Alps Yorumları

Alps filmi detayları

@ozgeolmez

7 yıl önce

7.8 / 10

toplumu bu kadar iyi çözümleyen ve topluma kendini bu şekilde iyi aktaran çok az yönetmen var kanımca, lanthimos kesinlikle büyük adam.

@fruit_fly

8 yıl önce

8.5 / 10

film, hapsoldugumuz kendimizden sıkıldığımızı ve bir başkasının yerine geçmek için nasıl can attığımızı anlatıyor. sadece başkalarının hayatına değil aynı zamanda onların sahip olduğu deneyimlere de sahip olmak istediğimizden bahsediyor. filmdeki dialogların yalın ve çoğunlukla duygusuz olması, hepimizin hayatının üç aşağı beş yukarı aynı olağanlıkla seyrettiğini düşündürüyor. İzlenmeli hatta yönetmenin diğer filmleri de izlenmeli

@tambenlik

8 yıl önce

ilginç bir film daha.

yorgos lanthimos, toplumla çatışan ama toplumsuz da yaşayamayan insanın ruh halini çok iyi anlayan bir düzen eleştirmeni.

insan, başkasının hayatına öykünüyor. başkası da bir başkasının hayatına.
C

@cagdasbdy

9 yıl önce

7.6 / 10

Giorgos Lanthimos'un bu filmi de Kynodontas gibi özgün anlatımıyla, sıradışı konusuyla ve en önemlisi filmi izlerken düşündürdükleriyle ön plana çıkıyor. Filmde ölen insanların yerine para karşılığı geçen bir grup insanın yaşadıkları anlatılıyor. Ölmüş bir yakınınızın (eşinizin, kızınınızın vb.) yerine bir başka kişinin geçmesini ister misiniz? Filmin ve filmdeki grubun ismini aldığı alp dağları ile ilgili filmde geçen bir söz aslında film boyunca söylenmek istenilen şeyi tek bir cümle ile ifade etmiş.

"Başka hiçbir dağ, Alp dağları'nın yerini alamaz."

Tekrar izlenmesi gereken filmler vardır ya işte Giorgos Lanthimos'un bu filmi de o filmlerden birisi. Yeni filmlerini heyecanla bekliyorum.

@gundula

12 yıl önce

G.Lanthimos 'u seviyorum... bir kıyaslama yapacak olursak, kesinlikle Kynodontas (Dogtooth) favorim...
M

@masiva

12 yıl önce

3 / 10

Alt metinleri kavrayıp çözülmesi zor bir bulmacayı çözmüş olmanın verdiği erinçle kendini farklı ve üstün görerek ego tatmininin sağlandığı bu tür filmler için söylenebilecek en önemli şey kimsenin boyunun uzamasına yardımcı olmadığının bilinmesi...

Gerçekçiliği olmayan bir öykü üzerine kurulu olan film kendi mantığı içinde başarılı. Hemşiremizin oyunu üst düzey falan filan. Lakin kime ne yararı var?

Yanıtı yukarıda...

@dogtooth

12 yıl önce

bugün bir kez daha toplucanak izlediğimiz ve benim milyonlarca kez izlemekten bıkmayacağım bir giorgos lanthimos filmidir. filmin alt metni çok dolu. bireysel sıkıntılar ile ilgili çok güzel anlatılara sahip.

başkalarının hayatı. hayatta bize biçilen roller. başka hayatlara dahil olma ihtiyacı.

jimnastik hocası karakteri.

başkalarının yerine geçmekten müthiş bir haz alıyor. kör kadının kocası rolü onun için çok eğlenceli. onu öpmek. ona hikaye anlatmak. bunları anlatırken ki ses tonuyla bunu çok güzel vermiş. filmin ilerleyen sahnelerinde başkalarının yerine geçen bir gruptan olsa da hayatında birinin eksikliğini yaşar (19 senedir gittiği berber) ve artık kendisi bir müşteri olur ve kendi acısını başkalarına yamamaya çalışır.

ambulans şöförü karakteri. alpler grubunun lideridir.

kendinde lider vasfı görür ve gruba hep müdahele etme gereği duyar. kendine alp dağlarının en büyüğünün ismi olan ’mont blanc’ lakabını koyar. tekrar izlediğimde di
... Devamı
bugün bir kez daha toplucanak izlediğimiz ve benim milyonlarca kez izlemekten bıkmayacağım bir giorgos lanthimos filmidir. filmin alt metni çok dolu. bireysel sıkıntılar ile ilgili çok güzel anlatılara sahip.

başkalarının hayatı. hayatta bize biçilen roller. başka hayatlara dahil olma ihtiyacı.

jimnastik hocası karakteri.

başkalarının yerine geçmekten müthiş bir haz alıyor. kör kadının kocası rolü onun için çok eğlenceli. onu öpmek. ona hikaye anlatmak. bunları anlatırken ki ses tonuyla bunu çok güzel vermiş. filmin ilerleyen sahnelerinde başkalarının yerine geçen bir gruptan olsa da hayatında birinin eksikliğini yaşar (19 senedir gittiği berber) ve artık kendisi bir müşteri olur ve kendi acısını başkalarına yamamaya çalışır.

ambulans şöförü karakteri. alpler grubunun lideridir.

kendinde lider vasfı görür ve gruba hep müdahele etme gereği duyar. kendine alp dağlarının en büyüğünün ismi olan ’mont blanc’ lakabını koyar. tekrar izlediğimde dikkatimi çeken husus ve kafama takılan bir soru vardı. bu adamın ne işi vardı böyle bir grupta. kendisi de tanımladığı insanlar gibi boşluklara sahipti. hemşire ile aralarında geçen "kupa" muhabbetleri çok anlamlıydı. sahip olduğu kendi eşyasını kullanmaktansa sürekli "senin kupanı kullanmamda bir sakınca yok değil mi?" diye soruyordu. başkalarının malı kendi gözünüzde kutsal bir objedir düşüncesini çok güzel veriyordu. aynı zamanda alpler grubunun mottosu da buydu zaten. başkalarının hayatında kutsal birer objeye dönüşmek. başkalarının rollerini oynamak.

