Dr. Caligari'nin Muayenehanesi Yorumları

Dr. Caligari'nin Muayenehanesi filmi detayları

@neuromancer

1 yıl önce

Sinema tarihinin en ikonik Alman dışavurumcu filmlerinden biridir ve benim de sevdiğim filmler arasına girdi. Bu film, gerilim, gizem ve karanlık temaların mükemmel bir birleşimini sunmuş. Dışavurumcu sanat akımından esinlenen siyah-beyaz sinematografisi ve çarpıcı set tasarımı, izleyiciyi filme kattığı gerilim ve heyecanla büyülemeyi başarıyor.

Filmin hikayesi, kendi içinde birçok katmanı barındırıyor ve izleyiciyi, Caligari'nin dünyasına hapsederek, kurgusal karakterlerle bağ kurmaya zorluyor. Dışavurumcu sanatın vurgulu çizgileri ve grotesk mimarisi, atmosferi tamamlayan unsurlar arasında diyebiliriz.

Filmdeki oyunculuk, özellikle Werner Krauss'un Caligari karakteriyle canlandırdığı performansla akıllarda iz bırakıyor. Krauss, karakterinin derinliğini ve yıkıcılığını mükemmel bir şekilde yansıtmış ve filmi daha da unutulmaz kılmış.

Film boyunca izleyici, hikayenin gidişatı hakkında bir fikir sahibi olurken, sonunda filmdeki olayların gerçekliğinin sorgulanması, filmin izley
... Devamı
Sinema tarihinin en ikonik Alman dışavurumcu filmlerinden biridir ve benim de sevdiğim filmler arasına girdi. Bu film, gerilim, gizem ve karanlık temaların mükemmel bir birleşimini sunmuş. Dışavurumcu sanat akımından esinlenen siyah-beyaz sinematografisi ve çarpıcı set tasarımı, izleyiciyi filme kattığı gerilim ve heyecanla büyülemeyi başarıyor.

Filmin hikayesi, kendi içinde birçok katmanı barındırıyor ve izleyiciyi, Caligari'nin dünyasına hapsederek, kurgusal karakterlerle bağ kurmaya zorluyor. Dışavurumcu sanatın vurgulu çizgileri ve grotesk mimarisi, atmosferi tamamlayan unsurlar arasında diyebiliriz.

Filmdeki oyunculuk, özellikle Werner Krauss'un Caligari karakteriyle canlandırdığı performansla akıllarda iz bırakıyor. Krauss, karakterinin derinliğini ve yıkıcılığını mükemmel bir şekilde yansıtmış ve filmi daha da unutulmaz kılmış.

Film boyunca izleyici, hikayenin gidişatı hakkında bir fikir sahibi olurken, sonunda filmdeki olayların gerçekliğinin sorgulanması, filmin izleyicileri şaşırtan ve etkileyen bir twistle bitmesi oldukça iyi bir deneyimdi.
A

@aytug_kutuk

3 yıl önce

8.4 / 10

Merak unsuru aşırı ön planda , çoğu sembolik unsur toplumsal bir mesaj , mükemmel bir film ama sonunu anlayamadım :’)

@faj

10 yıl önce

korkunun icadının insanlık tarihi kadar eski olduğunu düşünürsek iyi korku filmleri izlemek için yeni teknoloji ürünü filmlerden medet ummayı bırakırız herhalde. alman dışavurumcu sinemasının altın yumurtalarından biri. akıllı olma ile deli olma arasındaki çizginin net çizilmediği bir iklimde soğuk kişilikli iki adamın konuşmasına tanıklık ediyoruz.. adamlardan biri hayatını etkileyen önemli bir olaydan bahsetmeye başlıyor ve derken korku turumuz başlıyor. tüm korkularımızın merkezinde yer alan ölüm korkusu ile soslanmış ürkütücü hikayede dr caligari adlı bir şarlatanın ve onun uyurgezer kölesi caesarın işlediği seri cinayetleri dinleriz. filmde pek çok alt metin var mesela bir ölüm makinasına dönüşen uyurgezer caesar, mesela deli ve akıllı olan kim sorusunun hep havada asılı kalması, mesela devlet görevlilerinin asık suratları ve çalışırken kullandıkları insan boyunda tabureleri ve tabiki bir kabus atmosferini yaratan dekorları.

