şiirsiz yaşanır mı, sevdiğiniz şiirler ?

..

Ben pencereden bakarken

Kimseler ölmemişti

Ölüm diye bir şey yoktu ki Hilmi Bey

Var mıydı?

Yüzümden bir şeyler aktı aktı

İçim de menekşelendi Hilmi Bey

Gökyüzü gibi bir şey bu çocukluk

Hiçbir yere gitmiyor.

-Edip Cansever
Sus, kimseler duymasın

Duymasın, ölürüm ha

Aymışam yarı gece

Seni bulmuşam sonra

Seni, kaburgamın altın parçası

Seni, dişlerinde elma kokusu

Bir daha hangi ana doğurur bizi?

Ahmed Arif
Kitabımı sana adamak istedim

Gözlerine baktım

Gözlerin yok

Öpmek istedim

Yüzüne baktım

Yüzün yok

Tutmak istedim elini

Elin yok

İşit sözlerimi yüreğe işleyen

Kulakların yok

Anlat bana bişey anlat

Dilin yok

Haydi yanyana

Yanın yok

Kitabımı sana adamak istedim

Adın yok

Güvercin getirdi şiirimi geriye

Bu dünyada anlattığın kadın yok...

Aziz Nesin
ağrı neydi, neremdeydi, neresiydi ağrı

kim bana kalbimin menzilini soracaksa sorsun artık

ağrıdurmadanağrıdurmadanağrıdurmadan

ağrı benim durmadan doruğuna tırmandığım

meğer yüksek bir dağmış.

Didem Madak
Düş ve Dua

yağmura,nisana ve yaşıma aldanıp

uçurumları kıyı sanarak

ve dağlar erişilmeyince acı verir

sözünü unutarak

kaf dağına gitmek istedim

ırmak inadıyla yürüdüm uzaklara

bir derviş olup yürüdüm uzaklara

yanıldı denektaşım geriye döndüm

Kutsal Sözler Panayırı'na sığınıp

ipeksi bir sessizliğe büründüm:

bir hayat,mahçup ve duru

Tanrım,gülleri

ve sessiz harfleri koru.

İbrahim Tenekeci
Yaşamaya Dair - Nazım Hikmet.

Yaşamak şakaya gelmez,

büyük bir ciddiyetle yaşayacaksın

bir sincap gibi mesela,

yani, yaşamanın dışında ve ötesinde hiçbir şey beklemeden,

yani bütün işin gücün yaşamak olacak.

Yaşamayı ciddiye alacaksın,

yani o derecede, öylesine ki,

mesela, kolların bağlı arkadan, sırtın duvarda,

yahut kocaman gözlüklerin,

beyaz gömleğinle bir laboratuarda

insanlar için ölebileceksin,

hem de yüzünü bile görmediğin insanlar için,

hem de hiç kimse seni buna zorlamamışken,

hem de en güzel en gerçek şeyin

yaşamak olduğunu bildiğin halde.

Yani, öylesine ciddiye alacaksın ki yaşamayı,

yetmişinde bile, mesela, zeytin dikeceksin,

hem de öyle çocuklara falan kalır diye değil,

ölmekten korktuğun halde ölüme inanmadığın için,

yaşamak yani ağır bastığından.

Nazım Hikmet
Ölüm Gelecek ve Senin Gözlerinle Bakacak

Ölüm gelecek ve senin gözlerinle bakacak -
sabahtan akşama dek, uykusuz,
sağır, eski bir pişmanlık
ya da anlamsız bir ayıp gibi
ardını bırakmayan bu ölüm.
Bir boş söz, bir kesik çığlık,
bir sessizlik olacak gözlerin:
Böyle görünür her sabah
yalnız senin üzerinde
kıvrımlar yansıtırken aynada.
Hangi gün, ey sevgili umut,
bizler de öğreneceğiz senin
yaşam olduğunu, hiçlik olduğunu.

Herkese bir bakışı var ölümün.
Ölüm gelecek ve senin gözlerinle bakacak.
Bir ayıba son verir gibi olacak,
belirmesini görür gibi
aynada ölü bir yüzün,
dinler gibi dudakları kapalı bir ağzı.
O derin burgaca ineceğiz sessizce.

