13 yıl önce
Bizim Büyük Çaresizliğimiz filmine yorum yazdı:
http://www.youtube.com/watch?v=u5n9M86OBCU
Bizim Büyük Çaresizliğimiz filmine yorum yazdı:
http://www.youtube.com/watch?v=u5n9M86OBCU
Hayat Devam Ediyor dizisine yorum yazdı:
yönetmenimiz bu dizideki başarılarından gaz alıp şimdi de halepçe katliamının filmini yapmak için ırak a gitmiş. her şey hakkında biraz bir şeyler duyan, ama tek bir şeyi bile enine boyuna bilmeyen mahsuncuğumun yüzeysel dramlarından gına geldi. biri bu adamı durdursun.
Sevgili Babam filmine yorum yazdı:
münir özkul kalıplaşmış rollerinin dışında bir karakteri canlandırıyor. ne kadar iyi bir oyuncu olduğunu daha da iyi gösteriyor. (tabi bu filmde niye oynamış onu anlayamadık ama... )allah sağlıklı, uzun ömürler versin.
Şekerpare filmine yorum yazdı:
filmin geçtiği ev; çemberimde gül oya ve yaprak dökümündeki evle aynıdır. serra yılmaz ın oyuncuşuğu henüz yerlerde olsa da film, gerek şarkılarıyla gerek kadrosuyla gönüllerde taht kurmuştur.
İncir Reçeli filmine yorum yazdı:
pembe sinema etiketi konmuş :s kız birkaç kere pembe kazak giymişti o yüzden mi acaba ? :)
Gitmek: Benim Marlon ve Brandom filmine yorum yazdı:
Hüseyin Karabeyin de dediği gibi her şeyiyle tersine bir filmdir. Ferhat değil Şirin dağları aşar, yolculuk doğudan batıya değil batıdan doğuyadır ve film her zamanki gibi güzel kızlarla kaslı erkeklerin eften püften ilişkilerini değil sıradan insanların sınır tanımayan aşklarını konu alır. Başrolü oynayan Ayça Damgacının başından geçen gerçek bir hikayeye dayanır. Daha önce pek az filmde şahit olduğumuz, şiddetinden Ayçaya kilometrelerce yol aldıran bu aşk; Kültür Bakanlığı tarafından sakıncalı bulunup İsviçredeki bir festivalin programından çıkartılmıştır. Acaba Türk kadının Kürt bir adama olan aşkı yerine Kürt kadının bir Türk erkeğine duyduğu aşk anlatılsa idi film yine sakıncalı olur muydu? En nihayetinde hepimiz çok iyi biliriz ki erkek kadına sahip olurken; kadın erkeğe ancak teslim olabilir. Film buram buram dram kokar, anlatılan hayatlar acıklı, savaş zor, yollar yorucudur ama gitmek benim marlon ve brandom deyince beni en çok üzen bu acabadır.
Ayna filmine yorum yazdı:
Ayna; sinemanın kurgusal gücünün sınırlarının zorlandığı, gerçek zamanda ilerleyen film içinde bir film. Öyle ki; kırılma noktası diyebileceğimiz Minanın kamera ile göz göze gelme sahnesinden sonra seyircinin getirildiği ters köşe, kurgunun sinemadaki yerinin (tabi layıkıyla kullanılabilirse) ne kadar büyük olduğunu gösteriyor. Filmin ikinci yarısını diken üstünde izliyoruz, her ayrıntıda bu bir kurmaca mı yoksa gerçekten olay böyle mi ilerlemiş onun delilini arıyoruz. Halbuki Panahinin çekimlerini üç haftada tamamladığı bu filmin ikinci kısmı, ilkinden daha kurmaca.
Ayna ile yönetmenin ondan önce çektiği, ilk uzun metrajlı filmi olan Beyaz Balonun pek çok açıdan birbirine benzediğini söylemek mümkün. Ben bu benzerliği, yönetmenin Beyaz Balonla yakaladığı çizginin hakkını yeterince veremediğini düşünüp kurgusunu ve detayları biraz daha güçlendirerek yeniden çekmek istemesine yoruyorum. Beyaz Balonda Raziye Tahranın arka sokaklarını seyirciye tanıtırken, Aynada Mina ile büyük meydanlar ... DevamıAyna; sinemanın kurgusal gücünün sınırlarının zorlandığı, gerçek zamanda ilerleyen film içinde bir film. Öyle ki; kırılma noktası diyebileceğimiz Minanın kamera ile göz göze gelme sahnesinden sonra seyircinin getirildiği ters köşe, kurgunun sinemadaki yerinin (tabi layıkıyla kullanılabilirse) ne kadar büyük olduğunu gösteriyor. Filmin ikinci yarısını diken üstünde izliyoruz, her ayrıntıda bu bir kurmaca mı yoksa gerçekten olay böyle mi ilerlemiş onun delilini arıyoruz. Halbuki Panahinin çekimlerini üç haftada tamamladığı bu filmin ikinci kısmı, ilkinden daha kurmaca.
