8 yıl önce
Diriliş filmine yorum yazdı:
Kosmos filmine yorum yazdı:
Elimizle tuttuğumuz çerağları salonun tam ortasında bir ettik. Küçük ateş parçacıkları, kıpkızıl bir alev yumağına döndü. Kendi özünden gelen sesler, salondaki mistik sessizliğe aheng uydurdu. Huzurunda beklediğimiz anlatıcı içindi tüm bunlar. Gelmesi an meselesiydi. Alevin kızıl özünden çıkan yanan odun sesleri ile kapının ardından gelen ayak sesleri birbiriyle karışır olmuş, odanın tamamına yansıyan alev ışığı da gelene olan aşkıyla coşkun şekilde dans eder olmuştu. Kapı, ilk defa gıcırdamadan açılmıştı. Anlatıcı, her zaman ki anlatıcıydı fakat bu defa çok farklı olarak karşımıza çıkmıştı. Ne bembeyaz elbiseleri vardı, ne bastonu vardı, ne takkesi vardı, ne de aksakalları vardı. Zamane insanları gibi don bürünmüş olarak çıktı karşımıza. Gözlerimize yansıyan alevin verdiği parlaklıkla tüm şaşkınlığımız anlatıcının üzerindeydi. Doğruca gelip tam karşımıza diz kırdı. Ve söze geldi?
Anlattıkları bildiğimiz bir mekanda, hani şu anda keşmekeşinde olup dörtdolandığımız bu betonlardan oluşm ... DevamıElimizle tuttuğumuz çerağları salonun tam ortasında bir ettik. Küçük ateş parçacıkları, kıpkızıl bir alev yumağına döndü. Kendi özünden gelen sesler, salondaki mistik sessizliğe aheng uydurdu. Huzurunda beklediğimiz anlatıcı içindi tüm bunlar. Gelmesi an meselesiydi. Alevin kızıl özünden çıkan yanan odun sesleri ile kapının ardından gelen ayak sesleri birbiriyle karışır olmuş, odanın tamamına yansıyan alev ışığı da gelene olan aşkıyla coşkun şekilde dans eder olmuştu. Kapı, ilk defa gıcırdamadan açılmıştı. Anlatıcı, her zaman ki anlatıcıydı fakat bu defa çok farklı olarak karşımıza çıkmıştı. Ne bembeyaz elbiseleri vardı, ne bastonu vardı, ne takkesi vardı, ne de aksakalları vardı. Zamane insanları gibi don bürünmüş olarak çıktı karşımıza. Gözlerimize yansıyan alevin verdiği parlaklıkla tüm şaşkınlığımız anlatıcının üzerindeydi. Doğruca gelip tam karşımıza diz kırdı. Ve söze geldi?
Anlattıkları bildiğimiz bir mekanda, hani şu anda keşmekeşinde olup dörtdolandığımız bu betonlardan oluşmuş şehirde geçiyordu. Hatta ihtimaldir ki, bir arka sokağımızda da yaşanıyor olabilirdi. Anlatıcı masalı bize diğer anlatımlara göre çok farklı anlatıyordu. Masalın içeriğine, anlatımının havasını bütünleyecek görsellikler aktarıyordu. Tabiatı bile Kosmos'a eşlik eder halde sunuyordu.
Kahramanı ise mucize yaratan bir insan, tıpkı senin benim gibi? Sevdiği Neptün'e göre adı Kosmos'du; mahalleliye göre ise Battal. Aşka olan sevdasıyla yandığı için bize göre de onun adı Kosmos'du. O etkileyici yumuşak ve ince sesiyle havada süzülen bir pamuk gibi bizi etkisine alabiliyordu. O kadar karışık sözler de sıralamıyordu. Sadece insanı söze getiriyordu? O, ruhuyla anlaşamadığı zaman, ruhunu dışarı vurup iskeletini karşısına alabiliyordu.
Kosmos'un aşkı yaşaması da başkaydı, bedeninden taşan coşku da başkaydı. Mucizeleri ve bu coşkusu onu bizden ayıran tek husustu. John Coffeykadar temiz değildi ve saflığında özüne sızmış lekeleri vardı. Alışıla gelmiş masal kahramanlarından çok farklıydı. Güzelliği ve çirkinliği, iyiliği ve kötülüğü ile bize ne kadar da yakındı. Belki de o, masal kahramanlarından daha öte bir gerçekti.
