yanlış+yanlış = doğru olmuyor.
yanlış+yanlış bize yanlışın karesini verir.
bütün bunları, bir yanlışı aklamak adına yaptığımızda ise yanlışın kübünü elde ediyoruz ki, yanlışın kübü, argümanlarımızı üzerine inşa etmememiz gereken bir temel; diye düşünüyorum.
Avrupa'nın tam orta yerinde, dönemin Sırp yönetimi, kendisini; "Sırp" olarak tanımlamayan binlerce insanı öldürdü. Daha da kötüsü, toplama kamplarında korkunç işkencelerle öldürdükleri bu insanların görüntülerini, dünya kamuoyuna "ibret" olsun diye dağıtmaktan çekinmediler. Bugün o kamplarda çalışan, çalıştırılan hiç kimse, öyle veya böyle, hesap vermedi. Biz bugün o görüntüleri hala hatırlıyoruz. İnsan Hakları Örgütü'nün konu ile ilgili raporunu okumanızı öneririm.
O gördüğünüz, iğrenç, insanlık dışı görüntülerden dolayı hiç kimse "yargılanmadı". Hiç kimse efendim. Ailelerini o kamplarda kaybetmiş insanlar, bugün hiç kimseyi affetmek zorunda değiller. Kusturica ve düşüncelerine anlayış göstermek zorunda ise "hiç değiller".
Eğer, Kusturica, bütün bunlar "hiç yaşanmamış gibi olsun" diye ortalığa çıkıp, bunun sözcülüğünü sanatsal ve siyasi bakımdan üstlendiyse bunun adı en basit tanımıyla, en kibar ifadesiyle "ayıp".Orada hala "ölü" olarak sayılmayan,"kayıp" adı altında geçen ve akibetlerine dair hiç bir bilgimizin olmadığı binlerce insan var. Kusturica, resmi ölüm rakamlarında dahi tahammül gösteremiyorsa bu rakamlara ne diyecektir, merak ediyorum.
Birileri, Kusturica'nın burnunu kırar diye, şahsın misyonunun edepsizliğini ifade edemiyorsak, ortada düşünsel bir sorun var demektir.
Kısaca Kusturica ayıp etmiştir. Kendisine şimdiye kadar çok farklı platformlardan, çok sert tepkiler geldi. Sebebi, ortak vicdan denen şeyin varlığı. Gittiği her yerde de tepki görmeye devam edecek. Zira insanlığın ne olursa olsun, hala onuruyla taşıyabildiği bir vicdanı var. Aklı başında insanlar,kendisine tepki verecekler. Kenya'da da, İsrail'de de, Almanya'da da, Papua Yeni Gine'de de, bu böyle olmak zorunda. Böyle de olacak. Kendiniz göreceksiniz.