Bir Yerde Yorumları

Bir Yerde filmi detayları

@smaug

12 yıl önce

En iyi kitap uyarlamalarından biri. Chance karakterini Peter Sellers kadar iyi canlandırabilecek bir oyuncu daha var mıdır bilmiyorum.

@pnarpnar

12 yıl önce

chancey ve eve'in yatak odası sahnesinden bir replik

"ben izlemeyi severim eve"

peter sellers'in büyülüyeci filmi. filmin sonunda piramit ve göz ile illuminatiye selam çakması dikkatlerden kaçmıyor.

@gokturk_d

12 yıl önce

9.3 / 10

Doğru Zaman Doğru Yer

Şunu söyleyerek giriş yapsam abartmış olmam sanırım; bu kadar çok yönlü film az sayıda izledim. Being There yönetmen Hal Ashby'nin iki ünlü ve önemli filminden biri. Filmin içinde çok zarif durum komedisi örnekleri, yer yer absürd öğeler, biraz medya ve toplum hatta siyasi çevreler yani genel olarak dünya düzeni eleştirisi bulunuyor ama buna rağmen ölümlerle donatılmış bir hüzün ağı da filmin geneline hakim.Yani bu filme salt bir drama demek büyük haksızlık olur nasıl ki komedi ya da bir başka sınıflandırma haksızlık olacaksa.Tabi bu noktada filmle ilgili olumsuz bir önyargının önüne geçmek için şunu söylemeliyim bütün bu öğeler; filmi tabir-i caizse "sinematografik bir üzümlü kek modeli" havasına sokacak şekilde kopukluk yaratmıyor kurgu içerisinde Yani tuzsuz yemeğe tuz atmak gibi değil yönetmenin yaptığı; aksine filmden aldığımız tat tüm tatlarıyla

beraber pişmiş bir yemek gibi.

Bazı performanslar vardır insan "bu oyu
... Devamı
Doğru Zaman Doğru Yer

Şunu söyleyerek giriş yapsam abartmış olmam sanırım; bu kadar çok yönlü film az sayıda izledim. Being There yönetmen Hal Ashby'nin iki ünlü ve önemli filminden biri. Filmin içinde çok zarif durum komedisi örnekleri, yer yer absürd öğeler, biraz medya ve toplum hatta siyasi çevreler yani genel olarak dünya düzeni eleştirisi bulunuyor ama buna rağmen ölümlerle donatılmış bir hüzün ağı da filmin geneline hakim.Yani bu filme salt bir drama demek büyük haksızlık olur nasıl ki komedi ya da bir başka sınıflandırma haksızlık olacaksa.Tabi bu noktada filmle ilgili olumsuz bir önyargının önüne geçmek için şunu söylemeliyim bütün bu öğeler; filmi tabir-i caizse "sinematografik bir üzümlü kek modeli" havasına sokacak şekilde kopukluk yaratmıyor kurgu içerisinde Yani tuzsuz yemeğe tuz atmak gibi değil yönetmenin yaptığı; aksine filmden aldığımız tat tüm tatlarıyla

beraber pişmiş bir yemek gibi.

Bazı performanslar vardır insan "bu oyuncu bu rol için doğmuş" dedirtir.Ben bunu söylediğimde bile herkesin aklında hali hazırda canlanıveren eşleşmeler vardır.Mesela Heath Ledger-The Dark Knight, Jean Reno-Leon, Peter Finch-Network, Peter O'Toole-Lawrence of Arabia gibi.Diğer filmlerinde istemeden de olsa filmlerindeki karakterleri arıyor insan.Ya da en azından bu filmlere bir gönderme.Peter Sellers'ı; 20. yüzyılın en önemli oyuncularından biri olarak görsem ve her filminden ayrı ayrı tarifsiz bir haz alsam da onun da bu rol için doğduğu hissiyatına kapılmadan edemiyorum.Biraz araştırma yapınca öğreniyorum ki filmdeki Chance karakteri onun en çok canlandırmak istediği karaktermiş hayatta. Ve bi kat daha saygı duyuyorum bu enterasan adama.Bu filmden sonra sanırım onu sadece bir komedi oyuncusu olarak gören kimse de pek kalmıyordur.Nitekim Sellers bu film ile yanılmıyorsam 3. ve son oscar adaylığını yaşıyor.Ama akademi "inadım inat" diyor ve Sellers'ı beyaz perdeden oscarsız uğurluyor.

