ya filmi daha yeni izledim sıcağı sıcağına da yorum yapsam mı diye de düşündüm ama unuturum falan diye de taze taze yapiyim dedim. görsellik ve müzikleri çok beyendim.cüretkar sahnelerde iyiydi i filmi izlerken ara ara gitgeller yaşadım.ama benim beklentim fazlaydı kitabı okumadım ama olmamış ya sanki bişiler eksik ..
o subliminal jenerikten sonra dedim ki heh fincherdan yine bomba gibi bişey geliyor. ama olmamış yahu, bildiğin olmamış.
bir kere rooney mara olmamış zaten baştan. lisbeth karakterini tam olarak yansıtamadığını düşünüyorum, noomi rapace çok daha iyiydi bu konuda.
önceki filmin geneline sadık kalınmış gibi geldi bana ama bütçe daha iyi olunca tabi teknik anlamda önceki filmden kat kat iyiydi. ama ama bazı sahnelerde o kadar sıkıldım ki bir an önce geçsinler istedim.
onun dışında müzikler iyiydi baya. şişko hackerın üzerindeki NIN tişörtü de gözümden kaçtı değil :D
haa bu arada stellan skarsgardı bi kere daha sevdim şu filmle. başrol olsun yan karakterler olsun adam oynadığı her rolün hakkını veriyor.
bi de ciddi anlamda şu bilgisayar hackleme işine imrenmedim değil :D
daviid olmadı david yakışmadı bu film sana, serinin ilk filminde olur böyle şeyler diyip eğer çekeceksen ki bence acele et diğer iki filmde hünerlerini sergilemeni bekliyor ol... Devamı
o subliminal jenerikten sonra dedim ki heh fincherdan yine bomba gibi bişey geliyor. ama olmamış yahu, bildiğin olmamış.
bir kere rooney mara olmamış zaten baştan. lisbeth karakterini tam olarak yansıtamadığını düşünüyorum, noomi rapace çok daha iyiydi bu konuda.
önceki filmin geneline sadık kalınmış gibi geldi bana ama bütçe daha iyi olunca tabi teknik anlamda önceki filmden kat kat iyiydi. ama ama bazı sahnelerde o kadar sıkıldım ki bir an önce geçsinler istedim.
onun dışında müzikler iyiydi baya. şişko hackerın üzerindeki NIN tişörtü de gözümden kaçtı değil :D
haa bu arada stellan skarsgardı bi kere daha sevdim şu filmle. başrol olsun yan karakterler olsun adam oynadığı her rolün hakkını veriyor.
bi de ciddi anlamda şu bilgisayar hackleme işine imrenmedim değil :D
daviid olmadı david yakışmadı bu film sana, serinin ilk filminde olur böyle şeyler diyip eğer çekeceksen ki bence acele et diğer iki filmde hünerlerini sergilemeni bekliyor olacağım.
David Fincher'ın The Girl with the Dragon Tattoo'sunun İsveç yapımından güzel olan tek yanı açılış jeneriği! O müthiş açılış jeneriğinden sonra Fincher'ın hikayeye başka şeyler katmasını, daha karanlık bir ton izlemesini bekledim. Fakat son derece karanlık, şiddet içerikli ve görkemli dedikleri Fincher yapımı, İsveç yapımının karanlığının da şiddetinin de görkeminin de altında kalmış. Rooney Mara'nın performansına gelince, kesinlikle Oscar'a aday olunacak derecede güçlü bir performansı olduğunu düşünmüyorum. Noomi Rapace tam üzerine oturan Lisbeth rolüne kanıyla, canıyla çok fazla şey katmış, senaryodaki her bir detayı, oyunculuğuna, vücut diline ve mimiklerine yedirmişti. Burada ise Rooney sadece bir poz olmaktan ileri gidememiş. Hemen hemen ilk filmin gittiği aynı yollardan, aynı kadrajlardan ilerleyen filmin senaryosu son 5 dakikada değişime uğramış. Bu değişimi de pek sevebildiğimi söyleyemeyeceğim. Çünkü Lisbeth, Mikael'e "aşık oldum" tavırları içerisinde davranacak bir kişilik de... Devamı
