Bergman'ın, Profesör Isak Borg' un bilinç düzeyi ve bilinçaltı yolculuğunu anlattığı çok önemli psikanalitik simgelere sahip filmidir. Bergman ölüm, sevgi, yalnızlık gibi kavramların 3 nesil üzerinden 1 buçuk saat içinde anlattığı filminde Borg' un bilinçaltı yolculuğunu sinema tarihinde çok önemli yer tutan rüya sahneleri ile bize gösterir. Bergman' ın filmdeki her tercihi kusursuzdur. Tekrar tekrar izlenilmesi gereken bir filmdir.
Halüsinasyonlarla dolu içsel bir yolculuk . Basit , zekice, akıcı bir şekilde işlenmiş bir başyapıt.
İngmar Bergmanın izlediğim üçüncü filmi ve belkide izlediklerim arasında en sıcağı . Bu filmi daha başka şekilde nasıl çekebilirlerdi diye düşünüyorum şuan ama daha ötesi olamazdı heralde.
Film işlerken bir yandanda izleyiciye ayna tutuyor . Hangimiz en sıkıcı zamanlarında çocukluğunda yaptığı şeyleri hatırlayıp mutlu olmadı ki ? yada hangimiz rüyalarında - hangi meslek grubundansa - çok basit işlerin arasından çıkamadığı olmadı ?
Filmde çoğu sahnelerde kendimi gördüğüm için çok hoşuma gitti .
siyah ve beyazın dansını anlatır bu film. görsellik, kamera kullanımı, görüntü açıları, ışıklandırma açısından gelinebilecek son noktalardan biridir. Ayrıca"Yaban Çilekleri" İsveççe bir deyimin parçasıymış.Gizli bir sığınağınız, ’yeryüzünde bir cennetiniz’ varsa, ona ’bu benim yaban çileği bahçemdi’, diyormuşsunuz.çünkü yaban çilekleri, gerçek hayatta, aniden karşınıza çıkıp sadece size sunulan bir hediye gibi ellerinize bırakıyormuş kendisini. Onun için isveçliler, gizli tuttukları anılar ve başkalarıyla paylaşmadıkları hazineleri için bu deyimi kullanıyorlarmış.
Sgibrittin oğlunun doğduğu zamanı hatırlıyorum. Yazlık evde leylakların altında küçük sepetinde yatardı. Artık elli yaşında olacak.
Jenerikte ******-girl yazıyor. Emeğe saygı. Rüya sahnesi: Akrep ve yelkovanı olmayan saatler, buraya ait olmadığını hissettiren, yabancılaştıran planlar, görselliğin gücü. Bu tür filmlerde spoiler uyarısı yapmanın anlamı yok. Çünkü her sahnesi çok güçlü, tek başlarına bir öykü. Cennet bahçesinde gezinmek gibi. İronik olansa, bu tadı aldığımız sahnelerin oldukça karanlık, kasvetli ve umutsuz anlar barındırması. Tabut taşıyan, sürücüsü olmayan bir at arabası. Sokak lambasına bir tekerinin takılıp kırılmasıyla, tabutun ihtiyarın önüne düşmesi. Henüz 7. dakikadayız. Tabuttaki kim dersiniz? Siyah-beyaz filmin, güneşli bir yaz gününün ışığıyla ışıl ışıl parlaması mecaz-.
İhtiyar bir ağacın dibine oturur ve yaban çileklerini görür. Çocukluğunun geçtiği, şimdi terk edilmiş bu yerde, yaban çilekleri vasıtasıyla geçmişe döner. O yaşlılık anındaki yalnızlığı, tatlı... Devamı
Sgibrittin oğlunun doğduğu zamanı hatırlıyorum. Yazlık evde leylakların altında küçük sepetinde yatardı. Artık elli yaşında olacak.
Jenerikte ******-girl yazıyor. Emeğe saygı. Rüya sahnesi: Akrep ve yelkovanı olmayan saatler, buraya ait olmadığını hissettiren, yabancılaştıran planlar, görselliğin gücü. Bu tür filmlerde spoiler uyarısı yapmanın anlamı yok. Çünkü her sahnesi çok güçlü, tek başlarına bir öykü. Cennet bahçesinde gezinmek gibi. İronik olansa, bu tadı aldığımız sahnelerin oldukça karanlık, kasvetli ve umutsuz anlar barındırması. Tabut taşıyan, sürücüsü olmayan bir at arabası. Sokak lambasına bir tekerinin takılıp kırılmasıyla, tabutun ihtiyarın önüne düşmesi. Henüz 7. dakikadayız. Tabuttaki kim dersiniz? Siyah-beyaz filmin, güneşli bir yaz gününün ışığıyla ışıl ışıl parlaması mecaz-.
