1995 rugby dünya kupası ırk ayrımının sona ermesinin ardından Güney Afrika'da yapılan ilk büyük spor etkinliğiydi, Her maçın bir ülkede yapıldığı ilk Rugby dünya kupası olmuştur aynı zamanda ve Güney Afrika'nın ev sahipliğinde kupayı kazandığı bir dünya kupasıdır, Yanılmıyorsam Güney Afrika Rugby milli takımı o sene ve aynı zamanda o dönemin devlet başkanı olan Nelson Mandela'nın elinden almışlardı kupayı, Rugby sporunda başarılı bir ülke diyebiliriz Güney Afrika için, Rugby ile ilgiliniz hiç yoksa bu film size aşırı sıkıcıda gelebilir he oyuncuları tanıyoruz onların hatrına izlemek istiyoruz derseniz ve Mandelayıda merak ediyoruz gibi bir düşüncedeyseniz izleyin derim yinede.
Bu Clünt abimizin böyle konuları tatliş tatliş gerizekalının anlayabileceği gibi incelemesine açıkçası uyuz oluyorum.
Şöyle düşünüyolar gibi geliyor filmi çekmeden önce;
CE-Dünyaya yön veren elimizde kim kaldı beyler? - Clint abijim Mandela var fazla film çekmemişler üstüne CE-Tamam o olsun, naapmıştı bu adam, içerde yattıydı di mi,yatışını çekmeyelim çıkışını çekelim, noolmuştu çıkınca ilginç bi olay keselim? - Sayın Abicim bu adam çıktıktan sonra ülkenin ragbi takımı dünya şampisi oldu, büyük olay valla CE-heh süper, ragbili magbili, zenci-beyaz çekişmesi de koyalım, 2 saat tam oskarlık, süfer, hadi çekiyoz, MOTORR
Tüm ezilmişliğini,tüm acılarını bir yana koyup her kesimin sesi olabilmenin dünyada nadir örneklerinden birisi Mandela, çoğunluğun değil çoğulculuğun sesi olabilmeyi öylesine güzel özümsemiş ki, düşman bellenen renkleri, marşları bir ülkenin en zirve değer olarak herkesçe paylaşmanın formülünü dünyada kaç insan başarmış acaba, günümüz politikacılarının görüp de utanması gereken bir değerdir mandela.
Mandelayı merak edenler izleyebilirler ama öncelikle Goodbye Bafana yı izlemenizi tavsiye ederim. Rugby sahneleri hariç belgesel tadında, eğitici bir film
sinema açısından çok fazla beğenmediğim, klasik bir holivud filmi.aslında yönetmeninin eastwood olduğunu gördüğümde, bi holivud filmi izleyeceğimi tahmin ediyordum. tamam çok sıkıldığımı, bitse de gitsek şeklinde izlediğimi söylemiyorum ama avrupa, iran ya da uzakdoğu sineması kadar da haz vermedi film açıkcası. tam göbeğinden geldiği holivuda ihanet etmediğini daha önceki filmlerinde de izlediğim clint amca, oyunculuk olarak hala listemin üst sıralarında yer alsa da, yönetmenliği için bunu söylemem son derece güç. keşke bu yönetmenlik mevzusuna hiç girişmeseydi diyorum ama enerjisini yine de bu alanda kullanmasını takdir etmeden de geçemiyorum.
filmi izlememdeki en önemli neden nelson mandela ve ona olan hayranlığımdı ki bu filmle hayranlığım bir kez daha yenilendi hatta arttı. filmde güney afrika rugby takımı kaptanı pineaarın(m.damon) söylediği gibi, tanıdığım kimseye benzemiyor bu adam. çünkü...yine pineaardan devam edeyim : "30 sene bir hücrede kalıp, dışarı çıkar çıkmaz kendisin... Devamı
sinema açısından çok fazla beğenmediğim, klasik bir holivud filmi.aslında yönetmeninin eastwood olduğunu gördüğümde, bi holivud filmi izleyeceğimi tahmin ediyordum. tamam çok sıkıldığımı, bitse de gitsek şeklinde izlediğimi söylemiyorum ama avrupa, iran ya da uzakdoğu sineması kadar da haz vermedi film açıkcası. tam göbeğinden geldiği holivuda ihanet etmediğini daha önceki filmlerinde de izlediğim clint amca, oyunculuk olarak hala listemin üst sıralarında yer alsa da, yönetmenliği için bunu söylemem son derece güç. keşke bu yönetmenlik mevzusuna hiç girişmeseydi diyorum ama enerjisini yine de bu alanda kullanmasını takdir etmeden de geçemiyorum.
filmi izlememdeki en önemli neden nelson mandela ve ona olan hayranlığımdı ki bu filmle hayranlığım bir kez daha yenilendi hatta arttı. filmde güney afrika rugby takımı kaptanı pineaarın(m.damon) söylediği gibi, tanıdığım kimseye benzemiyor bu adam. çünkü...yine pineaardan devam edeyim : "30 sene bir hücrede kalıp, dışarı çıkar çıkmaz kendisini o hücreye kapatanlara en küçük nefret duymayışı hatta onlara hizmet etmeye çalışmasını aklım almıyor." evet, birebir aynı şekilde olmasa da filmde geçen bir cümle ama, gerçekten buna benim de aklım kesmiyor. bu çok üst düzey ve pek kimsenin ulaşamayacağı bir yetkinlik. gidip tanışmayı, ellerinden öpmeyi çok isterdim. öylesine hayran olunası bir kişilik.