David Fincher'ın The Girl with the Dragon Tattoo'sunun İsveç yapımından güzel olan tek yanı açılış jeneriği! O müthiş açılış jeneriğinden sonra Fincher'ın hikayeye başka şeyler katmasını, daha karanlık bir ton izlemesini bekledim. Fakat son derece karanlık, şiddet içerikli ve görkemli dedikleri Fincher yapımı, İsveç yapımının karanlığının da şiddetinin de görkeminin de altında kalmış. Rooney Mara'nın performansına gelince, kesinlikle Oscar'a aday olunacak derecede güçlü bir performansı olduğunu düşünmüyorum. Noomi Rapace tam üzerine oturan Lisbeth rolüne kanıyla, canıyla çok fazla şey katmış, senaryodaki her bir detayı, oyunculuğuna, vücut diline ve mimiklerine yedirmişti. Burada ise Rooney sadece bir poz olmaktan ileri gidememiş. Hemen hemen ilk filmin gittiği aynı yollardan, aynı kadrajlardan ilerleyen filmin senaryosu son 5 dakikada değişime uğramış. Bu değişimi de pek sevebildiğimi söyleyemeyeceğim. Çünkü Lisbeth, Mikael'e "aşık oldum" tavırları içerisinde davranacak bir kişilik değil, hatta "onu başka bir kadınla beraber gördüm, hediye aldığım montu o zaman çöpe atayım"triplerinde günümüz aşk filmleri modunun yavan ve klişe tripleriiçerisinde bir kişilik asla değil!
Bu filmle Fincher’ı da kaybetmiş oluyoruz bence. Zira yeni birşeylere değil de yapılmış bir şeylere yönelmş yönetmen. Üstelik isveç yapımı gibi ciddi anlamda "iyi" diyebileceğimiz bir hali varken. İsveç yapımı süper değildi elbet kitapla karşılaştırıldığında çok eksikleri vardı ama anlatılmak isteneni "net" bir şeklde anlatıyordu. Fincher’a çok iş düşüyor ekstradan ne katacak çok merak ediyorum. Ki filmi çekmenin seyirciye oynamadan başka bir şey olduğunu da sanmıyorum. Kitap tutmuş e iyi kötü bi filmi de çekilmiş o zaman hollywood olarak biz bunu allayıp pullayalım da para kazanalım. Mantık bundan öte değil gibime geliyor. Ama film aslında kitap bundan çok daha ötesi. Heleki "kadına şiddet" konusunun sıkça gündeme geldiği ülkemizde daha da dikkat edilmesi gereken altmetinleri var. Bu yapım filmin yüzeysel kısmı olan "kayıp kızı bulmak"tan öteye gidemeyecek kanımca...
Performanslar hakkında yorum yapmıyorum zira filmi izlemedm ama fragmanda... Devamı
David Fincher’e yakıştıramadığım bir yapım.
Bu filmle Fincher’ı da kaybetmiş oluyoruz bence. Zira yeni birşeylere değil de yapılmış bir şeylere yönelmş yönetmen. Üstelik isveç yapımı gibi ciddi anlamda "iyi" diyebileceğimiz bir hali varken. İsveç yapımı süper değildi elbet kitapla karşılaştırıldığında çok eksikleri vardı ama anlatılmak isteneni "net" bir şeklde anlatıyordu. Fincher’a çok iş düşüyor ekstradan ne katacak çok merak ediyorum. Ki filmi çekmenin seyirciye oynamadan başka bir şey olduğunu da sanmıyorum. Kitap tutmuş e iyi kötü bi filmi de çekilmiş o zaman hollywood olarak biz bunu allayıp pullayalım da para kazanalım. Mantık bundan öte değil gibime geliyor. Ama film aslında kitap bundan çok daha ötesi. Heleki "kadına şiddet" konusunun sıkça gündeme geldiği ülkemizde daha da dikkat edilmesi gereken altmetinleri var. Bu yapım filmin yüzeysel kısmı olan "kayıp kızı bulmak"tan öteye gidemeyecek kanımca...
Performanslar hakkında yorum yapmıyorum zira filmi izlemedm ama fragmandan anladığım kadarıyla Daniel Greig, Micheal Nyqvist’ten sonra ’Blomkvist’ karakterini götürebilecek gibi duruyor ama Noomi Rapace’den sonra ’Salander’ karakterini kralı gelse oynayamaz bence, ki fragmanlarda da Rooney Mara acayip eğreti durmuş geldi gözüme...
