli büyük bir sanat olduğunun ispatı oluyor.

Ve filmimiz Trier klasiği ile bambaşka bir sunumla başlıyor. Sinemanın en öte büyüsü kendini biraz gerçeğe yaklaştırdığında hafif baş dönmesi yaratabilir. Sebebi kameranın sürekli hareketli kullanımı. Alışmakta zorlandığımız bu çekim tekniğine belli bir süre sonra ayak uydurabiliyoruz. ve annenin konuşmasıyla artık karakterlerin kilitleri açılmaya başlıyor. Filmi anlamaya çalışan ve karakterlerin asıl meselesini kavramak için çaba sarfeden seyirciye bu kadar muazzam sahneler sergilemek Trier için dahiliğinin büyük ispatı olsa gerek.

Düğün gecesinde yıldızları gördüğü ilk anda değişim yaşamaya başlayan Justine
... Devamı
Dünyanın yok oluşunu bu kadar sanatsal ve psikolojiyle nasıl anlatılır ki. Trier hala yaşıyorken kafatasını açıp beyninin işlevinin incelenmesi gerek. Bir kere bu filmi oyuncularına hangi cümleleri kurarak anlattı acaba. İşin bu kısmı daha zor olmuştur herhalde.

Mekanın ve ışığın sinemada bu kadar cilveli hale gelmesi, sinemanın ne denli büyük bir sanat olduğunun ispatı oluyor.

Ve filmimiz Trier klasiği ile bambaşka bir sunumla başlıyor. Sinemanın en öte büyüsü kendini biraz gerçeğe yaklaştırdığında hafif baş dönmesi yaratabilir. Sebebi kameranın sürekli hareketli kullanımı. Alışmakta zorlandığımız bu çekim tekniğine belli bir süre sonra ayak uydurabiliyoruz. ve annenin konuşmasıyla artık karakterlerin kilitleri açılmaya başlıyor. Filmi anlamaya çalışan ve karakterlerin asıl meselesini kavramak için çaba sarfeden seyirciye bu kadar muazzam sahneler sergilemek Trier için dahiliğinin büyük ispatı olsa gerek.

Düğün gecesinde yıldızları gördüğü ilk anda değişim yaşamaya başlayan Justine’i anlamak biraz daha fazla çaba gerektiriyor. bu kadar aralara gizlenmiş anlatım ve durağanlık Türk seyircisinin alışık olmadığı bir durum. Bu yüzden bu film seyirciye biraz daha çaba sarf etmesini gerektiriyor ki belli bir süreden sonra Claire ve kocası seyircinin imdadına yetişiyor. Claire temalı part 2 kısmında ise filmin sunduğu görünür tema seyirci tarafından tamamen algılanmış oluyor.

Filmde yalnızlık unsuru öyle bir veriliyor ki seyirci direk etkiyi alabiliyor. Özellikle part 2’de felaket bu kadar yaklaşmışken ne bir haber bülteni ne bir sokak, ne de bir şehir görebiliyoruz. Sadece ana karakterlerin müstakil sınırları içinde felakete tanıklık ediyoruz. Yönetmenin yakaladığı üslup ve iliklerimize işleyen müzikle vermek istediği bu yalnızlık seyirciye altın tepside sunulan bir seyirlik taşıyor.

Trier karakterlerinin altmetinleri dolu dolu oluyor. Özenle bezenmiş karakterler kendi amigdalalarına oturuyorlar. Gitgide daha da sertleşen amigdala, ruhun ve bedenin yer yer sarsılmasına sebep olurken beklenen anın muhteşemliğinde sakinleşme çabası içinde, bedenen kayboluyor.

Genel manada Trier’ın görünür temanın ardında sunmak istediği ise biziz gibi sade ve basit bir anlatımı kullanmak istemiyorum. Hatta bu tarz bir söyleme karşı da çıkıyorum. İnsanın olduğu hemen hemen herşey zaten hep bizi anlatır. Olayın içine özellikle yalnızlık, isyankarlık ve çaresizlik girince bu tür klişe ve anlamsız söylemlerle olayı sıradanlaştırıyoruz ve değer kaybına uğratıyoruz. Bu tür söylemler karakterin altmetinlerini, öznellik boyutundan nesnellik boyutuna getirir ki filmin kahramanlarının olayını basitleştirir. Karakter yansımalarından mutlka nesnellik boyutuna ulaşılabilir fakat karakterlerin de öznelliğini korumalıyız.

