Chungking Express Yorumları

Chungking Express filmi detayları

R

@rojhattt

3 ay önce

8.5 / 10

uzun süredir film seyrediyorum. bu kafa yapısıyla izlemesem de hayran olurdum ama bu kadar tapmazdım bu filme. izler izlemez önünde secdeye oturdum. sağa sola selam verdikten sonra geldim yorum yapmaya. won kar-wai ‘nin aşk filmi. iki farklı hikayede ayrılık acısı çeken kayıtsız karekterlerin filmi. bir ayrılık acısı bu kadar duygusuz ancak bu kadar güzel yansıtılabilirdi. filimden bana etki eden birçok repliği yazmadan önce birkaç eleştiriye cevap vermek istiyorum. ikinci hikayede’’ kadın adamın evine geliyor ve birçok şeyi değiştiriyor ama adam bunun farkında bile değil’’ diye bir eleştiri okudum. yönetmen ,adam ayrılık acısından dolayı zihni o kadar meşgul ki çevresine kayıtsızlığını göstermek istiyor bize. adam ayrılık acısı çekiyor hissediyorsunuz ama tam olarak bir duyguyu yansıtamıyor. evdeki nesnelerle konuşuyor. hostes kızdan gelen mekktubu bile açmıyor. o mektubu açmaması bile ayrılık acısına karşı geliştirdiği duygusuz direnci gösterir. hikayedeki iki adam da ayrılığı kabull
... Devamı
uzun süredir film seyrediyorum. bu kafa yapısıyla izlemesem de hayran olurdum ama bu kadar tapmazdım bu filme. izler izlemez önünde secdeye oturdum. sağa sola selam verdikten sonra geldim yorum yapmaya. won kar-wai ‘nin aşk filmi. iki farklı hikayede ayrılık acısı çeken kayıtsız karekterlerin filmi. bir ayrılık acısı bu kadar duygusuz ancak bu kadar güzel yansıtılabilirdi. filimden bana etki eden birçok repliği yazmadan önce birkaç eleştiriye cevap vermek istiyorum. ikinci hikayede’’ kadın adamın evine geliyor ve birçok şeyi değiştiriyor ama adam bunun farkında bile değil’’ diye bir eleştiri okudum. yönetmen ,adam ayrılık acısından dolayı zihni o kadar meşgul ki çevresine kayıtsızlığını göstermek istiyor bize. adam ayrılık acısı çekiyor hissediyorsunuz ama tam olarak bir duyguyu yansıtamıyor. evdeki nesnelerle konuşuyor. hostes kızdan gelen mekktubu bile açmıyor. o mektubu açmaması bile ayrılık acısına karşı geliştirdiği duygusuz direnci gösterir. hikayedeki iki adam da ayrılığı kabullenemiyorlar. sürekli yalnız ve depresif bir halde dolaşıyorlar ve sürekli beyinlerinden bir savaş veriyorlar. o yüzden evindeki eşyanın bile ne nerde olması hakkında en ufak bir fikri olmaması, bence o acı halindeyken çevreye karşı duyarsızlığını yansıtıyor bize. çünkü kişler bu ayrılık acısından hep bir kaçıştadır. bir karekterin şu cümlesi ‘’her zaman aşkta işimiz yaver gitmeyebilir. ama ne zaman kötü giderse koşuya çıkarım. koşunca vücut sıvı kaybeder. ve böylece ağlayacak gözyaşı kalmaz.’’ yine bu karekter seviligisinin onu artık anlamadığından dolayı onu terk ettiğini söyler. ama ayrılığı kabullenmez. doğum günü olan 1 mayıs 1994 günü sevgilisinin geri döneceğine dair temeli olmayan bir inanç besler. sevigilisi ananas sevdiğinden dolayı son kullanma tarihi 1 mayıs 1994 olan konserve ananasları biriktirir.ve şu güzel cümleyi kurar’’ hatıralarda konservenseydi eğer onların da son kullanma tarihi olur muydu. ayrılık gerçekği ile yüzleşmeye başladığı zaman da hemen yeni bir aşka yelken açmak ister. ikinci hikayede ise kadın aşk acısı çekmeyi ret eden erkek karekterine aşık olmuştur. bu aşkın saf hali onu düşüncelere itmiştir. bu düşünceleri bastırmak için yüksek sesle müzik dinlediğini söyler. bu müzik, filimde sürekli dinlediği california dreamindir.ikinci hikayedeki erkek ayrılığı kabül etmediği için sevgilisinden gelen mektubu açmaz. o karekter de o acıyı kabullenmez hiçbir zaman. yeni acıyla yerini doldurur. ayrılık acısını evdeki nesnelere yükler. sabunun zayıfladığını, bezlerin üzüntüden yırtıldığını ve onlara üzülmemeleri gerektiğini söyler. kendisine aşık olan kızın şu cümlesi’’ rüyamda onun dairesine gittim.dairesinden çıkınca rüyadan uyanırım sandım. bazı rüyalardan uyanılmıyormuş.’’ bu söz beni dumar etmişti. daha sonra erkek kareketer bir buluşma ayralıyor. kadın gitmiyor ve adama bir mektup bırkakıyor. neden gitmediğini bu sözlerle açıklıyor ‘’o akşam restoranta gerçekten gittim. kalabalık olacağını biliyordum o yüzden 7.15 te ordaydım. dışarda yağmur yağıyordu. pencerede yağmurun yağışını seyrettim. ve aniden diğer californiya’nın güneşli ve ılık olup olmadığını bilme ihtiyacı hissettim. ve kendime bir yıl vermeye karar verdim. bu gece o geceki kadar çok yağmur yağıyor.bu pencereden bakarken düşüncelerimde yalnız bir kişi var. mektubu açıp açmadığını merak ediyorum.’’ diye bitiriyor 1 yıl sonra. burda adamın mektubu açıp açmama kısmına değineceğim. ikinci hikayedeki adam ilk kadının mektubunu açmıyor çünkü kendi içinde ayrılık acısını kabullenmek istemiyor. ona artık acı vermese de mektup geldikten sonra bittiğini anlıyor. bunu ikinci kadınla tanıştığında kabulleniyor. ikinci kadının mektubu açıp açmama karasızlığı.burda iki şekilde düşünüyorum. 1 açmasa artık ilk deneyiminden dolayı kabullenmiş sayacağından açmayı tercih ediyor. ya da ayrılıkla yüzleşmek için açıyor. birinciye daha yakınım çünkü bu karekterler ayrılıkla yüzleşecek kadar güçlü değiller. ya da o kadar güçlü olduklarını düşünmüyorlar. ve son sahnede adamın hala kadının 1 yıl içinden ne yaşayacağını umursamadan onun çalıştığı dükkanı satın alması umudunu korumak için o mektubu açtığını fikrini oluşturuyor bende. bir aşk filmi ancak bu kadar güzel yapılabilir

