Müthiş bir motivasyon filmi. Birçoğumuzun yaşadığı, samimi olmayan doktor, kibirli doktor, hastasının ruh halini hiç düşünmeyen doktor gibi unsurların birleşiminden doğan hasta-doktor ilişkisinde, amacın sadece hastayı fiziksel olarak iyileştirmek ve ölümüne engel olmaktan ziyade mutlu biri olmasını sağlamak ve yaşam kalitesini yükseltmek de olmalı savını savunan Hunter isimli doktorun hayat hikayesi.
Gayet güzel oyunculuğu ile Robin Williams filmi önemli ölçüde yükseltmiş. Komite sahnesinin daha vurucu olmasını beklerdim. Bir çok noktada gülümserken buluyorsunuz kendinizi. Hikayenin, gerçeğiyle daha paralel olmasını beklerdim. örneğin, ölen arkadaşı bir kız değil erkekti. Filmi daha dramatik yapmak için bir kadın (ve tabiki sevgili) seçmelerini çok yanlış buldum. Netice film çekilirken Hunter hayattaydı ve bu anılarına/yaşadıklarına saygısızlık niteliğinde olabilir.
tıp fakültesinde bize izletilen film her ne kadar ülkemiz şartlarında dakikada bir hasta bakıp 36 saat aralıksız çalışıyor olsak da; hepimiz fakültede izlediğimiz patch gibi olma bilinçaltıyla biraz daha gülümsemeye zorluyoruz kendimizi
film boyunca tatlı bi gülümseme dudaklarınızda oluyor. bazen kahkahalara doğru yol alıyor bazen de hüzünlere. iyiliği ve sevgiyi içinizden çıkaran tatlı bi film. filmin başındaki hastanenin rengi, o sahnler için seçilmiş renk gri. hastanelerin vazgeçilmez rengi; hastalıktan, doktordan ölümden korkmamızın nedeni bu renk belki de. patch adams in yaptığı bu rengi gökkuşağına çevirmek sadece çevresindeki tüm gri insanlara karşı...
Filmin ilk 15 20 dakikasını izleyip de bırakmışlığımız vardır belki.Ama bu filmin başlaması o kadar başka ki etkilenmemek mümkün değil.Robin williams ın palyaço performansı gerçekten takdire şayan.Gülümseyerek izledim.
@tiamath
3 gün önce
8 / 10
Gayet güzel oyunculuğu ile Robin Williams filmi önemli ölçüde yükseltmiş. Komite sahnesinin daha vurucu olmasını beklerdim. Bir çok noktada gülümserken buluyorsunuz kendinizi. Hikayenin, gerçeğiyle daha paralel olmasını beklerdim. örneğin, ölen arkadaşı bir kız değil erkekti. Filmi daha dramatik yapmak için bir kadın (ve tabiki sevgili) seçmelerini çok yanlış buldum. Netice film çekilirken Hunter hayattaydı ve bu anılarına/yaşadıklarına saygısızlık niteliğinde olabilir.
@naksidil
2 yıl önce
7.9 / 10
@gwaihir0
2 yıl önce
9 / 10
@wingsofgod
4 yıl önce
@siyahtuval
7 yıl önce
8.8 / 10
@doris
10 yıl önce
"Ağır, ağır ölür yolculuğa çıkmayanlar, okumayanlar, müzik dinlemeyenler, gönlünde incelik barındırmayanlar..."
Ağır, ağır ölmemek dileğiyle!
@luzumludeli
10 yıl önce
@bugs
10 yıl önce
7.5 / 10
@macbeth
10 yıl önce
@nerepla
11 yıl önce
8.4 / 10
seni bir tuz gülünü, sarı yakutu ve alev saçan
oklu karanfili severcesine değil:
karanlıkla ruh arasında gizli severim
nasıl seversek gizemli şeyleri
çiçeğinin ışığını içinde saklayan
yeşeren fidan gibi severim seni,
senin aşkınla yaşar gövdemde, loş,
ve topraktan yükselen birikmiş koku.
nasıl* ne zaman? nerde? bilmeden severim seni,
dönüşü yok, gururu yok, sorunu yok sevdamın,
böyle severim seni, aşkı böyle bilirim.
böyle severim seni, ben sen iken, sen ben iken
göğsümde elin benim olacak kadar yakınken
gözlerin ben uyumadan önce kapanırken...
orjinali:
I do not love you as if you were salt-rose, or topaz
or the arrow of carnations the fire shoots off.
I love you as certain dark things are to be loved,
in secret, between shadow and the soul.
I love you as the plant that never blooms
but carries in itself the light of hidden flowers;
thanks to your love a certain solid fragrance,
risen from the earth, lives darkly in my body.
I love you ... Devamı
seni bir tuz gülünü, sarı yakutu ve alev saçan
oklu karanfili severcesine değil:
karanlıkla ruh arasında gizli severim
nasıl seversek gizemli şeyleri
çiçeğinin ışığını içinde saklayan
yeşeren fidan gibi severim seni,
senin aşkınla yaşar gövdemde, loş,
ve topraktan yükselen birikmiş koku.
nasıl* ne zaman? nerde? bilmeden severim seni,
dönüşü yok, gururu yok, sorunu yok sevdamın,
böyle severim seni, aşkı böyle bilirim.
böyle severim seni, ben sen iken, sen ben iken
göğsümde elin benim olacak kadar yakınken
gözlerin ben uyumadan önce kapanırken...
orjinali:
I do not love you as if you were salt-rose, or topaz
or the arrow of carnations the fire shoots off.
I love you as certain dark things are to be loved,
in secret, between shadow and the soul.
I love you as the plant that never blooms
but carries in itself the light of hidden flowers;
thanks to your love a certain solid fragrance,
risen from the earth, lives darkly in my body.
I love you without knowing how, or when, or from where,
I love you simply, without problems or pride:
I love you in this way
because I don't know any other way of loving
but this, in which there is no I nor you,
so intimate that your hand upon my chest is my hand,
so intimate that when I fall asleep
it is your eyes that close.