13 yıl önce
Sığınak filmine yorum yazdı:
Kevin Hakkında Konuşmalıyız filmine yorum yazdı:
of off.. izleyeli 2 gün oldu, iki gündür bu filmden konuşuyorum diye arkadaşlarıma fenalık geldi. anne-oğul ilişkisi, işin içine bir de "doğuştan kötü"lük girince çok fena bir yerlere gitmiş..
Kevin, annesini sadece sevmiyor, onu hiç kimseyle paylaşmak dahi istemiyor aslında.. İmza günü afişinin önünde duruşuyla verilen bu ipucu, en sonunda aile fertlerini tamamen ortadan kaldırmak ile noktalanıyor sanki.. İçinde öyle bir genetik kod var ki, sevgisini ancak bu şekilde ifade edebiliyor: O hariç, herkesi öldürerek. Aslında en başından en sonuna kadar sevdiği tek kişi annesi. Gerçek duygularını, normal insanlar gibi ifade edebilmesi de ancak kontrolü başkalarına kaptırdığı çaresizlik zamanlarında mümkün oluyor: Kolunun kırılması, hastalık, ve en sonunda da, mahkum olduğunda.. Fakat annede de durum aslında çok iç açıcı değil. Filmde çok da üzerinde durulmayan "doğum sonrası sendrom", aslında kendisinde ciddi anlamda hissediliyor olmalı. Bunun dışı ... Devamıof off.. izleyeli 2 gün oldu, iki gündür bu filmden konuşuyorum diye arkadaşlarıma fenalık geldi. anne-oğul ilişkisi, işin içine bir de "doğuştan kötü"lük girince çok fena bir yerlere gitmiş..
Kevin, annesini sadece sevmiyor, onu hiç kimseyle paylaşmak dahi istemiyor aslında.. İmza günü afişinin önünde duruşuyla verilen bu ipucu, en sonunda aile fertlerini tamamen ortadan kaldırmak ile noktalanıyor sanki.. İçinde öyle bir genetik kod var ki, sevgisini ancak bu şekilde ifade edebiliyor: O hariç, herkesi öldürerek. Aslında en başından en sonuna kadar sevdiği tek kişi annesi. Gerçek duygularını, normal insanlar gibi ifade edebilmesi de ancak kontrolü başkalarına kaptırdığı çaresizlik zamanlarında mümkün oluyor: Kolunun kırılması, hastalık, ve en sonunda da, mahkum olduğunda.. Fakat annede de durum aslında çok iç açıcı değil. Filmde çok da üzerinde durulmayan "doğum sonrası sendrom", aslında kendisinde ciddi anlamda hissediliyor olmalı. Bunun dışında, Kevin'e ilgi gösterdiği sahneler olduğunu görüyoruz ama hiçbir zaman bu ilginin içinde ciddi anlamda bir şefkat yok. Yani aslında durum, sevgisini nasıl göstereceğini bilemeyen bir anne ile bir oğulun dramı özetle. Anneye de hayatında kalan tek şey oğlu. Kendisini sevdiğini de biliyor aslında artık, çünkü onun yaşamasını istedi. O da artık 15 senenin sonunda oğlunun kendisine karşı bir sevgisi olduğunu anlamanın haklı sevinciyle, oğlunu yok saymaktansa, ona yapabildiğince sarılıyor. Hem birinci, hem de mecazi anlamda..
Ayrıca, yönetmeni hiçbir vahşet sahnesi göstermeden yarattığı gerilim için de ayrıyetten tebrik etmek lazım.. Her şeyi seyircinin hayalgücüne bıraktığı için insan daha bir sıkıntıya giriyor kafasında canlandırdığı sahnelerle..
Amadeus filmine yorum yazdı:
- Aşağıdaki yazı Mozart'ın hayatını falan bilmeyenler ve filmi izlemeden öğrenmeyeyim ama diyenler için spoiler içerir-
olayların dramatizasyonu biraz abartı tabii (toplu mezara atılmaca - ama evet, genel bir halk mezarlığına gömülmüş olup, daha sonra mezarı kaybolmuş-, parasızlıktan kırılmaca, delilikten uçmaca vs.) kanımca gerçeklere göre (ne de olsa bir sahne oyunundan uyarlama), ama zaten yönetmen ve senarist bunu inkar etmiyor. filmin DVD'sindeki özel menülerden birinde bu hikayenin aslında gayet bir "Habil-Kabil" hikayesinden esinlenme olduğunu anlatıyorlar: biri Tanrı'nın sevgilisiyken (zaten filmin adı Mozart değil, Ama-deus - "tanrının sevdiği"), diğeri bir şekilde lanetli.