Asıl yorum filmi izledikten sonra gelecek tabi ama şu haliyle bile filmden beklentim düşük yani klasik hollywood tarzının dışında birşey beklemiyorum. Siz de beklemeyin...
David Fincher'ın "Ejderha Dövmeli Kız" ile İmtihanı
David Fincher, Hollywoodun klasik stüdyo sistemi içinde hareket etmesine rağmen elinden geldiğince provakatif filmler çeken, asi yönetmen havalarında takılan iyi niyetli bir arkadaşımızdı. Sonra birileri bunu gaza getirip Olm kimler kimler Oscar aldı bi tek sen kaldın lan falan demiş olmalı ki, arka arkaya son derece seyirci dostu diyebileceğimiz, standart stüdyo filmi normlarına indirgenmiş (dizginlenmiş) iki film çekti: The Curious Case of Benjamin Button ve The Social Network. Seven ve Fight Clubın yüzüne bile bakmayan ödül çevresi, bu iki filmi de (biri fantastik öğelerle süslü yeni nesil bir Forrest Gump, diğeri de üzerinden 1 sene geçmesine rağmen son derece kötü eskiyen bir kalabalıklar içindeki yalnızlık güzellemesi) bağrına bastı, özellikle The Social Network Fincherı o çok istediği En İyi Yönetmen Oscarına çok yaklaştırdı, ama olmadı. (The Kings Speech, heh.)
Peki Fincher artık pes ... Devamı
David Fincher'ın "Ejderha Dövmeli Kız" ile İmtihanı
David Fincher, Hollywoodun klasik stüdyo sistemi içinde hareket etmesine rağmen elinden geldiğince provakatif filmler çeken, asi yönetmen havalarında takılan iyi niyetli bir arkadaşımızdı. Sonra birileri bunu gaza getirip Olm kimler kimler Oscar aldı bi tek sen kaldın lan falan demiş olmalı ki, arka arkaya son derece seyirci dostu diyebileceğimiz, standart stüdyo filmi normlarına indirgenmiş (dizginlenmiş) iki film çekti: The Curious Case of Benjamin Button ve The Social Network. Seven ve Fight Clubın yüzüne bile bakmayan ödül çevresi, bu iki filmi de (biri fantastik öğelerle süslü yeni nesil bir Forrest Gump, diğeri de üzerinden 1 sene geçmesine rağmen son derece kötü eskiyen bir kalabalıklar içindeki yalnızlık güzellemesi) bağrına bastı, özellikle The Social Network Fincherı o çok istediği En İyi Yönetmen Oscarına çok yaklaştırdı, ama olmadı. (The Kings Speech, heh.)
Peki Fincher artık pes etti diyebilir miyiz? Açıkçası öyle görünüyor. Yeni filmi The Girl with the Dragon Tattoo, Benjamin Button ve The Social Networke kıyasla daha Fincher bir film. Ama yönetmenin en iyi işlerinden biri değil.
Araştırmacı gazeteci Mikael Blomkvist (Daniel Craig), zengin ve köklü Vanger ailesi tarafından, yıllar önce yaşanan trajik ve gizemli bir cinayeti incelemesi için görevlendirilir. Aile fertleriyle konuşarak, eski fotoğraf ve belgeleri inceleyerek geçmişin izini süren Blomkvist, bir yardımcıya ihtiyaç duyduğunda, karanlık bir geçmişe sahip profesyonel dedektif Lisbeth Salander (Rooney Mara) ile tanışacaktır.
New York Times en çok okunanlar listesinde 1 numaraaa, bütün Avrupa bu kitabı konuşuyorrr, Allah Allahhhh! diye reklamı yapılan çoğu kitabı okumayı reddettiğim için, Ejderha Dövmeli Kız kitabına da aşina değilim. Kitabın konusu hakkında filmin üzerinden bir yargılama yapmak istemem açıkçası. Ama Lisbeth karakterini çıkardığınızda geriye kalan konu, son derece basit bir kendisiyle hiçbir alakası olmadığı halde (nedense) gurur meselesi haline getirdiği gizemli cinayeti çözmek için adeta kendini paralayan özgüven yoksunu mutsuz polis/gazeteci/avukat hikayesi! Elbette arka plandaki bir takım detaylar (yolsuzluğa bulaşan milyarder Wennerström, İncil ayetlerine göre işlenen cinayetler, Vanger ailesindeki Nazi lekeleri ve Lisbethin şerefsiz vasisi Bjurman), filme Fincher filmlerine özgü bir düzen eleştirisi, ahlak tartışması alt metnini ekliyor ama, filmin özü gerçekten hiç de yaratıcı değil.
