M
13 yıl önce
Kurbağalar filmine yorum yazdı:
Tehlikeli Yaratıklar filmine yorum yazdı:
bu del toro alem adam sen git süper filmler yap sonra sonra gel mimic'i çek insanın diğer filmlerin del toronun olduğuna inansı gelmiyor. Mimic tam bir tv akşam filmi bile değil ( hani şu pazar günü izlenenler ) gece geç saate starın koyduğu uzcuz amarean yapımları tarzınad bir film.
Pan'ın Labirenti filmine yorum yazdı:
İspanya iç savaşını küçük bir kızın gözündne bukadar destansı anlatımı ancak Del Toro yapardı ki yaptıda. İzlenmesi gereken önemli fimlerden biri.
Dabbe filmine yorum yazdı:
Bu Hasan Karacadağ mümkünse artık korku filmi yapmasın. Dabbe yetmiyomuş gibi bide üstüne semumu cekti. Hayır eğer komedi ya da absürd yapsa süper olucak rekor kırıcak farkında değil heralde
Esaretin Bedeli filmine yorum yazdı:
Stephan King\'in sonunu mantıklı bitie bildiği ender ve tüm zamanların izlenmeğe deger en muhteşem filimi. bunu izlemeyeden yaşamak pek hoş olmasa gerek.
Zeki Alasya - Metin Akpınar ve Kemal Sunalın komedi furyasına, sonu cik, -cuk ile biten (örneğin; Ayşecik, Ömercik, Sezercik) ve Kadir İnanır, Cüneyt Arkının rol aldığı aksiyon filmlerini de eklersek, 1970li yılların çok ta kötü geçmediğini söyleyebiliriz. Ancak 12 Eylül 1980 darbesinden sonra, sadece sosyal ve ekonomik alanda değil, kültürel anlamda da bir bunalım yaşanmaya başlandı.
Türk Sinemasını büyük depresyon dönemi olan 80lerde yönetmeler ve oyuncular hem maddi yetersizliklerle hem de sansür uygulamaları ile karşı karşıya kaldılar. 80lerin ilk yarsı Türk Sinemasında ciddi bir çizgi karakterler ve bilim-kurgu furyası başladı. Dünyayı Kurtaran Adam, Badi, Ölüme Son Adım gibi filmler Yeşilçamı ve 80ler in ilk 5 yılını yok eden filmler oldu. Bu dönemde bu kadar yetersizliğe rağmen ayakta durmayı başaran yönetmenlerden biridir Şerif Gören. 1981de Yılm ... Devamı
Zeki Alasya - Metin Akpınar ve Kemal Sunalın komedi furyasına, sonu cik, -cuk ile biten (örneğin; Ayşecik, Ömercik, Sezercik) ve Kadir İnanır, Cüneyt Arkının rol aldığı aksiyon filmlerini de eklersek, 1970li yılların çok ta kötü geçmediğini söyleyebiliriz. Ancak 12 Eylül 1980 darbesinden sonra, sadece sosyal ve ekonomik alanda değil, kültürel anlamda da bir bunalım yaşanmaya başlandı.
Türk Sinemasını büyük depresyon dönemi olan 80lerde yönetmeler ve oyuncular hem maddi yetersizliklerle hem de sansür uygulamaları ile karşı karşıya kaldılar. 80lerin ilk yarsı Türk Sinemasında ciddi bir çizgi karakterler ve bilim-kurgu furyası başladı. Dünyayı Kurtaran Adam, Badi, Ölüme Son Adım gibi filmler Yeşilçamı ve 80ler in ilk 5 yılını yok eden filmler oldu. Bu dönemde bu kadar yetersizliğe rağmen ayakta durmayı başaran yönetmenlerden biridir Şerif Gören. 1981de Yılmaz Güneyin yazdığı Yol filminin yönetmenliğini yapmış, ancak film sıkı yönetim sansürü yüzünden gösterimden kaldırılmıştır.