iyi bir film yaşı kaç olursa olsun iyi bir filmdir. alm
... Devamı
korkunun icadının insanlık tarihi kadar eski olduğunu düşünürsek iyi korku filmleri izlemek için yeni teknoloji ürünü filmlerden medet ummayı bırakırız herhalde. alman dışavurumcu sinemasının altın yumurtalarından biri. akıllı olma ile deli olma arasındaki çizginin net çizilmediği bir iklimde soğuk kişilikli iki adamın konuşmasına tanıklık ediyoruz.. adamlardan biri hayatını etkileyen önemli bir olaydan bahsetmeye başlıyor ve derken korku turumuz başlıyor. tüm korkularımızın merkezinde yer alan ölüm korkusu ile soslanmış ürkütücü hikayede dr caligari adlı bir şarlatanın ve onun uyurgezer kölesi caesarın işlediği seri cinayetleri dinleriz. filmde pek çok alt metin var mesela bir ölüm makinasına dönüşen uyurgezer caesar, mesela deli ve akıllı olan kim sorusunun hep havada asılı kalması, mesela devlet görevlilerinin asık suratları ve çalışırken kullandıkları insan boyunda tabureleri ve tabiki bir kabus atmosferini yaratan dekorları.

iyi bir film yaşı kaç olursa olsun iyi bir filmdir. almanların başına gelen onca işe rağmen her dem sanat gemisinin kaptan köşkünde yer almaları da ilginç bir durum. bu arada filmin finalinde sinema tarihinin ilk ters köşelerinden birini yaşıyorsunuz bu yönüyle film siyahbeyaz ve sessiz olmasını hesaba katmazsak günümüz seyircisini de film izlerken mutsuz filmden sonra da mutlu etmeye aday. filmimiz pek çok özelliğiyle kendinden sonra çekilen tüm korku filmlerinin içeriğine sızmayı başarabilmiş gerçek bir saheserdir.

@papercut

10 yıl önce

imdb puanına bakarak izlediğim 80li yıllar öncesindeki korku filmleri beni tatmin etmedi. evet sinematografi açısından değerli filmler, günümüzdeki filmlerdeki sahnelere ilham kaynağı olmuşlar fakat çoğu beni izlerken sıktı, zamanının koşullarında oluşturulmuş gerilim sahnelerinin çoğu komik geldi. bu filmi de kendime zamanın koşullarına göre değerlendir diyerek izledim. fakat film kasvetli atmosferiyle hem yer yer geriyor hem de hayran bırakıyor. zaten filme hayran olmuşken bir de beklenmedik sonuyla şaşırtarak muhteşem bir keyif veriyor.

@ozgurce_81

11 yıl önce

Yaklaşık 90 yıl önce çekilen bir film olmasına rağmen, bir sahnesiyle beni oturduğum yerden zıplatan şahane bir film olmuş.Shutter İsland/Zindan adası'nın bu filmden esinlendiğini düşünüyorum.Araklamışlar desem ayıp olacak sanki.Filmdeki dekorlara bayıldım.Amatörce ams aynı zamanda sıradışı.Klişelerden bıkmış olanlar için bulunmaz bir nimet.Ve tabi ki filmin, bütün izleyicileri ters köşeye yatırarak süpriz bir finalle bitmesi.Kısaca izlediğinize pişman olmayacağınız bir sessiz film var karşınızda.:)

@bnbnbnbnbn

12 yıl önce

alman ekspresyonizmin en iyi örneklerinden olan bu filmde dekorlar, görüntüler çok güzel. o akımın özelliği de zaten zihinde geçenleri şekli bozulmuş objelerle görüntüye aktarmak. yamuk yumuk pencereler, binalar, kapılar... adeta üst üste tablo izliyormuşçasına... ancak bazı yerlerde film çok ağır ilerliyor. yine de senaryo, mekanlar ve atmosfer, filmi ayrı bir yere koyuyor.

@pnarpnar

12 yıl önce

Doktor Caligarinin Muayenehanesi, Alman sinemasının bu dönemini (Altın Çağ 1918-1927) simgeleyen ve en çok tartışılan filmdir. Anlattığı gizemli cinayet öyküsünün yanı sıra resimli panolardan oluşan dekorları, boyayla elde edilmiş gölgeleri, eğik bacalı, yamuk duvarlı evleriyle filmin yarattığı fantastik ve ürkütücü dünya bugün bile ilgiyle izlenmesini sağlamaktadır. Film, döneminde ve sonrasında, pek çok övgüler aldığı gibi, aynı ölçüde eleştirilmiştir. Öyleki kaligarizm bir terim haline gelmiştir

@geppetto

12 yıl önce

9.3 / 10

Filmin normal kurgulu versiyonu(ilk ve son sahnelerin eklenmemiş olanı) başka bir film Fritz Lang'ın eklemesi ile oluşan ise bambaşka filmdir. Kısa hali dışavurumcu dekorlarla toplumsal bir konudan bahseden enteresan bir film iken uzun hali her türlü yoruma açık zamanın ötesinde ve halan günümüzde izleyeni şaşırtma kuvvetine sahip.

