4 yıl önce
Parazit filmine yorum yazdı:
Marriage Story filmine yorum yazdı:
İlişkilere karamsar bir bakış; Marriage Story
Son dönemde sinema severler açısından ilgiyle karşılanan film belli ki çokça tartışılacak değerde bir yapım olmuş.Bilirsiniz insanlar filmlerdeki karakterlere ne kadar yakın hissederse o denli etkisinde kalır.Bu filmde tamda böyle arada bırakacak türden bir yapım.Nicol veya Charlie hangisi ile empati kurmaya çalışırsanız ona hak verirken buluyorsunuz kendinizi.
Filmin cazibesi bu ikilemden kaynaklanıyor.Bu hikayede haksız kimse yok ama aynı zamanda haklı da yok.Şimdi hikayeye giriş yapalım.Birbirini seven iki insanın bu duygusu bir beraberliğe yeterli olur mu ? eskilerden çokça duyduğumuz iki gönül severse samanlık seyran olur sözü gerçekte nereye tekabül ediyor?
Tüm hayatını farklı çevre ve şartlarda yaşamış,bu koşulların etkisiyle şekillenmiş iki insanın bu backgroundu bir kenara bırakarak beraber olması mucizeden başka bir şey değil.Elbette bu kadar karamsar bakmamın bazı nedenleri var.Öyle ya ... Devamıİlişkilere karamsar bir bakış; Marriage Story
Son dönemde sinema severler açısından ilgiyle karşılanan film belli ki çokça tartışılacak değerde bir yapım olmuş.Bilirsiniz insanlar filmlerdeki karakterlere ne kadar yakın hissederse o denli etkisinde kalır.Bu filmde tamda böyle arada bırakacak türden bir yapım.Nicol veya Charlie hangisi ile empati kurmaya çalışırsanız ona hak verirken buluyorsunuz kendinizi.
Filmin cazibesi bu ikilemden kaynaklanıyor.Bu hikayede haksız kimse yok ama aynı zamanda haklı da yok.Şimdi hikayeye giriş yapalım.Birbirini seven iki insanın bu duygusu bir beraberliğe yeterli olur mu ? eskilerden çokça duyduğumuz iki gönül severse samanlık seyran olur sözü gerçekte nereye tekabül ediyor?
Tüm hayatını farklı çevre ve şartlarda yaşamış,bu koşulların etkisiyle şekillenmiş iki insanın bu backgroundu bir kenara bırakarak beraber olması mucizeden başka bir şey değil.Elbette bu kadar karamsar bakmamın bazı nedenleri var.Öyle ya romantik hikayelerin yüceltildiği efsanevi aşk destanlarının övülerek anlatıldığı bu topraklarda şeytanın avukatlığı yapmak için elbette bazı sağlam iddialara sahip olmak gerek.Ben tüm bu hikayelere esastan bir itirazda bulunacağım.Destek olması açısından büyük düşünür Sartre'in iddialı bir sözüyle başlamak isterim.Sartre Aşk; 'iki insanın bilinçlerini birleştirme çabasıdır. Boşuna bir çaba, çünkü insan kendi bilincine mahkumdur' der.Elbette bu sözün taşıdığı karamsarlığın ve ağırlığın farkındayım.Ancak türlü romantik ilişkilerin vardığı sonuçları gözlemlerseniz bana hak verirken bulabilirsiniz kendinizi.