Sevgili Hedefim filmine yorum yazdı:
İyi ve keyifli bir film... İçeriğinde yer yer ilginç espiriler bulabileceğiniz bir film.
Bily Nighy, harika bir performans sergilemiş.
Tatil filmine yorum yazdı:
İki film birden buyrun size The Holiday...
Film klasik hollywood romantik komedi türlerinden biri... Filmin zorla uzatıldığını yer yer hissedebilirsiniz ve bu durum sizde bazı anlarda "öfff" yakınmasıyla ortaya çıkabilir.
Doğa, filme en mükemmel şekliyle katılmış. Bu yönüyle yönetmeni kutlamak lazım. Tabiatın seyredilesi yanı, seyirciyi filme çeken unsurlardan biri. Ağaçların sürekli sallanması enfesti doğrusu. O iki küçük kız çocuğu da benim açımdan filme ısındığım ilk dakikaları kapsıyor.
Filmin finali ise kendi aralarında yaptıkları gala gibiydi. Eminim oradaki eğlence kamera arkasında da devam etmiştir.
Vavien filmine yorum yazdı:
Türk aile yapısının her zaman muhteşem hikayelere esin kaynağı olacağına inanıyorum. İlla ki aile yapımızı ele almalıyız, bunu sinemaya yansıtmalıyız; aslında bu büyük bir fırsat Fırsatlık tarafı bu tip filmlerin izleyici etkileme olasılığının çok büyük olması. Ya da ben buna çok inanıyorum ve çok güveniyorum. Aile yapımızda inanılmaz kaynak var. Bunu sunmak için çok fazla çaba göstermeye gerek yok, tıpkıEngin Günaydın'ın yaptığı gibi; çevremizi biraz daha iyi gözlemleyebilmek ve anlamaya gayret etmek kafi kalacaktır.
Hikaye dışındaBinnur Kaya'nın performansı çok iyiydi. İlk izlediğimde Sevilay'ın psikolojik tarafı biraz daha ön planda tutulabilirdi diye düşünüyordum. Fakat ikinci izlediğimde yeterli ölçüde verildiğini düşündüm. Yine de ısrar ettiğim bir husus var. Sevilay'ın tekrar ortaya çıkma olayından sonra sadece bir kaç yakın plan çekim ile doldurulmaya çalışılmış. Karakterin durumu orada çok hızlı geçilmiş gibi durmuş. Ya da ne bileyim, belki de o andaki Binnur Kaya'nın gösterm ... DevamıTürk aile yapısının her zaman muhteşem hikayelere esin kaynağı olacağına inanıyorum. İlla ki aile yapımızı ele almalıyız, bunu sinemaya yansıtmalıyız; aslında bu büyük bir fırsat Fırsatlık tarafı bu tip filmlerin izleyici etkileme olasılığının çok büyük olması. Ya da ben buna çok inanıyorum ve çok güveniyorum. Aile yapımızda inanılmaz kaynak var. Bunu sunmak için çok fazla çaba göstermeye gerek yok, tıpkıEngin Günaydın'ın yaptığı gibi; çevremizi biraz daha iyi gözlemleyebilmek ve anlamaya gayret etmek kafi kalacaktır.
Hikaye dışındaBinnur Kaya'nın performansı çok iyiydi. İlk izlediğimde Sevilay'ın psikolojik tarafı biraz daha ön planda tutulabilirdi diye düşünüyordum. Fakat ikinci izlediğimde yeterli ölçüde verildiğini düşündüm. Yine de ısrar ettiğim bir husus var. Sevilay'ın tekrar ortaya çıkma olayından sonra sadece bir kaç yakın plan çekim ile doldurulmaya çalışılmış. Karakterin durumu orada çok hızlı geçilmiş gibi durmuş. Ya da ne bileyim, belki de o andaki Binnur Kaya'nın göstermiş olduğu performans üzerinden benim doyumsuzluğum bunu söyletiyor da olabilir.
