12 yıl önce
Muhsin Bey filmine yorum yazdı:
The Air I Breathe filmine yorum yazdı:
Anlatımıyla, kurgusuyla, karakterleriyle ve müzikleriyle iyi bir film. Benzerleri olabilir ama bu bambaşka bir tat. Özellikle Brendan Fraser, çok iyi bir performans sergilemiş. Bununla birlikte yönetmen Jieho Lee, ilk filmi olmasına rağmen fevkalade bir iş çıkarmış.
Mutluluk, Zevk, Keder, Sevgi ve hepsine dokunan bir parmak.
İnsanların kaderleri bazen bir cambazın yürüdüğü ipte sıralanır. Ve cambazın hüneriyle soluyan her kader birbiriyle kesişebilir. İster hile diyin ister cambazın hüneri diyin ama bu zincirleme size mükemmel bir görselliği seyreylemenize imkan verir.
Bu filmde, asla tesadüflere dayanan olaylar anlatılmamış. Filmi izlerken bu yönde bir düşünce sizi sarabilir. Fakat dikkat edilmesi gereken önemli bir damar var; filmin şifresini tamamıyla elinde tutan Zevk, size yanıldığınızı gösterecek. Tabi yakalayabilirseniz... Cambazın ne kadar çalışkan olduğunu ve asla boş iş yapmadığını anlayabilirsiniz. Bu hayatlara kader çok fena cilve yapıyor. Seyirciyle uğraşan filmleri her ... DevamıAnlatımıyla, kurgusuyla, karakterleriyle ve müzikleriyle iyi bir film. Benzerleri olabilir ama bu bambaşka bir tat. Özellikle Brendan Fraser, çok iyi bir performans sergilemiş. Bununla birlikte yönetmen Jieho Lee, ilk filmi olmasına rağmen fevkalade bir iş çıkarmış.
Mutluluk, Zevk, Keder, Sevgi ve hepsine dokunan bir parmak.
İnsanların kaderleri bazen bir cambazın yürüdüğü ipte sıralanır. Ve cambazın hüneriyle soluyan her kader birbiriyle kesişebilir. İster hile diyin ister cambazın hüneri diyin ama bu zincirleme size mükemmel bir görselliği seyreylemenize imkan verir.
Bu filmde, asla tesadüflere dayanan olaylar anlatılmamış. Filmi izlerken bu yönde bir düşünce sizi sarabilir. Fakat dikkat edilmesi gereken önemli bir damar var; filmin şifresini tamamıyla elinde tutan Zevk, size yanıldığınızı gösterecek. Tabi yakalayabilirseniz... Cambazın ne kadar çalışkan olduğunu ve asla boş iş yapmadığını anlayabilirsiniz. Bu hayatlara kader çok fena cilve yapıyor. Seyirciyle uğraşan filmleri her zaman çok sevmişimdir. Bu filmde geleceği görebilen Zevk karakterini iyi takip ederseniz size filmin anahtarını sunacak.
Filmden bir alıntı:
"Çocukken mutlu bir hayatın sırrını biliyordum. Kurallara göre oyna, okulda çok çalış. Okulda çok çalışırsan, alacağın ödül; daha çok okula gitmek olur. Daha çok okul bitince, hayatın sunduklarından alabileceğini alırsın. Bir iş, para ve bir gelecek. Daha fazlası için bitmek bilmeyen bir arzuyla dolu bir gelecek."
Ustura filmine yorum yazdı:
Machette'nın başka bir ülkede küsmüş ve yenilgiyi kabul etmiş hali B filmi olarak beklentide burukluk yaratıyor. Aslında orada biz Cüneyt misali karısının ve kızının öldürülmesinin sonucunda hırçın, intikam besleyen ve ortalığı yakıp yıkan bir karakter bekleriz. Malesef işin bu kısmı bir rastlantı sonucu, huni tabiriyle elbette intikamımı ben bir gün kendime doğru çekerim espirisiyle bağdaşıyor. Bu bakımdan başkahramanımız ezik başlıyor oyuna. Gücünden, kuvvetinden gram dahi eksiklik yok ama mevzu intikam mevzusuna bir türlü ana konu babında ulaşmıyor. Sadece bu kuvveti sayesinde birilerinin dikkatini rastlantı olarak çekiyor ve bir belanın içine düşüyor. Gene rastlantı olarak, içine düştüğü belanın bir ucu "intikam almasını beklediğimiz" karaktere değiyor. Beklenen sıçrama işe dolaylının dolayında olarak çıkıyor.