Aşk başlangıçta bulutların üstünde olduğu hissi verebilir.Kabul edelim hepimiz sandığımızdan daha duygusal insanlarız.Ancak bu duygu geçtiği zaman geldiğimiz noktadan geriye baktığımızda olduğumuz kişinin başlangıçta düşündüğümüz kişi olmadığını farkederiz.Birlikte olmanın büyüsü diğer tüm idealleri bir anda gölgelemiştir.Kendimizi aşk uğruna hapisten farksız bir hayat yaşarken buluruz.Elbette hapis bir hayat derken arada keyif aldığınız bir hayat da olabilir.Ancak bu hayatın istediğimiz hayat olmadığı buruk bir gerçek şeklinde eşlik eder
Birlikte olmak için seviyor olmanın yeterli olmadığını en keskin biçimiyle tanık oluyoruz filmde.Öyle ki gösterilen çabanın işleri daha da kötüye götürdüğü filmin ilerleyen sahnelerinde daha da belirgin hale geliyor.Nicole ve Charlie gençliğin ilk dönemlerinde bu tutkulu aşkın büyüsüyle beraber olmaya çalışmış,evliliklerin ilerleyen dönemlerinde tıkanmış ve çocuk faktörü bile öngörülebilir ayrılığa çare olamamıştır.Evlilik bir süre sonra iki tarafa da eziyet veren ancak devam edilmesi gereken bir mutabakat gibi zor bela ayakta tutulmaya çalışılmıştır.Neticede ipler geri döndürülemez bir şekilde kopmuş, partnerler buruk bir hayata adım atmıştır.
Bana kalırsa filmin asıl etkileyici unsuru bizi bu gerçekle bir kez daha yüzleştirmesi.İlişki yürütmek sanıldığından daha zor bir durum.Bu kadar negatif bakarken olumlu birkaç bir şey söylemeden bitirmek olmaz.Yine de bizi hayata bağlayan ve yaşıyor olduğumuzu hissettiren en önemli duygulardan biri bu öngörülemez tutku şeklinde sirayet eden Aşktır.Belki burada yapılması gereken en önemli şey aşkı yaşarken birbirimizin hayatlarını mümkün olduğu ölçüde bastırmadan beraber yürüyebilmekte.Her ne kadar filmin sonu bize bunu başaramayan iki insanı gösteriyor olsa bile.
Joker filmine yorum yazdı:
Marksist bir pencereden Joker incelemesi
Filmin vizyona girmesiyle birlikte çeşitli yorumlar yapıldı.İşin teknik kısmı ile ilgili fazlaca incelemeler yapıldı.Başrolün başarılı oyunculuğu vs.Ben bu yazıda bu teknik kısımların dışında içeriğe dair farklı bir perspektif sunmaya çalışıcam.
Yazının kışkırtıcı başlığından anlaşılacağı gibi Joker karakterini sosyal itirazın bir lideri gibi görmek mümkün mü sorusunun etrafında dolanan bir inceleme yapmak istiyorum.Şehirde önü alınamaz bir şekilde mevcut olunan şiddet,kirlilik,toplumsal kargaşa bunun öncül bir takım sebepleri olduğunu gösteriyor.Toplumun alt ile üst tabakası arasında var olan uçurum alt sınıf bileşenlerini bir isyana ve amaçsız sadece öfke halinde baş gösteren bir şiddet dalgasını oluşturuyor.Joker de bu alt tabakanın toplumsal yükünü omuzlarında hisseden bir komedyen.Filmin yarısına kadar izlediğimde varolan bu şiddet haliinin sınıfsal bir karakter taşıdığıyla ilgili görüşlerim oluştu ... DevamıMarksist bir pencereden Joker incelemesi
Filmin vizyona girmesiyle birlikte çeşitli yorumlar yapıldı.İşin teknik kısmı ile ilgili fazlaca incelemeler yapıldı.Başrolün başarılı oyunculuğu vs.Ben bu yazıda bu teknik kısımların dışında içeriğe dair farklı bir perspektif sunmaya çalışıcam.