film, sporun asla sadece spor olmadığı üzerinden ilerliyor. hatta güzel bir söz de vardır : futbol, asla sadece futbol değildir. burada haliyle futbol yerine, rugby de konulabilir ki filmin yaptığı da tam olarak bu. rugbynin yani sporun, kitleleri birleştirici tarafından bakılıyor filme. tabi ki olumlu bir bakış açısı, kabul ediyorum. lakin mandelanın(m.freeman) bütün devlet işlerini ve gezilerini bir yana bırakarak, sadece rugby ile ilgileniyor gibi gösterilmiş olması ve o dönemde g.afrikada yaşanan siyahlar ve beyazlar arasındaki ırkçılığın sadece bir rugby maçı sayesinde düzelmiş gibi gösterilmesi ve bunun gerisinde kalan daha birçok etkene neredeyse değinilmemiş ya da çok kısa şekilde değinilmiş olması gerçeklikten uzak göründü gözüme ki holivudu sevmeyişimdeki aslan payı da budur.
ben nelson mandela`yı, morgan freeman`dan başkasının canlandırılmasını pek tercih etmem esasen. çünkü gerçekten birbirlerine o kadar benziyorlar ki...bunun yanına freemanın tartışmaya yer bırakmayan oyunculuğunu da hesaba kattığımızda çok fazla bir seçim hakkım olmuyor gibi. bunun yanında filmin diğer ağır topu, matt damon`dan daha sağlam bir performans beklerdim sanırım. ama dediğim gibi, sinema açısından çok üst kademelerde bir film değildi ve filmi izlemem için mandela ve freemanın oyunculuğu kafiydi ki bu faktörler beni doyurdu.
rugbyden hiç anlamam. hala da anlamıyorum. ilgilenmeye de niyetim yok. yalnız filmde adı geçen bir oyuncu üzerine kısa bir okuma yaptım. acaba diyorum, filmde onun üzerinde az da olsa durulabilir miydi, hani bir syagı göstergesi olarak. acaba durulsaydı filmin atmosferine zarar verir miydi, bilemiyorum ama yine de içimde kaldı bu adam: johan lamu. yeni zellanda rugby takımının efsane sol açığıymış. 120kg ve 100mt yi 10sn civarında koşuyormuş. inanılmaz bir şey bu. o cüsse ile bu hız...yani zamanının michael jordan`ı gibi bir şey. rugby sporunun yaşayan efsanelerinden. ama çok oynama fırsatı bulamamış. böbrek rahatsızlığı ile başlayıp diyalize kadar uzanan rahatsızlıklarından dolayı. ama yine de kalbimizdesin lamu...
kısaca, mandelayı seviyor merak ediyorsanız izlenebilecek ama sinemasal açıdan çok fazla beklentilere girilmemesi gereken bir film olmuş.
çok büyük beklentilerle izlemiştim, filmin yarım saatinden sonra sıkıntıdan patlama noktasına geldim neredeyse... nelson mandela'yı tanıyan ve çok seven bir insanım, başardığı mükemmel bir şey ama film öyle tek düze ve tahmin etmesi kolay ilerliyor ki sıkılmamak elde değil... filmin konusu mükemmel ama abartılacak bir anlatımı ve oyunculuğu kesinlikle yok...
Mandela'yı bu filmle tanıdım diyebilirim. Bu filmden sonra hayatını araştırdım ve hakkında pek çok şey öğrendim. Demokratik bir Güney Afrika kurulması için çok çalışmış ve yapmış.Mandela karakterini bence M.Freeman'dan başka birisi bu denli gerçekçi canlandıramazdı. yine muhteşem iş çıkarmış. insanı içini coşturan sinema salonunda bir anda ayağa kalkıp alkışlamaya başlıyacakmış hissi bırakan nadir filmlerden kesinlikle izlenmeli ve önemli dersler çıkaralacak bir film...
zamanlama itibariyle bana biraz, "2010 dünya kupası öncesi Güney Afrika tarihini tanıyalım" filmi gibi geldi. hormonal sebeplerden dolayı futbolla pek aram yok. filmden anladığım kadarıyla rugby sporunu da pek sevmedim. ama zaten filmin "rugby'yi halka sevdirelim" gibi bir derdi yok. daha çok "insanları birbirine sevdirelim" derdine odaklanmış. çok da güzel yapmış.