@p666olina

4 ay önce

Renklerin dansı ,şiirsel iç konuşmalar ,yalnızlık ,uzak ve saklı insanlar arası bağlar. Sözlerle anlatılan değil hissedilen bağ ,başkasına açamadığın ,açılsa da anlaşılamayacak hissler.
Bizi biz yapan neydi ki? Başka insanların gölgelerinden mi oluşuyorduk? Yoksa bizde iz bırakan insanın gölgesi miydik sadece? Biz yalnızdık ,ama hep beraberdik. Sen kalbinde beni ,ben de kalbimde seni taşırdım.
Bizim hayatı kalbimizdeki kişiler mi belirliyordu bizim yerimize? Bizim hayatın bir önemi var mıydı ki?
Film gibi sarhoş notalarla ,derin acı iz bırakan yalnızlık.
Bırakmak ,başlamak ,kaybolmak. Biz birbirimizi tanımadak tanışıyorduk. Konuşmadan anlaşıyorduk. Biliyorduk. Hayat bu muydu?
Wong Kar-Wai stili hemen belli ediyor kendini. Teknik yorum yapılmıyor filmlerine ,bu çok daha farklı bir seviye. Sadece hissediyorsun. Bir rüya gibi ,bir kez hisseder sonrasında ise hatırladığın kadarıyla aynı hissi yaşamaya çalışırsın ama o artık akla aynı şekilde gelmiyordur. Bir şeyin güzel veya sanat
... Devamı
Renklerin dansı ,şiirsel iç konuşmalar ,yalnızlık ,uzak ve saklı insanlar arası bağlar. Sözlerle anlatılan değil hissedilen bağ ,başkasına açamadığın ,açılsa da anlaşılamayacak hissler.
Bizi biz yapan neydi ki? Başka insanların gölgelerinden mi oluşuyorduk? Yoksa bizde iz bırakan insanın gölgesi miydik sadece? Biz yalnızdık ,ama hep beraberdik. Sen kalbinde beni ,ben de kalbimde seni taşırdım.
Bizim hayatı kalbimizdeki kişiler mi belirliyordu bizim yerimize? Bizim hayatın bir önemi var mıydı ki?
Film gibi sarhoş notalarla ,derin acı iz bırakan yalnızlık.
Bırakmak ,başlamak ,kaybolmak. Biz birbirimizi tanımadak tanışıyorduk. Konuşmadan anlaşıyorduk. Biliyorduk. Hayat bu muydu?
Wong Kar-Wai stili hemen belli ediyor kendini. Teknik yorum yapılmıyor filmlerine ,bu çok daha farklı bir seviye. Sadece hissediyorsun. Bir rüya gibi ,bir kez hisseder sonrasında ise hatırladığın kadarıyla aynı hissi yaşamaya çalışırsın ama o artık akla aynı şekilde gelmiyordur. Bir şeyin güzel veya sanatsal olması için mutlu veya eğlenceli olmasına güzel yoktur ,melankoli ve acı da huzurlu olabiliyor.

@furkandgn9

1 yıl önce

8 / 10

“Bazen aşkta çok talihsiziz ben böyle olduğumda koşarım. Koştuğun zaman vücudun su kaybeder geriye gözyaşları için su kalmaz.”

Üzüntüden erimiş bir sabun, kendini saldığı için sararmış bir peluş oyuncak, ananas, şef salatası... Okurken manasız bulacağınız tüm bu ayrıntıları dilinize işliyor Wong Kar-wai. Filmin konusuna baktığınızda hatırlanabilir çok az şey varmış gibi hissediyorsunuz - ki öyle de - ama bittiğinde özgün diliyle içinizde bir şeyleri dolduruyor. Çünkü replikler çok düşünmeden, ilk akla gelenin samimiyetiyle yazılmış belli ki. Bu repliklerin şahane müziklerle desteklenmesiyle de akılda kalıcılığı tasdikleniyor. California Dreamin zaten saatlerce dinlediğim bir şarkı iken, film bana bir de Dennis Brown'ın reggae şarkısı Things in Life'ı kazandırdı.

@1ap1may

2 yıl önce

10 / 10

ölmeden önce wong kar wai'ye bu film için teşekkür etmek isterim.

@zenobiaa

2 yıl önce

9.2 / 10

harikaadaha önce söylenmediyse

@sapandayumurta

3 yıl önce

Ananas seven bir kadın ve şefin salatası sevmeyen bir diğer kadının genç polislere verdiği ibretlik ders...

@a_gnydn

3 yıl önce

7.5 / 10

Ananas sever misin?

@ozgeolmez

3 yıl önce

8.2 / 10

"Nasıl oldun, toplu iğneden yaralandığını söylemişlerdi..."

@yagizerkal

3 yıl önce

10 / 10

Film soğuk gelen su gibi geliyor baştan, içine girdikçe alışıyorsun, alıştıkça suyun akışına kapiliyorsun. Ufkunuzu açmak için izleyin.
G

@gargamell

3 yıl önce

10 / 10

Tek kelimeyle harika bir filmdi cok eğlendim izlerken
SPOILER
GİRİŞ YAP
Şifremi Unuttum!

ÜYE DEĞİL MİSİNİZ?

HEMEN ÜYE OLUN
Aktivasyon Mailim Gelmedi!
ŞİFREMİ UNUTTUM
AKTİVASYON MAİLİ GÖNDER
ÜYE OL