Engin Günaydın'ın ise bunun üstüne çıkmasını beklemiyordum. Hiperaktifliğinden midir nedir, oynadığı karakterler arasında pek bir fazla fark yok gibi. Takva'daki kısa rolü, Burhan'a çok yakındı. Bu filmde yapabileceği en farklı işi yapmış gibi. (Bir Demet Tiyatro'daki bekçi performansı olağanüstüydü, unutulmaz).
Settar Tanrıöğen; benim fenomenim bu adam. En iyi doğu şivesini kullanan oyunculardan biri Filmini bulursa ödüle doymaz Burda da performansı iyiydi, filmin beklediği kadarını çok iyi vermiş.
Piyanist filmine yorum yazdı:
Düşünceler, hareketlere yansıyınca gözlemlerinizden sonuç alırsınız. Peki, harekete dökülmeyen bilincimiz, düşüncelerimize nereye kadar tahammül eder?
Erika! ah canımıniçi, senin tek şanssızlığın, çeyiz sandığının bembeyaz dantellerle kaplanmamış olması. Ruhunun çırpınışları, bir türlü o bendlerini aşamadı. Dirayetinde saklanmış olan arzuların, etrafını tek kaşı kalkık olarak süzmene neden oldu; ta ki en yükseklerden hem de.
Seyircinin bildiği gerçeği maalesef sen bilemezsin. Senin aldandığın Walter değildi; Haneke'nin ta kendisiydi.
Fargo filmine yorum yazdı:
Coen Kardeşler’den gene alt metinleri dopdolu olan karakter filmlerinden biri daha.
Hikayeden bağımsız karakterlerin, önemliymiş gibi sunulması olayı var. Bu durum sinemada pek fazla karşımıza çıkan bir durum değil. Herhalde buradaki asıl amaç hayatın sıradanlığını (ya da sıradan hayatları) olabildiğince ön planda tutmaya çalışmak olmalı. Buna ek olarak Polis Şefi Marge ve kocasının ilişkisi de eklenebilir.
Polis Şefi Marge karakteri de çok iyi çalışılmış bir karakter olmuş. Özellikle bu yönde ayrıca kutlamak lazım.
Müziğe gelince; evet müzik çok iyi. Hatta o kadar iyi ki filmin biraz üstünde duruyor.
Hele hele açılış sahnesinde müziğin girip, ritimlerin kuvvetlenmesi seyirciyi öyle bir etkiliyor ki beklentileri artırıyor. Lakin tam da bu anda hafif sisli ve bembeyaz olan bir yolda, bir arabayı çeken başka bir araba gözüküyor. Bu açılış sahnesiyle alakalı olarak, hikayenin özüne bağlı kalarak daha başka bir seyirlik yöntem uygulanabilirdi.
Dövüşçü filmine yorum yazdı:
Senarist, yönetmen ve olayın gerçek kahramanı arasında nasıl bir anlaşma yapıldı bilmiyorum ama gerçek kahramanın filmin yansıtılma şekliyle ilgili özel bir şartı olduğu kaygısındayım. Çünkü ailenin ve ağabeyin Micky’nin hayatını ve kariyerini bayağı bir hırpalama durumu var. Lakin filmde bu kısımların nasıl gösterildiği aşikar. Filmde, kahramanın ailesine yönelik tavırlarından, duymuş olduğum bu kuşkuya dayanak oluşturacak birçok sahne var. Yani gerçek Micky, bu film yüzünden ailesiyle arasının eski sebeplerden bozulmasını istememiş gibi. Çünkü Micky sırf bu yüzden hayatının ve kariyerinin 10 yılını ezik geçirdi. Ve ailesi ise filmin bize yansıttığı kadarıyla bu durumları, ciddi boyutlara taşıyacak kapasiteye hakim.