bununla birlikte, birçok sahnenin (ki mesela yatakta Requiem diktesi sahnesi) gayet doğaçlama çekildiğini öğrenmek de bende ayrı bir hayranlık uyandırdı başrol oyuncularına karşı.
filmi izlerken kimi kıskanayım bilemedim açıkçası.. biz de böyle yaşayıp gidiyoruz işte: birileri dehasından çatlamış, birile ... Devamı- Aşağıdaki yazı Mozart'ın hayatını falan bilmeyenler ve filmi izlemeden öğrenmeyeyim ama diyenler için spoiler içerir-
olayların dramatizasyonu biraz abartı tabii (toplu mezara atılmaca - ama evet, genel bir halk mezarlığına gömülmüş olup, daha sonra mezarı kaybolmuş-, parasızlıktan kırılmaca, delilikten uçmaca vs.) kanımca gerçeklere göre (ne de olsa bir sahne oyunundan uyarlama), ama zaten yönetmen ve senarist bunu inkar etmiyor. filmin DVD'sindeki özel menülerden birinde bu hikayenin aslında gayet bir "Habil-Kabil" hikayesinden esinlenme olduğunu anlatıyorlar: biri Tanrı'nın sevgilisiyken (zaten filmin adı Mozart değil, Ama-deus - "tanrının sevdiği"), diğeri bir şekilde lanetli.
bununla birlikte, birçok sahnenin (ki mesela yatakta Requiem diktesi sahnesi) gayet doğaçlama çekildiğini öğrenmek de bende ayrı bir hayranlık uyandırdı başrol oyuncularına karşı.
filmi izlerken kimi kıskanayım bilemedim açıkçası.. biz de böyle yaşayıp gidiyoruz işte: birileri dehasından çatlamış, birileri onun şahane filmini yapmış, biz de öyle aval aval izliyoruz =/
Zorlu Yarış filmine yorum yazdı:
bu kadar absürtlüğü bir arada gören bünyem isyan etti... yani uzaylılar, amerika eleştirisi, punk'lar, hippiler, araba hırsızları bir arada.. sanki adamlar rastgele kelimeler seçip hadi içinde bunların olduğu bir film yapalım demiş, sonunda ortaya bu çıkmış..
tabii yine Amerikalı olmadığım için anlamamış da olabilirim filmi... Reagan dönemi eleştirisi diyorlar zira.. hıms..
Deccal filmine yorum yazdı:
Herkes bir yorum yapmış kendince, kimi kuramlara göre. Öyledir böyledir, bilemem, ama en çok garip gelen yorumlar bana, cinsellik içerikli sahnelerle ilgili eleştiriler oldu. "Porno gibi, bu ne böyle" falan denmiş bolca, ama cinsellik filmin ana temalarından biri, yani "doğa", "günah", "cennetten kovulma" (ki gerçekten bir adet "elma" ile alakası yoktur bu kovulmanın, elma tamamen bir metafordur) ve "masumiyetin ölümü" (nick'in ölümü?) ile çok ciddi bağlantılıdır cinsellik. Eh, hal böyle olunca, filmin de genel atmosferini ve içeriğini düşündüğümüzde, seks sahneleri romantik-komedilerdeki süper steril, gerçekdışı sevişme sahneleri gibi olmayacaktı herhalde..
Bunun dışında, her ne kadar kadın düşmanı bir tema işlenmiş gibi olsa da, aslında hikayeye nereden baktığınızla, neyi görmek, nasıl yorumlamak istediğinize göre değişir bu görüş bana göre. Kaldı ki diyelim ki kadın düşmanı bir tema işlenmiş, o zaman şu sözü hatırlamakta fayda var: Madem ki insan doğuştan kötülüğü içinde barındırır ... DevamıHerkes bir yorum yapmış kendince, kimi kuramlara göre. Öyledir böyledir, bilemem, ama en çok garip gelen yorumlar bana, cinsellik içerikli sahnelerle ilgili eleştiriler oldu. "Porno gibi, bu ne böyle" falan denmiş bolca, ama cinsellik filmin ana temalarından biri, yani "doğa", "günah", "cennetten kovulma" (ki gerçekten bir adet "elma" ile alakası yoktur bu kovulmanın, elma tamamen bir metafordur) ve "masumiyetin ölümü" (nick'in ölümü?) ile çok ciddi bağlantılıdır cinsellik. Eh, hal böyle olunca, filmin de genel atmosferini ve içeriğini düşündüğümüzde, seks sahneleri romantik-komedilerdeki süper steril, gerçekdışı sevişme sahneleri gibi olmayacaktı herhalde..
