9 yıl önce
Harvey filmine yorum yazdı:
Donie Darko'ya ilham olmuş film. Bence orjinali ve iyisi bu :)
Harvey filmine yorum yazdı:
Donie Darko'ya ilham olmuş film. Bence orjinali ve iyisi bu :)
Summer Interlude filmine yorum yazdı:
Bergman'ın ilk döneminin en samimi filmi "Yaz Oyunları" 28 yaşında bir balerinin ilk aşkını hatırlamasıyla birlikte, geçmiş ile günümüz arasında gidip gelen bir melodram öyle ki yönetmenin filmografisinde çok fazla söz sahibi olmayan ancak ustalığa ulaştıran filmlerden birisi de denilebilir
Monika'yla Bir YAz filmine yorum yazdı:
16-17 yaşlarında, büyüyüp de küçülmüş gibi görünen küçük, tatlı ve ateşli bir yeni yetme Monika! Evden tüyüp, bir an önce özgürlüğüne ve hayatın zevklerine doğru kanatlanmayı bekleyen bir küçük kadın! Genç, toy ve saf Harry, Monika nın cilvelerine kayıtsız kalamaz. Hatta ona sırılsıklam aşık olur. Günün birinde evden kaçmak için fırsat kollayan Monika, babasının sarhoş bir anında ona vurmasıyla bavulunu toplayıp Harry nin evine koşar. Evde kalmaları mümkün olmayınca Harry, Monika’ya babasının motorunda kalmayı önerir. Şehrin sıkıcılığından, işe gitme zorunluluğundan sıkılan gençler her şeyi geride bırakıp Harry’nin motor ile adalara doğru açılırlar. Bu özgürlük ve aşk dolu seyahat onlara çok iyi gelir. Bir süre sonra Monika hamile kalır. Bunun üzerine şehre dönünce evlenmeye karar verirler. Harry gündüz çalışacak akşam da gece okuluna gidecektir. Monika ise evde çocuğa bakacak ve yemek pişirecektir. Zamanla Monika bu tatilden sıkılmaya başlar. Yeni bir elbisesi olmadığından yakınır dur ... Devamı16-17 yaşlarında, büyüyüp de küçülmüş gibi görünen küçük, tatlı ve ateşli bir yeni yetme Monika! Evden tüyüp, bir an önce özgürlüğüne ve hayatın zevklerine doğru kanatlanmayı bekleyen bir küçük kadın! Genç, toy ve saf Harry, Monika nın cilvelerine kayıtsız kalamaz. Hatta ona sırılsıklam aşık olur. Günün birinde evden kaçmak için fırsat kollayan Monika, babasının sarhoş bir anında ona vurmasıyla bavulunu toplayıp Harry nin evine koşar. Evde kalmaları mümkün olmayınca Harry, Monika’ya babasının motorunda kalmayı önerir. Şehrin sıkıcılığından, işe gitme zorunluluğundan sıkılan gençler her şeyi geride bırakıp Harry’nin motor ile adalara doğru açılırlar. Bu özgürlük ve aşk dolu seyahat onlara çok iyi gelir. Bir süre sonra Monika hamile kalır. Bunun üzerine şehre dönünce evlenmeye karar verirler. Harry gündüz çalışacak akşam da gece okuluna gidecektir. Monika ise evde çocuğa bakacak ve yemek pişirecektir. Zamanla Monika bu tatilden sıkılmaya başlar. Yeni bir elbisesi olmadığından yakınır durur. Şehre dönerler. Yaşları tutmadığı için evlenmeyen çift için Harry’nin halası devreye girerek gerekli evrakları tamamlar. Artık evli ve çocukları olan genç çift için kabus dolu günler yakındır. Film boyunca bir arpa boyu geliştirmediği karakteri Monika’yı, ikinci yarıda daha da beter bir hale sokup evlilikteki kötü gidişin ve maddi sorunların sorumlusu haline getiriyor. Film boyunca her yönden tarafını tuttuğu Harry’yi ise çocukluktan olgunluğa geçirtip, ağırbaşlı bir erkek yapıyor. karısı ve çocuğu için (genel olarak aile kavramı tabiki) elinden gelen her şeyi yapıyor Harry. Daha doğrusu onlar için yaşıyor ama bizim Monika bütün bunları elinin tersiyle itip kocasını aldatıyor ve yine Bergman’a göre artık tam bir şeytan, yuva yıkıcı ve ailedeki mutsuzluğun kaynağı olarak betimleniyor