Ama işte neyse ki Lisbeth Salander karakteri var.
Lisbeth, ilk birkaç sahnede pasif karakterli, mutsuz bir emo (!) gibi gözükse de, yıllardır içinde biriktirdiği (ve haklı olarak herkesten sakladığı) deliliğini dışarıya vurduğu ilk anlardan itibaren, filmin sonuna kadar üssel biçimde ilginçleşen, etkileyici ve karizmatik birine dönüşüyor. Korkutucu dış görünüşünün ve dışarıya yansıttığı soğuk, ruhsuz, erişilmez tavırlarının arkasında; hassas ve kırılgan bir genç kız olduğunu düşünmeden duramıyorsunuz. Dahası, Lisbeth aynı zamanda bir feminist; cinselliğini bir erkek kadar baskın ve cüretkar yaşayabilen, Vanger ailesinin cinayete kurban giden genç kız davasını tamamen erkeklerden intikam alma motivasyonu ile kabul eden, gerçek bir feminist. (Lisbethin içindeki feminist taraf, yıllardır bastırmaya çalıştığı dengesiz ve çılgın tarafıyla aynı anda su yüzüne çıkıyor. Bu açıdan film, feminizme akıllının yapacağı iş değil gibi bir etiket yapıştırıyor denebilir.) Rooney Mara, abartıya kaçmadan, yılın en ilgi çekici karakterlerinden birini yaratıyor.
Peki Lisbeth Salander, The Girl with the Dragon Tattooya yetiyor mu?
Yetiyor diyebiliriz. Orijinallikten uzak konusuna ve birtakım senaryo zorlamalarına rağmen, yarattığı karanlık atmosfer, gerilim sahnelerinin harika kurgulanışı, mükemmel açılış jeneriği ve Lisbeth Salander rolündeki Rooney Mara derken, bir şekilde kendini izleten bir film olmuş. Yönetmen David Fincher bu filmde elindeki zayıf materyalin kurbanı olmuş olsa bile, azıcık akıllı olup Olm Ron Howarda bile Oscar verdiler lannn diyen panpalarını dinlemezse, bir sonraki filminde eski formuna dönebileceğinin sinyallerini vermiş.
fincher'ın bahsettiğin anlamda eski formuna dönmesini ben de isterim ama, social network ile benjamin button biraz horgörülmüş gibi geldi bana. tamam, aykırı hikayeler anlatan bir yönetmen olarak tanınmış, böyle kabul görmüş birinin daha hafif hikayeler anlatması bir ödün olarak görülebilir ancak her iki filmde de çok sağlam bir anlatım var. bütün fincher filmlerindeki gibi. eğer fincher'ın kariyerine odaklanırken hala çaptan düşmemiş ve değişik hikaye ve türlerde rüşdünü ispat etmiş bu anlatım gücüne odaklanmayı tercih ederim. nitekim, sen de dikkat çekmişsin ki fincher çok da güçlü olmayan bir ana hikayeyi etrafındaki elementlerle sağlam bir yapıya oturtmayı başarmış.
bir de, rooney mara'nın performansı muhteşemdi. buna çok dikkat çekilmediğini -yani, genel anlamda, pek çok mecrada- görmek garibime gitti.
Yazıyı filmden daha çok beğendim diyebilirim.Hollywood nazi muhabbetinden para kazanmayı bıraktığında ben de bu tür filmleri seveceğim sanırım. David Fincher üzerine ömrü hayatımda bir kez bile oturup düşünmedim. Ama yazını okuyunca bir arıza karakter yaratma olayı olduğunu farkettim. Lisbeth'i sevdim ama film yazan imdb puanının yanından geçmiyor.
ekşi'ye yazdığım yorumu buraya da yazıyorum, "spoiler" vardır aman dikkat!:
45 dakika önce büyük hayranlıkla sinemadan çıkmamı sağlamış film.
rooney mara 2.5 saatlik film boyunca sadece 2-3 yüz ifadesi kullanarak müthiş bir iş çıkarmış.
kesinlikle izlenesi bir film. oscar'da birden fazla ödül almalılar şahsıma göre. david fincher, rooney mara'yı seçmekle çok iyi iş yapmış. ama film tabii ki kızdan ibaret değil, senaryo olarak da gayet güzel. kaçırmayın.