Grindhouse'un sahte fragmanı olarak yayınlandığı dönemde ben bu filmi büyük bir heyecanla beklemiştim. Yeşilçam'daki arkaplan oyuncu ... DevamıMachette'nın başka bir ülkede küsmüş ve yenilgiyi kabul etmiş hali B filmi olarak beklentide burukluk yaratıyor. Aslında orada biz Cüneyt misali karısının ve kızının öldürülmesinin sonucunda hırçın, intikam besleyen ve ortalığı yakıp yıkan bir karakter bekleriz. Malesef işin bu kısmı bir rastlantı sonucu, huni tabiriyle elbette intikamımı ben bir gün kendime doğru çekerim espirisiyle bağdaşıyor. Bu bakımdan başkahramanımız ezik başlıyor oyuna. Gücünden, kuvvetinden gram dahi eksiklik yok ama mevzu intikam mevzusuna bir türlü ana konu babında ulaşmıyor. Sadece bu kuvveti sayesinde birilerinin dikkatini rastlantı olarak çekiyor ve bir belanın içine düşüyor. Gene rastlantı olarak, içine düştüğü belanın bir ucu "intikam almasını beklediğimiz" karaktere değiyor. Beklenen sıçrama işe dolaylının dolayında olarak çıkıyor.
Grindhouse'un sahte fragmanı olarak yayınlandığı dönemde ben bu filmi büyük bir heyecanla beklemiştim. Yeşilçam'daki arkaplan oyuncularını andıran Danny Trejo bu bakımdan da, beklentimi artırmıştı. Filmin senaryosunda da Danny Trejo oyunculuğunda beklentileri hiç yükseltmeden, senaryo olarak sınırlandırılmış hissine kapıldım. Sanki daha fazlasıyla uğraşmak istenilmemiş gibi. Beklentim, kahramanın intikam peşinde ve fırsatını da bulmuşken birazcık yetenek sergilemesiydi; yakındığım tarafı ise, bunların zaten reji ekibi tarafından baştan elinden alınması oldu.
Bu filmde reji öyle bir sınırlamalar yapmış ki, film işte öylesine bir film olarak ispatlanmaya çalışılmış gibi. Filmde repliklerde de geçen ve göçmenlikle de sıkı bir bağ kurabileceğimiz işçi sınıfının filmin alt konusu olmasıyla alakalı olarak da bir sınırlandırma var. Aslında buradaki siyasal içerikli mesajı kısmak için filmin açılış sahnesindeki olay örgüsü kurulmuş gibi. Ama işin burasının iyi araştırılması gerekir ve ben büyük ihtimalle yanılıyorumdur. Çünkü, Grindhouse'un sahte fragmanı ispat olarak karşıma çıkıyor. Şimdi tamamen bu fragmandan bağımsız olarak, fragmanı hiç görmemiş olarak buradaki sınırlandırmaya biraz değinmek istiyorum. Benim açımdan etkilenmemin dozajını düşüren bir unsur. Açılış sahnesi bir türlü filmin anakonusu olmuyor. Karısının boğazını kesiyorlar, ateşin içinde başkahraman yansın diye bırakıyorlar ama hemen ardından gelen sahneyle başkahraman sinmiş, intikam almayı aklının bile ucundan geçmeyecek şekilde başka bir ülkede sefalet sürüyor. B tipi filmlerde asla boşyere kullanılmayacak olan bu öykü, bu filmde açılıştan sonraki sahnelerde mevzubahis bile olmuyor. Heralde bir yerde sadece replik olarak çıkıyordu. Sonradan gelecek olan tuzağa düşürme olayı filmin anakonusu oluyor. Bu da beklentilerimi büyük bir depremle yıkıyor. İşçi sınıfı alt konusu direk filmin anakonusu yapılsa, Danny Trejo polis mi, ajan mı neyse işte böyle değil de ABD'de direk bir işçi olarak başlasa film tamamen işçi sınıfı mücadelesi olarak anatemayı işlese daha iyi bir iş çıkacağını düşünüyorum.