Görsellikle bizi keyiflendirerek harikalar uyandıran yabancı gezenin yaklaşması, asıl dert edinilen karakterlerin psikolojik travmalarının anlatımda, seyirlik doyumun zirvelerine çıkarıyor. Aralarda gizlenmiş replikler amigdaladan sızan duyguların göstergesi. Seyirciye sorgulatan sözsel sanat, şeytanın kılkuyruğundan akıyor en zehirlisinden. Pek de sert gelebilecek bu doz, filmden ne aldığımızla bizi uçurabilir.

Filmin içine daha da somut verilerle girecek olursak bazı detayları yazabiliriz. Bu detaylar yönetmene yönelik hiç bir suçlama ve kınama içermez. Özellikle Trier’a... Karakter içeriğinde ve çevresinde betimlenen sentezler, kendi çevremizde de her zaman görebileceğimiz cinsleri oluşturduğundan senarist ve yönetmeni ahkamlarla boğmak gibi bir destursuzluk anlaşılmamalı. Aksine bu kadar sağlam ve yerinde yapılan gözlemlerin aralara sentez olarak katılması tam anlamıyla bir harikuladedir. Hikaye içinde hikaye; altmetin içinde altmetin daha ne isteyim ki canımıniçi...

Trier bu filmde erkekleri belli bir standart kalıba sokmuş ve kadınları erkeklere göre daha bir üstün kılmıştır. Özellikle Part 1 Justine kısmında bizzat gelin Justine’in damata yaptığı tavırları eziyet olarak da nitelendirebiliriz. Bir damat herhalde hiç bu kadar aşağılanmamıştır. Zavallı pozisyonunda yerin dibine giren damat beyimiz elveda derken bile bir ıslık da geri dönebileceğini göstermekten geri kalmaz. Onursuz ve gurursuz kalıplar içerisinde en şöhretli yerini almıştır zaten. Diğer bir erkek figürü gelin babası ise ahmaklığını part 1 boyunca gösterir ve en son kızına yazdığı notta da kendinin aptal olduğunu belirtir. Daha sonra ise kızlarının çağırmalarına olumsuz yanıt vererek ne denli güvenilmez ve çocuklarını bile umursamaz bir karakter serilediğini gösterir. Patron karakteri ise düğün gecesinde gelinle kurduğu her diyaloğu istisnasız kendi işi bakımından ele alır. Sürekli şirketin muhabbetini açar durur ve part 1’in finaline doğru ezikliğinin isyanı içerisinde çaresizliğini tabak kırıklarında bırakır. Patronun yanı başında ki genç ise hem patronu hem de gelin tarafından aşağılanır. Patronun kariyer bakımından çocuğu aldatması şöyle dursun en ağırı Justine’in bu delikanlıyı umursamadığını her defasında göstermesine rağmen, erkek beyni ve gururu taşıyan delikanlının, onurdan feragat etmişcesine sürekli Justine’in peşinden sürüklenmesi de duygusal boyutta en ağır şekilde bir aşağılanma olarak yönetmenin bir erkek betimlemesinin ispatı oluyor. Claeri’in kocası ise kendi sonunu aptallık ve korkaklıkla bir hayvan barınağında sonlandırıyor. Büyük bir tehlike altında işi gücü sadece olayın keyfini sürmek, eğlenerek değerlendirmek isteyip içindeki en küçük kuşkuyu bitirme arzusunda olan koca, işin doğru tarafını anladığı anda büyük bir tehlike karşısında karısı ve çocuğunu yalnız bırakıp bencilce davranıp kendini ortamda sonsuza dek soyutlayabiliyor. Ailesini düşünmeyen ve korkuyla yüzleşmekten müzdarip bir erkek profili daha. Koca rolü bu unsurlarla karşımıza çıkarken kadın rolü ise daha baskın ve daha güçlü larak sunuluyor. Kurtulma çaresi arayan ve çocuğunu bağrına basarak bir yol arayan anne. İşe farklı ve olgun bir bakış getiren Justine bu tip erkek karakterler karşısında daha bir göklere çıkarılmış. Artı Justine ve Claire ’in göstermiş olduğu kardeş dayanışmasına ise bayağı bir vurgu yapılmış. Yerin dibine sokulan erkek karakterler karşı yüceltilen kadın karakterler... Çocuk karakter bile cinsiyetinin maduru olmuş. uyuşuk ve silik, olayın en heyecanlı anında uyuyakalan, uzun dallardan yapılmış aptalca bir sığınağın korunak olduğuna inanan ve görselliğiyle muhteşem olan bir gezenin dibine kadar sokulmasına rağmen meraksızca, oyundaymış gibi gözlerini kapaması erkekliğinden ötürü yönetmen tarafın nasibini alan bir karakter olmuş.

