şiirsiz yaşanır mı, sevdiğiniz şiirler ?

göğe bakma durağı

ikimiz birden sevinebiliriz göğe bakalım

şu kaçamak ışıklardan şu şeker kamışlarından

bebe dişlerinden güneşlerden yanab otlarından

durmadan harcadığım şu gözlerimi al kurtar

şu aranıp duran korkak ellerimi tut

bu evleri atla bu evleri de bunları da

göğe bakalım

falanca durağa şimdi geliriz göğe bakalım

inecek var deriz otobüs durur ineriz

bu karanlık böyle iyi afferin tanrıya

herkes uyusun iyi oluyor hoşlanıyorum

hırsızlar polisler açlar toklar uyusun

herkes uyusun bir seni uyutmam bir de ben uyumam

herkes yokken biz oluruz biz uyumayalım

nasıl olsa sarhoşuz nasıl olsa öpüşürüz sokaklarda

beni bırak göğe bakalım

senin bu ellerinde ne var bilmiyorum göğe bakalım

tuttukça güçleniyorum kalabalık oluyorum

bu senin eski zaman gözlerin yalnız gibi ağaçlar gibi

sularım ısınsın diye bakıyorum ısınıyor

seni aldım bu sunturlu yere getirdim

sayısız penceren vardı bir bir kapattım

bana dönesin diye bir bir kapattım

şimdi otobüs gelir biner gideriz

dönmeyeceğimiz bir yer beğen başka türlüsü güç

bir ellerin bir ellerim yeter belleyelim yetsin

seni aldım bana ayırdım durma kendini hatırlat

durma kendini hatırlat

durma göğe bakalım

Turgut UYAR
yokuş yol'a

güllerin bedeninden dikenlerini teker teker koparırsan

dikenleri kopardığın yerler teker teker kanar

dikenleri kopardığın yerleri bir bahar filan sanırsan

kürdistan'da ve muş - tatvan yolunda bir yer kanar

muş - tatvan yolunda güllere ve devlete inanırsan

eşkıyalar kanar kötü donatımlı askerler kanar

sen bir yaz güzelisin, yaprakların ekşi, suda yıkanırsan

portakal incinir, tütün utanır, incirler kanar

bir yolda el ele gideriz, o yolda bir gün usanırsan

padişahlar ve muşlar kanar, darülbedayiler kanar

muş - tatvan yolunda bir gün senin akşamın ne ki

orada her zaman otlar otlar ergenlikler kanar

el ele gittiğimiz bir yolda sen git gide büyürsen

benim içimde çok beklemiş, çok eski bir yer kanar

TURGUT UYAR
Mum Alevi ile Oynayan Kedinin Öyküsü

Bir mum yanıyordu bir evin bir odasında

O evde bir de kedi vardı.

Geceler indiğinde kendi havasında

Mum yanar, kedi de oynardı.

Mumun yandığı gecelerden birinde

Kedi oyunlarına daldı.

Oyun arayan gözlerinde

Mumun alevi yandı,

Baktı,

Mumun titrek alevinde

Oyuna çağıran bir hava vardı.

Oyunlarını büyüten kedi büyüdü

Kendi türünde çocukcasına,

Döndü dolaştı, yavaş yavaş yürüdü

Geldi mumun yanına, oyuncakcasına.

Bir baktı, bir daha, bir daha baktı

Mumun alevinin dalgalanmasına

Uzandı bir el attı.

Bıyıklarını yaktırmadan anlamayacaktı..

İlk kez gördüğü mumun yakmasına

İnanmayacaktı.

Kedi, oyunlarında büyüyordu,

Mum, üşüyordu yanmalarında.

Zaman ikili yürüyordu

Aralarında.

Bir ayrışım görünüyordu

Birinin yanmalarında

Öbürünün oynamalarında.

Kedi oyunlarında büyüyordu,

Yitirerek gitgide oyunlarını.

Mum küçülüyordu yanmalarında,

Yitirerek gitgide yakmalarını.

Oynarken büyüyen kedi yanacak,

Aydınlatırken küçülen mum yakacaktı.