Susuzluk filmine yorum yazdı:
En kötüsünü gösterip en iyinin değerini anlatmak için yapılmış bir Bergman klasiği.. Filmde Kötü bir evlilikleri olan çiftin, İtalya'ya yaptıkları yolculuk sonrasında Stockholm'e dönüş yolculuğunda, Psikiyatrist ve onun lezbiyen arkadaşı ile tanışmaları anlatılmaktadır. Ingmar Bergman'ın lezbiyen sekans diye adlandırdığı kısım, zamanında sansürün epey kurbanı olmuş. Fakat yine de hissiyatı ustaca vermiştir. Bergman filmleri içinde geri planda kalmış bir film Törst. Ama aslında içinde Bergman simgelerinin en bol olduğu hazinelerinden biridir de ayrıca. Bergmanın sorunlu kadınları yine ön planda. Yine mutsuz yine umutsuzlar. Ve tek ilaçları hep olduğu gibi sevgi. İzleyene sıkıntılar yaratan bunaltan sahneler aslında tek bir amaç taşıyor. değerli olan madde değil maneviyat. Bütün gücün içimizde olduğunu anlatmaya çalışır bize. İnanç, sevgi, başarı iyi olan her şey bizde gizli. Tabii bunun tam tersi de. Gerisi sizin hangisini bulmak istemenize kalmış. Bu yüzdendir bizi hep içimize sürüklem ... DevamıEn kötüsünü gösterip en iyinin değerini anlatmak için yapılmış bir Bergman klasiği.. Filmde Kötü bir evlilikleri olan çiftin, İtalya'ya yaptıkları yolculuk sonrasında Stockholm'e dönüş yolculuğunda, Psikiyatrist ve onun lezbiyen arkadaşı ile tanışmaları anlatılmaktadır. Ingmar Bergman'ın lezbiyen sekans diye adlandırdığı kısım, zamanında sansürün epey kurbanı olmuş. Fakat yine de hissiyatı ustaca vermiştir. Bergman filmleri içinde geri planda kalmış bir film Törst. Ama aslında içinde Bergman simgelerinin en bol olduğu hazinelerinden biridir de ayrıca. Bergmanın sorunlu kadınları yine ön planda. Yine mutsuz yine umutsuzlar. Ve tek ilaçları hep olduğu gibi sevgi. İzleyene sıkıntılar yaratan bunaltan sahneler aslında tek bir amaç taşıyor. değerli olan madde değil maneviyat. Bütün gücün içimizde olduğunu anlatmaya çalışır bize. İnanç, sevgi, başarı iyi olan her şey bizde gizli. Tabii bunun tam tersi de. Gerisi sizin hangisini bulmak istemenize kalmış. Bu yüzdendir bizi hep içimize sürüklemesi, düşündürmesi. İnsanın içine yolculuğu nasıl ağır yorucu ise bunun bize aktarımı da bu kadar yoğun. Bu açıdan bakınca Törst filmi daha anlaşılır.. Bu filmde birbirine bağlı ama bağımsız gibi görünen kişilerin yaşam örgüsünü izliyoruz. Bütün karakterler dolaylı da olsa birbirine bağlı ama birbirini anlamayan uzak kalan insanlar. Aile bile olsalar ne kadar birbirlerini anlayabiliyorlar? Kadınlar bunalımda, çıkmazda.. O dönemin çarpık ilişkileri anlatılmış. Kuraklık gibi yağmura açlık var. Birlikte olmadan yapamayan ama bir arada olunca da olmayan bu insanların hikayesi film ilerledikçe farklı bir hal alıyor. Artık anne olamayacak bir kadının içim bataklık demesi ve sürekli kabuslarıyla geçmişiyle yaşaması her şeyimi kaybettim derken yine de bir umut araması, insanın siyahı arzularken beyazı da istemesine örnektir
Aylaklar filmine yorum yazdı:
