7.9

105 OY
PUAN VER
5

Imdb: 7.9 (30.918 OY)

KONUSU
Gazeteci, aktör ve filozof Alexander’ın doğum günü, ailenin büyük buluşmasına ön ayak olur. Günü küçük oğluna modern yaşam ve maneviyat üzerine konuşmalar yaparak geçiren adam, akşam saatlerinde nükleer savaşın başlamasıyla ciddi bir hesaplaşmaya girişir. Dünyanın en önemli yönetmenlerinden birinin ... Devamı
Gazeteci, aktör ve filozof Alexander’ın doğum günü, ailenin büyük buluşmasına ön ayak olur. Günü küçük oğluna modern yaşam ve maneviyat üzerine konuşmalar yaparak geçiren adam, akşam saatlerinde nükleer savaşın başlamasıyla ciddi bir hesaplaşmaya girişir. Dünyanın en önemli yönetmenlerinden birinin imzasını taşıyan bir başyapıt.

YORUM YAZ

SPOILER

YENİ YORUMLAR

Tüm Yorumlar

@olanzveins

2 yıl önce

7 / 10

Felsefenin zorlu metafizik tartışmalarından birisi, bilmek iyi bir şey midir? Bu soru etrafında filme bakarsak Maria güç arzusunun yani bilgiye olan arzunun yansımasını gösteriyor. Jung sevginin karşısına güç istencini koymuştu. Bu iki olgu neden karşı karşıya kısmını düşünürsek film bunu göstermeye çalışıyor aslında.

Bildikçe içine doğduğumuz değerlere yabancılaşırız. Aydınlanmak ufkumuzu açsa dahi geçmişteki değerlere olan soğukluk bizi yıpratır. Geçmişin sıcaklığını arzulayarak aydınlık bir yolda soğukla baş ederiz. Bu anlam arayışı ölüm yaklaştıkça daha şiddetli bir hiçliğin kapısını bize aralar.

@jase

5 yıl önce

Bu filmin "ne olmadığını" onun üzerine yazılmışlardan öğrenebilirsiniz. Aşağıdakiler gibi...

@rorschachv1

6 yıl önce

8 / 10

Tarkovski'nin oğluna ithaf ettiği son filmi. Tarkovski'nin birçok filminde olduğu gibi bu filminde de az ama öz replik kullanılmış. Filmin konusu daha çok korkular ve korkularla başa çıkıp yaşamayı öğrenebilmekle ilgili. Bunu filmin başlarında ana karakter Alexandır'ın oğluna söylediği şu sözlerden anlıyoruz: "Korkma oğlum, ölüm diye bir şey yok. Sadece ölüm korkusu var. Bu dehşetli bir korkudur. Bazen insanlara yapmaması gereken şeyleri yaptırır. Ölümden korkmamayı başarsaydık her şey ne kadar farklı olurdu." Filmin devamı da hep bu söz temelinde ileriliyor.

Açıkçası son 1 saatini anlayamadım, ta ki filmin sonunda "Bu film oğlum Andriosha'ya ithaf edilmiştir. Umut ve güven dileklerimle." yazısı çıkana kadar. Sonrasında ufak bir araştırma sonucunda o son 1 saati de anlamaya başladım. En anlam yüklenemeyen karakterlerden hizmetçi Maria, filmde saflığı ve umudu temsil ediyordu.

Kafa yoran, ama izlediğinize değecek bir film Kurban. İzley
... Devamı
Tarkovski'nin oğluna ithaf ettiği son filmi. Tarkovski'nin birçok filminde olduğu gibi bu filminde de az ama öz replik kullanılmış. Filmin konusu daha çok korkular ve korkularla başa çıkıp yaşamayı öğrenebilmekle ilgili. Bunu filmin başlarında ana karakter Alexandır'ın oğluna söylediği şu sözlerden anlıyoruz: "Korkma oğlum, ölüm diye bir şey yok. Sadece ölüm korkusu var. Bu dehşetli bir korkudur. Bazen insanlara yapmaması gereken şeyleri yaptırır. Ölümden korkmamayı başarsaydık her şey ne kadar farklı olurdu." Filmin devamı da hep bu söz temelinde ileriliyor.