@omer

12 yıl önce

9 / 10

Oyuncuya göre film izleyenlerin, "aaa brad pitt oynuyormuş, bak bak keanu reeves var" diyip de filmlere başlayanların KESİNLİKLE UZAK DURMASI GEREKEN BİR FİLM. Hayır filmi izledikten sonra çıkıp "ay kirsten dunst vardı diye oturdum" denilmesi rahatsız edici. Lars von Trier gibi tarzı, söyledikleri, fikirleri, icrası hoşunuza gitmese bile gerçek bir sanatçının filmi. Bu film izlenecekse yönetmeni ve filmin altında yatan düşünce için izlenmeli, kirsten dunst görülmek isteniyor ise arama motorundan fotoğraflarını bulup 2 saat boyunca bakmak daha faydalı olacaktır. Hiç değilse başınız ağrımaz.

Film gerçek bir sanat eseri.

@jahr

12 yıl önce

Son andaçarpışmadan kurtulan dünyanın filmlerini izlemekten sıkılanlara

bilimin ve sezginin çarpışmasından doğan kıyamete kulak kabartan bir film;

ya atlarınızın arasında

ya sağa sola kaçışarak

ya da en son sesi de duymaya çalışarak

@filanji

12 yıl önce

6 / 10

Değişik duygular içinde izlediğim film. Filmin ikinci yarısı da ilki kadar olmasın dehşet sıkıcıydı. Ama bi şekilde izlettirdi kendini bu kadar yavaş ilerlemesine rağmen. Karantinaya da alamıyorum tavsiye de edemiyorum. Böyle de bir çıkmazdayım.

Kirsten Dunst'a bi tane patlatıp kendine gel kızım senle mı uğraşcaz demedi ya kimse ona biraz moralim bozuldu.
O

@oblomov

12 yıl önce

7 / 10

Film uzerinden yola cikarak soyle bir yazi var.

http://ducanecundioglusimurggrubu.blogspot.com/2012/09/melancholia.html

@streetspirit

12 yıl önce

8.6 / 10

Uzun süre etkisinden kurtulamadığım,ağır ilerleyen,kusursuz olmayan ve haliyle herkese hitap etmeyen film.Ben gibi Lars Von Trier sevenler içinse,kaçırılmaması gereken film.

Sadececharlotte gainsbourg 'un oyunculuğu için bile izlenmeye değer.

@ibodirector

12 yıl önce

7.6 / 10

Melancholia... Lars von Trier usulü çok ilginç bir bilimkurgu-drama filmi. Breaking the Waves'i andıran uzun düğün ve aile sahneleri, Antichrist tarzındaki prolog sekansı ve sert üslubuyla Trier dünyası her karede kendisini hissettirirken, filmin ikinci yarısıyla birlikte 180 derece degişen tonlama ve doku bambaşka bir atmosfere bürünüyor. Bangır bangır bağıran müzikleriyle beynin dayanma sınırlarını zorlayan Trier kuşkusuz her yönden farklı ve çok konuşulacak bir yapıma daha imza atıyor...

@rinustalarin

12 yıl önce

Kirsten Dunst'ı, Spiderman 3'lemesi yüzünden hiç bir zaman sevememiştim, bu filmden sonra yeni bir sayfa açıldı bu şahane oyuncu için. Mükemmel bir performans.

Bunun yanında yan karakterler, yan dediğime bakmayın, içerisinde John Hurt ve daha bilimum gerçek oyuncular var. Kadro da, oyunculuk da tartışma götürmez.

Senaryo küçük bir iki dokunuşla eşsiz/benzersiz ve klişe kavramıyla uzaktan yakından alakası olmayan bir havaya bürünmüş. Evet havaya bürünmüş, çünkü böyle bir hikayemsi olaylar silsilesi basit bir filmin senaryosu dahi edemiyor.

