''Akıl,zihnimizde iki çelişkili hakikati aynı anda tutuyor. Umut ve umutsuzluk. Bu iki fikrin zihnimizde dönüp durması,hayatın ta kendisidir.''
Bu filmin anlatmak istediği şey tam anlamıyla korkunç. Kişisel dertlerden evrensel kocaman bir dert ile paralellik kurduran senaryosu muazzam. Ve film bu dertlerin çözümü için bir çözüm öneriyor. İşte burası korkunç. Ama filmin finaliyle bu soru ucu açık bir şekilde bırakılıyor. Peder'in dediği gibi aynı: ''Akıl,zihnimizde iki çelişkili hakikati aynı anda tutuyor. Umut ve umutsuzluk.''
Filmin sonunda bu iki çelişkili hakikatten hangisinin geriye kaldığını düşünmek bize yani aklımıza kalıyor. Nefis.
film muazzam güzellikte bir çalışma. sessiz, sakin üslubuyla ağır ağır akarak nihayetine varırken dolaştığımız bütün patikalar, bütün yollarda öncelikle çok güzel ışık çalışmaları görüyoruz: film baştan sona ışık ve gölgeyi çok doğal bir şekilde bir arada kullanarak baş karakterimiz toller'ın yaşadığı ikilemlerin, azabın, merakın ve arayışın, bütün gayretlerinin bir yansıması oluyor sanki. toller kendi vicdan azabını yüklenmiş şekilde sığındığı kilisesinde özet, prefabrik inançlarla yaşamaya çalışırken hiç sormadığı sorular sebebiyle kendisiyle yüzleşmeye zorlanıyor. bir yandan toller'ın günlüğü ve iç sesiyle yürüyoruz bu ışıklı ve gölgeli patikalarda ve bir yandan da hiç bakmadığımız bir yere bakmaya çağrılıyoruz sanki. bu yer michael'ın durduğu ve dünyaya baktığı yer. ve burası michael'ın, toller oğlunu kaybettiği ve bunun sebebi aslında kendisi olduğu halde asla yapamadığı şeyi yaptığı yer bir yandan da. michael, toller'a kendi hayatının bütün açmazları içerisinde kendine ve hayata ... Devamı
film muazzam güzellikte bir çalışma. sessiz, sakin üslubuyla ağır ağır akarak nihayetine varırken dolaştığımız bütün patikalar, bütün yollarda öncelikle çok güzel ışık çalışmaları görüyoruz: film baştan sona ışık ve gölgeyi çok doğal bir şekilde bir arada kullanarak baş karakterimiz toller'ın yaşadığı ikilemlerin, azabın, merakın ve arayışın, bütün gayretlerinin bir yansıması oluyor sanki. toller kendi vicdan azabını yüklenmiş şekilde sığındığı kilisesinde özet, prefabrik inançlarla yaşamaya çalışırken hiç sormadığı sorular sebebiyle kendisiyle yüzleşmeye zorlanıyor. bir yandan toller'ın günlüğü ve iç sesiyle yürüyoruz bu ışıklı ve gölgeli patikalarda ve bir yandan da hiç bakmadığımız bir yere bakmaya çağrılıyoruz sanki. bu yer michael'ın durduğu ve dünyaya baktığı yer. ve burası michael'ın, toller oğlunu kaybettiği ve bunun sebebi aslında kendisi olduğu halde asla yapamadığı şeyi yaptığı yer bir yandan da. michael, toller'a kendi hayatının bütün açmazları içerisinde kendine ve hayata bir bakış açısı ve bir perspektif sunuyor ve bu perspektif toller'ın zaten hassas, sallantıda olan denge arayışını zorluyor; filmin sonlarına doğru insanın içini ürperten bir gerilim ve korku hissiyle sürerek bence sinemadaki en güzel finallerden birisiyle film sona eriyor.
insan ruhuna böylesi güzel bir anlatım, öykü ve perspektifle bakmak, kişisel zaaflar ve çıkmazları dünyanın can çekişen ruhuyla böyle iç içe önümüze sermek bir maharet ve takdir edilmesi gereken bir maharet hem de. bu sebeple first reformed'u herkese muhakkak öneriyorum
@spinsteinhawton
1 yıl önce
9 / 10
Bu filmin anlatmak istediği şey tam anlamıyla korkunç. Kişisel dertlerden evrensel kocaman bir dert ile paralellik kurduran senaryosu muazzam. Ve film bu dertlerin çözümü için bir çözüm öneriyor. İşte burası korkunç. Ama filmin finaliyle bu soru ucu açık bir şekilde bırakılıyor. Peder'in dediği gibi aynı: ''Akıl,zihnimizde iki çelişkili hakikati aynı anda tutuyor. Umut ve umutsuzluk.''
Filmin sonunda bu iki çelişkili hakikatten hangisinin geriye kaldığını düşünmek bize yani aklımıza kalıyor.
Nefis.
@parfenrogojin
5 yıl önce
10 / 10
insan ruhuna böylesi güzel bir anlatım, öykü ve perspektifle bakmak, kişisel zaaflar ve çıkmazları dünyanın can çekişen ruhuyla böyle iç içe önümüze sermek bir maharet ve takdir edilmesi gereken bir maharet hem de. bu sebeple first reformed'u herkese muhakkak öneriyorum
@tibetli
5 yıl önce