Filmin son sahnesi, daha Freud psikanaliz okulunu ve bilinçdışı teorilerini tam oturtmamışken o dönem Fritz Lang'ın şuan Thomas Szasz gib bağımsız aykırı doktorların dile getirdiği gerçeği yani psikoloji ve psikanalizin sahte bir bilim olduğunu insanları damgalamaktan başka bir şey yapmadığı görüşünü, film sayesinde üstü yarı örtük biçimde dile getirmesini sağlamıştır. Doktor Caligari'nin gerçek olmasına gerek yoktur insanı tımarhanelere tıkamaya çalışan ruhbilimlerini sembolize etmektedir. Bazen cisimleşebilir bazen soyutlaşabilir ama tehditi sürekli devam eder.

@tutaste

13 yıl önce

Bir sanat eserinin toplumsal olması için illa ki "gerçekçi" olması gerekir mi?

Okuyacağınız bu yazı benim sanat ve toplum hakkındaki çok da işlenmemiş görüşlerimi, fikirlerimi ve sorularımı içerecektir. Böyle geniş ve iddialı bir başlığı, sitenin de amaçlarına hizmet etmesi açısından daraltmak istiyorum aslında. Toplumsal olaylara duyarlı ve döneminin sosyal yapılanmasını ön plana çıkaran filmler genelde gerçekçi olmalarıyla ön plana çıkarlar. Belli dönemlerde ortaya çıkan Neo-realism, French Poetic realism gibi sinema akımlarına baktığımızda, adları bile bize bir kilometre öteden gerçekçiliklerini gösterirler. Peki, bir film gerçekçi olmadan da toplumsal içeriğe sahip olamaz mı? Olsa bile neden bu film hakkında konuşulurken toplumsal olaylara duyarlı oluşu son sıralarda yer alır?

Bu sorularıma cevap bulmak için, beni görsel açıdan epeyce etkilemiş Alman Ekspresyonizmine ve onun en önemli filmlerinden olan Dr. Caligarinin Odasına değinmek ist
... Devamı
Bir sanat eserinin toplumsal olması için illa ki "gerçekçi" olması gerekir mi?

Okuyacağınız bu yazı benim sanat ve toplum hakkındaki çok da işlenmemiş görüşlerimi, fikirlerimi ve sorularımı içerecektir. Böyle geniş ve iddialı bir başlığı, sitenin de amaçlarına hizmet etmesi açısından daraltmak istiyorum aslında. Toplumsal olaylara duyarlı ve döneminin sosyal yapılanmasını ön plana çıkaran filmler genelde gerçekçi olmalarıyla ön plana çıkarlar. Belli dönemlerde ortaya çıkan Neo-realism, French Poetic realism gibi sinema akımlarına baktığımızda, adları bile bize bir kilometre öteden gerçekçiliklerini gösterirler. Peki, bir film gerçekçi olmadan da toplumsal içeriğe sahip olamaz mı? Olsa bile neden bu film hakkında konuşulurken toplumsal olaylara duyarlı oluşu son sıralarda yer alır?

Bu sorularıma cevap bulmak için, beni görsel açıdan epeyce etkilemiş Alman Ekspresyonizmine ve onun en önemli filmlerinden olan Dr. Caligarinin Odasına değinmek istiyorum. Fantastik bir kurgusuna ve çok iyi düşülmüş, abartılı mizansenine rağmen Dr. Caligarinin Odası aslında çağın çok önemli bir meselesine değinmektedir: despotluk / zorbalık. Zorba bir yönetimle 1. Dünya Savaşına itilen Alman halkı, savaş boyunca hükümet tarafından savaşın gidişatı hakkında kandırılmış ve bu sayede de halktan ağır vergiler toplanmıştır.

