Into the Wild Yorumları

Into the Wild filmi detayları

S

@scarletcarson

8 yıl önce

10 / 10

into the wild etkisi diyorum şu an.. hayatımda izlediğim en iyi filmdi tartışmasız.
G

@gokcekahraman

9 yıl önce

9.5 / 10

toplumdan soyutlanmanın, öze dönüşün temelinde ahlaki kurallarımız toplumsal normlar, kalabalıklar içinde yalnızlığı barındıran yüzeysel ilişkilerin hakimiyet sağladığı dünya anlayışı sebep olmaktadır .

Aile kavramına, dostluk kavramına bakışımızın değişebileceği bir film. Bize biçilen hayatı reddedip kendi özümüzle örtüşen bir dünyada özgür ve mutlu olabiliriz . ebeveynlerimizi yahut evlatlarımızı seçme şansımız olsaydı çok farklı seçimlerle mutlu olabilecekken sırf kan bağımız olduğu için hayatlarımıza müdahele etme hakkını kendinde görebilmek..

buna sessiz kalmayı reddedişi barındıran oldukça etkili bir film

Görsellik olarakta şu fimi izleyip içinde bi parça huzur , doğaya hayranlık hissedemeyen insan en tabii duygularını çoktan modern dünyaya kurban etmiştir diyorm
I

@idokabul

9 yıl önce

5.1 / 10

filmin sonunu iyi bağlayamamış Sean Pean amca; iki yıl doğada kal, Alaska için bütün hazırlıkları yap fiziksel olarak sonra da tam dönmeye karar verirken nehri geçiverme, geri dön-zehirli olduğunu bilmediği (ki aylardır orada)ottan zehirlen üstüne üstlük aylarca geçmeyen avcılar 2 hafta içinde cesedini bulsun...

@erimk

9 yıl önce

8.5 / 10

Baştan sona merak uyandıran ve çok yerinde kendimi sorguladığım bir yapım.

Bence müzikleriyle de kulaklara hitap ediyor. Müzikler ise Eddie Wedder tarafından yapılmış.

@sarhosatlarzama

9 yıl önce

hadi tarihin demeyeyim ama son yılların en abartılan, pohpohlanan, ama abartıldığının yanından dahi geçemeyecek türde bir film değildir. sean penn'e saygım var ama bu film olmamış bence.

ha peki olmamışsa neden bu kadar beğenildi? çünkü yağmur veya kar yağdığında topukları götlerine vururcasına kaçışan, doğa ile bütünleşmeyi sadece çimenlere uzanıp gitar çalmaktan ibaret gören, modernitenin içine boğazına kadar batmış ve dimdik yürüyen birçok kişinin kıyıda, köşede duran o moderniteden doğaya kaçış hislerine ve hayallerine dokunuyor, parnağ basıyor.

filmi yıllar önce izlemiştim. çok fazla detay hatırlamıyorum ama bu filmde doğa ile barışık yaşamak anlatılmıyor bence. söz konusu esas oğlanımız, doğayı metalaştırarak, modertinenin karşısına koyuyor. yani aslında burada doğaya özgü bir sevgi söz konusu değil bence -ki doğa ile barışık yaşamaktan ziyade esas oğlanımız savaşıyor gibi. ama doğa ile savaşılmaz amirim, adamın götünden kan alır -ki filmde de alınıyor zira.

yine buna benzer ö
... Devamı
hadi tarihin demeyeyim ama son yılların en abartılan, pohpohlanan, ama abartıldığının yanından dahi geçemeyecek türde bir film değildir. sean penn'e saygım var ama bu film olmamış bence.

ha peki olmamışsa neden bu kadar beğenildi? çünkü yağmur veya kar yağdığında topukları götlerine vururcasına kaçışan, doğa ile bütünleşmeyi sadece çimenlere uzanıp gitar çalmaktan ibaret gören, modernitenin içine boğazına kadar batmış ve dimdik yürüyen birçok kişinin kıyıda, köşede duran o moderniteden doğaya kaçış hislerine ve hayallerine dokunuyor, parnağ basıyor.

filmi yıllar önce izlemiştim. çok fazla detay hatırlamıyorum ama bu filmde doğa ile barışık yaşamak anlatılmıyor bence. söz konusu esas oğlanımız, doğayı metalaştırarak, modertinenin karşısına koyuyor. yani aslında burada doğaya özgü bir sevgi söz konusu değil bence -ki doğa ile barışık yaşamaktan ziyade esas oğlanımız savaşıyor gibi. ama doğa ile savaşılmaz amirim, adamın götünden kan alır -ki filmde de alınıyor zira.

yine buna benzer örnekler olarak, doğanın kan aldığı filmler görmek isteyenler "grizzly man" filmine bakabilirler.

ha doğa ile savaşmadan nasıl barışık yaşanabilirin örneklerini de yine film tavsiyesi ile cevaplayıp yoluma bakayım diyorum. bu tip filmlerin başında into the wild ile kıyaslamanın kendisine saygısızlık olacağını düşündüğüm "dersu uzala" var. bunun yanında konusu doğayla yaşam olmasa da bu konuyla ilgili ders çıkarabileceğimiz "broken circle breakdown" filmi de güzel bir örnek olabilir.

hadi bana eyvalla...
M

@mratyksl

9 yıl önce

7.2 / 10

bana izlerken nedense 127 saat filmini hatırlattı ; özellikle görselliği kullanımı, yine de 127 saat filminden konusu itibariyle daha iyi olduğunu söyleyebilirim.
L