bu arada başka bi "spoiler" koyalım:
filmin başlarında köprüdeki araba kazası anlatılırken ve benzinden falan dolayı kıvılcım çıkıp patlama olmasın diye metal kullanılmadığı falan anlatılıyor. sonlara doğru zebellah görünümlü kardeş (martin idi galiba) arabayla kaza yapınca araba aynı şekilde yan dönüyor, bizim punkçı da tabancanın işte bilmem neresinle oynuyor böylece metal yüzünden kıvılcım çıkıyor ve bum.
kitabını okumamış biri olarak beğendiğimi söyleyebilirim, öncelikle yönetmenine baktığınız zaman kaliteli bir filmin sizi beklediğini anlayabiliyorsunuz, detaylar ve filmin parça parça bir araya getirilmesi bana feci şekilde zodiac'ı hatırlattı, bu film beğenenler mutlaka zodiac'ı izlesinler derim.
filme gelince iki farklı olay filmde işlenmiş ama geçişler biraz zayıf gibi geldi bana,ejderha dövmeli kızımızın filmin son bölümlerinde "sarışın zengin afet" rolüne bir çırpı da bürünüp tüm hadiseyi çözücek adımlar atması biraz gerçeklikten uzak gibi geldi,bunun yanı sıra filmde şiddet ve cinsellik baya ağır basıyor,sakın ola çocukla,korkan bir sevgiliyle,eşle gitmeyin,çerezlik niyetine değil filmden çıkınca zihninizin baya yorulmuş olduğunu hissedeceksiniz tabi dikkatli bir izleyiciyseniz.sevişme sahneleri oldukça iyi çekilmiş.
jenerigi mükemmel, isveç versiyonuna göre daha güzel ancak kitabı okudugum için çok yavan geldi. hmm bir de kesinlikle 8.2 degil bu filmin puanı, neden bu kadar abartılı puan vermişler anlayamadım. david fincher'ı görüp, çok birşey bekleyerek gitmeyin.
Johnny Depp de nereden çıktı?Filmin başrolünde Daniel Craig oynuyor,nitekim fragmanlar sinemalarda bile gösterilmeye başlandı.Bence yeniden çekilmesi doğru bir karar.Millennium serisini okuyanlar kabul edecektir ki,ilk filmde kitaptan alınan tadın çeyreği bile yoktur.Çoğu detay atlanmıştır.
Kitabı okumamış bir arkadaşımı büyük umutlarla filme sürükledim fakat çok mahcup oldum kendisine:( Umarım Hollywood yapımı film beklentileri karşılar..
@serhatsener
13 yıl önce
9 / 10
@soie
13 yıl önce
bir kere rooney mara olmamış zaten baştan. lisbeth karakterini tam olarak yansıtamadığını düşünüyorum, noomi rapace çok daha iyiydi bu konuda.
önceki filmin geneline sadık kalınmış gibi geldi bana ama bütçe daha iyi olunca tabi teknik anlamda önceki filmden kat kat iyiydi. ama ama bazı sahnelerde o kadar sıkıldım ki bir an önce geçsinler istedim.
onun dışında müzikler iyiydi baya. şişko hackerın üzerindeki NIN tişörtü de gözümden kaçtı değil :D
haa bu arada stellan skarsgardı bi kere daha sevdim şu filmle. başrol olsun yan karakterler olsun adam oynadığı her rolün hakkını veriyor.
bi de ciddi anlamda şu bilgisayar hackleme işine imrenmedim değil :D
daviid olmadı david yakışmadı bu film sana, serinin ilk filminde olur böyle şeyler diyip eğer çekeceksen ki bence acele et diğer iki filmde hünerlerini sergilemeni bekliyor ol ... Devamı
bir kere rooney mara olmamış zaten baştan. lisbeth karakterini tam olarak yansıtamadığını düşünüyorum, noomi rapace çok daha iyiydi bu konuda.
