Sanki ilk olarak kısa film olarak düşünülmüş de sonradan zorlaya zorlaya filmde dönüştürülmüş gibi bir havası var. Yer yer oyunculuklar Gerçek Kesit tadında.
Derviş Zaim 90 lı yıllarda bağımsız yönetmenler arasında adını dışarıda da kabul ettirmiş bir yönetmen. İlk filmi Tabutta Rövaşata ile aldığı sayısız ulusal ve uluslararası ödüllerle altından kalkılması zor bir rekora imza atan yönetmen, çıtayı epey yüksek tutmuştu.Filler ve Çimen, Çamur, Cenneti Beklerken ve son olarak Noktayı çeken Derviş Zaim sinemasına baktığımızda, Zaimin özgün, yenilikçi ve deneysele yakın bir tarz tutturduğunu görürüz.Dramdan dönem filmine, politik gerilimden kara filme her türden örneklerini bulduğumuz bu filmlerin ortak noktası siyasi bir arka plana sahip olmaları ve geleneksel Türk-İslam sanatları motiflerini kullanmaları.
Bir röportajında Zaim, aslında bu durumun Tabutta Rövaşata ile başladığını, filmde kullanılan tavus kuşlarının kanatlarında ilk izlerinin bulunabileceğini belirtmiştir.Filler ve Çimen de Ebru, Cenneti Beklerken de Minyatür sanatını tema olarak seçen Zaim, Nokta da ise Hat sanatını filme yedirmiş, hatta biçim olarak filmi bir hat örneği çiz... Devamı
Derviş Zaim 90 lı yıllarda bağımsız yönetmenler arasında adını dışarıda da kabul ettirmiş bir yönetmen. İlk filmi Tabutta Rövaşata ile aldığı sayısız ulusal ve uluslararası ödüllerle altından kalkılması zor bir rekora imza atan yönetmen, çıtayı epey yüksek tutmuştu.Filler ve Çimen, Çamur, Cenneti Beklerken ve son olarak Noktayı çeken Derviş Zaim sinemasına baktığımızda, Zaimin özgün, yenilikçi ve deneysele yakın bir tarz tutturduğunu görürüz.Dramdan dönem filmine, politik gerilimden kara filme her türden örneklerini bulduğumuz bu filmlerin ortak noktası siyasi bir arka plana sahip olmaları ve geleneksel Türk-İslam sanatları motiflerini kullanmaları.
Bir röportajında Zaim, aslında bu durumun Tabutta Rövaşata ile başladığını, filmde kullanılan tavus kuşlarının kanatlarında ilk izlerinin bulunabileceğini belirtmiştir.Filler ve Çimen de Ebru, Cenneti Beklerken de Minyatür sanatını tema olarak seçen Zaim, Nokta da ise Hat sanatını filme yedirmiş, hatta biçim olarak filmi bir hat örneği çizer gibi kurgulamış.Hat sanatında ustalaşmış hattatlar nasıl kalem kaldırmadan örneklerini vermeye çalışıyorlarsa Derviş Zaim de tek plandan ibaret bir film yapmaya çalışmış ve kamerayı bir kalem gibi kullanmak istemiş.Başlı başına bir iddia anlamı taşıyan bu durum bile özgün ve cesur bir sinemacıyla karşı karşıya olduğumuzu gösteriyor.
Tek plandan ibaret bir film çekiyorsanız seyircinin ilgisini ayakta tutmak için diğer sinemasal araçları doğru ve yerinde kullanmak zorundasınız.Mekan kullanımı yerinde olmalı, oyuncu performansları güçlü olmalı ve senaryo sağlam bir senaryo olmalıdır.Noktayı bu açılardan değerlendirdiğimizde vasat bir iş ortaya konduğunu görüyoruz..Mekanın Tuz gölü olarak seçilmesi bilinçli (hesaplı) bir tercih gibi duruyor.Beyaz bir yaprağı andıran göl zemini hikayeye yardımcı oluyor ama o kadar.Görsel bir çekiciliği yok.Beyaz Melek filmindeki göl sahnesi, filme katkısı kadar görsel cazibesiyle de alkışı hak ediyordu.
