The Act of Killing filmine yorum yazdı:
Bu film bana ülkemizdeki faili meçhul cinayetleri ve katliamları; o pis işleri yapanlara hayranlıkla bakan ve yeri geldiğinde üç maymunu oynayan iğrenç insanları hatırlattı. Kötülük her yerde.
Character is like a photograph, develops in darkness.
The Act of Killing filmine yorum yazdı:
Bu film bana ülkemizdeki faili meçhul cinayetleri ve katliamları; o pis işleri yapanlara hayranlıkla bakan ve yeri geldiğinde üç maymunu oynayan iğrenç insanları hatırlattı. Kötülük her yerde.
Kaili Blues filmine yorum yazdı:
Uzun zaman sonra ilk kez bir filmden tat aldım. Çok güzeldi. Rüya gibiydi.
Bir Zamanlar... Hollywood'da filmine yorum yazdı:
O kadar şeyin arasında Nazi yakmayı da ihmal etmiyor Tarantino Reis.
Çernobil dizisine yorum yazdı:
İzledikten sonra şunu düşündüm. Evet bu illet Türkiye’de olmamalı. Böyle rezil insanların, halktan ve gerçeklerden uzak insanların, ilim ve irfan bilmeyen insanların, koltuklarında oturmaya devam etmek için her türlü yalanı atıp gerçeği gizleyecek potansiyele sahip insanların politikacı olduğu bu ülkede böyle bir şeyin yapılmasına kesinlikle izin verilmemeli. Biz böyle bir şey ile başa çıkamayız. Bu hepimizi yok eder. Bu illetin karşısında hiçbir dua, hiçbir vaat, hiçbir yalan bizi kurtaramaz. Ben bunu anladım. Biz bir bilim ülkesi değiliz. Biz bilim insanlarına saygı duyan ve sağlıklı düşünebilen insanların ülkesi de değiliz. Biz Çernobil faciasından sonra Karadeniz’de ki çayı göstere göstere içmiş, "Türkiye’de radyasyon var diyenler dinsizdir." demiş bakanın ülkesiyiz. Büyüklerimiz, atalarımız, dedelerimiz, sanatçılarımız teker teker kanserden yok olup gittiler. Umarım kendimi iyi ifade edebilmişimdir.
Bu diziyi izleyin, izlettirin dostlar.
Van Gogh: Sonsuzluğun Kapısında filmine yorum yazdı:
Filmi beğendim. Müzikleri olsun, kamera açıları olsun, kurgusu olsun, kullanılan vinyetler ve blurlar olsun... Her açıdan beğendim. Tüm bunları kullanarak Van Gogh'un ruh halini anlatmaya çalışmışlar. En azından sanatçının o iç karmaşasını, buhranını, kendini ve doğayı arayışını seyirciye böyle yansıtmayı tercih etmişler ki bu durum filme güzel bir derinlik katmış. Seyircinin filmi izlerken zaman zaman uzaklara dalmasını, filmin içinde kaybolmasını, Van Gogh'u anlamaya, anlamlandırmaya çalışmasını sağlıyor. Güzel iş.
Zama filmine yorum yazdı:
Film Paraguay’ın Asuncion bölgesinden Arjantin’in Buenos Aires şehrine terfisini bekleyen İspanyol kolonisinde yetkili olan Diego de Zama’nın hikayesini anlatıyor. Bulunduğu yerden kaçıp gitmek isteyen bir insan için artık her şey anlamını yitirmeye ve basitleşmeye başlar. Zama için de böyle artık. Oradaki yaşamı onun için artık muğlak. Vali, valinin karısı, postacı, Cicuna Porto, Venturo Prieto, küçük şeylerin gereksiz abartılışı, Kızılderililer, Zamala, ağlayan çocuk, sıcak, parasızlık, açlık, esirlik...
Zama için tüm bunlar insanı bulunduğu yere hapseden zincirlerden başka bir şey değildir ve aradığı kilit kaybolmuştur. Bu buhrandan kurtulamadığı her gün yavaş yavaş yok oluşuna doğru sürüklenir. Ve bizler de onu izlerken aynı sıkıcılığa maruz kalıp filme hapsedilmiş gibi hissederiz. Sinemayı bir düşün ve his sanatı olarak kabul ediyorsak eğer insanın en önemli hislerinden biri olan sıkılma hissinin de bunun içinde yer bulmasına şaşırmamamız gerekir. Bazı zamanlar filmi anlamak için ... DevamıFilm Paraguay’ın Asuncion bölgesinden Arjantin’in Buenos Aires şehrine terfisini bekleyen İspanyol kolonisinde yetkili olan Diego de Zama’nın hikayesini anlatıyor. Bulunduğu yerden kaçıp gitmek isteyen bir insan için artık her şey anlamını yitirmeye ve basitleşmeye başlar. Zama için de böyle artık. Oradaki yaşamı onun için artık muğlak. Vali, valinin karısı, postacı, Cicuna Porto, Venturo Prieto, küçük şeylerin gereksiz abartılışı, Kızılderililer, Zamala, ağlayan çocuk, sıcak, parasızlık, açlık, esirlik...
Zama için tüm bunlar insanı bulunduğu yere hapseden zincirlerden başka bir şey değildir ve aradığı kilit kaybolmuştur. Bu buhrandan kurtulamadığı her gün yavaş yavaş yok oluşuna doğru sürüklenir. Ve bizler de onu izlerken aynı sıkıcılığa maruz kalıp filme hapsedilmiş gibi hissederiz. Sinemayı bir düşün ve his sanatı olarak kabul ediyorsak eğer insanın en önemli hislerinden biri olan sıkılma hissinin de bunun içinde yer bulmasına şaşırmamamız gerekir. Bazı zamanlar filmi anlamak için bizim de sıkılmamız ve hatta sıkışmamız gerekebilir. Bu açıdan bu film başarılı bir örnek diyebilirim. Ayrıca filmdeki ses efektlerinin kullanımı da yerinde ve etkileyici olmuş. Ben filmi beğendim. Çoğu kişi beğenmemiş ve sıkılmış. Normal.
‘93 Yazı filmine yorum yazdı:
Annesini ve babasını kaybedip başka bir evde büyümek zorunda kalan, kendini hep yabancı ve kusurlu gören, yanlış yapma tedirginliğiyle yaşayan, korkan, sevilmeyi hissedemeyen, hayal kırıklığına uğrayan, çocukluğunu hep başkalarının mutluluğuna özenerek geçiren ve içini dolduran o kocaman yalnızlık duygusundan asla kaçamayan herkese selam olsun. Güzel filmdi. Oluyor böyle. Bir film geliyor ve bir şekilde çarpıyor sizi. Aaah aaah. :) Yine de gülelim. :))
Son Portre filmine yorum yazdı:
Filmin atmosferine ve griliğine bayıldım. Tablo gibiydi. Ayrıca Alberto Giacometti için Geoffrey Rush tercihi müthiş olmuş.
Edit: Filmin müzikleri Spotify’a düşmüştür.
Enes Batur Hayal mi Gerçek mi? filmine yorum yazdı:
Filmden çok bu filmin çekilmiş olması komik.