Yazının kışkırtıcı başlığından anlaşılacağı gibi Joker karakterini sosyal itirazın bir lideri gibi görmek mümkün mü sorusunun etrafında dolanan bir inceleme yapmak istiyorum.Şehirde önü alınamaz bir şekilde mevcut olunan şiddet,kirlilik,toplumsal kargaşa bunun öncül bir takım sebepleri olduğunu gösteriyor.Toplumun alt ile üst tabakası arasında var olan uçurum alt sınıf bileşenlerini bir isyana ve amaçsız sadece öfke halinde baş gösteren bir şiddet dalgasını oluşturuyor.Joker de bu alt tabakanın toplumsal yükünü omuzlarında hisseden bir komedyen.Filmin yarısına kadar izlediğimde varolan bu şiddet haliinin sınıfsal bir karakter taşıdığıyla ilgili görüşlerim oluştu.Öyle ya toplumsal sömürüye uğrayan alt kesimlerin elinde şiddetten başka bir araç kalmaz.Ancak bu öfkeli grubun sınıf karakteri kafamı oldukça kurcaladı.Aklıma Karl Marxın lümpen proleterya eleştirisi geldi.Marx lümpen proleteryayı şöyle tanımlar; dilenciler, paçavra toplayıcılar, genelev işletenler, yankesiciler, salıverilmiş mahkumlar, terhis edilmiş askerler, haydutlar, burjuvazinin perişan olmuş maceracı dallarından oluşan, tüm sınıf konumlarının reddettiği dağınık bir kitle Filmde alt tabaka insanlar genel olarak bu tanıma uygun hareketler sergiliyorlardı.Ancak buradaki asıl sorun bu toplumsal tabakanın esası itibariyle gerçekçi bir çözümün öncüsü olamayacağı gerçeğini haykırıyor olmasıydı.Toplumsal itirazlar genel itibariyle bir liderin etrafında kümelenir ve bu liderin çaktığı işaret fişeğiyle bir devinim başlatırlar.Tam da bu noktada Joker böyle bir karakter olabilir mi sorusu kafamda dönüp durdu.Acaba jokerin itirazı böyle politik saiklerle mi yapılıyordu.Başlarda sorunun esas kaynağı durumunda olan kesimlere olan öfke patlaması, böyle algılamak için elimize bazı doneler verir gibi görünse de komedi programına katılan joker yaptıklarının politik bir nedeni olmadığı, annesi tarafından sürekli olarak telkin edilen başkalarını güldürme şiarını edindiğini söyler.Filmin ilerleyen dakikalarında geçmişe ait dosyaların ortaya çıkması ile Jokerin oldukça sağlıksız bir çocukluk geçirdiğini öğreniyoruz.Bana kalırsa asıl düğüm bu noktada oluşuyor.Joker görünen o ki her ne olursa olsun sağlıksız, yer yer sosyopat bir kişiliğe sahip.Toplumsal düzen bu şekilde olmasaydı dahi Jokerin normal bir yaşantı sürmesi mümkün olmayacaktı.Toplumsal düzen ve karmaşa adeta bu içsel şiddetin dışarı çıkması için gerekli ortamı sağlamıştı.Bireyin toplumsal ilişkilerden etkilenmemesi düşünülemezdi.Marx; insan doğası denen bir şey yoktur, insan toplumsal ilişkilerin bir sonucudur.derken bu durumu gayet güzel özetler aslında.Malum olduğu üzere aile de toplumsal yapının çekirdek nüvesi durumunda.Kişinin aile hayatında yaşadığı sorunların kişiliğine etki etmemesi düşünülemez.Ancak aileden yaralanmış bireyin problemli ruh halini sadece toplumsal sorunların bir sonucu olarak görmek oldukça eksik bir değerlendirme olur.Jokere dair temel düşüncem şartlar ne olursa olsun normal bir hayat süremeyeceği yönünde.Bu kadar ağır hasar almış bir bireyin sanki ortada böyle bir şey yokmuş gibi davranması beklenilemezdi.Jokerin ağzında dökülen deliler için en zor şey öyle değilmiş gibi davranmalarını istemeleritiradı bu durumun temel özetleyici cümlesi olarak görülebilir.
