Hayat Var Yorumları

Hayat Var filmi detayları

@enik_kral

7 yıl önce

''Hayat Var'' mı ?

Bu yazı, filmin genel bir değerlendirmesinden çok, filmdeki göstergelsel anlamlar ve feminist bir bakış açısıyla çözümlenmeye çalışılmasından ibarettir.

’’Hayat’’, filmde hem kızın, hem de filmin adı olarak karşımıza çıkıyor. Kızın yaşadığı her şey, karşılaştığı tüm zorluklar aynı zamanda hayatın da zorluğunu ifade etmiş oluyor.

Babasının teknesini, denizde devasa gemilerin arasında görüyoruz. Bu onların içinde bulundukları dünyada, teknenin boyutlarıyla orantılı olarak güç ve konumlarını anlamamızı sağlıyor.

Hayat, filmde neredeyse hiç konuşmuyor. Ancak zaman zaman mırıldandığını duyabiliyoruz. Bu duruma zıt bir şekilde, filmde hayvan sesleri, makine ve polis sirenlerine kadar güçlü bir dış ses duyuluyor. Bu yüzden Hayat’ın sessizliğini, içinde bulunduğu yaşamda güçlü olmayışından dolayı yaşamın sesleri tarafından bastırıldığı şeklinde açıklayabiliriz.

Hayat’ın babası yasa dışı işler yaparken, oradan geçiyor olmasına ra
... Devamı
''Hayat Var'' mı ?

Bu yazı, filmin genel bir değerlendirmesinden çok, filmdeki göstergelsel anlamlar ve feminist bir bakış açısıyla çözümlenmeye çalışılmasından ibarettir.

’’Hayat’’, filmde hem kızın, hem de filmin adı olarak karşımıza çıkıyor. Kızın yaşadığı her şey, karşılaştığı tüm zorluklar aynı zamanda hayatın da zorluğunu ifade etmiş oluyor.

Babasının teknesini, denizde devasa gemilerin arasında görüyoruz. Bu onların içinde bulundukları dünyada, teknenin boyutlarıyla orantılı olarak güç ve konumlarını anlamamızı sağlıyor.

Hayat, filmde neredeyse hiç konuşmuyor. Ancak zaman zaman mırıldandığını duyabiliyoruz. Bu duruma zıt bir şekilde, filmde hayvan sesleri, makine ve polis sirenlerine kadar güçlü bir dış ses duyuluyor. Bu yüzden Hayat’ın sessizliğini, içinde bulunduğu yaşamda güçlü olmayışından dolayı yaşamın sesleri tarafından bastırıldığı şeklinde açıklayabiliriz.

Hayat’ın babası yasa dışı işler yaparken, oradan geçiyor olmasına rağmen buna müdahale etmeyen sahil güvenliğe ait tekneden siren sesi duyuyoruz. Sonrasında ise Hayat’ın tecavüze uğradığı sahnede, ortalıkta polis görünmemesine rağmen kendimizi siren sesleri ile birlikte Hayat’ın yattığı yerde buluyoruz. Bu durum siren sesinin, bilinenin aksine başıboş tekinsiz bir ortam anlamına gelmesine ve farklı bir şekilde algılanmasına sebep oluyor.

Filmde zaman zaman Hayat’la ilgilendiğini gördüğümüz Kamile karakterinin, Hayat’ın bakkalın tacizlerine maruz kaldığını anlamasıyla gidip bakkaldaki aynayı kırdığını duyuyoruz. Kırılan aynanın yerine yenisini ise getir götür işleri de yapan babanın, getirdiğini görüyoruz. Bu sahnelerin sonunda daha önce bir çok sefer görmezden gelinen baba, sahil güvenlik tarafından tutuklanıyor. Baba bakkala taşıdığı yeni aynanın, bakkalın Hayat’a tacizde bulunduğu için kırılmış olan aynanın yerine olduğundan bir haberdir. Bu sahne ile babanın, aslında kızını ihmal ederek tacize uğramış olmasının gerçek sorumlusu olduğu ve adaletin bu şekilde yerine geldiği anlatılmak istenmiş.