İhtiyar bir ağacın dibine oturur ve yaban çileklerini görür. Çocukluğunun geçtiği, şimdi terk edilmiş bu yerde, yaban çilekleri vasıtasıyla geçmişe döner. O yaşlılık anındaki yalnızlığı, tatlı ve lezzetli çilekleri tadarmışçasına bir bahar tazeliğine bürünür. Karakterlerimizin bütün şekillenmişliğinin yeni yeni yeşermeye başladığı o çocukluğumuza dönebilsek; tıpkı şu yaban çilekleri gibi. Onlar hiç değişmez değil mi? Biz niye değişiriz? Aklımız olduğu için mi? Aklımızın olması iyi bir şey midir? Neye göre iyi bir şeydir?
Bir kır evinde, zamanın genişlediği bu yerde, bütün aile bireyleri bir taraftan kendi hayatlarını, bir taraftan da toplanmalarından oluşan, o tuhaf, neşeli, geçici ve basit ortak hayatı duyumsarlar. O anlarda yaşadığımızı daha derinden hissederiz. Ama hissimizin doğruluğu konusunda hiçbir kıstas yoktur elimizde. Sanki o anlardaki birliktelik bize sahte bir güçlü olma duygusu yaşatır. Oysa insan yalnızlığı koyulaştıkça sertleşir. Kaskatı kesilmiş ruh, ölümüyle beraber kaskatı olmuş bedeniyle bütünleşerek tamamına erer. Seçim bize kalmış. Öyle veya böyle, görünürde pek bir şey değişmez. Kafanızdaki sorular dallanıp budandıkça, bir bakmışsınız cevaplara da daha kolay ulaşır olmuşsunuz bu dallar sayesinde.
Kır evinde, dışa açık oldukları sürece tatlı bir coşku, telaş süre gider. Bahçelerindeki ve çitlerin ardındaki yaban çileklerinin varlığı da, düşünmeseler bile bu ortak coşkuyu içten içe körükler. Ta ki herkes evlerine dönüp, havalar soğuduğunda, oralarda kimse kalmadığında, ömrün baharı geçtiğinde, o kır evindeki neşeden arta kalan, içten içe yuvalanan bir şey, bitmiş bir şeyin, çürümüşlüğün kokusundan hayat bulan ölüm yaklaşmaya başlar.
Defalarca seyredilip farklı tadlar alınabilecek bir başyapıt.
@lizard
12 yıl önce
9.6 / 10
@bergmantonioni
12 yıl önce
@minotauruss
12 yıl önce
9.1 / 10
İngmar Bergmanın izlediğim üçüncü filmi ve belkide izlediklerim arasında en sıcağı . Bu filmi daha başka şekilde nasıl çekebilirlerdi diye düşünüyorum şuan ama daha ötesi olamazdı heralde.
Film işlerken bir yandanda izleyiciye ayna tutuyor . Hangimiz en sıkıcı zamanlarında çocukluğunda yaptığı şeyleri hatırlayıp mutlu olmadı ki ? yada hangimiz rüyalarında - hangi meslek grubundansa - çok basit işlerin arasından çıkamadığı olmadı ?
Filmde çoğu sahnelerde kendimi gördüğüm için çok hoşuma gitti .
Herkese tavisyemdir .
İyi seyirler...
@anagram
12 yıl önce
@onurdenizguler
13 yıl önce
9 / 10
@fight_club_ile
13 yıl önce
9 / 10
kesinlikle izlenmeli, defalarca izlenmeli...