Evet joker bir deli ama o delinin bu kadar mutsuz ve arkaik bir şiddet sergilemesi toplumun tamamının neden olduğu acı verici bir problem olarak karşımızda duruyor.
Bana Özel filmine yorum yazdı:
Filmin tek cümlelik özeti kanımca şöyle olmalı:
''Her durumda mutlu olmak zorunda değiliz ama her durumda güçlü olmak zorundayız.''
Genç Karl Marx filmine yorum yazdı:
Filmin en güzel yanı oldukça duru ve yalın bir anlatıma sahip olması.Mitleştirme ve kahramanlaştırma gayesi duymadan başvurduğu anlatım tarihte büyük izler bırakmış Marx ve Engels ile duygu bağdaşlığı kurmamızı kolaylaştırıyor.Öyle ki bu iki önemli şahsiyetin tıpkı bizler gibi geçinme kaygısı(en azından marx için öyle),aile ilişkileri ve günlük problemleri olduğunu göstermesi açısından oldukça doyurucu.Her biyografik film gibi koca bir hayatın sığdırılmaya çalışılan kesitin tadı damağımızda kaldı.
Black Mirror dizisine yorum yazdı:
Gerçeğin Sınırlarını Zorlamak( Black Mirror-s5e1)
Dizinin bu bölümünü ilkin izleyen insanların büyük çoğunluğu sorunu homofobi olarak görebilir.Ancak esas sorun homofobiden çok arzuların tatmini meselesidir.Doğası gereği idealize edilmiş bütün ilişkiler ve bu ilişilerin yaşanma biçimleri realitenin soğuk ve kalın duvarları ile karşılaşmak zorundadır.Bireyin arzusuna sadakatinden ve boyundurluğundan ötürü yücelttiği arzu nesnesinden beklenen tatmini sağlayamaması durumunda önemli ölçüde rahatsızlık ve kimi zaman buhrana varacak duygulara kapılır.Arzusuna istediği oranda cevap bulamamış birey,tıpkı oyuncağını kaybetmiş bir çocuk gibi mızmızlanmaya ve yetişkin tarzıyla arayışlara girer.Pek tabi ki çocuğun yitim duygusundan kurtuluşu yetişkine oranla çok daha kolay yöntemlerle olur.Sözgelimi oyuncağını kaybeden çocuğa bir dondurma alarak bu kayıp duygusundan kurtarmak olasıdır.Ancak yetişkin ve daha önemlisi belli bir bilinç seviyesinde olan bireyi ... DevamıGerçeğin Sınırlarını Zorlamak( Black Mirror-s5e1)
Dizinin bu bölümünü ilkin izleyen insanların büyük çoğunluğu sorunu homofobi olarak görebilir.Ancak esas sorun homofobiden çok arzuların tatmini meselesidir.Doğası gereği idealize edilmiş bütün ilişkiler ve bu ilişilerin yaşanma biçimleri realitenin soğuk ve kalın duvarları ile karşılaşmak zorundadır.Bireyin arzusuna sadakatinden ve boyundurluğundan ötürü yücelttiği arzu nesnesinden beklenen tatmini sağlayamaması durumunda önemli ölçüde rahatsızlık ve kimi zaman buhrana varacak duygulara kapılır.Arzusuna istediği oranda cevap bulamamış birey,tıpkı oyuncağını kaybetmiş bir çocuk gibi mızmızlanmaya ve yetişkin tarzıyla arayışlara girer.Pek tabi ki çocuğun yitim duygusundan kurtuluşu yetişkine oranla çok daha kolay yöntemlerle olur.Sözgelimi oyuncağını kaybeden çocuğa bir dondurma alarak bu kayıp duygusundan kurtarmak olasıdır.Ancak yetişkin ve daha önemlisi belli bir bilinç seviyesinde olan bireyi bu noktada ikna etmek neredeyse imkansızdır.Yazının bundan sonrasında yetişkin yerine sadece birey ifadesini kullanacağım.Tabi birey ifadesinin varoluşsal sorgulama yetisine sahip bir yetişkin olduğunu akıldan çıkarmadan.
