9 yıl önce
Büyük Budapeşte Oteli filmine yorum yazdı:
Son Umut filmine yorum yazdı:
Filmde bir arayış hikayesinin yanında devam eden bir savaş olmasına rağmen büyük boşluklar var.Ana karakter Russell Croweolmasına rağmen yerli oyuncular Yılmaz Erdoğan ve Cem Yılmaz daha ön plana çıkıyor. Ayrıca filmde Russell Crowe un oğlunun bulunduğuköye nasıl geldiği de soru işareti. Filmin en iyi yanı çekimler olmuş.Ayrıca savaşa tarafsız bakabilmesi Mel Gibsonlı Gallipoli/Gelibolufilminden sonra bir ilk. Tarihi film olmasına rağmen yine ülkemizde çekilen Taken 2 Takip filmine göre ülkemizi daha modern şekildegöstermesi de filmin başka bir artı yönü. Crowe olunca daha fazla aksiyon beklemedim desem yalan olur.
Tanrıkent filmine yorum yazdı:
Kötüler... Farklı karaktere sahip kötüler. Filmde herkes kötü ama hepsi ayrı resmedilmiş. Hepsi kötülük noktasında birleşiyor ama filmin sonundahepsi ayrı karakterler olarakaklımıza geliyor. Bu filmin başarısıdır...
Fidye filmine yorum yazdı:
Gemisi korsanlar tarafından kaçırılan bir denizcilik şirketinin bu kötü korsanlarla verdiği mücadele... İskandinav ülkelerin son dönemde artan sinemasal başarısı özellikle Danimarka sinemasının Jagten filmi ile bulduğu başarı beni bu filmi izlemeye itti. Bu filmi özgün kılan yan fidye pazarlığının gerçekçiliği. Okyanusun ortasında gemisi kaçırılan bir işletmenin mürettebatını ve şirket imajını kaybetmemek için nasıl hareket edebileceğini çok net bir şekilde ortaya koyuyor. Bildiğimiz aksiyonla gemi kurtarmadan çok psikolojik olarak nasıl yaklaşılır tüm çıplaklığıyla veriyor. Filmde şirket yetkilisi rolünde izlediğimiz Soren Mallinge ayrı parantez açmak lazım. Film sırf bu aktörün bize yansıttığı Danimarkalı soğuk adam profilini görmek için bile izlenir.
Ironclad filmine yorum yazdı:
Bu filmi diğer savaş filmlerinden ayıran en önemli özellik tek mekanda geçmesi. Bu yüzden bu filme ısınıyoruz. Sevme nedenimiz bu. Tek mekan. Anlatmak istediğini basitçe anlatmış.Rochester kalesinin savunulması olayı. Kale düşersekralın tiranlığı devam ederdüşmezse devrimci baronlar kazanır.Anlatmak istediğini basitçe vermiş.
Meraklıları için söyleyeyim filmin 2.si yani IRONCLAD 2 de çekildi.Daha fazla zayiat daha fazla kan içeriyorikisini de izlemiş biri olarakilk film daha iyi diyebilirim.
The Knick dizisine yorum yazdı:
The Knick dizisi tarihi olması hasebiyle türünün diğer yapıtlarından kendini ayırıyor. Antibiyotiğin henüz bulunmadığı, ölüm oranlarının çok olduğu, kadavra vb. gibi tıp bilimine katkı sağlayacak materyallerin az olduğu bir dönemde geçen dizi izleyiciyi içine alıyor. 5 Sezon Breaking Bad izlemiş ya da polisiye dizilere kendini daha yakın bulan izleyici için tabi ki yavaş gelecektir ama dönemi ve imkanları göz önüne aldığımızda dizi oldukça başarılı.