Chance karakterine gelecek olursam.İlginç biri.Yaygın deyimle biraz "kendi halinde".Zihin sağlığı şüpheli bir karakter.Bir zenginin malikanesinde bahçıvanlık yapıyor doğduğu günden beri.Ve bahçıvanlık o günden beri tek öğrendiği şey.Yanında yaşadığı adamdan bile hala "yaşlı adam" diye bahsediyor. Yaşadığı evin dışına adım atmamış.Dış dünyayla tek bağlantısı obsesif bir ilişki içinde olduğu televizyon. Öyle ki yaşlı adamın ölmesi ve evin kapatılması ile dış dünyaya adım atmak zorunda kalan Chance bir eline bavulunu diğerine uzaktan kumandasını alıyor ve düşüyor yollara.

Yönetmen TV'nin tanımını aptal kutusu diye yaparken elinden tutacak daha güzel bir karakter bulamazdı. Aptal kutusu ve biraz "safça" Chance karakteri ilişkisi üzerinden günümüz insanın ağır bir eleştirel modeli ortaya konmuş oluyor böylece.Network filminde Howard Beale karakterinin canlı yayında insanların yüzüne bağardığı gerçekleri yönetmen; Chance karakterinin sessiz ve obsesif duruşu ile kulaklara fısıldıyor.

Evden dışarı adım atan Chance'in sokakları bilinçsizce adımlaması sırasında onun adına biz izleyenler korkarken Chance'in yüzünde şaşkınlık görürüz sadece.Ama zaten korktuğumuz gibi olmaz olaylar ve şans eseri ülkenin en nüfuzlu adamlarından birinin evinde bulur kendini.Bu ihtiyar adam ki kendisi Melvyn Douglas'tır onu Amerikan başkanıyla bile tanıştırır.(Melvyn Douglas bu rolle en iyi yardımcı erkek oscarını kazanır) Ve yine şans eseri Chance tek bildiği bahçe işleri ile ilgili söylemleri öyle kişilerce öyle güzel yerlere çekilir ki Chance hızla tanınır.Medya peşinde koşar ve bir dahi olarak lanse eder onu ülkeye.Medyanın sizi ülkenin gündemine oturtması için gereken tek şey şanstır zaten.Evet; yönetmen medyaya da çakmaktadır!

Film ilerledikçe perdenin en "şirin" kadınlarından Shirley MacLaine ; Chance karakterine aşık olmaya başlar. ve aslında bu durum bana göre tam da aşkın kaynağına çok ters köşe bir noktadan yapılan bir sorgu gibidir. Görmek istediği adamda görmek istediği kişiyi gören bir kadın."Birkaç hafta önceki Chance karakterini tanısa da aşık olur muydu acaba?"sorusunu soruyor insan ister istemez çünkü bu büyük değişime rağmen Chance'in hayatında hemen hiçbirşey değişmemiştir.TV aşkı devam etmektedir ve bu aşkla kendine bile yabancılaşmıştır Chance.Öyle ki kendi konuk olduğu şov programını da aynı yüz ifadesi ve saplantı hali içerisinde izler.Kendine bile yabancı bu adamda görmek istediğini görür hiç yoktan kendini aşık buluverir.

Final sahnesinde Chance'in suyun üzerinde bir peygamber edasıyla batmadan yürüyerek uzaklaşması, zihinsel geriliğinin farkına bile varılmadan amerikan başkanlığı önerilecek düzeye gelen karakterimizle özdeşleşecek ve izleyen için unutulmayacak bir kare olarak hafızalara kazınacaktır.

Sonuçta bu kadar öğeyi aynı potada eriten yönetmen filmini genel akım sinemadan da uzaklaştırmadan sona erdirir.Bir rivayete göre Chance karakteri ile eleştirilen eski ABD başkanı Jimmy Carter'mış.Gerçi başkanlık süresi 1977-81 yılları Carter'ın filmin uyarlandığı aynı adlı roman 1971 tarihli.Ama zaten çok fazla üzerine düşünmeye gerek görmüyorum çünkü öyle olsa da olmasa da zamanını aşan bir film.Bir de Peter Sellers'ın vizyona girdiğini görebildiği son filmi olması gibi de hüzünlü bir önemi var filmin.Filmden bir yıl sonra Peter Sellers,ondan bir yıl sonra da Melvyn Douglas hayata göz yummuşlar.

Velhasıl-ı kelam; hayata ve ölüme farklı bir yaklaşım ile temas eden ve günümüz düzenine de eleştirel bir bakış sunan izlenmemesini büyük kayıp olarak niteleyebileceğim bir film.Bilhassa Sellers-severlere şiddetle önerilir...