@cruachan
4 yıl önce
8.9 / 10
@skynyrd
7 yıl önce
1 / 10
Şöyle düşünüyolar gibi geliyor filmi çekmeden önce;
CE-Dünyaya yön veren elimizde kim kaldı beyler? - Clint abijim Mandela var fazla film çekmemişler üstüne CE-Tamam o olsun, naapmıştı bu adam, içerde yattıydı di mi,yatışını çekmeyelim çıkışını çekelim, noolmuştu çıkınca ilginç bi olay keselim? - Sayın Abicim bu adam çıktıktan sonra ülkenin ragbi takımı dünya şampisi oldu, büyük olay valla CE-heh süper, ragbili magbili, zenci-beyaz çekişmesi de koyalım, 2 saat tam oskarlık, süfer, hadi çekiyoz, MOTORR
@yorgun_nihilist
10 yıl önce
7.4 / 10
@uzunus
10 yıl önce
@sarhosatlarzama
11 yıl önce
filmi izlememdeki en önemli neden nelson mandela ve ona olan hayranlığımdı ki bu filmle hayranlığım bir kez daha yenilendi hatta arttı. filmde güney afrika rugby takımı kaptanı pineaarın(m.damon) söylediği gibi, tanıdığım kimseye benzemiyor bu adam. çünkü...yine pineaardan devam edeyim : "30 sene bir hücrede kalıp, dışarı çıkar çıkmaz kendisin ... Devamı
filmi izlememdeki en önemli neden nelson mandela ve ona olan hayranlığımdı ki bu filmle hayranlığım bir kez daha yenilendi hatta arttı. filmde güney afrika rugby takımı kaptanı pineaarın(m.damon) söylediği gibi, tanıdığım kimseye benzemiyor bu adam. çünkü...yine pineaardan devam edeyim : "30 sene bir hücrede kalıp, dışarı çıkar çıkmaz kendisini o hücreye kapatanlara en küçük nefret duymayışı hatta onlara hizmet etmeye çalışmasını aklım almıyor." evet, birebir aynı şekilde olmasa da filmde geçen bir cümle ama, gerçekten buna benim de aklım kesmiyor. bu çok üst düzey ve pek kimsenin ulaşamayacağı bir yetkinlik. gidip tanışmayı, ellerinden öpmeyi çok isterdim. öylesine hayran olunası bir kişilik.
film, sporun asla sadece spor olmadığı üzerinden ilerliyor. hatta güzel bir söz de vardır : futbol, asla sadece futbol değildir. burada haliyle futbol yerine, rugby de konulabilir ki filmin yaptığı da tam olarak bu. rugbynin yani sporun, kitleleri birleştirici tarafından bakılıyor filme. tabi ki olumlu bir bakış açısı, kabul ediyorum. lakin mandelanın(m.freeman) bütün devlet işlerini ve gezilerini bir yana bırakarak, sadece rugby ile ilgileniyor gibi gösterilmiş olması ve o dönemde g.afrikada yaşanan siyahlar ve beyazlar arasındaki ırkçılığın sadece bir rugby maçı sayesinde düzelmiş gibi gösterilmesi ve bunun gerisinde kalan daha birçok etkene neredeyse değinilmemiş ya da çok kısa şekilde değinilmiş olması gerçeklikten uzak göründü gözüme ki holivudu sevmeyişimdeki aslan payı da budur.
ben nelson mandela`yı, morgan freeman`dan başkasının canlandırılmasını pek tercih etmem esasen. çünkü gerçekten birbirlerine o kadar benziyorlar ki...bunun yanına freemanın tartışmaya yer bırakmayan oyunculuğunu da hesaba kattığımızda çok fazla bir seçim hakkım olmuyor gibi. bunun yanında filmin diğer ağır topu, matt damon`dan daha sağlam bir performans beklerdim sanırım. ama dediğim gibi, sinema açısından çok üst kademelerde bir film değildi ve filmi izlemem için mandela ve freemanın oyunculuğu kafiydi ki bu faktörler beni doyurdu.
rugbyden hiç anlamam. hala da anlamıyorum. ilgilenmeye de niyetim yok. yalnız filmde adı geçen bir oyuncu üzerine kısa bir okuma yaptım. acaba diyorum, filmde onun üzerinde az da olsa durulabilir miydi, hani bir syagı göstergesi olarak. acaba durulsaydı filmin atmosferine zarar verir miydi, bilemiyorum ama yine de içimde kaldı bu adam: johan lamu. yeni zellanda rugby takımının efsane sol açığıymış. 120kg ve 100mt yi 10sn civarında koşuyormuş. inanılmaz bir şey bu. o cüsse ile bu hız...yani zamanının michael jordan`ı gibi bir şey. rugby sporunun yaşayan efsanelerinden. ama çok oynama fırsatı bulamamış. böbrek rahatsızlığı ile başlayıp diyalize kadar uzanan rahatsızlıklarından dolayı. ama yine de kalbimizdesin lamu...
kısaca, mandelayı seviyor merak ediyorsanız izlenebilecek ama sinemasal açıdan çok fazla beklentilere girilmemesi gereken bir film olmuş.
@fight_club_ile
13 yıl önce
4 / 10
@kahlan
13 yıl önce
@electronicarts
14 yıl önce
7.5 / 10
@poisonblue
15 yıl önce
@kaslann
15 yıl önce
10 / 10