Başka bir sınırlandırma ise sevişme sahnelerinde geliyor gibi oldu. Burada tam emin değilim ama filmi izlerken böyle bir hisse kapıldım. Ya da diğer sınırlandırmalar yüzünden burası da bana bir sınırlandırma gibi gözüktü. Bunun için de filmi tekrar izlemem gerekiyor ama şu anda filmle ilgili birkaç yer ve konu dışında hatırlamadığım yok gibi.
Tarantino/Rodriguez ikilisinin Machete filmi, bu ikilinin diğer filmlerinin ayarının çok aşağısında bir filmdir.
Zincirsiz filmine yorum yazdı:
Harika ötesi bir görsel şölendi. Tarantino'nun zeki karakter yaratma olayı her daim olduğu gibi öyküleme sürecindeki en büyük artısı. Karaktere hizmet eden yan unsurlar sürükleyici ve karakter tanıtımı için özenle işlenmişliği ile yerliyerinde bir anlatım bütünlüğü oluşturmuşlar. Kalabalık çatışma sahneleri muhteşemdi. Hele hele bir an vardı ki ağzım yerlerdeydi; bir an silahlı bir bilgisayar oyununun içindeyim sandım.
Christoph Waltz ve Samuel L. Jackson harika iş çıkarmışlar. ÖzellikleSamuel L. Jackson çıkardığı tipleme harikuladeydi.
Aşk Kapıyı Çalınca filmine yorum yazdı:
90'lı yıllarda çekilmiş büyük bir yapım daha. 90'lı yıllar bana çok uzak gibi durmuyor. Sanki birkaç sene öncesi 90'lardı gibi. Ama filmin yapım yılıyla şimdiki zaman arasındaki 17 senelik fark vay bee dedirtiyor. Bu kadar büyük bir fark, aldığınız klasik tat havasını daha da pekiştiriyor. Hele şuanda en gözde olan oyuncuların parlak yüzlerini görmek bile bu duygu için yeterli.
Filme gelirsek; film birçok duyguyu abartmadan, seyircinin gözüne soka soka işlemeden, herşeyi ile tam kıvamında bir lezzet olarak seyirciye sunuyor. Sorumluluklar, sıkıntı, hüzün, hayaller, utanç, gizlenme, kişisel sorunlar ve aileyi tamamen etkileyen birçok sorun buna rağmen bağlılık ve aşk. Daha da fazlasını bulabileceğiniz bir film.
Sevgilisinin Gilbert'e(aklına ilk gelen şeyi söylemek şartıyla) ne istiyorsun sorusu üzerine; Gilbert'in söyledikleri. Karakterin ruhsal yönü bir anda tamamen seyirciye aktarılıyor aslında. O anda karakter tamamen çözülmüş oluyor. Bakışı duruşu, davranışı sevgilisiyle olan diya ... Devamı90'lı yıllarda çekilmiş büyük bir yapım daha. 90'lı yıllar bana çok uzak gibi durmuyor. Sanki birkaç sene öncesi 90'lardı gibi. Ama filmin yapım yılıyla şimdiki zaman arasındaki 17 senelik fark vay bee dedirtiyor. Bu kadar büyük bir fark, aldığınız klasik tat havasını daha da pekiştiriyor. Hele şuanda en gözde olan oyuncuların parlak yüzlerini görmek bile bu duygu için yeterli.
Filme gelirsek; film birçok duyguyu abartmadan, seyircinin gözüne soka soka işlemeden, herşeyi ile tam kıvamında bir lezzet olarak seyirciye sunuyor. Sorumluluklar, sıkıntı, hüzün, hayaller, utanç, gizlenme, kişisel sorunlar ve aileyi tamamen etkileyen birçok sorun buna rağmen bağlılık ve aşk. Daha da fazlasını bulabileceğiniz bir film.
Sevgilisinin Gilbert'e(aklına ilk gelen şeyi söylemek şartıyla) ne istiyorsun sorusu üzerine; Gilbert'in söyledikleri. Karakterin ruhsal yönü bir anda tamamen seyirciye aktarılıyor aslında. O anda karakter tamamen çözülmüş oluyor. Bakışı duruşu, davranışı sevgilisiyle olan diyaloğu...
Son olarak da bu filmdeki harika rolüyle Leonardo Di Caprio, En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu Oscarı'na aday gösterilmiş.
