Harakiri Yorumları

Harakiri filmi detayları

M

@mbaran

12 yıl önce

7 / 10

Filmin müziklerinin de gelecekteki pek çok filmi etkilediğini söylemekte fayda var.

@nimama

13 yıl önce

Düello sahnesi tekrar tekrar izlenesi...
P

@paralax

14 yıl önce

10 / 10

Seppuku filmini daha iyi anlatabilmek açısından, filmin geçtiği dönem itaberiyle Japon toplumunu anlatmakla işe başlayayım. Japonyadaki iç savaşın bitimiyle beraber, toplumsal ve ekonomik hayatta önemli değişimler olmuştur. Klanların (aşiretlerin) dağılması ile neticelenen bu süreçte, klanların ordularını oluşturan Samuraylar işsiz kalmış ve kendilerine yeni klanlar bulmak için arayışa girmişlerdir. Kentlere gelen samuraylar, kentlerde yaşıyanlar tarafından hor görülmüş, aşağılanmışlardır. Bazı samuraylar, yaşamak için klanlara gidip sahip oldukları tek şey olan onurlarını satmayı denemişler, bunun için klanları Seppuku (harakiri) ile tehdit etmişlerdir. Bu sahte tehditle ya klana girmeyi ya da seppuku yapmamaları için para almışlardır. Bu durum karşısında klan reisleri toplanıp, samurai tehdidine karşı ortak bir tutum belirlemiş ve gelen savaşçıları seppuku yapmak için zorlamışlardır. Bizim filmimizde bu sosyal sorun üzerinden ahlak, egemen olma, modernizim, insan olma meselerini işle
... Devamı
Seppuku filmini daha iyi anlatabilmek açısından, filmin geçtiği dönem itaberiyle Japon toplumunu anlatmakla işe başlayayım. Japonyadaki iç savaşın bitimiyle beraber, toplumsal ve ekonomik hayatta önemli değişimler olmuştur. Klanların (aşiretlerin) dağılması ile neticelenen bu süreçte, klanların ordularını oluşturan Samuraylar işsiz kalmış ve kendilerine yeni klanlar bulmak için arayışa girmişlerdir. Kentlere gelen samuraylar, kentlerde yaşıyanlar tarafından hor görülmüş, aşağılanmışlardır. Bazı samuraylar, yaşamak için klanlara gidip sahip oldukları tek şey olan onurlarını satmayı denemişler, bunun için klanları Seppuku (harakiri) ile tehdit etmişlerdir. Bu sahte tehditle ya klana girmeyi ya da seppuku yapmamaları için para almışlardır. Bu durum karşısında klan reisleri toplanıp, samurai tehdidine karşı ortak bir tutum belirlemiş ve gelen savaşçıları seppuku yapmak için zorlamışlardır. Bizim filmimizde bu sosyal sorun üzerinden ahlak, egemen olma, modernizim, insan olma meselerini işlemiştir.

Film incelemesine başlamadan önce yönetmen Masaki Kobayashi üzerine birkaç şey söylemek isterim. Japonya 2. Dünya Savaşına girdiğinde, vicdani redçi olmuş, uzun süre toplama kamplarında yaşamış bir savaş karşıtıdır. Aynı zamanda Marxist olduğundan tüm filmlerini nerdeyse, toplumsal sistem üzerinden ezen/ ezilen, eğemen kültürün sıradan insan üzerine etkileri ayrıca modernizm üzerine çekmiştir. Tabi ki; böyle bir yönetmeni olan Seppuku da, sol pencereden bakan, ezilenin yanında olan eleştirel bir film olacaktır. Ayrıca şunu da eklemeliyim; film 1600lü yıllarda geçmesine rağmen, günümüz toplumsal çelişkilerini yansıtması açısından halen daha güncelliğini koruyan bir başyapıttır.

Totemle başlar film, korkunç bir totemle. Geçmişten bakan geçmişin korkularıyla hayat bulan bu totem, geçmişle bağlar bugünü. Yaşayan insanların kaybolmuş geleceklerinin geçmişten gelen habercisidir Totemin yakın plan çekimlerinden sonra, Filmin geçeceği ana mekan olan, Edo hanedanlığının sarayına hırpani görünümlü bir adam (Hanshiro Tsugumo) gelir. Seppuku yapmak ister. Onu efendi Sationun yanına getirilir. Oradaki konuşmada efendi Satio Tsugumoya Chijiiwanın hikayesini anlatırır. Chijiiwa para koparmak için gelen bir samuraydır. Satioda Chijiiwayi zorla seppuku yapması için zorlar. Hatta bambu kılıcı olan Chijiiwaya bu kılıçla seppuku yaptırtır. Belki de sinema tarihinin en acı verici ve bitmeyen sahnesi odur. Hayatta sadece canı kalan bir adamın öldürülmesi kendi eliyle güçlünün acımazsızlığı ve onun karşısında güçsüzün yok olması. İnanılmaz bir sahnedir. Chijiiwa acıdan dilini koparır. Terler, bu dinsel töreni izleyen insanlar dalga geçer. Yani insan yoktur. Sadece acı vardır, acının ötesinde tüm insanlığın çektiği çilenin ve çilenin sebeplerinin sardığı bir ortam vardır.