O’Keefe bize bazı şeyleri anlatıyor gibi. Çünkü O’Keefe çalıştırıcı olduktan sonra Micky maç kazanıyor. Ama bu kısımlarda O’Keefe’nin etkisi neredeyse değinilmiyor. Seyircinin güçlü dürtüleri varsa bu kısımları anlar. Hele hele Dick’in geri dönüşüyle birlikte O’Keefe tama ... DevamıSenarist, yönetmen ve olayın gerçek kahramanı arasında nasıl bir anlaşma yapıldı bilmiyorum ama gerçek kahramanın filmin yansıtılma şekliyle ilgili özel bir şartı olduğu kaygısındayım. Çünkü ailenin ve ağabeyin Micky’nin hayatını ve kariyerini bayağı bir hırpalama durumu var. Lakin filmde bu kısımların nasıl gösterildiği aşikar. Filmde, kahramanın ailesine yönelik tavırlarından, duymuş olduğum bu kuşkuya dayanak oluşturacak birçok sahne var. Yani gerçek Micky, bu film yüzünden ailesiyle arasının eski sebeplerden bozulmasını istememiş gibi. Çünkü Micky sırf bu yüzden hayatının ve kariyerinin 10 yılını ezik geçirdi. Ve ailesi ise filmin bize yansıttığı kadarıyla bu durumları, ciddi boyutlara taşıyacak kapasiteye hakim.
O’Keefe bize bazı şeyleri anlatıyor gibi. Çünkü O’Keefe çalıştırıcı olduktan sonra Micky maç kazanıyor. Ama bu kısımlarda O’Keefe’nin etkisi neredeyse değinilmiyor. Seyircinin güçlü dürtüleri varsa bu kısımları anlar. Hele hele Dick’in geri dönüşüyle birlikte O’Keefe tamamen siliniyor.
Olaylar öyle bir anlatılıyor ki tamamlanan tek şey boksörün şampiyon olması. Mark Wahlberg’den kaynaklanan bir durum mu bilmiyorum ama başkahramanın duygularına pek girilmiyor. Yukarıdaki anlattığım gerçeği saklama ve gerçek hayatta kimseyi üzmeme nedeninden dolayı, olayların anlatımında geçiştiricilik var. Film kendi içeriğinde, konusunda ve oyuncularında hep geçiştiricilik yapmış. Ha bu geçiştiricilik birçok kişinin hoşuna gidebilir, hatta övgü de alabilir. Vay be nasıl da tarafsız anlatılmış seviyesine bile çıkılabilir. Ama işte burada ki tarafsızlık bile filmin bu şekliyle tartışmaya açık bir sorunu doğurur.
Gerçek bir hayat hikayesini anlatan bu film, bizden birçok gerçeği de saklamış bulunuyor aslında. Bu yüzden mükemmel ötesi bir film olacakken, sadece Christian Bale’nin o muhteşem performansı konuşuluyor.
Amélie filmine yorum yazdı:
Haziran 2011'de izlediğimde şöyle bir yorumda bulunmuştum...
10 yıl Ve anlık mutluluğum, gecikmiş randevunun kollarında Ayak parmağımın üstünde yükselen bedenim, jenerik müziğiyle dans eder halde
Mucizeyi yaratan Amelie Mucizeye inanmadığı ilk günde camlaşmak üzere olan kalbini, kırılganlığa bir adım kala usta bir ressamın ellerinde ısıttırarak kendi mucizesini yaratır.
Ve gecenin parıldayan yıldızları arasına saklanmış meleklerden ufak bir istek: Amelie'nin kollarının arasında çıplak göğüslerine yasladığı kişi olmayı arzulardı bu hayalperest yazar. İkisinin birbirine benzediği şüphe gerektirmez bir gerçektir.
The Revenant, yeni bir medeniyetin kuruluşu sırasındaki en acılı ızdırabı, vahşeti yaşayan bireyler çevresinde vererek en doğru işi yapıyor. Ve bunu vahşi bir doğayla pekiştiriyor.
Filmi sevdim; çok sevdim hatta? İlk izlediğimde heyecanlanmamı, duygu geçişlerimi hala anımsayabiliyorum. Buna rağmen sözümün çoğunu İnnarutu?ya ettim; filmin, en harika filmi olacağına bizzat kend ... Devamı
The Revenant, yeni bir medeniyetin kuruluşu sırasındaki en acılı ızdırabı, vahşeti yaşayan bireyler çevresinde vererek en doğru işi yapıyor. Ve bunu vahşi bir doğayla pekiştiriyor.