Asiye Nasıl Kurtulur? filmine yorum yazdı:
Filmde tiyatronun havasını solumak hallice mümkündür. Tiyatro oyunundan uyarlama olduğunu ufak bir araştırma sonucunda hemen öğrenebilirsiniz. Epik tiyatrodan kaynaklanan farklılıklar filmin anlatımında ve sunumunda açıkça kendini gösterir. Sinema uyarlamasında akıcılıkta asla kayıp yoktur. Film su gibi akar. Zamanın ilerleyişi konusunda yardımcı unsurlar iyi kullanılmıştır.
Seyirciyle içten içe bir evcilik oyunu oynanır; amaç bir olguyu ispat etmektir hanımefendiye. Ama öyle sözlü anlatım, karşılıklı muhabbet olmamalıdır. Asla. Göze hitap, hanımefendinin beyninin damarlarını besleyecek olan en mümkün yoldur. Ta ki kötü kadın kendi günahının masumiyetini gösterene kadar. Sonra koro gider, oyun biter ve ortaya vicdanı körelmiş bir insan tüccarı ortaya çıkar. Aklı da epey ticari olmuştur artık ve oyunu sunan oyunculara büyük sürpriziyle bu yanını da gösterir.
Aaahh Belinda filmine yorum yazdı:
aaahh Belinda
Ailemizin büyülü şampuanı Belinda
Belinda hepimizin şampuanı.
Belinda
Belinda’ya borçluyum bu yumuşaklığı
Büyüleyici şampuan Yeter ki tam olarak hissedin, alır sizi uçurur. Serap, canımıniçi hissetmek dedikleri bu olsa gerek ha. Kaptırdın kendini bak neler oldu neler. Biz bilmedik ki içinde neler dönmüş, bilinçaltında neler düşünmüşsün neler. Bak işte, Belinda bu, büyüleyici bir şampuan, öyle bir kafa yapar ki arşa çıkmak bile şöyle kalsın bebeğim. Sana en uzak olan bile dibinde bitiverir bir gün. İşin sırrı ve kurtuluşu, sana uzak olanı alıp koynunda sindirmen gerek ki işte bu uyanışın yegane yoludur. Tabi yapabilirsen. Aaaaaaahahahaha
Filmde, kimlikte ki ilk geçişin sertliği, seyirciyi etkisi altına almada fevkalade başarılı işlenmiş. Diğer önemli yanı ise Belinda şampuanın büyülü etkisine rağmen film, hiç gerçek hayattan kopmaz. Yaşanılan dönemi ve bugünü hatta yarını da kapsayacak şekilde dahice yerleştirilmiş mesajlar içerir. Senaryo fevkaladenin fevkindedir. H ... Devamıaaahh Belinda
Ailemizin büyülü şampuanı Belinda
Belinda hepimizin şampuanı.
Belinda
Belinda’ya borçluyum bu yumuşaklığı
Büyüleyici şampuan Yeter ki tam olarak hissedin, alır sizi uçurur. Serap, canımıniçi hissetmek dedikleri bu olsa gerek ha. Kaptırdın kendini bak neler oldu neler. Biz bilmedik ki içinde neler dönmüş, bilinçaltında neler düşünmüşsün neler. Bak işte, Belinda bu, büyüleyici bir şampuan, öyle bir kafa yapar ki arşa çıkmak bile şöyle kalsın bebeğim. Sana en uzak olan bile dibinde bitiverir bir gün. İşin sırrı ve kurtuluşu, sana uzak olanı alıp koynunda sindirmen gerek ki işte bu uyanışın yegane yoludur. Tabi yapabilirsen. Aaaaaaahahahaha
Filmde, kimlikte ki ilk geçişin sertliği, seyirciyi etkisi altına almada fevkalade başarılı işlenmiş. Diğer önemli yanı ise Belinda şampuanın büyülü etkisine rağmen film, hiç gerçek hayattan kopmaz. Yaşanılan dönemi ve bugünü hatta yarını da kapsayacak şekilde dahice yerleştirilmiş mesajlar içerir. Senaryo fevkaladenin fevkindedir. Hatta bu filmi ilk izleyenlerin "vay be bizim sinemamızda da böyle filmler var mıymış" dedirtmesi büyük olasılık taşır.
Ha bir de Asiye Nasıl Kurtulur?filminden sonra izlenmesiyle ayrı bir keyif verir. Bizden söylemesi canımıniçi.