Bunun dışında, her ne kadar kadın düşmanı bir tema işlenmiş gibi olsa da, aslında hikayeye nereden baktığınızla, neyi görmek, nasıl yorumlamak istediğinize göre değişir bu görüş bana göre. Kaldı ki diyelim ki kadın düşmanı bir tema işlenmiş, o zaman şu sözü hatırlamakta fayda var: Madem ki insan doğuştan kötülüğü içinde barındırır, o zaman kadınlar için de durum böyle olmalı..
Dedemin İnsanları filmine yorum yazdı:
Mehmet Dede'nin denize girip intihar etmesi ve bir de her zamanki gibi Çağan Irmak filmlerinde ne yazık ki sıkça rastlanan "dış ses"in doğallıktan uzaklığı dışında şahane bir film olmuş kanımca.. Müzikler, nesneler, mekanlar, hele ki oyuncular, özenle seçilmiş. Ancak dedenin intiharı, filmde sıkça da duyulan bir kavram da olduğu için, metafor olarak da yorumlanabilir.. Yani bir nevi özlenen bir deniz yolculuğuna çıkmak, özlenen ve hep bebek kalmış bir kardeşin yanına gitmek, ya da anıların derinliğinde boğulmak gibi..
Bunun dışında, Girit göçmeni dedesinden Rumca şarkılar, dualar dinleyerek büyümüş kişileri çok çok daha fazla etkileyecektir mutlaka. O yüzden aman diyeyim, hazırlıklı olun, sinemadaki konumunuzu ona göre seçin =/
Kelebek filmine yorum yazdı:
Filmi izlemedim ama soundtrack’leri şahane.. Yani eğer hüznü seviyorsanız, çok acayip diyarlara bilet gibi..
Kara Büyü filmine yorum yazdı:
Film bilgilerinde yazmamış ama bu filmin alt türü bariz bir biçimde komedidir. Sam Raimi klişeleri, onlarla dalga geçmek için kullanmış, bu çok net bir biçim de veriliyor film boyunca, kör göze parmak şeklinde.. Bence gayet ilginç bir film olmuş, izlerken hiç sıkılmadım ben şahsen. Zaman zaman yerimden zıpladım, ve kahkahalar attığım çok oldu bu zıplamaların ardından. Sonu da elbette tahmin edilebilir ama zaten filmin derdi çok gizemli olmak falan değil yani.. Neyse işte, böyle birkaç arkadaş gece vakti karanlıkta izlerseniz, çok eğlenebilirsiniz kanımca..
Ejderha Dövmeli Kız filmine yorum yazdı:
Trailer'da hç Coni göremedik ya, hadi bakalım.. Filmin IMDb sayfasında da adı yok zati.
edit: Film daha çekim aşamasındayken, ne hikmetse oyuncular kısmında johnny depp yazıyordu bir zamanlar. ona istinaden yazılmıştır bu yorum =)
Aşk Tesadüfleri Sever filmine yorum yazdı:
Bir film izlerken aklınıza gelen her şeyin gerçekleşmesinden haz alıyorsanız, bu film tam size göre. Artık bir noktadan sonra, "öeh yeter be, bi şaşırt be kardeşim"e varmak da mümkün tabii. Yalnız çekimler hakikaten hoştu. Yani şehir sanki benim yaşadığım Ankara değilmiş de, böyle bir Manhattan, böyle bir Nivyorksiti idi sanki. Müzikler de gayet güzeldi. Ama içi boş karakterler çok fena insanda rahatsızlık uyandırıyordu maalesef.
Başroldeki abimiz de fena döktürmüş, ama Oscar'a aday olmamış diye üzülenler var ama, zaten Oscar ödüllerinin uzun zamandan beri Kral TV Müzik Ödülleri'nden bir farkı yok. Çok kafaya takmamak lazım.