Hayat, evdeki işleri yapıyor, yatalak dedesine bakıyor. Annesine gittiğinde ise kardeşine bakmak zorunda kalıyor. Ilk defa regl olduğunda ise çok korkuyor, bunu fark eden annesi ’kadın oldun’ deyip tokadı basıyor. Yine bir sahnede babası ve dedesinin, Hayat’ın dizlerine uzandığını görüyoruz.

Hayat, büyümek ve üzerine yüklenen bu sorumlulukları almak istememektedir. Bunu kardeşinin salıncağında oturup emziğini ve yatarken parmağını emmesinden ya da kayıkta yatarken bir bebeğin annesinin karnındakine benzer bir şekilde yattığını görmemizden de anlayabiliyoruz

Hayat, filmde başına gelen her şeye rağmen bunların hiç birine tepki vermez. Buna rağmen, bazen kızgınlığını evinin çevresindeki hindiyi tekmeleyerek attığını görürüz. Hindiyi, en son annesi Hayat’ı aramaya geldiğinde annesi ile aynı karede görüyoruz.

Hayatın yanından hiç ayırmadığı babasının hediye ettiği oyuncak bebeği, evden ayrılmadan hemen önceki sahnede tekmelediğini görüyoruz. Bu olay aslında Hayat’ın babasına attığı bir tekme, özgürlük ve kendi ayakları üzerinde durmak için atılmış bir tekme olarak adlandırılabilir.

Hayat, annesinin kendilerini terk edip gitmesiyle, kendini ondan boşalan annelik pozisyonunda buluyor. Babanın tavada unuttuğu balıkları çevirir, evin işlerini yapar, yatalak dedeye bakar. Baba dayak yerken onu korumaya çalışır, dedenin istediği sigarayı alabilmek için bakkalın istismarına göz yumar. Hatta baba ve dedeyi onun dizlerinde teselli ararken bile görürüz.

Evi terk edip başka biriyle evlenen anne ise her ne kadar bırakıp gitmiş olsa da, hayatla ve eski eviyle ilgilenmeye devam ederek pasif ve ikincil bir roldedir. Annenin, Hayat’a ilk defa regl olduğunda kadın oldun diyerek attığı tokatla, verdiği elbisenin uzunluğu ve kadınlığın simgesi olan saçlarını kesmesiyle yerini aldığı için onu hem kıskandığını hem de ataerkil bir kültür aktarımı yaptığını görüyoruz.

Babanın gemilere pazarladığı kadın üzerinden, kadını alınıp satılabilen bir nesne olarak görüyoruz. Hayat kadınının, Hayat’a ’sen bizim işimizi elimizden alacaksın’ diyerek, kızın güzelliğine övgüde bulunması da yine filmde kadının erkek için bir nesne olduğu söylemini tekrar ediyor.

Üvey baba, Hayat’ı açılan bacaklarından dolayı ’düzgün otur’ diye uyarırken oğlunu ise ’kız mı kovalayacaksın’ diye severken görürüz. Bu şekilde kadın ve erkek için biçtiği rolleri de görmüş oluyoruz.

Hayat, tüm yaşadıklarına ve başına gelen her şeye rağmen hiçbir tepki vermez. Bu anlamda son derece pasif bir roldedir. Babasının başka bir erkek tarafından dövüldüğünü görür. Sonrasında kendisini koruyamayan babasından daha güçlü olduğunu gördüğü adama ’benimle evlenir misin’ der. Annesi gibi babasından daha güçlü bir erkek arayışındadır.

Hayat’ın, finalde birlikte gittiğini gördüğümüz çocuğu seçmiş olması da aslında onu güçlü bulmuş olmasından kaynaklanıyor. Hayat’ı film boyunca sadece finalde bu tercihinden sonra gülerken görebiliyoruz. Mutludur, çünkü kendisini koruyan güçlü bir erkekle birliktedir. Çocuk, Hayat’ı rahatsız eden çocukları ondan uzaklaştırmıştır. Ayrıca çocuk bir takımın taraftarıdır. Hayat, bu takımın taraftarlarını kalabalık olarak bir arada görmüştür, yani bunun temsil ettiği gücün farkındadır.