@kinoglaz
14 yıl önce
6.7 / 10
@dilsah
14 yıl önce
7.5 / 10
@zerafrancie
15 yıl önce
7.8 / 10
@hegel
15 yıl önce
Jenerikte ******-girl yazıyor. Emeğe saygı. Rüya sahnesi: Akrep ve yelkovanı olmayan saatler, buraya ait olmadığını hissettiren, yabancılaştıran planlar, görselliğin gücü. Bu tür filmlerde spoiler uyarısı yapmanın anlamı yok. Çünkü her sahnesi çok güçlü, tek başlarına bir öykü. Cennet bahçesinde gezinmek gibi. İronik olansa, bu tadı aldığımız sahnelerin oldukça karanlık, kasvetli ve umutsuz anlar barındırması. Tabut taşıyan, sürücüsü olmayan bir at arabası. Sokak lambasına bir tekerinin takılıp kırılmasıyla, tabutun ihtiyarın önüne düşmesi. Henüz 7. dakikadayız. Tabuttaki kim dersiniz? Siyah-beyaz filmin, güneşli bir yaz gününün ışığıyla ışıl ışıl parlaması mecaz-.
İhtiyar bir ağacın dibine oturur ve yaban çileklerini görür. Çocukluğunun geçtiği, şimdi terk edilmiş bu yerde, yaban çilekleri vasıtasıyla geçmişe döner. O yaşlılık anındaki yalnızlığı, tatlı ... Devamı
Jenerikte ******-girl yazıyor. Emeğe saygı. Rüya sahnesi: Akrep ve yelkovanı olmayan saatler, buraya ait olmadığını hissettiren, yabancılaştıran planlar, görselliğin gücü. Bu tür filmlerde spoiler uyarısı yapmanın anlamı yok. Çünkü her sahnesi çok güçlü, tek başlarına bir öykü. Cennet bahçesinde gezinmek gibi. İronik olansa, bu tadı aldığımız sahnelerin oldukça karanlık, kasvetli ve umutsuz anlar barındırması. Tabut taşıyan, sürücüsü olmayan bir at arabası. Sokak lambasına bir tekerinin takılıp kırılmasıyla, tabutun ihtiyarın önüne düşmesi. Henüz 7. dakikadayız. Tabuttaki kim dersiniz? Siyah-beyaz filmin, güneşli bir yaz gününün ışığıyla ışıl ışıl parlaması mecaz-.
İhtiyar bir ağacın dibine oturur ve yaban çileklerini görür. Çocukluğunun geçtiği, şimdi terk edilmiş bu yerde, yaban çilekleri vasıtasıyla geçmişe döner. O yaşlılık anındaki yalnızlığı, tatlı ve lezzetli çilekleri tadarmışçasına bir bahar tazeliğine bürünür. Karakterlerimizin bütün şekillenmişliğinin yeni yeni yeşermeye başladığı o çocukluğumuza dönebilsek; tıpkı şu yaban çilekleri gibi. Onlar hiç değişmez değil mi? Biz niye değişiriz? Aklımız olduğu için mi? Aklımızın olması iyi bir şey midir? Neye göre iyi bir şeydir?
Bir kır evinde, zamanın genişlediği bu yerde, bütün aile bireyleri bir taraftan kendi hayatlarını, bir taraftan da toplanmalarından oluşan, o tuhaf, neşeli, geçici ve basit ortak hayatı duyumsarlar. O anlarda yaşadığımızı daha derinden hissederiz. Ama hissimizin doğruluğu konusunda hiçbir kıstas yoktur elimizde. Sanki o anlardaki birliktelik bize sahte bir güçlü olma duygusu yaşatır. Oysa insan yalnızlığı koyulaştıkça sertleşir. Kaskatı kesilmiş ruh, ölümüyle beraber kaskatı olmuş bedeniyle bütünleşerek tamamına erer. Seçim bize kalmış. Öyle veya böyle, görünürde pek bir şey değişmez. Kafanızdaki sorular dallanıp budandıkça, bir bakmışsınız cevaplara da daha kolay ulaşır olmuşsunuz bu dallar sayesinde.
Kır evinde, dışa açık oldukları sürece tatlı bir coşku, telaş süre gider. Bahçelerindeki ve çitlerin ardındaki yaban çileklerinin varlığı da, düşünmeseler bile bu ortak coşkuyu içten içe körükler. Ta ki herkes evlerine dönüp, havalar soğuduğunda, oralarda kimse kalmadığında, ömrün baharı geçtiğinde, o kır evindeki neşeden arta kalan, içten içe yuvalanan bir şey, bitmiş bir şeyin, çürümüşlüğün kokusundan hayat bulan ölüm yaklaşmaya başlar.
Defalarca seyredilip farklı tadlar alınabilecek bir başyapıt.