Cesare Pavese


"maske takıp, karışıyorsun kalabalığa. hayvanlarla

insanların bir arada oldukları bir kalabalık. kanatlı

bir cüce, yahut cüce bir melek, seyrediyor her şeyi.

ellerinde balıklar ve kuşlar var. atıyor kalabalığın

üzerine. kuşlar uçuyor, balıklar insanların gözlerine

dalıyor ve yüzmeye başlıyor. solungaçlar, insanların

irislerini yırtıyor. uçan kuşlar, ateş topları kusuyor.

kuşlar kötü. balıklar iyi. kanatlı cüce, yahut cüce

melek, o da kötü.

sakın kendini, maskeyi takma, kalabalığa karışma!

(o, italik, kalabalığa karışma)

kalabalıktaki insanlar, ruhlarını karıştırıp kukla

oynatıyorlar gökte.

aydınlık bir mesafeden, rüzgar gibi biri geliyor. (rüzgar

gibi gelmiyor. yani zarf değil. kendisi rüzgar gibi.

duruşu, bakışı, her şeyiyle)

dağıtıyor kalabalığı, kuşları, balıkları, ateş toplarını,

kanatlı cüceyi, yahut cüce meleği

senin kalbinde de, iyi yürekli bir horoz ortaya çıkıyor,

doğuyor içine

masal gibi bir fal işte!"

seyhanerözçelik
...

kentin en kalabalık yerlerinde

dört nala koşan bir at gibi

çılgınlığa akan yalnızlığa ölüme

yazılmış şiirleri yeniden yazmak bütün

hayatı teğellemek yepyeni bir güne

ve sonra sökmek uzun uzun

gözlerin ipekyoludur ömrümün

yalnızlıktan gelir yalnızlıklara gider

düşülür her şeyin altına bir tarih

soluksuzum günlerdir geceler uzar

yaşamak dünyayı ödüllendirmektir artık

kendimi öldürdüğüm yerlerde beni kan tutar

...

ahmet erhan
west indies, kızıl elma, itaki, maçin!

uzun yola çıkmaya hüküm giydim.

beyazların yöresinde nasibim kalmadı

yerlilerin topraklarına karşı suç işledim

zorbaların arasında tehlikeli bir nifak

uyrukların içinde uygunsuz biriyim

vahşetim

beni baygın meyvaların lezzetinden kopardı

kendime dünyada bir

acı kök tadı seçtim

yakın yerde soluklanacak gölge bana yok

uzun yola çıkmaya hüküm giydim.

uzak nedir?

kendinin bile ücrasında yasayan benim için

gidecek yer ne kadar uzak olabilir?

başım açık, saçlarımı ikiye

ortadan ayırdım

kimin ülkesinden geçsem

şakaklarımda dövmeler beni ele verecek

cesur ve onurlu diyecekler

halbukı suskun ve kederliyim

korsanlardan kaptığım gürlek nara

işime yaramıyor

rençberlerin o rahat

ve oturmus lehçesinden tiksinirim

boynumda

bana yargi yükleyenlerin

utançlarından yapılma mücevherler

sırtımda sağır kantarı gizli bilgilerin

mataramdaki suya tuz ekledim, azığım yok

uzun yola çıkmaya hüküm giydim.

bir hayatı, ısmarlama bir hayatı bırakıyorum

görenler üstünde iyi duruyor derdi her bakışta

askerken kantinden satın aldığım cep aynası

bazı geceler çıkarken

uçarı bir gülümseyişle takındığım musta

gibi lükslerim de burda kalacak

siparisi yargicilar tarafindan verilmis

bu hayattan ne koku, ne yankı, ne de boya

taşımamı yasaklayan belgeyi imzaladım

burada bitti artık işim, ocağım yok

uzun yola çıkmaya hüküm giydim.

mataramda tuzlu su / ismet özel
Bir mesaja cevap veriyorsunuz.
GİRİŞ YAP
Şifremi Unuttum!

ÜYE DEĞİL MİSİNİZ?

HEMEN ÜYE OLUN
Aktivasyon Mailim Gelmedi!
ŞİFREMİ UNUTTUM
AKTİVASYON MAİLİ GÖNDER
ÜYE OL