’Hayat Var’, Reha Erdem’in daha önceki filmlerinde de olduğu gibi yine kendisinin yazdığı bir senaryoya sahip ve bu filmde yine diğer filmlerinde de olduğu gibi ana karakteri oldukça yalnız ve bir değişim içerisinde görüyoruz. ’Hayat Var’ konu ve ana karakterlerinin benzerliği ile Robert Bresson’un ’Mouchette’ (1967) adlı filmi hatırlatıyor. Ayrıca filmde görüntülerle birlikte sesin de çok etkin bir şekilde kullanılması, filmin güçlü bir anlatı yapısına sahip olmasını sağlamış.
H

@hontt

8 yıl önce

9.6 / 10

herkes reha erdem’in önünde diz çöküp tövbe isteyecek, net!

@turtlescanfly

8 yıl önce

İzlediğimde beni çok fazla etkilediğini duşunmediğim fakat durdukça guzelleşen,durdukça guzelleştiğini ise her boşluğa duşuşumde yani o an duşunecek herhangi bir şey bulamadığımda bana o malum şarkıyı mırıldattığı vakit farkettiğim filmdir.

@faj

10 yıl önce

hani bebek taşıyan arabaların arkasına yazarlar ya arabada bebek var diye, hani insanlar içinde küçük bir can taşıyan araçlar konusunda daha dikkatli olsunlar diye. oysa o canların biraz büyümüş versiyonlarını kimsenin önemsediği yok. evet hayat var dünyanın her bir köşesinde, varolma sebebi sadece varolması olan, bu yazıyı yazan ve bu yazıyı okuma yeteneğine sahip herkes gibi olan, itinayla acı çekme ve ara sıra mutlu olabilme yeteneğine sahip hayatlar her yerde. reha erdemin bizi sorunlarıyla sorumlu kılan hayat karakteride böyle işte. kendi hayatlarına tutunurken nefret suçları işleyen ve herkesin böyle yaşadığı bir dünyada kendilerini ziyadesiyle haklı gören insanların dünyasında 13 yaşında bir kızın ne kadar şansı olabilir.

bu coğrafyada doğan her kız ilk evliliğini erkek egemen kültürle yapmak zorunda yoksa yersiz yurtsuz kalır, elbette bir insan için geçerli olan her inat ve inanç öyküsü bir kadını da anlatır; fakat hangi kadın usta bir sörfçü edasıyla büyük dalgalara karşı dur
... Devamı
hani bebek taşıyan arabaların arkasına yazarlar ya arabada bebek var diye, hani insanlar içinde küçük bir can taşıyan araçlar konusunda daha dikkatli olsunlar diye. oysa o canların biraz büyümüş versiyonlarını kimsenin önemsediği yok. evet hayat var dünyanın her bir köşesinde, varolma sebebi sadece varolması olan, bu yazıyı yazan ve bu yazıyı okuma yeteneğine sahip herkes gibi olan, itinayla acı çekme ve ara sıra mutlu olabilme yeteneğine sahip hayatlar her yerde. reha erdemin bizi sorunlarıyla sorumlu kılan hayat karakteride böyle işte. kendi hayatlarına tutunurken nefret suçları işleyen ve herkesin böyle yaşadığı bir dünyada kendilerini ziyadesiyle haklı gören insanların dünyasında 13 yaşında bir kızın ne kadar şansı olabilir.

bu coğrafyada doğan her kız ilk evliliğini erkek egemen kültürle yapmak zorunda yoksa yersiz yurtsuz kalır, elbette bir insan için geçerli olan her inat ve inanç öyküsü bir kadını da anlatır; fakat hangi kadın usta bir sörfçü edasıyla büyük dalgalara karşı duracak kadar şanslı, profesör temelin yaptığı karınca deneyi gibi kadınların hayatı, hani temel önce karıncaların ayağını koparıyor sonrada zıplamalarını istiyordu, zıplayamayan karıncaları görüncede günlüğüne not düşüyordu, karıncalar bacağı koparıldığında sağır oluyorlar diye. evet hayat sağır ama onun sağırlığı yalanları duymamasından ileri gelen bir sağırlık. başına türlü işler gelir hayatın, ama o sağırlığından taviz vermez. sonra nefret suçu işlemeye başlar ve hayata tutunur.