Açıkçası son 1 saatini anlayamadım, ta ki filmin sonunda "Bu film oğlum Andriosha'ya ithaf edilmiştir. Umut ve güven dileklerimle." yazısı çıkana kadar. Sonrasında ufak bir araştırma sonucunda o son 1 saati de anlamaya başladım. En anlam yüklenemeyen karakterlerden hizmetçi Maria, filmde saflığı ve umudu temsil ediyordu.

Kafa yoran, ama izlediğinize değecek bir film Kurban. İzleyip geçmek için değil, izlerken ve izledikten sonra düşünmek isteyenlere tavsiye ederim.

@faj

8 yıl önce

Sinema dininin peygamberlerinden tarkovsk imzalı bir film. film boyunca ruhsal buhranların armonisine tanıklık ediyoruz. Yönetmeni ölümcül bir hastalığın pençesinde bir film ofret -yani kurban- ve ölümcül bir hastalığın pençesindeki insanlığı anlatıyor. 3. dünya metaforuyla. Filmin hemen başında eski aktör, gazeteci, yazar alex'in huzursuzluk taşlarıyla örülmüş küçük dünyasına açılıyor gözlerimiz. Filmin imgelerin iç içe geçtiği dar koridorlarında ilerlerken ardınızda bırakmadığınız ekmek kırıntılarını arıyor gözleriniz. Gözleriniz kurban arıyor film boyunca, sanki kurbanı bilirseniz geçecekmiş gibi filmin tüm sıkıntısı, sonunda anlıyorsunuz ki kurban sizden başkası değil. Yüzlerce soru işareti ve bir adet arınmışlık hissi ile filmi bitiriyorsunuz. Neden sonra film yeniden başlıyor...

Yüzlerce derdi ama bir kamerası olan bir ustanın seyir defterinin son sayfası. Yönetmenin belkide en eksik bıraktığı filmi, öğrendikçe eksilen insanlığa
... Devamı
Sinema dininin peygamberlerinden tarkovsk imzalı bir film. film boyunca ruhsal buhranların armonisine tanıklık ediyoruz. Yönetmeni ölümcül bir hastalığın pençesinde bir film ofret -yani kurban- ve ölümcül bir hastalığın pençesindeki insanlığı anlatıyor. 3. dünya metaforuyla. Filmin hemen başında eski aktör, gazeteci, yazar alex'in huzursuzluk taşlarıyla örülmüş küçük dünyasına açılıyor gözlerimiz. Filmin imgelerin iç içe geçtiği dar koridorlarında ilerlerken ardınızda bırakmadığınız ekmek kırıntılarını arıyor gözleriniz. Gözleriniz kurban arıyor film boyunca, sanki kurbanı bilirseniz geçecekmiş gibi filmin tüm sıkıntısı, sonunda anlıyorsunuz ki kurban sizden başkası değil. Yüzlerce soru işareti ve bir adet arınmışlık hissi ile filmi bitiriyorsunuz. Neden sonra film yeniden başlıyor...

Yüzlerce derdi ama bir kamerası olan bir ustanın seyir defterinin son sayfası. Yönetmenin belkide en eksik bıraktığı filmi, öğrendikçe eksilen insanlığa öykünür gibi...
J

@josephwhite

10 yıl önce

9.5 / 10

Gördüğüm en güzel fotoğraf sahneleri, durmayan ama çok yavaş hareket eden bir kamera, sindire sindire okunan bir kitap gibi... 10 sayfa etmez sözcükler ama sanki bir başyapıt okumuş gibiyim, düşünsenize Bach kulağınızda ve Da Vinci nin büyücüye tapınma tablosu filmin köşelerini tutmuş, ölmek üzere olan Tarkovsky bu duyguyu o kadar güzel vermiş ki, açık ara sanat filmlerinin en güzellerinden biri olmalı "offret". ve Alexander in duası... teslimiyet, samimiyet, çaresizlik...