Yoksulluk adeta kaçınılmaz bir durum olmuştur toplumun çok büyük bir kısmı için. Başkaldırı da, her zaman olduğu gibi, imkansızlaşmıştır. Tiyatro ve resim alanında oluşan ekspresyonist eğilim de sanatçılara, kendi dünyalarını yansıtmalarının yanı sıra, toplumun içinde bulunduğu vahim durumu da anlatma imkanı sağlamıştır. Örnek olarak sunduğum film, sembolik anlatımı yoluyla diktatörlüğün eleştirisini yapmıştır. Dr. Caligari karakteri dönemin diktatör figürünü temsil ederken, Caligarinin hipnozu altındaki Cesare da ne yapacağını bilemeyen, adeta kuklalaşmış Alman halkını temsil ediyor. Dr. Caligari kötü, buyurucu, sinsi ve her zaman kazanan kişiliğiyle Cesare ve diğerlerini (yani halkı) bastırmasını çok iyi biliyor. Kendinden bağımsız alınan kararlarla hareket eden ve bir tabutta yaşayan Cesare kaderinden hiç kurtulamayacakmış gibi duruyor.Yönetmen bu atmosferle umuda çıkış kapısı bırakmıyor geleceği görür gibi. Çok değil 15 yıl sonra Almanya Hitlerin kapanına kısılıyor. Yine bir zorba, yine darmadağın bir ülke Kabul ediyorum ki tüm bunlar seyirciyi harekete geçirmek ya da eleştiri sunmak amacıyla yapılmamıştır. Daha çok psikolojik ve kişisel bir bakış açısıyla yaşananlara tanıklık etme fırsatı vermiştir. Caligari gibi daha birçok ekspresyonist film, karamsar ve umutsuz atmosferleriyle sadece toplumun ruh halini yansıtmakla kalmayıp sanatçıların da olaylara bakışını gözler önüne seriyor. Umutsuzluğun hüküm sürdüğü bir atmosfer, umutsuz insanlar, umutsuz sanatçılar Hepsi sembolik bir anlatımla bilinç üstüne çıkıyor.

Bir sanat eseri toplumsal/toplumcu olmalı demek istemiyorum, lakin toplumuna kayıtsız kalmış bir eser de düşünemiyorum. Yaratılan eser, sanatçının kişisel süzgecinden geçse de kaynağı yine sanatçının etkileşim içinde bulunduğu ve yaşadığı toplum oluyor. Kimi yönetmenler ve sanatçılar toplumsal sorunlara daha duyarlı insanlar olarak gerçekçiliği kendilerine amaç edinirken, kimileri de ekspresyonist yönetmenler ve sanatçılar gibi sembolizme ve daha ileriki dönemlerde de görüldüğü üzere psikanalize yönelmişlerdir. Bu noktada gerçekçi ve sembolik olarak bir sınıflandırma yapmamın sebebi eserin seyirciye sunulma tarzının birbirinden epeyce farklı olmasıdır. Bir film ya da sanat eseri, her zaman aşina olduğum bir şeyi bana sıra dışı bir yöntemle sunduğunda, benim için daha değerli oluyor. Bu yüzden, gerçekçilik akımlarını daha az etkileyici buluyorum. Ekspresyonist filmler gibi sembolik anlatımı tercih eden filmlerin toplumsalcılık söz konusu olduğunda yeterince öne çıkarılmadığını düşünüyorum. Tabi ki derdim bu filmlerin takdir edilmeleri değildir. Toplumcu eserlerin gerçekçilikle sınırlandırılmaması gerektiğini düşünüyorum sadece.

@tutaste

13 yıl önce

Haklı olabilirsiniz zuko. Lakin farklı kaynaklarda farklı şekillerde kullanılmış. Kaligari'nin odası, muayenehanesi hatta kabinesi bile var. Ben tercihimi filimadamindaki isminden yana kullandım.

http://www.filimadami.com/film/719/das-cabinet-des-dr-caligari/

@zuko

13 yıl önce

Filmin adı yanlış çevrilmiş doğrusu Dr. Caligarinin Muayenehanesi olacak

@tutaste

14 yıl önce

Öğrendiğime göre de filmlerde sıkça kullanılan çatlak profesör tiplemesinin ilk kullanıldığı filmmiş.Bayağı bir esin kaynağı olmuş gelecek nesillere.
SPOILER
GİRİŞ YAP
Şifremi Unuttum!

ÜYE DEĞİL MİSİNİZ?

HEMEN ÜYE OLUN
Aktivasyon Mailim Gelmedi!
ŞİFREMİ UNUTTUM
AKTİVASYON MAİLİ GÖNDER
ÜYE OL