Taçsız Kral filmine yorum yazdı:
Spoiler içerir... Filmde beyefendi kişiliği ile taraflı tarafsız herkesin sevgisini kazanmış bir futbolcunun İzmirspordan Palermoya yükselişini izliyoruz. Filmde Oktaya Ayten Gökçer, Ajda Pekkan, Gönül Yazar ve Erol taş eşlik ediyor. Ayten Gökçer filmde Metin Oktay’ın İzmirdeki mahalleden sevgilisini, Erol Taş Ayten Gökçer’in babasını, Ajda Pekkan nikahlı karısını ve Gönül yazarda Metinin ara ara kendisi ile ofsayta düştüğü sevgilisini canlandırıyor.
İzmirspordan çok sevdiği Galatasaraya transfer olduktan sonra İstanbulda bir gemi seyahatinde yine kendisi gibi İzmirli olan Ajda Pekkana vurulan Metin onunla evlenir. Ailesi İzmirde olan Ajda Pekkan ailesine daha yakın olmak istediğini söyleyerek Metinin İzmirspora tekrar dönmesini teklif eder. Metin Oktayı ikna etmek için her yolu deneyen Ajda Pekkanın zengin anne ve babası Metin&Ajda çiftinin İstanbuldaki evine gelerek Metine bir çanta dolusu para teklif ederler ve parayı masaya boşaltırlar. Fakat paranınsatınalamayacağı şeyler de var ... DevamıSpoiler içerir... Filmde beyefendi kişiliği ile taraflı tarafsız herkesin sevgisini kazanmış bir futbolcunun İzmirspordan Palermoya yükselişini izliyoruz. Filmde Oktaya Ayten Gökçer, Ajda Pekkan, Gönül Yazar ve Erol taş eşlik ediyor. Ayten Gökçer filmde Metin Oktay’ın İzmirdeki mahalleden sevgilisini, Erol Taş Ayten Gökçer’in babasını, Ajda Pekkan nikahlı karısını ve Gönül yazarda Metinin ara ara kendisi ile ofsayta düştüğü sevgilisini canlandırıyor.
İzmirspordan çok sevdiği Galatasaraya transfer olduktan sonra İstanbulda bir gemi seyahatinde yine kendisi gibi İzmirli olan Ajda Pekkana vurulan Metin onunla evlenir. Ailesi İzmirde olan Ajda Pekkan ailesine daha yakın olmak istediğini söyleyerek Metinin İzmirspora tekrar dönmesini teklif eder. Metin Oktayı ikna etmek için her yolu deneyen Ajda Pekkanın zengin anne ve babası Metin&Ajda çiftinin İstanbuldaki evine gelerek Metine bir çanta dolusu para teklif ederler ve parayı masaya boşaltırlar. Fakat paranınsatınalamayacağı şeyler de var geri kalan her şey için MasterCard diyen Metinin Galatasaray aşkı ağır basar ve paraları elinin tersi ile iter ve ortamı terk eder. Paraların yere saçıldığını gören anne ve baba eğilerek paraları geri çantaya tıkıştırırlar. Bu sahnede Tarantino filmlerini bile aratmayacak bir yönetmenlik başarısı ile karşı karşıyayız. Yeşilçam sinemasında hep paraları elinin tersi ile itip, reddeden jönleri görürüz fakat saçılan paralara daha sonra ne olduğunu da merak ederiz. İşte burada yönetmen gözümüze açıkça vurarak paraların akıbetini ekranlara getiriyor. Ne olacak paspas mı olacak tabi ki toplanacak!
Geçmiş dönemin filmlerini izlerken o dönemin aleti edevatı da bu dönemden farklı oluyor. Metin Oktayın sağlık kontrolünden geçtiği sahnede kendinizi bilimkurgu filminde ya da gezegenleri anlatan bir belgeselin içinde hissedebilirsiniz zira Oktayın kalp ritmini ölçmek için vücuduna yapıştırılan elektrokardiyografi(EKG)yi bant şeklinde değil de top şeklinde göreceksiniz.Tıbbın bütün imkanları bu korkmayın doğru filmdesiniz ve Metin Oktay gerçekten sağlık kontrolünden geçiyor.