Aslında film Chijiiwanın ölmesinden sonra başlıyor. İnsan ne kadar onursuz olursa olsun. Onur kavramından öte, bilinçsiz yaşama dürtüsünün işleme sebeplerini anlatmaya başlar. Hansiro Tsugumo seppuku yapmadan önce, son isteği kendi hayat hikayesini anlatmaktır. Bu hikaye ile beraber biz, Tsugumonun çektiği acıları, kızı Mihoya duyduğu sevgi ve ona bağladığı umutları, en sonda da Ona emanet edilen ve Mihonun kocası Chijiiwanın hayatını öğreniriz. Hansiro Tsugumo, dağılmış klanında genaraldir samuray efendisidir. Yetenekli bir savaşçıdır. Kızı Miho ile en yakın arkadaşının oğlu Chijiiwa beraber büyümüşler, aralarında da bir aşk vardır. İç savaşta kaybedilince Tsugumonun klanı dağılmıştır. İşsiz kalıdığından Tsugumo kızı Miho ile şemsiye yapıp fakir bir hayat sürümektedirler. Sonra Miho ile Chijiiwa evlenirler. Çocukları olur. Mutlu bir hayta sürmeye başlarmışlarken , bebekleri hastalanır. Ekonomik zorluklar altında, Chijiiwa iş arar. Ama toplumun samurailere bakış açısı hep kötüdür. (Kendi işlerini çalan hırsızlar olarak bakarlar. Tıpkı günümüzde Avrupada yaşanan göçmen sorunu gibi.) Yaşamak için, daha doğrusu karısı ve çocuğu için, kılıcını onurunu satar, en sonunda da para için seppuku yapmaya kalkar. Burada çaresizlik ve umutsuzluğun insandan kaynaklı değil tam da sistemin var oluşundan kaynaklı olduğunu gözümüze sokar Kobayashi. Onurun sadece aldatmacadan ibaret olduğunu temel meselenin yaşamak için savaşmak olduğunu vurgular.

Chijiiwanın ölümünden sonra, efendi Sationun üç samuray genareli bir daha kimse bunu demesin diye, insanların acılarıyla dalga geçe geçe, Chijiiwanın başını ve bambu kılıcını getirirler. Bundan kısa bir süre sonra Miho ve bebek ölür. Hansiro Tsugumoyu hayata bağlıyan artık hiçbir şey yoktur. Sadece intikam ve sonra onurlu bir ölüm Seppuku. Zaten film de bu hikayeyi anlatırken sürekli geriye dönüşlerle anlatıyor. Aslında hansiro tsugumonun anlatma sebebi çaresizliğe karşı, kendi çıkarlarından başka bir şey düşünmeyen insanlığa karşı meydan okumasınından başka bir şey değildir.

En son sahnede, Tsugumo karnını yardıktan sonra, kafasını kesecek bir savaşçı ister ama yardım için istediği üç kişide orda değillerdir.(Söylediği isimler Chijiiwanın başını getirenlerdir.) Hepsi de bir mazaret bildirmişlerdir.Çünkü Tsugumo bu yiğit savaşçıların topuzlarını kesmiş, onları onursuz ilan etmiştir. Bu sahnelerin çekimleri inanılmazdır. Terk edilmiş sokaklarda güçlünün güçsüze karşı mücedelesi, kaybecek bir şeyi olmayanların, kaybedeck çok şeyi olanlar karşısındaki zaferini görkemli bir şeklide anlatır. Bu anlatının bu kadar mükemmel olmasındaki sebep kanımca Kobayashinin solcu olmasından kaynaklıdır. Aslında bu adamların Seppuku yapmaktan başka çareleri yoktur ama onlar saçları uzayıncaya kadar aşağılık bir şekilde yaşamayı seçmişlerdir.

Adamlarına yapılanı öğrendikten sonra Efendi Satio, Tsugumoyu öldürme emrini verir. Fakat Tsugumo Adamların çoğunu öldürür ve Filmin başladığı totemin önünde Seppuku yapar. Onurlu bir şeklide ölür. Ölürken güçlüdür. Çünkü hayatındaki temel amacı gerçekleştirmiştir. Sonunda efendi Satio bu olayın duyulmaması için adamlarına emir verir. Diğer klanlara bir hikaye uydurur. Diğer klanlarda Efendi Satioyu tebrik ederler. Çünkü kendilerini de zor durumda bırakan bu samurailere güzel bir ders vermiştir. Artık kimse bu sahte tehdide cesaret edemeyicektir.

Kobayashinin filmleri hangi zaman da geçerse geçsin, hangi hikayeyi anlatırsa anlatsın, mesajı evrenseldir ve insana dairdir. Seppuku filminde bunu görmek mümkün. Eğemenin ahlağı, ezileni yönetmek için kullandığı bir yöntemden ibaret. Kendi çıkarları değişirse, ahlağıda değişiyor. Ezilen buna direnirse, yok olup gidiyor. Modernizm denen olgu tamemen bu değişim üzerine kurulu. Değişimi kavrayışı; insanlığın faydacı çıkarları yerine, azınlığın çıkarına yorumlayan bir ideolojik yanılsama. Kobayashi belki de bu yüzden modernizm karşıtlığı her filminin örtük alt metnini oluşturuyor.

Son sözü de, Hansoro Tsugumo rolündeki Tatsuya Nakadai ayırmak gerekli. Kobayashiden Kurusawaya kadar önemli Japon yönetmenlerin hepsiyle çalışmış büyük bir usta. Kanımca ABDde filan oyunculuk yapsaydı, eğer Robert De Niro, Al Pacino, Jack Nicholson filan adımın karşısında saygı duruşuna geçerlerdi. İzlediğim her filminde, oynadığı karektere bu kadar can veren başka bir oyuncu görmedim.
SPOILER
GİRİŞ YAP
Şifremi Unuttum!

ÜYE DEĞİL MİSİNİZ?

HEMEN ÜYE OLUN
Aktivasyon Mailim Gelmedi!
ŞİFREMİ UNUTTUM
AKTİVASYON MAİLİ GÖNDER
ÜYE OL