@lovehurts

9 yıl önce

7.5 / 10

Doğadan uzak bir insan olarak bu filmde doğanın ne kadar güzel ve keşfedilmeyi bekleyen bir yer olduğunu gördüm. İnsanın içinde doğaya kaçma hissi uyandırıyor. Hikaye ve replikler gayet güzel.

ana karakterin ölmesi vefilmin kısmen kötü sonla bitmesinin filmin kalitesini arttıran detaylardan olduğunu düşünüyorum. alex gibi bir karakterin filmin sonunda şehre ve topluma geri dönmesi ucuz dururdu.
A

@anasumiobalatu

9 yıl önce

6.2 / 10

Kötü bir film olmamasına karşın abartılmış bir film. Başına buyruk, fevri bir ergenin hikayesi. Gerçek bir yaşam hikayesi. Ama ''Of abi intu du waylld yıaa'' diyenlerin abartıp göklere çıkartacağı kadar da iyi değil.

@sinemapuan

9 yıl önce

Filmi beğensem de abartıldığı kadar mükemmel, kusursuz, yine olsa yine izlerim tadında bir film olduğunu düşünmüyorum. İzlerken sıktı. Belki de başroldeki çocuk itici geldi. the way back (dönüş yolu) filminde de benzer konular işlenmiş fakat onu daha çok beğenmiştim mesela. çünkü sıkmamıştı.

@asevilk

9 yıl önce

9.4 / 10

Her gün üç öğün; koca gri binalara, ne için bunca çaba sarf ettiğini düşünüp cevabını bulamayan bulsa da tatmin olamayanlara, riyakar ikiyüzlülere -kendilerine ve diğerlerine- , bunlardan da öte istediğini net bilemeyip bildiğini sandığında da harekete geçmeyen aynada yansıyan samimiyetsiz yüzüne bakıp burda ne işim var, burda olup biten ne diye soran insana ağır gelecek film. Bu bir yola çıkın filmi değil. Bu bir yoldan dönün filmi de değil. Bu insan olmanın çıkmazı filmi.

Film kendi içinde pek çok bilenen ama üzerinde durulmayan durum tespiti barındırıyor ve bize bu durum tespitlerinin üzerinde durup yola koyulmanın en samimi ve doğru hareket olacağını düşünüp harekete geçmiş bir insanın öyküsünü sunuyor. Ancak Chris'in bu süreçte yaşadıkları bu kararın öylece verilip uygulanmasının da yeterli olmayacağını gösteriyor her defasında.Parasını yakan bir adam bir süre sonra o paraya ihtiyaç duyup çalışmaya başlıyor.Değil mi ki pek çoğumuzu yoldan
... Devamı
Her gün üç öğün; koca gri binalara, ne için bunca çaba sarf ettiğini düşünüp cevabını bulamayan bulsa da tatmin olamayanlara, riyakar ikiyüzlülere -kendilerine ve diğerlerine- , bunlardan da öte istediğini net bilemeyip bildiğini sandığında da harekete geçmeyen aynada yansıyan samimiyetsiz yüzüne bakıp burda ne işim var, burda olup biten ne diye soran insana ağır gelecek film. Bu bir yola çıkın filmi değil. Bu bir yoldan dönün filmi de değil. Bu insan olmanın çıkmazı filmi.

Film kendi içinde pek çok bilenen ama üzerinde durulmayan durum tespiti barındırıyor ve bize bu durum tespitlerinin üzerinde durup yola koyulmanın en samimi ve doğru hareket olacağını düşünüp harekete geçmiş bir insanın öyküsünü sunuyor. Ancak Chris'in bu süreçte yaşadıkları bu kararın öylece verilip uygulanmasının da yeterli olmayacağını gösteriyor her defasında.Parasını yakan bir adam bir süre sonra o paraya ihtiyaç duyup çalışmaya başlıyor.Değil mi ki pek çoğumuzu yoldan alıkoyan yalnızca yola düşmenin kafi olmayacağını hissedişimiz.

Thoreaudan bir alıntı yapıyor "Aşktan,paradan,inançtan,ünden,adaletten öte gerçeği ver bana" diye. Ve sonunda "mutluluk sadece paylaşıldığında gerçek" diyor. Tüm filmi değerlendirip, filmdeki onca tespit ve talep arasından yalnızca bu ikisi alındığında dahi varılan sonuç; aşktan, paradan, ünden, inançtan arınmış doğada aranıp bulunulacağına inanılan o gerçeklik tek başına kafi değil biz insanlar için oluyor.İçimizdeki bilinme, anlaşılma, paylaşma arzusu ile asgari seviyede yeme içme barınma ihtiyaçlarını giderebilmek için dahi bir diğerine duyulan ihtiyaç tüm insanlıktan uzaklaşılıp sahtelikten ari bir hayat yaşama çabasını baltalayacak kadar derin.

Mutluluk paylaşılınca gerçek mottosundan yola çıkıp bu gri binalar, kalabalık insanlar, sahte ilişkiler, birkaç gün olsun istenilen yerleri görebilmek için aylarca o sahte ilişkilerin tavan yaptığı iş hayatı içinde toplumla birlikte yaşamaya alışınca, bu alışkanlığın sonucu olan mutsuzluğun verdiği huzursuzluk paylaşılınca daha az can sıkıcı mottosuna varılıyor.
SPOILER
GİRİŞ YAP
Şifremi Unuttum!

ÜYE DEĞİL MİSİNİZ?

HEMEN ÜYE OLUN
Aktivasyon Mailim Gelmedi!
ŞİFREMİ UNUTTUM
AKTİVASYON MAİLİ GÖNDER
ÜYE OL