Ermiş bir adam, olmuş, pişmiş ve çok genç (54) ölmüş... İçim acıdı, başka film izlemek istemiyor gibiyim

@vegidemiyorum

11 yıl önce

profesör alexander, eşi adelaide ile birlikte, daha nişanlılık yıllarında gelip yerleştikleri gölün hemen kıyısındaki güzel bir evde oturmaktadır. profesör?ün doğum gününü kutlamak üzere toplanan ailesi tam sofraya oturmak üzereyken, televizyonda konuşma yapan başbakan bir nükleer savaşın başladığını duyurur. yayın aniden kesilir ve gerçekten mi yoksa profesörün bilinçaltında mı geliştiği kestirilemeyen bu olayın ilk belirtisi olarak alçaktan geçen, sesten hızlı uçakların gürültüsüyle birlikte bir endişe başlar. profesör, tüm dünyanın ve sevdiklerinin kurtulması için kendini kurban etmesinin gerekliliğine inanır ve bu görevini yerine getirmek üzere harekete geçer?

Tarkovsky?nin son filmidir. ?Ölüm yoktur, ölüm korkusu vardır.? lafıyla şekillenen, bu korkunun üzerine giden müthiş bi filmdi. Filmi İsveç?te, kanserden ölmek üzere olduğunu bildiği günlerde çekmiş olması filmi benim için daha manidar kıldı. Filmde hayatı tanımlayan diyalogl
... Devamı
profesör alexander, eşi adelaide ile birlikte, daha nişanlılık yıllarında gelip yerleştikleri gölün hemen kıyısındaki güzel bir evde oturmaktadır. profesör?ün doğum gününü kutlamak üzere toplanan ailesi tam sofraya oturmak üzereyken, televizyonda konuşma yapan başbakan bir nükleer savaşın başladığını duyurur. yayın aniden kesilir ve gerçekten mi yoksa profesörün bilinçaltında mı geliştiği kestirilemeyen bu olayın ilk belirtisi olarak alçaktan geçen, sesten hızlı uçakların gürültüsüyle birlikte bir endişe başlar. profesör, tüm dünyanın ve sevdiklerinin kurtulması için kendini kurban etmesinin gerekliliğine inanır ve bu görevini yerine getirmek üzere harekete geçer?

Tarkovsky?nin son filmidir. ?Ölüm yoktur, ölüm korkusu vardır.? lafıyla şekillenen, bu korkunun üzerine giden müthiş bi filmdi. Filmi İsveç?te, kanserden ölmek üzere olduğunu bildiği günlerde çekmiş olması filmi benim için daha manidar kıldı. Filmde hayatı tanımlayan diyaloglar bir yana, Nietzsche?nin,Shakespeare?in adlarının sürekli geçmesi, filmin oğluna adanmış olması, dine olan bakış açısının yansıması filmi bir nevi Tarkovsky?nin mirası niteliğine taşımış. Özellikle din konusunda fark ettiğim bir detay beni çok etkiledi. Filmin başında bir sahnede baş kahramanımız gazeteci, aktör ve filozof olan Alexander?a tanrıyla ilişkisi soruluyor.Alexander da ?korkarım öyle bir ilişkimiz yok? diyor. Ama sonra nükleer savaşın çıkmasıyla ve ölümün hissettirdiği, kahramanımızın da dediği gibi ?hayvansal güdü? ona bambaşka şeyler yaptırıyor. Şu alıntı da çok hoşuma gitti;

filmde üslup yönünden, ingmar bergman?ın son dönem çalışmalarını andıran pek çok unsur bulunmaktadır. dekorlar soğuk, ışıklandırma ise geri plandaki nesnelerin önünde ve parlaktır; dinsel metaforlar da çok fazladır. tarkovsky, bergman?ın sürekli çalıştığı usta görüntü yönetmeni sven nykvist?in mükemmel görüntülerinin de yardımıyla, insanlığın gittikçe makineleştiği, teknolojik gelişmelerle iyice kapana kıstırıldığı günümüzde, sürekli bir nükleer savaş tehdidinin gölgesinde nasıl çıkmaza doğru sürüklendiğimizi gösterir. bu gidişe karşı koymanın da ancak inançla mümkün olabileceğini vurgular.