Yazının ilk bölümünde arzu ile başlayıp varoluş ile bitirmiştik.Şimdi bu iki kavramın nasıl iç içe olduğu ve hatta kendi içinde düalizm barındırdığından bahsedelim. Birey yaşamı idrak etmesinden sonra büyük bir sorunla yüzleşir;bu hayatta ne yapmam gerekir?Anlam bulmak ve yaratmak mümkün mü?..
Bu sorular ışığında bildiğimiz şey bireyin her daim canlı duran arzulara sahip olduğudur.Demin arzuların tatmini noktasında realitenin gerçekliği karşısında nasıl yenildiğinden bahsetmiştik.Kuşkusuz bu tatmin arayışı aynı zamanda varoluşsal bir töz taşır.Çok fazla diziden uzaklaşmadan bu durumum sinematik olarak nasıl ele alındığına bakalım.Dany karakteri görünürde evlendiği kadınla mutlu bir evlilik yürütmektedir.Ancak görünürün dışında durum pek de iç açıcı değildir.Bu mutlu aile tablosunun altında tutkusunu yitirmiş iki birey ve akid sebebiyle yarı zoraki bir birliktelik yatar.Dany dizide işlendiği biçimiyle eski ilişki ve tutkularına özlem duymaktadır.Tam da bu noktada vurgulanması gereken şey yitim durumunda kişinin kayıp nesnesini nasıl yücelttiğidir.Birey kayıp durumunda eğer boşluğu yeterince ikna edici biçimiyle dolduramaz ise eski hikayesini olduğundan daha ideal biçimiyle hatırlamak ister.Kimi zaman bunu sağlayabilmek için hikayesine pozitif eklemeler ve dahi pejoratif eksiltmeler yapar.
Tüm bu boşluk ve kayıp duygusun ardından hayata devam etmek için sanal ve realize edildiğinde müthiş bir utanma duygusuna sebep olacak bir cinsel tatmin yöntemi seçer.Ancak bu tatmin sonrasında utanç ve buna eşlik eden sanal partnerinden nefret duygusuna yönelir.Ve finalde aslında bu durumla barışmanın reel ilişkisine sağlayacağı faydaları görür.Artık çok nadir de olsa bu tatmin oyununu utanmadan ve günlük hayatını örselemeden devam eder.
Dizinin bir kez daha bize gösterdiği şey; uzun ve sadakat içermesi beklenen ilişkilerin her zaman üçüncü kişiye ihtiyaç duyabileceğidir.Her ne kadar rahatsızlık uyandırsan da bazen başvurulması gereken yegane yol bu olmaktadır.
Daha önceki yazımda joker filmini Marksist incelemeye tabi tutmuştum.Ancak parasite filmini izledikten sonra esas incelemeyi hakeden filmin bu olduğuna kanaat getirdim.Hatta bu film herhangi bir incelemeye gerek duymayacak derecede açıklayıcı olmuş.Sınıfın sahip olduğu ezilmişliği ve buna karşın barındırdığı kini öyle ustaca işlemiş ki hayran kalmamak elde değil.
Evin bodrumunda yaşamak zorunda bırakılmış olanlar elbette üstlerinde yaşayanlara öfke duyacak ve günü geldiğinde onları salak yerine koyarak hakettiklerini alacaklardı.Bir filmin bu adar açık ve ajitasyona kaçmadan sınıflar arası duygu ve tutumu yansıtması inanılır gibi değil.Sinema duyguları izleyiciye yalın şekilde aktarma niyetinde ise bu işin tam olarak nasıl yapılacağını gösteren bir yapım olmuş.Elbette bazı metaforlara referans vermesi anlaşılır bi durum.Önemli olan film bittikten sonra size duyguyu yeterince geçirebilmesi.