önceki filmin geneline sadık kalınmış gibi geldi bana ama bütçe daha iyi olunca tabi teknik anlamda önceki filmden kat kat iyiydi. ama ama bazı sahnelerde o kadar sıkıldım ki bir an önce geçsinler istedim.
onun dışında müzikler iyiydi baya. şişko hackerın üzerindeki NIN tişörtü de gözümden kaçtı değil :D
haa bu arada stellan skarsgardı bi kere daha sevdim şu filmle. başrol olsun yan karakterler olsun adam oynadığı her rolün hakkını veriyor.
bi de ciddi anlamda şu bilgisayar hackleme işine imrenmedim değil :D
daviid olmadı david yakışmadı bu film sana, serinin ilk filminde olur böyle şeyler diyip eğer çekeceksen ki bence acele et diğer iki filmde hünerlerini sergilemeni bekliyor olacağım.
not:kitapları okuyaraktan
@yasmin00
13 yıl önce
8 / 10
normalde kıtabını okudugum fılmlerı ızledımde tırt oluyorduma ama bu fılmde oyle olmadı..çok ıyı olmus hıkayayey bazı degısıklıkler harız baglı kalınmıs..fakket karakterlerı tam olrak tanıtılmamış bence..çok havada kalmıs gıbı...
kesınlıkle ılk fılmden daha ıyı.
@ibodirector
13 yıl önce
7.2 / 10
@tamara
13 yıl önce
Bu filmle Fincher’ı da kaybetmiş oluyoruz bence. Zira yeni birşeylere değil de yapılmış bir şeylere yönelmş yönetmen. Üstelik isveç yapımı gibi ciddi anlamda "iyi" diyebileceğimiz bir hali varken. İsveç yapımı süper değildi elbet kitapla karşılaştırıldığında çok eksikleri vardı ama anlatılmak isteneni "net" bir şeklde anlatıyordu. Fincher’a çok iş düşüyor ekstradan ne katacak çok merak ediyorum. Ki filmi çekmenin seyirciye oynamadan başka bir şey olduğunu da sanmıyorum. Kitap tutmuş e iyi kötü bi filmi de çekilmiş o zaman hollywood olarak biz bunu allayıp pullayalım da para kazanalım. Mantık bundan öte değil gibime geliyor. Ama film aslında kitap bundan çok daha ötesi. Heleki "kadına şiddet" konusunun sıkça gündeme geldiği ülkemizde daha da dikkat edilmesi gereken altmetinleri var. Bu yapım filmin yüzeysel kısmı olan "kayıp kızı bulmak"tan öteye gidemeyecek kanımca...
Performanslar hakkında yorum yapmıyorum zira filmi izlemedm ama fragmanda ... Devamı
Bu filmle Fincher’ı da kaybetmiş oluyoruz bence. Zira yeni birşeylere değil de yapılmış bir şeylere yönelmş yönetmen. Üstelik isveç yapımı gibi ciddi anlamda "iyi" diyebileceğimiz bir hali varken. İsveç yapımı süper değildi elbet kitapla karşılaştırıldığında çok eksikleri vardı ama anlatılmak isteneni "net" bir şeklde anlatıyordu. Fincher’a çok iş düşüyor ekstradan ne katacak çok merak ediyorum. Ki filmi çekmenin seyirciye oynamadan başka bir şey olduğunu da sanmıyorum. Kitap tutmuş e iyi kötü bi filmi de çekilmiş o zaman hollywood olarak biz bunu allayıp pullayalım da para kazanalım. Mantık bundan öte değil gibime geliyor. Ama film aslında kitap bundan çok daha ötesi. Heleki "kadına şiddet" konusunun sıkça gündeme geldiği ülkemizde daha da dikkat edilmesi gereken altmetinleri var. Bu yapım filmin yüzeysel kısmı olan "kayıp kızı bulmak"tan öteye gidemeyecek kanımca...
Performanslar hakkında yorum yapmıyorum zira filmi izlemedm ama fragmandan anladığım kadarıyla Daniel Greig, Micheal Nyqvist’ten sonra ’Blomkvist’ karakterini götürebilecek gibi duruyor ama Noomi Rapace’den sonra ’Salander’ karakterini kralı gelse oynayamaz bence, ki fragmanlarda da Rooney Mara acayip eğreti durmuş geldi gözüme...
Asıl yorum filmi izledikten sonra gelecek tabi ama şu haliyle bile filmden beklentim düşük yani klasik hollywood tarzının dışında birşey beklemiyorum. Siz de beklemeyin...