@tutaste

12 yıl önce

Yazıdan çok keyif aldım. Sellers ve filmle ilgili ara bilgiler fevkalade. Ellerinize sağlık.

@mryz

12 yıl önce

8 / 10

Garip bir film, sahteliğin içinde gerçekliğin yadırganışı çok güzel anlatılmış.

Chauncey karakteri düşünmüyor, TV seyrediyor, gazete okumuyor, TV seyrediyor, güne TV ile başlayıp yine gününü TV ile bitiriyor, hayatı sadece izlemiş başını evinden dışarıya çıkarmadan bir ömür geçirmiş, kaybettiklerine üzülmeyi bile bilmiyor. Ne zaman ki dışarı çıkıyor sudan çıkmış balığa dönüyor, herkesin şaşkınlığı ve art niyetleri sayesinde saflığına inanılmayıp müthiş bir zekaya sahip olduğu ve göründüğünden çok daha derin bir kişi olduğuna kanaat getiriliyor. O yine bunlardan habersiz, olduğu gibi davranmaya devam ediyor. Yavaş yavaş birşeyler öğrenmeye başlıyor, en azından birisini kaybettiğinde artık ağlayabiliyor.

Amerikan başkanlarının Masonlar ya da İllüminati tarafından desteklenen adaylardan çıktığı fikrine de inceden bir gönderme vardır bu filmde.

@hamlet

13 yıl önce

8.6 / 10

"amerika da beyaz ol yeter, istediğini halledersin"
E

@eekibck

14 yıl önce

Ne güzel filmdir kendisi... Ufak sözlerin nasıl da büyüyebileceğine dair enteresan söylemler de üretir... Bir ara bu film üzerine yazı yazmalı.
Z

@zephyros

14 yıl önce

8.5 / 10

nedense hep budala yerine konulmaktan dem vururuz da öyle olabileceğimiz hiç aklımıza gelmez... (benim gelmez mesela)

bu film de bize sıklıkla hangi mizaçta olduğumuzu hatırlatıyor sanki. bir tür tersine metaforla.

(!--SPOILER--!!--SPOILER--!!--SPOILER--!
hani bahçıvan chance'in de ne derin ne deruni biri olduğunu zannetirir ya film
!--SPOILER--!!--SPOILER--!!--SPOILER--!

o manada yani... zan işte, alla göstermesin!)

neme lazım, yıl aşırı izlemeli...

@lazare_carnot

14 yıl önce

being there bir klasik...

ayrıca o rolü de peter sellers'dan başka kimse oynayamazdı. gülmekten bir sahneyi çekememişler filmde, 80 küsür deneme yapmışlar olmamış, sonra kaldırmışlar o kısmı.

@babelfish

14 yıl önce

8.5 / 10

Bir film dolusu gönderme, giydirme ancak bu kadar güzel kotarılabilirmiş: Kör göze parmak şekline sokmadan, gayetusturuplu bir biçimde (Chance naifliğinde ve kibarlığında =)). Ayrıca, ilk olarak akla Forrest Gump'ı getirse de, kesinlikle onun zıttıdır Chance.. Ha, Forrest da canımız ciğerimiz, ama derinlemesinde düşünüldüğünde görülür ki, o Amerikan rüyasını yaşar, Chance ise bambaşka bir alemde yaşar =). Boşuna Zizek amca tarafından tüm zamanların en iyi filmi olarak değerlendirilmemiştir yani..

Hem zaten neymiş: "Life is a state of mind."

@venezue

15 yıl önce

8.2 / 10

Çok güzel bir hikayenin anlatıldığı bu filmde, üstün bir oyunculuk performansı sergilenmiş Peter Sellers tarafından. Hafif bir tempoda geçen fakat izleyiciyi hiç sıkmayan bu film gerçekten çok hoşuma gitti. Hoşuma bir şey daha var ki, o da yazar Murat Menteş'in bu film hakkındaki yorumu: "Bahçıvanın bitkisel hayatı".

İzleyenler mutlaka anlayacaktır ne denilmek istendiğini :) İzlemeyenlerin de en kısa zamanda izlemelerini tavsiye ediyorum.
SPOILER
GİRİŞ YAP
Şifremi Unuttum!

ÜYE DEĞİL MİSİNİZ?

HEMEN ÜYE OLUN
Aktivasyon Mailim Gelmedi!
ŞİFREMİ UNUTTUM
AKTİVASYON MAİLİ GÖNDER
ÜYE OL