Film epey fakir olduğu anlaşıl ... Devamı
Daha önceki yazımda joker filmini Marksist incelemeye tabi tutmuştum.Ancak parasite filmini izledikten sonra esas incelemeyi hakeden filmin bu olduğuna kanaat getirdim.Hatta bu film herhangi bir incelemeye gerek duymayacak derecede açıklayıcı olmuş.Sınıfın sahip olduğu ezilmişliği ve buna karşın barındırdığı kini öyle ustaca işlemiş ki hayran kalmamak elde değil.
Evin bodrumunda yaşamak zorunda bırakılmış olanlar elbette üstlerinde yaşayanlara öfke duyacak ve günü geldiğinde onları salak yerine koyarak hakettiklerini alacaklardı.Bir filmin bu adar açık ve ajitasyona kaçmadan sınıflar arası duygu ve tutumu yansıtması inanılır gibi değil.Sinema duyguları izleyiciye yalın şekilde aktarma niyetinde ise bu işin tam olarak nasıl yapılacağını gösteren bir yapım olmuş.Elbette bazı metaforlara referans vermesi anlaşılır bi durum.Önemli olan film bittikten sonra size duyguyu yeterince geçirebilmesi.
Film epey fakir olduğu anlaşılan bir ailenin evinin görüntüleri ile başlıyor.Ev bodrumdan bozma ve yokluğu iliklerinize kadar hissettirecek bir tasarımda.Ailenin oğlu bir vasıtayla zengin bir ailenin çocuğuna öğretmenlik yapma fırsatı elde eder.Tabi ilk yalan burada başlıyor.Sahte belgelerle bu işe kabul edilen oğlan, kız kardeşini daha sonra yaptıkları türlü oyunlarla evebeynlerinin bu şatafatlı evde çalışmasını sağlar.Ancak temel bir sorun baş göstermeye başlar .Elbette bu ailenin işe girmesiyle başka bir aile işinden olmuş olur.Aileler adeta yer değiştirmiştir.Bana kalırsa filmin temel düğümü burada başlıyor.Yokluğu bu kadar yaşayan bir aile kendisini kurtarmak uğruna başka bir ailenin yerini alır.Dışardan bakıldığında hiç de etik durmayan bu davranış temelde bazı sebeplere dayanır.Yokluk içinde kalmış hatta aç kalma tehlikesiyle karşı karşıya kalmış bir ailenin etik davranması beklenemezdi.Öyle ya açlıkla sınanmış olanlar ancak bu durumu anlayabilir,hadi iyi niyetli olalım aç kalmasa bile açlıkla sınanmayı görmüş biri bu duruma anlam verebilir.Gelin incelemeye devam edelim.Ev ahalisinin kısa bir tatile çıkmasıyla ailemiz felekten bir gece çalmaya niyetlenir.Ancak ev sahipleri yaşanan bir olumsuzluktan kaynaklı tatillerini yarıda keserek eve gelirler.Bu noktada işler iyice sarpa sarmaya başlar.Öyle ki bu iki fakir aile kendi arasında hayatta kalmaya çabalarken bulur kendini. Daha sonra gelişen olaylar bu iki aileyi karşı karşıya getirir.Elbette sınıfın kendi içerisinde sürtüşmeler yaşaması beklenebilir bir durum.Alt sınıfların içinde bulunduğu durumdan kurtulmak için kendi çevresindekileri basamak olarak kullanması günlük hayatta görebileceğimiz türden bir davranış.
Pek tabi ki film devrimci nitelikte çığır açıcı olmak durumunda değil ancak sağladığı duygu kırıklığı zannımca yeterli ölçüde işlenmiş.Başta söylediğimi tekrar etmekte fayda var:Alt katlarda yaşamak zorunda bırakılmış olanlar üst katlarda yaşayanlardan öyle yada böyle hesap soracaklar,her ne kadar bu film sonu itibariyle trajedi ile sonuçlanmış olsa da.