@mdolla
13 yıl önce
David Fincher, Hollywoodun klasik stüdyo sistemi içinde hareket etmesine rağmen elinden geldiğince provakatif filmler çeken, asi yönetmen havalarında takılan iyi niyetli bir arkadaşımızdı. Sonra birileri bunu gaza getirip Olm kimler kimler Oscar aldı bi tek sen kaldın lan falan demiş olmalı ki, arka arkaya son derece seyirci dostu diyebileceğimiz, standart stüdyo filmi normlarına indirgenmiş (dizginlenmiş) iki film çekti: The Curious Case of Benjamin Button ve The Social Network. Seven ve Fight Clubın yüzüne bile bakmayan ödül çevresi, bu iki filmi de (biri fantastik öğelerle süslü yeni nesil bir Forrest Gump, diğeri de üzerinden 1 sene geçmesine rağmen son derece kötü eskiyen bir kalabalıklar içindeki yalnızlık güzellemesi) bağrına bastı, özellikle The Social Network Fincherı o çok istediği En İyi Yönetmen Oscarına çok yaklaştırdı, ama olmadı. (The Kings Speech, heh.)
Peki Fincher artık pes ... Devamı
David Fincher, Hollywoodun klasik stüdyo sistemi içinde hareket etmesine rağmen elinden geldiğince provakatif filmler çeken, asi yönetmen havalarında takılan iyi niyetli bir arkadaşımızdı. Sonra birileri bunu gaza getirip Olm kimler kimler Oscar aldı bi tek sen kaldın lan falan demiş olmalı ki, arka arkaya son derece seyirci dostu diyebileceğimiz, standart stüdyo filmi normlarına indirgenmiş (dizginlenmiş) iki film çekti: The Curious Case of Benjamin Button ve The Social Network. Seven ve Fight Clubın yüzüne bile bakmayan ödül çevresi, bu iki filmi de (biri fantastik öğelerle süslü yeni nesil bir Forrest Gump, diğeri de üzerinden 1 sene geçmesine rağmen son derece kötü eskiyen bir kalabalıklar içindeki yalnızlık güzellemesi) bağrına bastı, özellikle The Social Network Fincherı o çok istediği En İyi Yönetmen Oscarına çok yaklaştırdı, ama olmadı. (The Kings Speech, heh.)
Peki Fincher artık pes etti diyebilir miyiz? Açıkçası öyle görünüyor. Yeni filmi The Girl with the Dragon Tattoo, Benjamin Button ve The Social Networke kıyasla daha Fincher bir film. Ama yönetmenin en iyi işlerinden biri değil.
Araştırmacı gazeteci Mikael Blomkvist (Daniel Craig), zengin ve köklü Vanger ailesi tarafından, yıllar önce yaşanan trajik ve gizemli bir cinayeti incelemesi için görevlendirilir. Aile fertleriyle konuşarak, eski fotoğraf ve belgeleri inceleyerek geçmişin izini süren Blomkvist, bir yardımcıya ihtiyaç duyduğunda, karanlık bir geçmişe sahip profesyonel dedektif Lisbeth Salander (Rooney Mara) ile tanışacaktır.
New York Times en çok okunanlar listesinde 1 numaraaa, bütün Avrupa bu kitabı konuşuyorrr, Allah Allahhhh! diye reklamı yapılan çoğu kitabı okumayı reddettiğim için, Ejderha Dövmeli Kız kitabına da aşina değilim. Kitabın konusu hakkında filmin üzerinden bir yargılama yapmak istemem açıkçası. Ama Lisbeth karakterini çıkardığınızda geriye kalan konu, son derece basit bir kendisiyle hiçbir alakası olmadığı halde (nedense) gurur meselesi haline getirdiği gizemli cinayeti çözmek için adeta kendini paralayan özgüven yoksunu mutsuz polis/gazeteci/avukat hikayesi! Elbette arka plandaki bir takım detaylar (yolsuzluğa bulaşan milyarder Wennerström, İncil ayetlerine göre işlenen cinayetler, Vanger ailesindeki Nazi lekeleri ve Lisbethin şerefsiz vasisi Bjurman), filme Fincher filmlerine özgü bir düzen eleştirisi, ahlak tartışması alt metnini ekliyor ama, filmin özü gerçekten hiç de yaratıcı değil.
Ama işte neyse ki Lisbeth Salander karakteri var.