Film, Adriyatik Denizi'nin kenarında küçük bir kasabada düzenlenen Deniz Kızı isimli güzellik yarışmasıyla başlar. Bu esnada bir dış ses, filmin 5 ana karakterini sırasıyla tanıtmaya başlar bize. Bu 5 karakter, toplumsal ve bireysel sorumluluklardan yoksun, eğlence dışında hiçbir şey düşünemeyen, günlerini aylaklık ederek geçiren; doğal olarak hiçbir alanda dikiş tutturamayan bireylerdir. Gitmek en kolay olandır, tanımadıkları, bilmedikleri yerlere gitmek isterler; gidemezler. İçlerinden biri, Moraldo hariç..Usta yönetmen Federico Fellini'nin "La Strada" filmiyle dünya çapında ün kazanmadan bir önceki adımı olan "I vitelloni", yönetmenin uluslararası alanda tanınmaya başlamasını sağlamıştır. Film gösterime girdikten 5 yıl sonra Akademi Ödülleri'nde özgün senaryosuyla, bu dalda aday gösterilmiş; Venedik Film Festivali'nde ise Gümüş Ayı kazanarak Fellini'nin ilerleyen zamanlardaki başarılarının müjdecisi olmuştur. Fellini'ye dair otobiyografik öğeler barındıran film, başrol oyuncularında ... DevamıFilm, Adriyatik Denizi'nin kenarında küçük bir kasabada düzenlenen Deniz Kızı isimli güzellik yarışmasıyla başlar. Bu esnada bir dış ses, filmin 5 ana karakterini sırasıyla tanıtmaya başlar bize. Bu 5 karakter, toplumsal ve bireysel sorumluluklardan yoksun, eğlence dışında hiçbir şey düşünemeyen, günlerini aylaklık ederek geçiren; doğal olarak hiçbir alanda dikiş tutturamayan bireylerdir. Gitmek en kolay olandır, tanımadıkları, bilmedikleri yerlere gitmek isterler; gidemezler. İçlerinden biri, Moraldo hariç..Usta yönetmen Federico Fellini'nin "La Strada" filmiyle dünya çapında ün kazanmadan bir önceki adımı olan "I vitelloni", yönetmenin uluslararası alanda tanınmaya başlamasını sağlamıştır. Film gösterime girdikten 5 yıl sonra Akademi Ödülleri'nde özgün senaryosuyla, bu dalda aday gösterilmiş; Venedik Film Festivali'nde ise Gümüş Ayı kazanarak Fellini'nin ilerleyen zamanlardaki başarılarının müjdecisi olmuştur. Fellini'ye dair otobiyografik öğeler barındıran film, başrol oyuncularından Alberto Sordi'ye şöhretin kapılarını açıp dönemin en tanınmış aktörü haline getirmiştir.
WR: Mysteries of the Organism filmine yorum yazdı:
1972 yılında Cannes'da Bunuel Özel Ödülü almış, fantastik, gerçeküstü yanları olan,erotik ve politik bir film.Filmde erotizm ve politikanın ortak benzer yanlarını ve toplum üzerinde nasıl kullanıldığını enteresan bir bakış açısıyla aktarılmaya çalışılmış. Filmin protest tavrı ise takdire değer.
Ucubeler filmine yorum yazdı:
Tod Browning?in üstün hayal gücü ve yaratıcılığına rağmen kariyeri ne yazık ki pek parlak olmamıştır. 1932 senesinde Hollywood için çektiği Freaks sinema ve yönetmenlik hayatının sonunu getirmiştir. 1939? a kadar dört yapıma daha dahil olmuş ancak Freaks ile lekelenen ismi ona yeni projelerin teslim edilmesine engel olmuştur. Freaks? i bu derece rahatsız edici kılan neydi peki? Mide bulandırıcı vahşet sahneleri mi, katlanılamayacak kadar iğrenç tecavüz görüntüleri mi, yoksa hikayesinde ırkçı ve faşist yaklaşımlara mı yer vermesi? Aslında hiçbiri de değil! Yönetmenin tek bir kabahati vardı, o da filminde normal olarak nitelendirdiğimiz insanların gerçekte nasıl ruhlara sahip olabileceğini ve fiziksel görünümleri ya da rahatsızlıkları yüzünden aşağı görülenlerin de en az sizin, bizim kadar iyi insanlar olma olasılıkları.