Küçülen yaka-yaka aydınlatacak,

Büyüyen yana yana anlayacaktı.

Bir mum yanmasından

Ve bir kedi oyunundan

Kaldı sonunda

Bir gecenin tam ortasında

Bir evin bir odasında

Göz-göze susan

İki insan.

Mum yandı bitti,

Kedi büyüdü gitti.

Oyunlar karıştı gecelerde

Suskun uykusuzluklara.

O iki insandan, sonunda

Birinin anılarında kedi,

Birinin dalmalarında mum

Kaldı gitti.

Nerede bir mum yansa şimdi,

Nerede oynasa bir kedi,

Birbirine yansıyor, karışıyor gölgeleri..

Bugün dün gibi oluyor,

Dün bugün gibi.

Mum ellerimi tırmalıyor,

Belleğimi yakıyor kedinin elleri.

Özdemir Asaf
tek hatırladığım mısra

bırakın cehennem köpeklerinin ayağı kaysın...

sheaksperin aşkı adlı filmde geçiyordu heralde ...

bu şiirin adını hatrlayan var mı dostlar
Maviye

Maviye çalar gözlerin,

Yangın mavisine

Rüzgarda asi,

Körsem,

Senden gayrısına yoksam,

Bozuksam,

Can benim, düş benim,

Ellere nesi?

Hadi gel,

Ay karanlık..

Ahmed ARİF
Bir ufak gündoğumu,

Hanımellerinin rahiyası,

Bir garip çocuk kahkahası,

Koyu bir güz meltemi,

Taşıdı ciğerlerime,

Kesti soluğumu.

Unutma beni,

Anımsa sesimi,

Aklında yaşayayım,

Toprak da olsa bedenim,

İlk eylülde,

Kulaklarına fısıldayayım.
Edip Cansever/İnfilak

Ben gidince hüzünler bırakırım

Bu senin yaşadığındır

Bir ev sıkılır kadınlardaki

Bir adam sıkılır kadınlardaki

Seni sevmek bu kadar mı

O benim yaşadığımdır.

Bazan da bir yerde kuşlar vardır

Ne uçmak, ne görünmek için

Bir karanfil pencereyi deler

Bir kapı kendiliğinden kapanır

İstesek sevişirdik, ama olmadı

Biz değil yaşayan acılardır.

Gitsem de her yerde biraz vardır

Hatırda zamansız bir plak

Bir otel kapısı, biraz istasyon

Vardır o seninle birlikte olmak

Buluşur çok uzaktan ellerimiz

Ve nasıl göz gözeyiz ansızın bir infilak.
uyanamaz mıyız? sevgili dostlar,

uykumuzda mı ölmeliyiz sonsuza dek?

charles bukowski'nin ''sıradan delilik öyküleri'' kitabından uyarlanmış olan aynı adlı filmin finali ''güneş merhamet buyuruyor'' isimli charles bukowski şiiri ile son bulur. şiire ait son mısralar sizinle paylaştıklarım...
Biliyor musun az az yaşıyorsun içimde
Oysaki seninle güzel olmak var
Örneğin rakı içiyoruz, içimize bir karanfil düşüyor gibi
Bir ağaç işliyor tıkır tıkır yanımızda
Midemdi aklımdı şu kadarcık kalıyor.

Sen o karanfile eğilimlisin, alıp sana veriyorum işte
Sen de bir başkasına veriyorsun daha güzel
O başkası yok mu bir yanındakine veriyor
Derken karanfil elden ele.

Görüyorsun ya bir sevdayı büyütüyoruz seninle
Sana değiniyorum, sana ısınıyorum, bu o değil
Bak nasıl, beyaza keser gibisine yedi renk
Birleşiyoruz sessizce.
Bir mesaja cevap veriyorsunuz.
GİRİŞ YAP
Şifremi Unuttum!

ÜYE DEĞİL MİSİNİZ?

HEMEN ÜYE OLUN
Aktivasyon Mailim Gelmedi!
ŞİFREMİ UNUTTUM
AKTİVASYON MAİLİ GÖNDER
ÜYE OL