Kurtuluş Son Durak filmine yorum yazdı:
Film boyunca hep, bu senaryoya bir Jean Pierre Jeunetdokunsaydı keşke diye içgeçirdim. Bencilce varsayılacak bu isteğim, belki de senaryoyu içine girdiği kararsızlıktan kurtarabilirdi. Film, gerçekçilik ile masalsı bir serüven arasında gidip geldi ve gayet uzayan finaliyle de tam gerçekçi bedene hapsoldu. Gidip gelmeler bazı anlarda keskin şekilde repliklerde aktı. Sanırım çok iyi bir film şansını da bu kararsızlıkta yitirdi... Mekanıyla, kostümleriyle, simgeleriyle, karakterleriyle iyi işlenmiş bir dokuyu halihazırda yakalamışlar ve keşke tam bir şehir masalına sardırsalardı.
Belçim Bilgin, bu filmde içime sinmeyen tek karakterdi. Belki de senaryodaki kararsızlık onu da karakter yaratma da bir kararsızlığa itmiştir. Ses rengindeki ürkeklik karakterin yeniden dirilme anlarında, aşamadığı büyük engeli. Bu anlarda bir türlü zirve yapamadı.
Diğer oyuncuları ise harikulade bir performans sergilemişler. Yavuz Bingöl'ün ise ne kadar aşama yaptığının da tanığı olabilirsiniz...
Zenne filmine yorum yazdı:
Film, ışık kullanımı bakımından çok iyi... Renk işçiliği de gayet iyi olunca seyirlik açıdan göze hoş gelen bir film.
Film gerçek bir hayat hikayesi anlatmasına karşın bunu hiçbir şekilde "birinin hayatı" olarak hissettiremiyor. Çünkü açık ve belirleyici bir karakter odaklaması yok, hatta filmin sonundaki yazı sayesinde "işte bu Ahmet'in filmidir" yazını görünce çok şaşırdım. Film boyunca Ahmet'ten çok diğer karakterin filmiymiş gibi geldi. Hal böyle olunca dramasındaki dağınıklık nedeniyle asıl anlatılmak istenen gösterilememiş.
Filmin ismi Zenne olmasına rağmen sadece aralara yayılmış film bütünlüğünde ayrı bir takım dans hareketleri var. Post modern olan bu dans hareketleri de yetersiz. Bildiğimiz zenne hareketlerinden yoksun. Zenne unsuru da filmin göze çarpan unusuru olmamış. Bana göre film kendi ismini bile havada bırakmış.
Hayat hikayesi anlatmasına rağmen anlattığı karakter daha çok yan unsur gibi durmuş. Yakın plan çekimlerinin az olması, karakterin öznel duygularına girmem ... DevamıFilm, ışık kullanımı bakımından çok iyi... Renk işçiliği de gayet iyi olunca seyirlik açıdan göze hoş gelen bir film.
Film gerçek bir hayat hikayesi anlatmasına karşın bunu hiçbir şekilde "birinin hayatı" olarak hissettiremiyor. Çünkü açık ve belirleyici bir karakter odaklaması yok, hatta filmin sonundaki yazı sayesinde "işte bu Ahmet'in filmidir" yazını görünce çok şaşırdım. Film boyunca Ahmet'ten çok diğer karakterin filmiymiş gibi geldi. Hal böyle olunca dramasındaki dağınıklık nedeniyle asıl anlatılmak istenen gösterilememiş.
Filmin ismi Zenne olmasına rağmen sadece aralara yayılmış film bütünlüğünde ayrı bir takım dans hareketleri var. Post modern olan bu dans hareketleri de yetersiz. Bildiğimiz zenne hareketlerinden yoksun. Zenne unsuru da filmin göze çarpan unusuru olmamış. Bana göre film kendi ismini bile havada bırakmış.
Hayat hikayesi anlatmasına rağmen anlattığı karakter daha çok yan unsur gibi durmuş. Yakın plan çekimlerinin az olması, karakterin öznel duygularına girmemesi, yaşadığı aşkı bile gösterememesi, konu bütünlüğünün tam oturtulmaması filmin sadece göster-geç gibi sunulmasına neden olmuş. Finalinde bile Ahmet karakterin duygusuna girmemiş ve üstüneüstlük diğer karakterlerin gereksiz sahneleriyle cansıkıcılığa erişmiştir. Ne gerek var şimdi bari finalinde Ahmet karakterinin duygularını bize hissettir. Fiyasko bir final...
