Almanya'nın yakın tarihine bir ailenin gözünden bakan film Good Bye Lenin!. Kapitalizm ile sosyalizm adeta Berlin'in kendisi gibi iç içe filmde. Alex'in çabaları, ülkenin hızlı değişimi oldukça güzel anlatılmış. Özellikle eski doğu bloğu ülkelerini gezenler filmdeki gençlerin kapitalizm ile gelenlere olan ilgisine ve yaşlıların içten içe geçmişi özlemesine daha bir anlam verecektir. Film iyi oyunculuk,genel hatlarıyla hoş bir senaryo ve akılda kalıcı sahneler vaad ediyor. Yann Tiersen'in müzikleri filmin güçlü atmosferine büyük artı sağladığını eklemekte fayda var. Ancak senaryodaki kopukluklar,fazlalık duran kısımlar ve sürdürülen beyaz yalanın gereksiz uzaması inandırıcılığa ciddi balta vuruyor. Elimizde bir klasik olmasa da hoş bir dönem filmi var. Eski sosyalist ülkelerin geçirdiği değişime ilgi duyanlar açısından oldukça ilgi çekici.
"summer 78" parçası başta olmak üzere yann tiersen`in müzikleriyle daha da bi şenlenmiş eğlenceli bi film. çerezlik değilse de, hem komünizme hem de kapitalizme yönelttiği eleştirileri yeterli bulmadım ki zaten film o amacı taşısaydı bu kadar eğlenceli olmazdı sanıyorum. tarihin yeniden kurgulanması gibi enteresan bir senaryo gerçekleştirilmiş. müthiş övgüler dizemesem de izlenmeyi hakeden bir film olmuş kesinlikle.
alexin komünist düzende üretilen turşu kavanozlarının içerisine kapitalist düzende üretilen turşuları koyup annesine yedirmesi ve annesinin de bunu komünist düzende üretilen turşular olduğunu düşünerek beğenmesi hoş bir ayrıntı olarak verilmiş.(ne zor bir cümle oldu bu ya) yine leninin heykelinin helikopterle götürüldüğü sahne de etkilendiğim çekimlerden birisiydi. filmin yönetmeni, oyuncuları ve kullanılan dil bakımından almanya içerikli olsa da bana acayip şekilde fransız filmi gibi geldi. bunda en büyük etken de müzikleriy... Devamı
"summer 78" parçası başta olmak üzere yann tiersen`in müzikleriyle daha da bi şenlenmiş eğlenceli bi film. çerezlik değilse de, hem komünizme hem de kapitalizme yönelttiği eleştirileri yeterli bulmadım ki zaten film o amacı taşısaydı bu kadar eğlenceli olmazdı sanıyorum. tarihin yeniden kurgulanması gibi enteresan bir senaryo gerçekleştirilmiş. müthiş övgüler dizemesem de izlenmeyi hakeden bir film olmuş kesinlikle.
alexin komünist düzende üretilen turşu kavanozlarının içerisine kapitalist düzende üretilen turşuları koyup annesine yedirmesi ve annesinin de bunu komünist düzende üretilen turşular olduğunu düşünerek beğenmesi hoş bir ayrıntı olarak verilmiş.(ne zor bir cümle oldu bu ya) yine leninin heykelinin helikopterle götürüldüğü sahne de etkilendiğim çekimlerden birisiydi. filmin yönetmeni, oyuncuları ve kullanılan dil bakımından almanya içerikli olsa da bana acayip şekilde fransız filmi gibi geldi. bunda en büyük etken de müzikleriydi galiba. müziğin filmde ne kadar etkili olduğunu üzerimde yarattığı etkiyle tekrar göstermiştir. son olarak ariane(alexin kızkardeşi)`nin erkek arkadaşının(ismini unuttum şimdi) deli iboya(ibrahim üzülmez-eski beşiktaşlı futbolcu) olan benzerliğini de ekleyeyim. adam her ortaya çıkışında üzerimde bir dumur etkisi yaratmayı başardı bu benzerlikle.
oznksye katılmakla beraber filmin görselliğini ve kurgusunu çok hoş bulduğumu söylemeliyim. ama alt metinde verilen "sosyalizm güzel bir hayaldi" itelemesini umarım birgün bu mantaliteda olan yapımcıların ya da libaral beyinlerin bi tarafına itelendiği filmlerin çekildiğini görmek mutluluğunada nail oluruz.
tam bir iyi liberal filmi. kapitalizmi sadece yozlaşmış kültür üzerinden eleştirmesi, sosyalizmin baskıcı rejimini kötülemesi, ama bu ikisinin yerine hiç birşey koymaması filmin bir üst seviyeye çıkmasını engellemiş.
Ayrıca, lenin heykelinin taşınma sahnesini bir de The Gaze of Odysseus da izleyin.
Herkesin yaşamında en az bir defa uğraması gereken filmler vardır. Elveda Lenin, kesinlikle bu kategoriye dahil edilebilir. Film üzerine birkaç farklı okuma yapmak mümkün. Ailevi ilişkiler, ideolojiler, Almanya vb... Lakin nasıl okunursa okunsun, filmin neresine takılırsak takılalım seyirciye sunduğu sinemasal keyif yadsınamaz.