Lisbeth, ilk birkaç sahnede pasif karakterli, mutsuz bir emo (!) gibi gözükse de, yıllardır içinde biriktirdiği (ve haklı olarak herkesten sakladığı) deliliğini dışarıya vurduğu ilk anlardan itibaren, filmin sonuna kadar üssel biçimde ilginçleşen, etkileyici ve karizmatik birine dönüşüyor. Korkutucu dış görünüşünün ve dışarıya yansıttığı soğuk, ruhsuz, erişilmez tavırlarının arkasında; hassas ve kırılgan bir genç kız olduğunu düşünmeden duramıyorsunuz. Dahası, Lisbeth aynı zamanda bir feminist; cinselliğini bir erkek kadar baskın ve cüretkar yaşayabilen, Vanger ailesinin cinayete kurban giden genç kız davasını tamamen erkeklerden intikam alma motivasyonu ile kabul eden, gerçek bir feminist. (Lisbethin içindeki feminist taraf, yıllardır bastırmaya çalıştığı dengesiz ve çılgın tarafıyla aynı anda su yüzüne çıkıyor. Bu açıdan film, feminizme akıllının yapacağı iş değil gibi bir etiket yapıştırıyor denebilir.) Rooney Mara, abartıya kaçmadan, yılın en ilgi çekici karakterlerinden birini yaratıyor.
Peki Lisbeth Salander, The Girl with the Dragon Tattooya yetiyor mu?
Yetiyor diyebiliriz. Orijinallikten uzak konusuna ve birtakım senaryo zorlamalarına rağmen, yarattığı karanlık atmosfer, gerilim sahnelerinin harika kurgulanışı, mükemmel açılış jeneriği ve Lisbeth Salander rolündeki Rooney Mara derken, bir şekilde kendini izleten bir film olmuş. Yönetmen David Fincher bu filmde elindeki zayıf materyalin kurbanı olmuş olsa bile, azıcık akıllı olup Olm Ron Howarda bile Oscar verdiler lannn diyen panpalarını dinlemezse, bir sonraki filminde eski formuna dönebileceğinin sinyallerini vermiş.
10 üzerinden 7
@acsedef
13 yıl önce
bir de, rooney mara'nın performansı muhteşemdi. buna çok dikkat çekilmediğini -yani, genel anlamda, pek çok mecrada- görmek garibime gitti.
@zett
13 yıl önce
@alcoholica
13 yıl önce
9.6 / 10
45 dakika önce büyük hayranlıkla sinemadan çıkmamı sağlamış film.
rooney mara 2.5 saatlik film boyunca sadece 2-3 yüz ifadesi kullanarak müthiş bir iş çıkarmış.
kesinlikle izlenesi bir film. oscar'da birden fazla ödül almalılar şahsıma göre. david fincher, rooney mara'yı seçmekle çok iyi iş yapmış. ama film tabii ki kızdan ibaret değil, senaryo olarak da gayet güzel. kaçırmayın.
bu arada başka bi "spoiler" koyalım:
filmin başlarında köprüdeki araba kazası anlatılırken ve benzinden falan dolayı kıvılcım çıkıp patlama olmasın diye metal kullanılmadığı falan anlatılıyor. sonlara doğru zebellah görünümlü kardeş (martin idi galiba) arabayla kaza yapınca araba aynı şekilde yan dönüyor, bizim punkçı da tabancanın işte bilmem neresinle oynuyor böylece metal yüzünden kıvılcım çıkıyor ve bum.
@yorgun_nihilist
13 yıl önce
8.4 / 10
filme gelince iki farklı olay filmde işlenmiş ama geçişler biraz zayıf gibi geldi bana,ejderha dövmeli kızımızın filmin son bölümlerinde "sarışın zengin afet" rolüne bir çırpı da bürünüp tüm hadiseyi çözücek adımlar atması biraz gerçeklikten uzak gibi geldi,bunun yanı sıra filmde şiddet ve cinsellik baya ağır basıyor,sakın ola çocukla,korkan bir sevgiliyle,eşle gitmeyin,çerezlik niyetine değil filmden çıkınca zihninizin baya yorulmuş olduğunu hissedeceksiniz tabi dikkatli bir izleyiciyseniz.sevişme sahneleri oldukça iyi çekilmiş.
@faceofmelinda
13 yıl önce
@fishbone
13 yıl önce
Kitabı okumamış bir arkadaşımı büyük umutlarla filme sürükledim fakat çok mahcup oldum kendisine:( Umarım Hollywood yapımı film beklentileri karşılar..