Film, zayıf bir hikaye üzerinden yürüdüğü için, iyilik, kötülük ,günah, vicdan ,iman gibi konuları işlemekte yetersiz kalıyor maalesef.Yönetmenin Allah ile kul arasındaki ilişki üzerine kafa yorduğu aşikar.Ancak cevabını bilmediği veya cevabını veremediği sorular da ortaya atarak belirgin bir tatminsizlik duygusuyla filmi izlememize neden oluyor.Aynı tatminsizliği ve uzak tavrı Özer Kızıltanın Takva filminde de görmüştüm.Uzak tavırdan ne kastettiğimi daha açık anlatayım.Yönetmen bir adım daha atsa ve filmin esas karakterlerinin kullandığı dili daha sıcak ve samimi kurabilse film işlevini yerine getirmiş olacak.Örneğin esas karakter yani hattatımız(bunun bir hattat olduğunu özellikle vurgulayalım) karşılaştığı herkesle Selamün aleyküm demek yerine kısaca Selam diyor.Filmde bir karakterin söylediği gibi iman olmadan hat yazılmaz.Karakter İnancını yaşadığı olay yüzünden yitiren bir profil değil de sanki evvelden beridir hiç inancı yokmuş gibi görünüyor.Kullanılan dil seküler, fakat konular teolojik olunca anakronizm meydana geliyor.Karakterlere ister istemez yabancılaşıyor ve özdeşleşemiyorsunuz.
Oyuncu performansları da pek katkıda bulunmayınca sinema tadı alamıyorsunuz.Başta belirttiğim, cüretkar, tek plandan ibaret film yapma iddiası da heba oluyor böylece.Mehmet Ali Nuroğlu karakterin içinde bulunduğu durumu yansıtmakta zayıf kalıyorAnlatılan aslında evrensel bir hikaye.Suç ve Ceza daki Raskolnikovun içine düştüğü durum anlatılıyor.Vicdan azabı ve onun karakterin omuzlarına yüklediği ağır yük esas oyuncumuzda karşılığını bulamıyor.Ruhi Sarı olsa daha iyi oynayabilirmiş gibi geliyor.
Altın portakal ödüllü, Mazlum Çimen imzalı müziklerin filmin atmosferine katkısı büyük.
Afişte kullanılan Arapça yazının Allah onu bağışlasın anlamına geldiğini ve doğruluk derecesini bilmediğim bir Anadolu efsanesine atıfta bulunduğunu filmden öğrenmiş oldum.
@eski_takvim
6 yıl önce
7.9 / 10
@cemiyettepisiyo
8 yıl önce
7.4 / 10
Hat sanatında hiç el kaldırılmadığı için yönetmende kamerasını tek plan kullanır. Muhteşem.
@jacque
11 yıl önce
@macbeth
12 yıl önce
8.5 / 10
Hat hocamın tavsiyesiyle izlemiştim.İçinde sadece yazı değil hayat olan bir film.Yazı sevdalı olmaya gerek yok.Herkes için...
@zett
13 yıl önce
@riman1729
14 yıl önce
8.1 / 10
@foolmood
14 yıl önce
7.3 / 10
Bir röportajında Zaim, aslında bu durumun Tabutta Rövaşata ile başladığını, filmde kullanılan tavus kuşlarının kanatlarında ilk izlerinin bulunabileceğini belirtmiştir.Filler ve Çimen de Ebru, Cenneti Beklerken de Minyatür sanatını tema olarak seçen Zaim, Nokta da ise Hat sanatını filme yedirmiş, hatta biçim olarak filmi bir hat örneği çiz ... Devamı
Bir röportajında Zaim, aslında bu durumun Tabutta Rövaşata ile başladığını, filmde kullanılan tavus kuşlarının kanatlarında ilk izlerinin bulunabileceğini belirtmiştir.Filler ve Çimen de Ebru, Cenneti Beklerken de Minyatür sanatını tema olarak seçen Zaim, Nokta da ise Hat sanatını filme yedirmiş, hatta biçim olarak filmi bir hat örneği çizer gibi kurgulamış.Hat sanatında ustalaşmış hattatlar nasıl kalem kaldırmadan örneklerini vermeye çalışıyorlarsa Derviş Zaim de tek plandan ibaret bir film yapmaya çalışmış ve kamerayı bir kalem gibi kullanmak istemiş.Başlı başına bir iddia anlamı taşıyan bu durum bile özgün ve cesur bir sinemacıyla karşı karşıya olduğumuzu gösteriyor.