Filmi sevdim; çok sevdim hatta? İlk izlediğimde heyecanlanmamı, duygu geçişlerimi hala anımsayabiliyorum. Buna rağmen sözümün çoğunu İnnarutu?ya ettim; filmin, en harika filmi olacağına bizzat kendisi engel olduğu için?
Filmin İmgesel anlatımlarını biraz deşelim.
Filmin başlarında bir sahne var, siluetlerden oluşan bir ağaç, bir kadın, bir çocuk ve bunlara doğru yürüyen bir adam.
Adam (Glass) der ki: Ben buradayım. Burada olacağım.
Film boyunca da hayallerle beslediği bu özlemini sürekli yineler. Bu özlem aslında onun nerede olmak istediğini de gösterir bize. Ta ki finalde hayaliyle aynı ortamı paylaştığı anı fark edene kadar? Çok iyi düşünülmüş ve kurgulanmış bir an. Hele Glass?ın zihnini seyirciyle kesiştirdiği anla çok da güzel bir final olmuş.
Ama bu kadar özleme, bu kadar kulak arkasından fısıldayan hayale rağmen neden hala bu yaşam. Bunun cevabını da sahnenin hemen devamında duyuyoruz.
Ama sakın vazgeçme.
Duyuyor musun?
Nefes aldığın sürece mücadeleye devam et. Nefes al. Nefes almaya devam et.
Film boyunca birkaç özel anda daha duyduğumuz bu sözler, girdiği meşakkatli serüveninde en büyük destekleyicisi; yaşam azminin, verdiği mücadelenin kaynağını gösteriyor bize. Yani yok olmaktan yeniden dirilişine imkan olan kudret kaynağı oluyor.
Filmin temelleri de tam bu sözlere oturtuluyor. Bu yüzden film intikamdan daha çok bir mücadele filmi oluyor. Bu yüzden intikama yönelik somut görseller ve soyut kavramlar yok denecek kadar az. Karısının öldürülüşünde bile intikam yerine mücadele etmesini pekiştirecek sözler duyuyoruz. Hep baskın olan ve hep verilen ise zor şartlara rağmen nefes aldığı müddetçe gösterdiği mücadele?
Glass?ın doğanın içinde girdiği değişim serüveni, onun büyük evrimidir. Tam da bu kısımda filmin isim kaynağı, altındaki madeni çıkarır. Ayı postunu üzerine geçiren Glass, artık kendisi değil öldürdüğü ayı gibidir. Bu sayede soğukla baş eder, ateşi olmasına rağmen balığı çiğ yer, dondurucu akarsuda bile hayatta kalır. İkinci dönüşümü atın içine girmesiyle olur. İçinden çıktıktan sonra kamera Glass?ı bize atın bakış özelliğinde verir; merkezi net ve önde, etrafı flulaşmış bakıştan verir. Glass?ın atın karnından yeniden doğmuştur. Ve hemen arkasından gelen dağlar arasında dümdüz açılan uzun bir yolu aştığını görürüz. Bunu Fransız ekibinden kalan o tek askerin konuşmalarından da anlıyoruz. Ve sonuncu değişim olarak kasabaya geldiğinde yıkanıp, paklandığı yeni oluşumuna. Burada ise yarasına ve o kadar hırpalanmış olmasına aldırmadan takibe katılmak için ısrar ediyor. Bu da onu artık o doğanın bir parçası olduğunu gösteriyor.
İnnarutun?un, bu kadar yoğun olarak denediği bu yeni anlatımında verdiği imgesel anlatımların seyirciye ulaşımı bayağı bir zor oluyor. Hani seyircinin de pek beklediği bir durum değil bu. İnnarutu birçok şeyi destekleyici temeller üzerine oturtmaya çalışıyor ama bunu yansıtmadaki gayreti pek yeterli düzeyde değil.
Filmin teknik niteliğine ise denecek bir şey yok. Hatta tamamen doğal ışıkta çekmeleri takdirleri topladı bile. İnnarutu ise çok güzel işler yapmasına rağmen öykü anlatmada ve karakteri yansıtmada hatta kadrajlama noksanlığında kendisinden beklemediğimiz tercihlerde bulunmuş.
Filmin kronolojik sahnelemesine göre gözlemlerim ise şöyle.