Film bu haliyle asla Ahmet'in filmi değildir.
Hırçın Sevgilim filmine yorum yazdı:
Film seyre gelenlere enfes bir lezzet sunuyor... Sonunda hissettiklerinizi yoğun bir şekilde yaşamanızı sağlayacak çok fazla oyunsal ahenk, yönetmenin bıyıkaltı gülüşüyle önünüze seriliyor... Keyifli ve her daim heyecanlı, merakınız doruklarda dopdolu iki buçuk saatlik muhteşem gösteri... Mutlaka izlenmeli, izlettirilmeli canımıniçi...
Bir de filmde hiç öpüşme olmadı. Hem de aşk filminde!
Muhsin Bey hangi ara köyden çıkmıştı ki; Haydarpaşa'da kendisini karşılayan Ali Nazik miydi? Yoo bu bol potaslı başka bir hikaye idi. Buradaki ise bambaşka bir hayat. Muhsin Bey!
İsmindeki mana, nasılda konmuş yüreğine yana yana. Yangınlığının közü bile ufak bir esintide omuriliğini dimdik tutmaya kafidir.
Onun için, Ali Nazik neydi ki? Bitli Osman'ın mı yeğeniydi yoksa Bitli Salman'ın mı? Gece soğuğunda acıdığı için mi, bir aç karını doyurmak için mi?
Hayaller! İnsanı her daim kendinden alıp götüren yegane serap değil mi? Ne de güzel gelir tadı. Bir de işin içine hırs girmişse, bu sefer kendini ispat etme çabası da varsa; kor mücadelede anlık tali yollara girme ya pişmanlığı doğurur ya da zaferi. Pişmanlık henüz yoktu belki de hiç olmayacaktı ama zaferi şu anda ellerindeydi. Müşkilliğinin bedelini yüreğinde dinlemek için de çok şanslıydı. Ayrıca işin iddia tarafından kazanıl ... Devamı
Muhsin Bey hangi ara köyden çıkmıştı ki; Haydarpaşa'da kendisini karşılayan Ali Nazik miydi? Yoo bu bol potaslı başka bir hikaye idi. Buradaki ise bambaşka bir hayat. Muhsin Bey!
İsmindeki mana, nasılda konmuş yüreğine yana yana. Yangınlığının közü bile ufak bir esintide omuriliğini dimdik tutmaya kafidir.
Onun için, Ali Nazik neydi ki? Bitli Osman'ın mı yeğeniydi yoksa Bitli Salman'ın mı? Gece soğuğunda acıdığı için mi, bir aç karını doyurmak için mi?
Hayaller! İnsanı her daim kendinden alıp götüren yegane serap değil mi? Ne de güzel gelir tadı. Bir de işin içine hırs girmişse, bu sefer kendini ispat etme çabası da varsa; kor mücadelede anlık tali yollara girme ya pişmanlığı doğurur ya da zaferi. Pişmanlık henüz yoktu belki de hiç olmayacaktı ama zaferi şu anda ellerindeydi. Müşkilliğinin bedelini yüreğinde dinlemek için de çok şanslıydı. Ayrıca işin iddia tarafından kazanılan keyfi de bir ara çıkarılacaktır elbet.
Lakin güneş aynı, ışık aynı, yer aynı iken ve öleceğini bile bile potası istemek de neyin nesiydi? Ali Nazik, potası arzulamakla içinde sımsıcacık tuttuğu günahını da göstermiş oldu. Bir daha asla Ağa'sı ona su vermeyecek ve o naif müziği duyurmayacaktı. Belki de müziğin kesilmesi her şeyi alıp götüren olmuştur. Belki de o müziğin sesi Ali Nazik'in çiğ köftesinden beter acılığını duyurmamıştı Muhsin Bey'e. Duysaydı bir kere daha almazdı ağzına. O müzik, hayallerinin afyonuydu ve Ali Nazik de maskeli baloda en iyi kostümü giyendi.
Sıradaki müzik Muhsin Bey için çalacaktı bu sefer. Maskesini çıkarıp gelen, en büyük aşkına itiraf ettiği sevdiği kadın olacaktı.