Emir Kusturica-Terk-i Diyar
tıkalı damarlarımdan birkaçını açtırıp tekrar düşündüm de, az bile yapmışız kusturica'ya. elde meşalelerle sokağa dökülüp kaldığı otelin etrafını kuşatsaydık keşke.
elia kazan da onur ödülünü alırken yuhalanmış, demokratik bir şekilde "kitleler" tarafından tepki görmüş. ama o ödülü almış, değil mi? yaşam boyu başarı oscar'ını işbirlikçilikten vermiyorlar bildiğim kadarıyla. şerefsizin önde gidenidir, sevmek zorunda değiliz ve dahi nefret edebiliriz, ama işkembeden de büyük yönetmen olunmuyor.
kimseyi savunduğum sanılmasın, kastım yalnızca şudur ki: eğer irdelersek topluma mal olmuş her bireyin eylem, söz ve davranışlarını, altından mutlaka karşısında duracağımız, subjektif veyahut objektif olarak değerlendirildiğinde "insanlık dışı" bile denebilecek bir dolu kirli çamaşır çıkacaktır. roman polanski buna en güncel örnek belki de. çocuk istismarından suçlu bulundu bu adam, a.b.d.'ye girişi yasak. ama birkaç yıl önce en iyi yönetmen oscar'ını kazandı. bu ödül o insanın -ki işlediği bir insanlık suçudur, bunun altını çizelim- karakterine verilmedi. sanatına verildi. "tebrik ederiz sübyancı kardeşim, al bu da ödülün" demedi kimse.
aradaki farkı görmek gerek, diye düşünüyorum. hepsi bu.
Emir Kusturica-Terk-i Diyar
kusturica'ya gösterilen tepkiyi haklı bulan bir kimsenin, benzer bir tepki başka bir ülkede bizden bir sanatçının başına geldiğinde ne düşüneceğini merak ediyorum. ermeni diasporası diye ağlıyoruz ondan sonra.
insanlık suçları - üzerinde düşünmemiz, tartışmamız ve ders çıkarmamız gereken büyük trajediler. olayı kan davasına dönüştürmek ise yeni insanlık suçlarının müjdeleyicisi.
karar sizlerin.
Emir Kusturica-Terk-i Diyar
olayı tamamiyle skandal olarak değerlendiriyorum. yakın zamanda bursa'ya ak partili bir belediye tarafından davet edilip konser veren kusturica'ya kültür bakanının göstermiş olduğu tepki tamamen popülist, ait olduğu güruhun ana politikası olan şovenizm üzerine kurulu ve samimiyetsiz. kusturica'ya günlerdir uygulanmakta olan linç üzerine, "halkın yanındayız" mesajı verme çabasında. bosna'da yaşanan katliam ile zerre ilgisi olduğunu düşünmüyorum bakanın gösterdiği tepkinin.
peki kusturica tepki görmeyi hakediyor mu? verdiği söylenen beyanatların yanlış anlaşıldığını, bosna'daki katliam için üzgün olduğunu belirtmiş son açıklamasında. ne kadar doğru ne kadar yanlış bilmiyorum, eğer ki söylediği iddia edilen sözler doğru ise evet, tepkiyi hak ediyordur mutlaka. ama linç? kesinlikle hayır. kezman türkiye'ye geldiğinde de benzer bir tartışma yaşanmıştı hatırlarsınız. ama şunu unutuyor insanlar, kezman top oynamaya geldi, kusturica film festivalinde juri üyeliği yapmaya. gereken tepki sivil toplum kuruluşları tarafından, halktan gelir (tepki göstermek ile toplum nezdinde linç kampanyası başlatmak farklı şeyler). ama bir devletin kültür bakanının, ülkenin en önemli film festivaline katılmayarak protesto etmesi yanlıştır, ayıptır.
time of the gypsies, arizona dream gibi başyapıtların yönetmeninden bahsediyoruz lan burda. sinema tarihine geçmiş, yaşayan bir efsaneden. sırp milliyetçisidir, sağcıdır, bok püsürdür bu onun problemi, onun görüşü.
sanat diyorduk hani?
En Çok Nefret Ettiğiniz Şeyler
başkalarının hataları, zayıflıkları veyahut kusurları üzerinden ego tatmini yapmaya çalışan ezik kimseler şu sıralarki hedefim. hepsini bir kamyona doldurup toplama kamplarına götürüp sıvı sabun imalatına girme isteğiyle dolup taşıyor bünyem.
mesela nedir?
eleman repeat olmuş(sınıf tekrarı demek, televizyonunu yeni açanlar için - tanrım ne kadar kültürlüyüm!), bense bir dersten kalmışım. durumu benden feci yani esasen. mevzu açılıyor, durumunu söylediğinde "sıkma canını ortalamayı düzeltirsin yaz okulunda, sene kaybın olmaz" tadında bir tepki veriyorum. ben söylediğimde ise "oo abi sıçmışsın, yan basmışsın" vs. lan olm, bu ne!? sana mı kalmış benim sıçtığım bokun hesabı? bi de utanmadan üstüne "üzülme düzeltirsin" demez mi? e abi eyvallah, sen gel moralimi alt üst et ondan sonra "sıkma canını". git uygun bi yerde öl bi zahmet ya!
veyahut, yeni bir ....... (telefon, mp3 vs.boşluğu siz doldurun) almışımdır, arkadaş kaça aldığımı sorar. söylediğimde ilk tepki: "oo seni kazıklamışlar, bizim orda/..........'de(gene boşluğu kafanıza göre doldurun - çoğunlukla avm'lerde indirim kampanyası uygulamakta olan bir mekan adıdır) şu kadara satıyolar onu". e abicim tamam iyi güzel de, bu saatten sonra bunu bana söylemenin o kırılgan batasıca egonu tatmin etmekten başka neyime derman olacağını da bi belirtiversen?
nefret ediyorum bu gibi insanlardan, evet. bi de akabinde zeytinyağı gibi üste çıkma çabası, yok efendim "ben senin iyiliğine diyorum" şeklinde kıvırma girişimleri..
bi gün birini çok pis dövecem ama hadi bakalım.
yaz için dizi önermece
2008 yazımı dawson's creek izleyerek geçirmiştim, yazın güzel gidiyor açıkcası. the x-files öncelikli tavsiyem olacaktır elbet ancak 202 bölüm + 2 film + 1 adet spin-off üç ay için biraz kasınç gibi. coupling, scrubs gibi kaliteli komediler her zaman bir alternatif. bir de, true blood 3.sezonuna yeni başladı, bir sezon 12 bölümden oluşmakta - vampir konsepti ve alan ball yapımlarına aşinaysan beğenmemen mümkün değil. alan ball demişken six feet under'ı da sayalım, gerçi yaz için biraz fazla depresif ama pişman olmazsın.
Bu aralar ne/neler okuyorsun, bize de önersene! :)
darth vader: yükselişi ve çöküşü. kapak tasarımı çok tatlı lan, ezbere bildiğim şeyleri tekrar okumak sorun olmasa da başarısız bi çalışma olmuş gene de kanımca. çevirmenine de burdan selam ederim, count dooku obi-wan'ın bacaklarını kesmiş de biz kaçırmış meğersem.