Dogville filmine yorum yazdı:
Sonbaharda yapraklar dökülürken dayanmasını sağlayan şey gurur değil hayatı tehlikede olan hayvanlar gibi duygularının uyuşmasıydı. Vücudu kendiliğinden herşeyi askıya almıştı.Acı veren şeyleri düşünmüyordu.Tıpkı hastalığının yayılmasına seyirci kalan bir hasta gibi.
Grace'in dost bildikleri de güz yaprakları gibi dökülmüştü.Onu rüzgarda kendi ağına dolanmış bir örümceğin destekleyebileceği kadar destekliyordu
Güz Sonatı filmine yorum yazdı:
Bergman için sinemanın Dostoyevski’ si demek istiyorum. Çünkü kendisi filmlerinde Dostoyevski gibi insanın çelişkilerine ve o büyük gelgitlerine içeriden bakmayı iyi biliyor. Bu filmde ıskalanmış ve yanlış başlanıp yanlış yaşanmış bir hayata ayna tutarken yine de insanın o anlaşılmaz ümitvarlığını işaret ederken insan ruhunun beklenti, umut, hayal kırıklığı ve sevgi gibi duygularını şiirsel bir akıcılık ve duyarlılıkla anlatıyor. Konu olarak anne-kız ilişkisini ve yüzleşmelerini işler. Bu tema, yüzeyde fazla dramatik görünmese de, film, Bergman’ın yazdığı güçlü ve dramatik sahnelerden, özellikle Eva’nın annesine ulaşmaya çalıştığı, geceler boyu süren konuşmalardan oluşur.
Hayatımızı yaşarken etrafımızdaki insanlara neler yaşatıyoruz ? Karabulut gibi bir etki mi, yağmurlu mu, fırtnalı mı, güneşli mi? Aslında herkesin başkalarına yaşattığı bir mevsimi var. Ve de asıl bence olması gerekense, kişinin birey olması başkalarının etkilerinden sıyrılıp kendi bağımsızlığını kurmasıdır.
Bu film ... DevamıBergman için sinemanın Dostoyevski’ si demek istiyorum. Çünkü kendisi filmlerinde Dostoyevski gibi insanın çelişkilerine ve o büyük gelgitlerine içeriden bakmayı iyi biliyor. Bu filmde ıskalanmış ve yanlış başlanıp yanlış yaşanmış bir hayata ayna tutarken yine de insanın o anlaşılmaz ümitvarlığını işaret ederken insan ruhunun beklenti, umut, hayal kırıklığı ve sevgi gibi duygularını şiirsel bir akıcılık ve duyarlılıkla anlatıyor. Konu olarak anne-kız ilişkisini ve yüzleşmelerini işler. Bu tema, yüzeyde fazla dramatik görünmese de, film, Bergman’ın yazdığı güçlü ve dramatik sahnelerden, özellikle Eva’nın annesine ulaşmaya çalıştığı, geceler boyu süren konuşmalardan oluşur.
Hayatımızı yaşarken etrafımızdaki insanlara neler yaşatıyoruz ? Karabulut gibi bir etki mi, yağmurlu mu, fırtnalı mı, güneşli mi? Aslında herkesin başkalarına yaşattığı bir mevsimi var. Ve de asıl bence olması gerekense, kişinin birey olması başkalarının etkilerinden sıyrılıp kendi bağımsızlığını kurmasıdır.
Bu film bu konuda çok etkileyici ve dokunaklı.. insan ilişkilerini ve kişileri o kadar ince betimlemiş ki seyrederken hayran kaldım.