hayatın öyküsünden alacağımız çok ders var, sinema sadece kendi hayatlarından mesul olmanızı engelleyen yönetmenlerle dolu. bu yönüyle sevimsiz bir yönetmen reha erdem, ama sevimsizliklerle yüzleşmek kendimizi bir tık daha fazla sevmemizi sağlıyorsa ne mutlu hayat var filmiyle kurduğumuz 2 saatlik ilişkiye.

@enik_kral

10 yıl önce

esin kaynağı olduğunu düşündüğüm film ilgilenenleremouchette

@wenda

11 yıl önce

8 / 10

bir yanda "kapa kız bacaklarını", "düzgün otur kız"larla azarlanan kız çocuğu, aynı anda "benim aslan oğlum manita mı kovalayacakmış"larla daha bebekliğinden itibaren gazlanan erkek çocuğu üzerinden Türkiye'deki sıradanlaşmış cinsiyetçiliği tek sahnede anlatabiliyor bu film. ne kadar tanıdık, ne kadar yalın ve net. teşekkürler reha erdem, bir erkek gözüyle erkek egemen sistemin çarpıklığını anlatma gayretine düştüğün için.

@otlu_kek

11 yıl önce

filmi dün sinema dersinde izledim ve her sahnenin ifade ettiği anlam çok derin.Yani tek başıma izleseydim ve hoca açıklamasaydı çoğu şeyi anlamayacaktım belki de.Hayat' ın yaşadıkları o yaştaki bir çocuk(ergen) için çok ağır ve film boyunca buna verebildiği tek tepki hindiyi tekmelemek..insanı üzen çok yanı var filmin.Bitince o neydi ya oluyorsun ama gene de oldukça beğendim filmi.Reha Erdem'in diğer filmlerine de göz atacağım en kısa sürede.

@paranoyakvisne

11 yıl önce

Ben hayatımda bu kadar gereksiz yere uzatılmış bir film izlemedim ya.

Beklediğim gibi bir film çıkmadı. Ben daha güzel bir hikaye bekliyordum.

Neredeyse doğru düzgün diyalog yok filmde, üstelik sahne geçişlerinde müzik de kullanılmamış. Arabesk şarkılar kullanılmış ama o da çok az.

İzlerken çok sıkıldım açıkçası. Bir kızın yalnızlığı daha farklı anlatılabilirdi diye düşünüyorum.

O mırıldamaları dinlemekten içim şişti.

Keşke daha çok diyalog olsaydı da bir kızın yalnızlığını derinlemesine anlayabilseydik.

Kim ne düşünürse düşünsün ben beğenmedim abi!

@mskfilm

11 yıl önce

Jin'i izlemedim ama Reha Erdem'in en iyi filmi bence. Mırıldanmaları çok iyi kullanıyor Erdem. Ve istavritler ve dede ve çaresizlik..

@enik_kral

12 yıl önce

gün gelir bir filmsahnesi, hiç ilgilenmediğin bir sesi veya herhangi bir şeyi senin için eşsiz kılar...

"belki sana göre eski kafayım bir aşkla yetinen anlayıştayım

belki isteyip te yapamadığın zorluklardayım aklım takıldı"

http://www.youtube.com/watch?v=nc0cnb_v-6A&feature=share
SPOILER
GİRİŞ YAP
Şifremi Unuttum!

ÜYE DEĞİL MİSİNİZ?

HEMEN ÜYE OLUN
Aktivasyon Mailim Gelmedi!
ŞİFREMİ UNUTTUM
AKTİVASYON MAİLİ GÖNDER
ÜYE OL