Hareket halindeki akıcı kamera ile adeta baskının içinde olduk. Çok iyi işlenmiş olay örgüsü seyirciyi gerçekliğe çok yaklaştırdı. Bunu çatışmayı yapan iki grubun içinde de yaparak sahnenin hikayeye hizmetini had safhaya çıkarmış. Yönetmenlik becerisini ve derinliğini gösteren sahnedir.
Bir de bu baskın çekimi daha önce PC oyunlarında gördüğümüz türdendi. Bu da ayrı bir iç ısıtan gösterimdi. PC?de başarmak kolay da bunu bu kadar gerçekçi kurgulayıp çekmek, iyi bir iş. Artı bunu sırf çekimlerle değil ses ile de desteklemeleri harikuladeydi. Ses olayı o anki etkiyi düzeyini alıp en yükseklere çıkarıyor. Ses işini de PC oyunlarındaki gibi yapmışlar. Özellikle kadrajda görünmeyen III. Kişinin volume seviyesi? Kamerayla arasındaki mesafeye ve kadraja girmeye kadar volumdeki değişkenlik çok iyi işlenmiş.
Leo’ya Ayı saldırması ki efsane olay budur; en iyi çekilmiş sahnelerden biridir. Klasikleşecek bir sahnedir.
Ree?lere yüklenen görev ve bu uğurda verdikleri mücadele? Senaryonun destekleyici yan öyküleri içinde kendine ilgiyi artırıyor.
Ölüme ikna edilme sürecinde kameranın gitgide göze yaklaşması ve o süre boyunca Leo’nun gözlerini kırpmadan geçirmesi tüylerimizi dikenleştiren anlardı. Harika bir performanstı. Holivud’da gözlerini kırpmadan uzun süre boyunca oyunculuk yapan birçok oyuncu var, Al Paçino gibi, Morgen Freeman gibi, Jack Nicholson gibi...
İnnarutu, bu yarı yaşanmış öyküyü senaryolaştırmaya niyetlendiğinde eminim ki aklında ilk olarak bu kadar vurgulanmış doğanın, görsel temalarını kadrajlamak vardı. Senaryonun devinimi tamamen bunun üzerinden sağladı. Doğanın görselliğine o kadar kendini kaptırması, filmde işlenen dramda ya geri kalmasına ya da hata yapmasına neden oldu. Bu başta Leo olmak üzere, hikaye dramının da aleyhine bir sonuç doğurdu.
Bu kadar yoğun görsellik, soğuğu daha fazla hissetmemize, çıkmazlara bürünecek ruhumuza, ümitlenmemize ve yeniden doğumlarımıza temsil oldu. Çevre şartlarının zorluğu ve o kudretlenen soğuğu bu yolla hissettirebilirsiniz. Bu seçeneklerden biri? Diğeri ve aslolan ise karakterin dramı ve mücadelesiyle bunu dengelemek. Maalesef İnnarutu burada doğa görselini vurgulamayı daha çok tercih ettiği için kaçırdığı, göremediği veya bile bile tercih etmediği ?o anlar? kısmında dengeyi bozan taraf oldu.
Bu tercihlerin aleyhte olan yansımalarının en büyüğü Leo?ya olmuştur. Yarısında kesilen ve hatta hiç kadrajlanmayan o kadar iyi performansları var ki, yerinde ben olsam oturup ağlarım. Kaç defa çıkacak ki bir oyuncunun karşısında bu kadar zorlu çevre şartlarında performans imkanı? Seyir kısmında olduğum tarafta bile dizimi dövdüğüm anlar oldu.
Bunlardan bazı anlar şöyle;
Oğlunu gördüğü o sahne biraz daha vurgulansaydı keşke. Gözlerim dolmaya, boğazım kabarmaya başlamıştı ki bir anda sanki başka bir duygusu olan sahneye evrildi.
Leo terkedilerek bir başına kaldığından itibaren yüzü kadraja uzaklaşan ve sakındırılan karakter oldu.