jimnastikçi kız karakteri. nam-ı diğer minik.

filmin giriş ve final kısmı sinematik anlamda bir klasiktir. başladığı sahne ile biten filmler bir döngüyü tamamlar gibidir. bu döngüyü bu karakterin klasik bir müzikte ritm jimnastiği yapmasıyla başlar ve sürekli hayalini kurduğu pop müzikle dans etmekle son bulur. bu karakter filmin en önemli parçalarından biridir. alpler grubu bu kıza sürekli roller biçer. hiç birini beceremez. söylemesi gereken cümleleri adam akıllı kuramaz. ’mont blanc’ tarafından sürekli cezalandırılır. hayatta en ufak başarı elde edememenin verdiği acıyla filmin bir yerinde kendini asmaya yeltenir. başkalarının hayatları bile olsa başarısızlık ona çok büyük acılar verir. filmin sonunda yalnızca pop müzik ile güzel dans edebilmenin onu mutlu etmesi "kendi hayatınızdaki en ufak başarılarla mutlu olunabileceğini" çok iyi veriyordu ve aslında başkalarının hayatına bakmayı kesmemizi çok iyi betimliyordu ki bu da filmin mottolorundan biriydi.

hemşire karakteri. ana karakterimiz.

bu karakter hakkında bildiğimiz tek şey hemşire olduğu ve sadece babasıyla yaşadığıdır. ona hayatın biçtiği rol gün içerisinde babasına belli saatlerde göz damlaları sıkmak. kendi hayatı o kadar sıkıcı gelmektedir ki alpler grubunun ona biçtiği "rol oynama" ritüeline müthiş bir şekilde takıntılı. tenisçi kızın ölümünü gruptan saklayarak bu rolü kendine biçmiş ve o aileye kendi ailesiymiş gibi deli gibi bağlanması olağanüstüydü. diğer oynadığı rollerin yanında duygu dolu mimiklerle oynadığı (bunun lanthimos’un bilerek yaptığını düşünüyorum) tek hayattı tenisçi kız. ’mont blanc’ tarafından bu sırrının ortaya çıkmasıyla o ’’alternatif hayat’’ kızın elinden alınır. hemşire karakteri burada delirmeye başlar. günlük hayatta bile öyle bize biçilen görevler , başkalarına ait hayatları kaybettiğimizde o kadar derin bir boşluk içine düşeriz ki kendi hayatımızı bile yaşamaktan aciz oluruz. nitekim hemşire karakteri de filmin sonlarında bir histeri krizlerine giriyordu. babasını baştan çıkarıp annesinin rolüne bürünmeye çalışıyordu. babasının dans eşiyle sosyopat bir şekilde dans etmesiyle babasının rolüne bürünmeye çalışıyordu. tenisçi kızın sevgilisini çalışmadığı saatler evine davet ederek tenisçi kızın hayatından vazgeçemediğini ve ona gittikçe büründüğünü görüyorduk. atıldıktan sonra bile tenisçinin ailesinin evine zorla hırsız gibi girip rolünü oynamaya devam ediyordu.

bu detaylarla birlikte bu filmi ilk izlediğimde 3 gün kendime gelememiştim.


hayata dair en ufak şüphelerde tekrar tekrar izlenmesi gereken gerçek bir başyapıt. bugün dost meclisi tarafından saatlerce bahsettiğimiz gibi bu yunan sineması şu ana kadar yapılmış en yeni ve farklı şey. giorgos lanthimos’dan bu başarının devamını diliyoruz.

@yavuzcan

13 yıl önce

Hala film ile ilgili çözümleyemediğim bir çok kısım var ama beni kesinlikle hayal kırıklığına uğratmadı..Dogtooth'tan sonra bu film ile kendini iyice ispatlamış oldu Yorgos Lanthimos..
F

@faceofmelinda

13 yıl önce

10 / 10

muhteşem muhteşem ve muhteşem. istanbul film festivalinde izledigim en iyi film, hatta bu yıl izledigim en iyi film. giorgos lanthimos beni şaşırtmadı, dogtooth da kendisine hayran olmuştum şimdi bu hayranlıgım çok çok daha fazla arttı. paylaşıp, izlenmesi sonra bir daha izlenmesi gereken bir film.

@ibodirector

13 yıl önce

10 / 10

Alpeis... Büyük üstad Theo Angeloupoulos öldükten sonra Yunan sinemasının yaşayan tek varisi olduğunu ispatlamış Yorgos Lanthimos. Alpler, Köpek Dişi'yle sürekli karşılaştırılmasına rağmen Köpek Dişi'nden bir gömlek daha üstün bir film. Görsel açıdan kullanılan yoğun yabancılaştırma efektleri, döngüsel final, yine "zeka kokan" ilmik ilmik örülmüş bir senaryo. Adeta 70-80 yaşındaki usta bir yönetmenin elinden çıkmış bir filmi izliyormuş gibi hissettim. 31. İstanbul Film Festivali içerisinde şu ana kadar izlediklerim arasında açık ara zirveye oturdu.
SPOILER
GİRİŞ YAP
Şifremi Unuttum!

ÜYE DEĞİL MİSİNİZ?

HEMEN ÜYE OLUN
Aktivasyon Mailim Gelmedi!
ŞİFREMİ UNUTTUM
AKTİVASYON MAİLİ GÖNDER
ÜYE OL