Filmin en aklımda kalan, görüntüsünü de aldığım enfes sözlerinden biri ?Bir bilge ?gerekli olmayan şey günahtır. Eğer bu doğruysa uygarlığımız baştan sona günah üzerine kurulmuş demektir.?

ve monolog; ?Konuşmayı bırakıp bir şey yapmayı göze alacak bir kişi çıksaydı, en azından birisi bunu deneseydi?? şeklinde yarım bırakılmış ya hani izlerken işte bu dedim. Tarkovsky bu.

Ama bütün bunlara rağmen Offret?i Tarkovsky?nin filmleri içinde çürük elmaya benzetmiş çoğu kişi, bence haksızlık edilmiş. Spoiler olacak biraz ama; filmde öyle bir sahne vardı ki sırf o sahne için bile izlenirdi bu film. Sahnede baş karakterAlexander?ın annesinin el değmemiş, bakımsız bahçesini çok iyi bir niyetle sırf annesi mutlu olsun diye ?ağaçları budayacağım, otları ayıracağım, çok güzel olacak? diye girişip ama sonunda baktığında o güzelliğin ve doğallığın gittiğini hatta annesinin bahçenin budandığı sırada daha da hastalanmış olmasını anlattığı ?kesilip biçilmiş, kanayan ağaçlar dışında hiç bir şey yoktu? cümlesini söylediği o sahnede bilinçli sinema izleyicisi orada modernizm ve teknoloji eleştirisi yapıldığını anlar. Sırf o çarpıcı sahne için bile filme baş yapıt diyebiliriz.

Benim için filmi farklı kılan sadece çok fazla konuşma olmasıydı çünkü o kadar çok alışmışız ki Tarkovsky?nin kutsal sessizliğine, bu kadar diyalog bir süre sonra garip geldi hatta içimden ?bi susun lan film izliyoz burda? diyesim bile geldi.

Neyse uzattık yine. İzleyin efenim. İyi seyirler.

?Başlangıçta söz vardı.?, ?Neden o vardı baba??

http://www.youtube.com/watch?v=aPAiH9XhTHc

Not:http://www.derindusunce.org/2011/06/23/offret-kurban-andrey-tarkovsky-1986/filmle ilgili bu yazıyı çok sevdim, tavsiye ederim.
H

@hegel

15 yıl önce

Tarkovskinin son filmi. Yaralı bir sürüngen gibi ağır hareket eden kamera. Sanki zamana, insanlara, olaylara tanıklık ediyor. Uğursuz bir tanıklık hali. Anlaşılmazlığın, umursamazlığın, kötülüğün, körlüğün, durağanlığın sessizce zıtlarına dönüşmesi üzerine, ağır bir bakış. Uyku, hastalık, sayıklama halinde olmak gibi.



Filmin ortalarında adam şunu anlatır:



Yıllar önce evlenmeden önce sık sık annemi ziyaret ederdim. Memlekete giderdim. O zamanlar annem hala hayattaydı. Evi küçücük bir kulübeydi.Bir bahçenin ortasındaydı. Küçük bir bahçeydi. Bakımsızdı. Otlar diz boyuydu. Yıllarca ihmal edilmiş bir bahçe. Ve sanırım hiç kimse oraya uğramamıştı bile. Annem ağır hastaydı. Evden çıktığı pek görülmemişti.