Tek plandan ibaret bir film çekiyorsanız seyircinin ilgisini ayakta tutmak için diğer sinemasal araçları doğru ve yerinde kullanmak zorundasınız.Mekan kullanımı yerinde olmalı, oyuncu performansları güçlü olmalı ve senaryo sağlam bir senaryo olmalıdır.Noktayı bu açılardan değerlendirdiğimizde vasat bir iş ortaya konduğunu görüyoruz..Mekanın Tuz gölü olarak seçilmesi bilinçli (hesaplı) bir tercih gibi duruyor.Beyaz bir yaprağı andıran göl zemini hikayeye yardımcı oluyor ama o kadar.Görsel bir çekiciliği yok.Beyaz Melek filmindeki göl sahnesi, filme katkısı kadar görsel cazibesiyle de alkışı hak ediyordu.
Film, zayıf bir hikaye üzerinden yürüdüğü için, iyilik, kötülük ,günah, vicdan ,iman gibi konuları işlemekte yetersiz kalıyor maalesef.Yönetmenin Allah ile kul arasındaki ilişki üzerine kafa yorduğu aşikar.Ancak cevabını bilmediği veya cevabını veremediği sorular da ortaya atarak belirgin bir tatminsizlik duygusuyla filmi izlememize neden oluyor.Aynı tatminsizliği ve uzak tavrı Özer Kızıltanın Takva filminde de görmüştüm.Uzak tavırdan ne kastettiğimi daha açık anlatayım.Yönetmen bir adım daha atsa ve filmin esas karakterlerinin kullandığı dili daha sıcak ve samimi kurabilse film işlevini yerine getirmiş olacak.Örneğin esas karakter yani hattatımız(bunun bir hattat olduğunu özellikle vurgulayalım) karşılaştığı herkesle Selamün aleyküm demek yerine kısaca Selam diyor.Filmde bir karakterin söylediği gibi iman olmadan hat yazılmaz.Karakter İnancını yaşadığı olay yüzünden yitiren bir profil değil de sanki evvelden beridir hiç inancı yokmuş gibi görünüyor.Kullanılan dil seküler, fakat konular teolojik olunca anakronizm meydana geliyor.Karakterlere ister istemez yabancılaşıyor ve özdeşleşemiyorsunuz.
Oyuncu performansları da pek katkıda bulunmayınca sinema tadı alamıyorsunuz.Başta belirttiğim, cüretkar, tek plandan ibaret film yapma iddiası da heba oluyor böylece.Mehmet Ali Nuroğlu karakterin içinde bulunduğu durumu yansıtmakta zayıf kalıyorAnlatılan aslında evrensel bir hikaye.Suç ve Ceza daki Raskolnikovun içine düştüğü durum anlatılıyor.Vicdan azabı ve onun karakterin omuzlarına yüklediği ağır yük esas oyuncumuzda karşılığını bulamıyor.Ruhi Sarı olsa daha iyi oynayabilirmiş gibi geliyor.
Altın portakal ödüllü, Mazlum Çimen imzalı müziklerin filmin atmosferine katkısı büyük.
Afişte kullanılan Arapça yazının Allah onu bağışlasın anlamına geldiğini ve doğruluk derecesini bilmediğim bir Anadolu efsanesine atıfta bulunduğunu filmden öğrenmiş oldum.