Ayna ile yönetmenin ondan önce çektiği, ilk uzun metrajlı filmi olan Beyaz Balonun pek çok açıdan birbirine benzediğini söylemek mümkün. Ben bu benzerliği, yönetmenin Beyaz Balonla yakaladığı çizginin hakkını yeterince veremediğini düşünüp kurgusunu ve detayları biraz daha güçlendirerek yeniden çekmek istemesine yoruyorum. Beyaz Balonda Raziye Tahranın arka sokaklarını seyirciye tanıtırken, Aynada Mina ile büyük meydanları, şehrin merkezini görüyoruz.
Çocuk oyuncular için nasıl İran sinemasının alametifarikası diyebiliyorsak, gerçek zamanlı anlatım için de Panahinin alametifarikası diyebiliriz. Filmlerinde slogan atmayan, birbiri ile şakalaşmayan, hükümete karşı sözler söylemeyen hatta pek söz söylemeyen, vakur ve İranı olduğu gibi kabullenmiş ama belki bir mucize bekleyen kadınların ve çocukların hikayesini anlatan bu adam 20 yıl boyunca susmaya mahkum
Üç filmine yorum yazdı:
Öncelikle homofobik önyargılardan kurtulamayan, toplumsal dayatma ve kalıpları sorgulamaktan hoşlanmayan kimselerin hiç izlememesi gereken filmdir, zira zihinleri hata verebilir. İlk başta isminin 3 olmasının ve afişinin çok büyük bir spoiler verdiğini düşünmüştüm ama aslında bunlar filmin; layıkıyla izleyebilecek seyirci kitlesiyle buluşmasına vesile oluyor ve ahh çok tiksinç, olur mu öyle şey saçma, tövbe tövbe izleyicilerini aradan çıkarmış oluyor.
Filmde, özellikle ilk bölümde, karakterler hakkında verilen ayrıntılar tam kararında, ne bir eksik ne de bir fazla var. Yönetmenin; orijinal bir senaryo yakalayıp aile, ilişkiler, ahlak kavramı çerçevesinde insan doğasını, biyolojik dayatmaları çok iyi sorguladığını ve sorgulattığını zaten kabul ediyorum. Ama hikayenin özenle detaylandırılarak seyirciye sunulmasında da bu sorgulamanın gölgesinde kalmayacak kadar büyük bir başarı yakalamış Tkywer. Film bittikten sonra ben Hanna hakkında şu sahneyi niye izledim veya Simonla ilgili şu bilgi ... DevamıÖncelikle homofobik önyargılardan kurtulamayan, toplumsal dayatma ve kalıpları sorgulamaktan hoşlanmayan kimselerin hiç izlememesi gereken filmdir, zira zihinleri hata verebilir. İlk başta isminin 3 olmasının ve afişinin çok büyük bir spoiler verdiğini düşünmüştüm ama aslında bunlar filmin; layıkıyla izleyebilecek seyirci kitlesiyle buluşmasına vesile oluyor ve ahh çok tiksinç, olur mu öyle şey saçma, tövbe tövbe izleyicilerini aradan çıkarmış oluyor.
Filmde, özellikle ilk bölümde, karakterler hakkında verilen ayrıntılar tam kararında, ne bir eksik ne de bir fazla var. Yönetmenin; orijinal bir senaryo yakalayıp aile, ilişkiler, ahlak kavramı çerçevesinde insan doğasını, biyolojik dayatmaları çok iyi sorguladığını ve sorgulattığını zaten kabul ediyorum. Ama hikayenin özenle detaylandırılarak seyirciye sunulmasında da bu sorgulamanın gölgesinde kalmayacak kadar büyük bir başarı yakalamış Tkywer. Film bittikten sonra ben Hanna hakkında şu sahneyi niye izledim veya Simonla ilgili şu bilgi niye verilmedi diyemiyorsunuz. Ya da Hanna, Simon ve Adamı birlikte gördükten sonra karakterlerin nasıl tepkiler vereceğini; onlar hakkında o ana kadar öğrendiklerinizle kolaylıkla kestirebiliyorsunuz (tabi finali tenzih ediyorum).