Yine de o harap bahçenin ortasında kendine özgü bir güzellik vardı. Şimdi ne olduğunu anlıyorum. Havanın güzel olduğu günlerde çoğu zaman pencerenin kenarına oturur bahçeyi seyrederdi. Pencerenin yanında özel bir koltuğu vardı. Bir k
... Devamı
Tarkovskinin son filmi. Yaralı bir sürüngen gibi ağır hareket eden kamera. Sanki zamana, insanlara, olaylara tanıklık ediyor. Uğursuz bir tanıklık hali. Anlaşılmazlığın, umursamazlığın, kötülüğün, körlüğün, durağanlığın sessizce zıtlarına dönüşmesi üzerine, ağır bir bakış. Uyku, hastalık, sayıklama halinde olmak gibi.



Filmin ortalarında adam şunu anlatır:



Yıllar önce evlenmeden önce sık sık annemi ziyaret ederdim. Memlekete giderdim. O zamanlar annem hala hayattaydı. Evi küçücük bir kulübeydi.Bir bahçenin ortasındaydı. Küçük bir bahçeydi. Bakımsızdı. Otlar diz boyuydu. Yıllarca ihmal edilmiş bir bahçe. Ve sanırım hiç kimse oraya uğramamıştı bile. Annem ağır hastaydı. Evden çıktığı pek görülmemişti.

Yine de o harap bahçenin ortasında kendine özgü bir güzellik vardı. Şimdi ne olduğunu anlıyorum. Havanın güzel olduğu günlerde çoğu zaman pencerenin kenarına oturur bahçeyi seyrederdi. Pencerenin yanında özel bir koltuğu vardı. Bir keresinde ortalığı düzeltmeye karar verdim. Yani bahçeyi düzeltmeye. Çimenleri kesip otları yakacaktım. Ağaçları budayacaktım. Aslında bütün bahçeyi kendi zevkime göre, kendi ellerimle yeniden düzenlemek istedim. Annemin hoşuna gitsin diye istedim. Tam iki hafta boyunca elimde bahçe makası ve tırpanla toprağı kazdım, kestim, otları ayıkladım ve başka otlar ektim. Burnumu topraktan kaldırmadan çalışıp durdum. İşi en kısa zamanda bitirmek için tüm gücümle çalıştım.

Annemin durumu daha da kötüleşti. Yataktan kalkamaz oldu. Bense onun, pencerenin kenarına oturmasını ve bahçenin yeni halini görmesini istiyordum. Kısacası işimi bitirip her şeyi hazırladıktan sonra üstümü başımı yıkadım. Temiz çamaşır, ceket giydim. Boynuma kravat bile taktım. Sonra koltuğa oturup aynı onun yaptığı gibi bahçeyi seyrettim. Ben, orada öylece oturmuş pencereden dışarı bakıyordum. Manzaranın tadını çıkarmaya hazırlanmıştım. Neyse, pencereden dışarı baktığımda gördüğüm şey, başka bir şeydi. Her yerde şiddetin izleri vardı! O doğallık neredeydi? Karşımdaki manzara iğrençti. O güzellik nereye gitmişti?



Aslında kendinden bahsetmektedir. Bilmenin içindeki boşluğu büyütmekten başka bir işe yaramadığını söylemek istemektedir. Doğal olanı bozmaktan. Bunu aşağıdaki sözlerinden anlarız:



Yine de içerlediğim bir şey var. Kendimi hayata hazırlamıştım. Daha yüksek bir hayata. Kendi irademle yaptım bunu. Sonunda bütün bunlar bana ayak bağı oldu. Felsefe, din tarihi, estetik okudum.
SPOILER

Kurban filmine Benzer Film ekliyorsun.

Arama Sonuçları

Kurban filmini Kategorize ediyorsun.

Bu filmi aşağıdaki seçenekleri işaretleyerek kategorize edebilirsin.

Arama Sonuçları

Kurban filmine Konu ekliyorsun.

Arama Sonuçları

FİLM İLE İLGİLİ İSTATİSTİKLER
GİRİŞ YAP
Şifremi Unuttum!

ÜYE DEĞİL MİSİNİZ?

HEMEN ÜYE OLUN
Aktivasyon Mailim Gelmedi!
ŞİFREMİ UNUTTUM
AKTİVASYON MAİLİ GÖNDER
ÜYE OL