Bir an bile sıkılmadan izlememin yanında, ana karakterleri kadar iyi çizilen yan karakterlerini de sevdim. Bazı bölümlerdeki hızlandırılmış görüntüler çok hoşuma gitti. Bir de su yüzünde duran fedakarlık teması.
Yann Tiersen’in eşsiz müziklerinin çepeçevre sardığı, anlatmakla olmaz, izlenmesi gereken bir yapım.
İzlemeyi devamlı ertelediğim,niye bu kadar zaman izlememişim diye hayıflandığım bir film daha.Kapitalizmin bir virüsden daha hızlı şekilde bir ülkeyi ele geçirmesi.Tüm bu yaşananlar ardında bir çocuğun annesini hayatta tutma çabaları.bir futbolsever olarak hoşuma giden dünya kupası görüntüleri.dinlemeye doyamadığım müzikleri.
Annenin oğlunun yaptıklarından haberdar olduktan sonra o videoyu izlemesi,oğluna benim için bunları mı yaptın bakışı,o tatlı gülümsemesi anlatılamaz.
Siyasi bir döneme ve ideolojik karşılaştırmalara, bir aile trajikomedisi üzerinden ve altından güldüre, hüzünlete değinen, müzikleri Yann Tiersen imzalı, güzel bir seyirlik. :)
@lenin
11 yıl önce
8.1 / 10
"Kapitalist düzende, sosyalizmi yaşatmak" diyebiliriz.
yaşasın sosyalizm diyerek sonlandırıyorum.
@ultrahobo
11 yıl önce
6 / 10
@sarhosatlarzama
11 yıl önce
alexin komünist düzende üretilen turşu kavanozlarının içerisine kapitalist düzende üretilen turşuları koyup annesine yedirmesi ve annesinin de bunu komünist düzende üretilen turşular olduğunu düşünerek beğenmesi hoş bir ayrıntı olarak verilmiş.(ne zor bir cümle oldu bu ya) yine leninin heykelinin helikopterle götürüldüğü sahne de etkilendiğim çekimlerden birisiydi.
filmin yönetmeni, oyuncuları ve kullanılan dil bakımından almanya içerikli olsa da bana acayip şekilde fransız filmi gibi geldi. bunda en büyük etken de müzikleriy ... Devamı
alexin komünist düzende üretilen turşu kavanozlarının içerisine kapitalist düzende üretilen turşuları koyup annesine yedirmesi ve annesinin de bunu komünist düzende üretilen turşular olduğunu düşünerek beğenmesi hoş bir ayrıntı olarak verilmiş.(ne zor bir cümle oldu bu ya) yine leninin heykelinin helikopterle götürüldüğü sahne de etkilendiğim çekimlerden birisiydi.
filmin yönetmeni, oyuncuları ve kullanılan dil bakımından almanya içerikli olsa da bana acayip şekilde fransız filmi gibi geldi. bunda en büyük etken de müzikleriydi galiba. müziğin filmde ne kadar etkili olduğunu üzerimde yarattığı etkiyle tekrar göstermiştir. son olarak ariane(alexin kızkardeşi)`nin erkek arkadaşının(ismini unuttum şimdi) deli iboya(ibrahim üzülmez-eski beşiktaşlı futbolcu) olan benzerliğini de ekleyeyim. adam her ortaya çıkışında üzerimde bir dumur etkisi yaratmayı başardı bu benzerlikle.
@ozan_taylan
11 yıl önce
@oznks
11 yıl önce
Ayrıca, lenin heykelinin taşınma sahnesini bir de The Gaze of Odysseus da izleyin.
@ksantippe
12 yıl önce
@cemal_erdem
12 yıl önce
8 / 10
Herkesin yaşamında en az bir defa uğraması gereken filmler vardır. Elveda Lenin, kesinlikle bu kategoriye dahil edilebilir. Film üzerine birkaç farklı okuma yapmak mümkün. Ailevi ilişkiler, ideolojiler, Almanya vb... Lakin nasıl okunursa okunsun, filmin neresine takılırsak takılalım seyirciye sunduğu sinemasal keyif yadsınamaz.
Bir an bile sıkılmadan izlememin yanında, ana karakterleri kadar iyi çizilen yan karakterlerini de sevdim. Bazı bölümlerdeki hızlandırılmış görüntüler çok hoşuma gitti. Bir de su yüzünde duran fedakarlık teması.
Yann Tiersen’in eşsiz müziklerinin çepeçevre sardığı, anlatmakla olmaz, izlenmesi gereken bir yapım.
@lowen
12 yıl önce
8 / 10
Annenin oğlunun yaptıklarından haberdar olduktan sonra o videoyu izlemesi,oğluna benim için bunları mı yaptın bakışı,o tatlı gülümsemesi anlatılamaz.
@ekopyen
12 yıl önce
8.5 / 10
@brktrz
12 yıl önce