General ve ekibi kaleye varmadan verilen son görüntüsü ile Kale?deki ilk görüntüleri arasında sahne kuramına göre bir bütünlük yok. Kale?den önceki son görüntüsünde karlı dağlarla kaplı, adeta bir çıkmaza düşeceklermiş gibi bir çevre ile görüldü. Seyirciye henüz kaleye ulaşabilecekleri bir duygu aktarılmazken içinde bulundukları en zor çevre şartları verilerek tam tersi bir duygu verildi. Ardından uzun süre görünmeden ilk gösterildikleri sahnede kalede olduklarını gördük. Bu iki sahne birbirini tamamlamayan yanlış planlanmış sahnelerdir. Umutsuz bir yoldayken sonra birden hedefe varmaları havada kalmış.
Öyle bir ?o an? atlandı ki, hala içimde kaldı. Karşılaştığı iyi niyetli Yerli, Leo uykudayken yaralarına bakınır ve Leo ölüm korkusuyla uyanır ve zavallı durumunu anlatmaya çalışır. Leo uyandığında kamera Leo?nun arkasına geçer ve bizi o duygudan mahrum bırakır. Ahh ahhh derim hala? Oysa hazır performansı tavan yapmışken çok sağlam ifadeler vermişti. Yönetmenlerin %90?ı o sahnede kamerayı ille de Yerli?nin bakışından verirdi. Çünkü en doğrusu bu. İnnarutu elindeki hazinenin resmen değerini düşürmüş. Ya da tam doğru ifadeyle tercihlerinden dolayı kuramadığı denge buna sebep olmuş.
Bunlara rağmen Leo?yu tebrik etmek gerekiyor. Hem de sıradan bir tebrik değil, kucaklanıp havaya atılmalı, cümbüşler eşliğinde çengiler sunulmalı, verilecekse Oscar Heykeline bir kat daha altın atılmalı? O soğuk, o buz gibi hava mimiklerinizi öyle bir soğutur ki dudaklarınızı aralayıp dişinizi göstermekte bile zorlanırsınız. O yüzden hatta sırf bu yüzden Leo’nun performansı müthişlerin en müthişidir. En zor oyunculuk karda, kışta yapılanıdır ve Oscar jürisi bunu asla görmemezlikten gelemez. Olur da Oscar?ı kaldırırsa bunu İnnarutu?ya rağmen kazanmış olacak.
Finaldeki kavga sahnesi taraflar arasında gidip geldi; bir an kimin kazanacağı tereddütüne düştük. Kesilmeden, temposunu düşürmeden akan bu sahne de iyi bir klasik haline gelebilir.
Filmin Dönüm Noktası oğlun öldürülmesi. Leo tam ölüme ikna olmuştu, yaşamaya dair mücadelesini bitirmişti. Oğlu öldürüldü ve hikayenin seyri değişti. Uğradığı ihanetten dolayı üst düzey bir motivasyon kazanmış oldu ve bu onu hızlı bir iyileşme sürecine soktu. Oğlu öldürüldükten sonra, Leo?nun intikam duygusuna yönelik mevzusu sadece iki yerde geçiyor biri sığınağına yazdığı yazı ve finalde Fitzgerald?a söylediği söz? Bahsedildiği gibi o kadar intikam filmi değil. Hiç izlememiş bir seyirciye Leo?nun oğlunun yanından ayrıldığı andan itibaren izlettirin ve sığınaktaki o yazıyı görmesin bunun bir intikam olduğunu sanmaz. Hatta Leo?nun eşiyle alakalı bir durum olduğu kanısında olup varsayımlar arasında bulunur. Oğlunun bu kadar ihmal edilmesi ve hala karısının vurgulanarak katlanması ihanet duygusunu seyirciye geçiremiyor. Buradaki dengede de İnnarutu hatalı öyküleme yapmış. İntikam için yanan birinin ille de yaşam savaşında doğaya karşı verdiği mücadele birlikte yürümedi...
Ve son olarak İnnarutunun Üslubu?
Yönetmenin üslubundaki sert değişkenler, filmler arasında oluşan üslup birliğinin de tekdüzelikten çıkmasına neden olmuş. Bir yönetmenin farklılaşan üslubunun en takibi yapılabileni İnnarutu; ve açıkçası bu onun bir sonraki filminin hep merak edileni olmasını sağlar. Bizi de bu serüvenin birebir takipçisi kılıyor.