80lerin ikinci yarısı filmleri ile kadının toplumdaki yerini sorgulamaya yönelmiş ve kadına yönelik şiddet, kadının üstündeki mahalle baskısı temaları boy göstermeye başlamıştır. Bu tarzın ilk örnekleri 1984 yılı yapımı Yavuz Turgul filmi olan Fahriye Abla, 85te Atıf Yılmazın, Necati Cumalının öyküsünden uyarladığı Adı Vasfiye, yine 85 yılı Şerif Görenin çektiği Kurbağalar kadının toplumdaki yeri temalı güzel ve başarılı filmlerdir. Kurbağalar filmi, köyde yaşayan bir kadının kocasını kaybettikten sonra yaşadıklarını, küçük yerde bulunan insanların tek bir kişi üzerinde nasıl baskı yaratabileceği gibi konuları işleyen başaralı bir yapım. Elmas adalı ana karakterimiz dul kaldıktan sonra ilk olarak hemcinsleri tarafından dışlanıyor. Çarpıcı sahnelerden biri Elmas kocasının yasını tutarken (cenaze evinde) diğer kadınların kendi aralarında yaptıkları dedikodu ve kocaların koruma ihtiyaçları. Bu koruma ihtiyacı doğrultusunda, her ne kadar Elmasın yüzüne gülseler de arkasından yaptıkları dedi kodular karakteri karalamaya yönelik olması. Bu hemcinslerinin Elmasa bakışını göstermekte, peki ya erkekler? Erkekler ilk önce Elması avutmak ve ihtiyaçlarını karşılamak için ellerinden gelen tüm kibarlığı ve iyi niyeti gösterme çabaları ile karşımıza çıkıyorlar. Kapalı toplumlarda bastırılmış cinsel ve seksüel dürtülerin kişi hayatına etkisi de hem kadın hem erkek açısından gösterilmiş. Örneğin; Ali karakterini canlandıran Talat Bulutu baştan çıkarmak isteyen köylü kadının çabalarını filmde görebiliyoruz. Ayrıca yan tema olarak kan davası ve töre gibi kavramların insan yaşamını nasıl etkilediği ve baskı altına aldığı da tüm çıplaklığı ile karşımıza çıkıyor filmde. Elmas hakkındaki dedikodular öyle bir boyut ve efsaneye ulaşıyor ki köyün erkekleri onu bir yandan arzularken diğer yandan da dışlıyorlar, tıpkı filmin başında kocasını kaybeder kaybetmez dışlanması gibi.
İşte bu şartlar altında kadının yaşam mücadelesini tek başına vermesi ve erkeklerin ona ulaşamadıkça üzerine kurduğu fanteziler. Köy çeşmesi başındaki kızların ve onları seyreden erkelerin kapalı flört istençleri ve törelerine bağlı bir toplumun bunalımını dul bir kadın ve onu seven bir erkek üzerinden Kurbağalar filminde anlatan Şerif Gören, ayrıca günlük monotonluğu anlatan, bir uzun biri kısa, iki sarışın çocuğun koşma sahnesini ile de başarılı betimlemelerde bulunmuştur.
Kısaca, Şerif Gören Kurbağalar filminde, köydeki insanların örfleri, adetleri, kan davaları, kadınlar üstünde yaratılan baskı (tabi bu baskı erkeler üzerinde de baskı yaratıyor) anlatıyor. Hayatını kazanmaya çalışan kadının sırf dul olduğu için dışlanması (çünkü filmdeki insanlar bir kadının kocası olamadan yaşamanı devam ettirmesini olağan bir şey olarak görmüyorlar) gibi konular üzerinde durarak, Fahriye Abla ve Adı Vasfiye gibi filmlerin şehir hayatındaki kadının zorlukları temalı kabuğu kırıp, köydeki kadınların sorunlarına eğilmiştir.