Bu noktada hemen The Fountain filmine yolculuğa çıkabiliriz. O da eminim birçoğuna göre havada, boşlukta duran bir film. Sayamayacağım kadar çok insanla saatlerce tartıştım o filmi ve herkes farklı bir şekilde yorumlamış, kimi zaman makinesi, kimi yarı-tanrı, kimi de ilk insan kimi de hepsi birden diyordu ana karakterimiz için. Ancak durum şöyle ki, kim ne derse, karakter için ne yorum yaparsa yapsın hepsi aynı temanın etrafında toplanabiliyordu. Z
... Devamı
Kirsten Dunst'ı, Spiderman 3'lemesi yüzünden hiç bir zaman sevememiştim, bu filmden sonra yeni bir sayfa açıldı bu şahane oyuncu için. Mükemmel bir performans.

Bunun yanında yan karakterler, yan dediğime bakmayın, içerisinde John Hurt ve daha bilimum gerçek oyuncular var. Kadro da, oyunculuk da tartışma götürmez.

Senaryo küçük bir iki dokunuşla eşsiz/benzersiz ve klişe kavramıyla uzaktan yakından alakası olmayan bir havaya bürünmüş. Evet havaya bürünmüş, çünkü böyle bir hikayemsi olaylar silsilesi basit bir filmin senaryosu dahi edemiyor.

Bu noktada hemen The Fountain filmine yolculuğa çıkabiliriz. O da eminim birçoğuna göre havada, boşlukta duran bir film. Sayamayacağım kadar çok insanla saatlerce tartıştım o filmi ve herkes farklı bir şekilde yorumlamış, kimi zaman makinesi, kimi yarı-tanrı, kimi de ilk insan kimi de hepsi birden diyordu ana karakterimiz için. Ancak durum şöyle ki, kim ne derse, karakter için ne yorum yaparsa yapsın hepsi aynı temanın etrafında toplanabiliyordu. Zaten o filmi özel kılan da bu. Herkesin farklı algılayabileceği, ancak dikkatle izlendiğinde tek bir çatı altında toplanabilen, birçok şeyi yerine oturtabildiğimiz bir senaryo var, olaylar silsilesi değil.

Filmi beğenip, beğenmediğimi söylemek gerçekten çok zor. Olağanüstü şeyler de hissettirdi, Bu ne ya, böyle saçmalık mı olur da dedirtti. Saçmalığın en bol bulunduğu yer de karakterlerdi benim için. Ne kadar iyi olurlarsa olsunlar oyunculukta, karakter üretiminde ciddi sıkıntılar yaşanmış hikayede.

Spoiler bölümüne geçmeden önce de bir şey söylemek istiyorum. Gezegenin adı ile çelişmeyen de bir kurgu olduğunu söyleyebiliriz. İnsanların son anda yaşanan olaylara verdiği tepkiler/tripler/ani duygu değişiklikleri birçok noktada inandırıcı geldi.

BUNDAN SONRASI SPOILER GİBİ GELEBİLİR GELMEYEBİLİR DE, İZLEMEYENLERİN KENDİ TAKDİRİDİR. :)

Detayı şu. Dunst'ın oynadığı karakter bildiğin deli bir kere. Adına melankoli de, manikdepresif de ne dersen de. Kadın deli. Sonra birden kahin oluveriyor kavanozdaki fasülyelerin sayısını, gezegenin çarpacağını da biliyor ve bunlar için tek bir açıklaması var senaristimizin: 'I JUST KNOW THINGS. Kusura bakmayın ama, bu çok komik bir kurtuluş noktası. Açıkçası bu kadar uğraşılmış, böylesine dev bir kadronun yer aldığı bu filme hiç yakıştıramadım bunu.

Sonlarına doğru en mantıklı bulduğum sahne de Jack Bauer(!!)ın yaptığı şeydi. Açıkçası ben de kahrımdan onun yaptığını yapabilirdim.

SPOILER ----- SPOILER ----- SPOILER ----- SPOILER ----- SPOILER ----- SPOILER

Son olarak şunu söyleyebilirim. Onca eleştiriye açık ve profesyönelliğin birkaç noktada gölgeleyemediği amatörlükler dahi, filmin izlenmemesine ya da kült bir film kabul edilmemesine neden olamaz. Bu film mutlaka izlenmeli.

Saygılar ve iyi seyirler...
SPOILER
GİRİŞ YAP
Şifremi Unuttum!

ÜYE DEĞİL MİSİNİZ?

HEMEN ÜYE OLUN
Aktivasyon Mailim Gelmedi!
ŞİFREMİ UNUTTUM
AKTİVASYON MAİLİ GÖNDER
ÜYE OL