Bir kişi aynı anda sadece bir kişiyi sevip sadece onunla birlikte olmak zorunda mıdır sorusunu heteroseksüellik, homoseksüellik ve biseksüellikle birlikte irdeletiyor film. Tabi bunları irdelemeye başlayınca sevgiye aşka dair tabular da yıkılıyor. Alışılagelmiş birini seviyorsan ilk sıraya hep onu koyarsın, uyanınca hep onu düşünürsün ,aşık adam kıskanır mantığıyla giderken şimdi ne yapacağız? İlk sıraya iki kişi mi konulacak, uyandığında ilk hangisini düşüneceksin ? Kıskanmak, aldatmak zaten tümüyle anlamlarını yitiricekler. Ayrıca neden 3 olsun, 4 niye olmuyor ya da 5 ? Hayatında iki kişi varken sevgini o ikisine paylaştırır mısın yoksa birine duyduğun aşk şiddetinde başka bir aşkı diğerine de hisseder ve sen daha çok aşık hayatın da daha çok pembe mi olur
Ayrıca filmde her bir karakter diğer ikisini seviyor ve onunla birlikte olmak istiyor. Ama üçü birlikte olduğunda format tamamen değişmiş olacak. Yani Simon (sadece daha rahat örnek vermek için onu seçtim, başka bir sebebi yok) hem Adam hem de Hanna ile ilişkisini yürütmek istiyor olabilir, fakat bu üç kişilik bir ilişki istediği ya da Hanna ile Adamın da birlikte olmalarını istediği anlamına gelmez. Zaten bu üçlünün bir şeyler paylaştığını film boyunca görmedik, herkes ayrı ayrı birbirini seviyor diye üçünün sevgili olarak bir arada vakit geçirmekten hoşlanacaklarını nereden biliyoruz ? Yoksa Simon Hannadan da Adamdan da ayrılmak istemediği için, sırf bir seçim yapmak zorunda kalmamak için mi bu orta yolu seçip üç kişilik bir ilişkiyi kabul ediyor ?
Aynı anda iki kişiyi sevmek ile üç kişinin tek bir ilişkiyi paylaşması tamamen farklı şeyler. Son sahneye kadar iki kişiyi sevmek temasında ilerlerken son sahnede bir anda yepyeni bir ilişki formatıyla karşı karşıya kalıyoruz. Sonrasında neler olduğu konusunda hiçbir fikrimiz yok. Bu bağlamda aslında film 3 ten çok 2 yi masaya yatırmış. Tabi 3 bu haliyle de son derece doyurucu ve orijinaldi ama keşke Tom Tykwer bu filmin devamını da çekse de bir de onu izlesek.
Yatakta filmine yorum yazdı:
Tek gecelik ilişki, seks , bağlanılıp kalınan hastalıklı ilişkiler, birbirini tanımayan iki insanın iletişimi üzerine samimi bir film. Kamera kullanımında gözümüzün çok alışık olmadığı teknikler kullanılmış ve çok da başarılı olmuş bence.
Filmin başından itibaren ikilinin konuşmaları, bakışmaları, birbirlerini tanımaya çalışmaları, defalarca artık gidelim deyip gene de o otel odasından çıkamamaları, bir yandan birbirlerinin eski ilişkileri hakkında detaylar öğrenmek isterken bir yandan da altan alta kıskanmaları çok gerçekçi ayrıntılar. Bütün bunların sadece birkaç saattir tanınan biri için hissedilebilme ihtimali; aşk denilen şeyin aslında karşındaki insanla değil sadece kendinle alakalı bir duygu olma ihtimalinden çok daha düşük olduğunu bir kere daha düşündürdü bana (ki bunun tek gecelik ilişkiye dair anlatılmak istenen alt metinlerden biri olduğunu sanmıyorum). Bruno ilk bakışta son derece vurdumduymaz ve de bencil görünse de ilişkiler hakk ... DevamıTek gecelik ilişki, seks , bağlanılıp kalınan hastalıklı ilişkiler, birbirini tanımayan iki insanın iletişimi üzerine samimi bir film. Kamera kullanımında gözümüzün çok alışık olmadığı teknikler kullanılmış ve çok da başarılı olmuş bence.
Filmin başından itibaren ikilinin konuşmaları, bakışmaları, birbirlerini tanımaya çalışmaları, defalarca artık gidelim deyip gene de o otel odasından çıkamamaları, bir yandan birbirlerinin eski ilişkileri hakkında detaylar öğrenmek isterken bir yandan da altan alta kıskanmaları çok gerçekçi ayrıntılar. Bütün bunların sadece birkaç saattir tanınan biri için hissedilebilme ihtimali; aşk denilen şeyin aslında karşındaki insanla değil sadece kendinle alakalı bir duygu olma ihtimalinden çok daha düşük olduğunu bir kere daha düşündürdü bana (ki bunun tek gecelik ilişkiye dair anlatılmak istenen alt metinlerden biri olduğunu sanmıyorum). Bruno ilk bakışta son derece vurdumduymaz ve de bencil görünse de ilişkiler hakkında yaptığı ilişkimizin olduğu herkes bizim üzerimizde hak sahibidir şeklindeki yorumlarla gönüllere taht kuruyor. Bir gecelik cinsel birliktelik; hangi okullarda okuduysak okuyalım en açık görüşlü ailede yetişmiş olsak da içinde bulunduğuz toplumun ahlak sistemi tarafından meşrulaştırılmış değil. Ama olay ne kadar uzak olursa olsun duygular o kadar tanıdık ki rahatlıkla empati kurabiliyoruz. Sadece bir kadın bir erkek ve bir otel odası ile çok şey anlatılmış, gayet duru ve içten bir dille. İlişkiler üzerine düşünmek isteyenlere şiddetle tavsiye ederim.