Filmde İzmirspordan Galatasaraya transfer olmuş bir futbolcunun İtalyanın Palermo takımına yükselişini de görmeniz mümkün. Kezban Romada, Kezban Parisde gibi yeşilçamın sayısız filmlerinde getir götür işini üstlenmiş Yeşilköy Havaalanı bizi burada da yalnız bırakmıyor. Pistte duran uçaklardan anlayamayacağımızı düşünerek Times New Romanda 100 puntoyla yazılmış Yeşilköy Havaalanı yazısı gözümüze sokularak havaalanında olduğumuz açıkça ortaya konuyor. Pisa kulesi gibi Türk insanının en aşina olduğu İtalyan yapıtlar gösterilerek Metin Oktayın İtalyaya gittiği belgeleniyor. Pisa kulesinin bulunduğu duvar kağıdını arkaya koyup oraya gitmiş havası yaratmak yerine siyah-beyaz bir video çekim Pisa kulesi görmemiz sinemanın bütün imkanlarının kullanıldığına bizi ikna ediyor. İtalyada ülkesine özlem duymaya başlayan ve bu nedenle Palermo macerasını kısa kesen Metin Oktay çok sevdiği Galatasaraya geri dönüyor. Ediz Hunun geçici görme kaybı yaşayıp daha sonra iyileşmesi ya da Cüneyt Arkının kırılan kemiklerinin betona yatırılıp iyileştirilmesi gibi Yeşilçam filmlerinin olmazsa olmazı eşşeğini kaybettirip buldurma kurgusu burada da vuku buluyor ve başrolde oynayan jönümüz Metin Oktayın da başına talihsiz bir olay geliyor.
Milli maç öncesi geçtiği sağlık kontrolünün sonuçlarına bakılarak doktorlar tarafından futbol oynaması yasaklanan jönümüz kendini içkiye ve kumara verir. Ayten Gökçerle evlenmiş olan Metin filmde ayağı aksak olan Erol Taş ve karısı Ayten Gökçer ile yaşamaktadır fakat kendini içki ve kumar bataklığına sapladığından Metin eve uğramamakta ve onları unutmaya çalışmaktadır. Yeşilçamın sayısız filminde attığı kötü kahkahalar ve hırçın tavuk budu yeme sahnelerinden arındırılmış Erol Taş burada iyi kalpli kayınpeder rolünü üstleniyor ve umutsuzluğa düşmüş Ayteni silkeleyerek Metini kurtarmak bizim elimizde, onu hayata biz bağlamalıyız, çok sevdiği futbola döndürmeliyiz gibi klişe cümleleri sarf ederek Aytene umut veriyor ve Metini kumar bataklığından kurtarmak için yola koyuluyor. İzmirden sonra daha büyük bir şehir olan İstanbula geldiklerini söyleyen Ayten Gökçer bu koca şehirde onu nasıl buluruz telaşına düşerken Erol Taş dönemin navigasyonu olduğunu kanıtlarcasına evden çıkması ile Metinin kumar bataklığına saplantığı salonu jet hızıyla bulması bir oluyor. Metini masadan kaldırmaya çalışan Erol Taş Metinin direnmesi üzerine ona kötü rollerde oynadığı filmlerden kalma tokadını yapıştırır ve Metinin yaşam fonksiyonlarını geçici olarak durdurur. Sert bir vuruş yaptığının farkına varan Erol Taş tıbbın bütün imkanlarından sonra Türkçenin de bütün imkanlarını kullanarak "Acıdımıydı" der Metine. Metin acımadığını ona sarılarak gösterir ve barışırlar. Böylece Metinde kumar bataklığından çıkar.
Erol Taş; her geçen gün kanındaki alkol miktarı azalarak saplandığı bu bataktan çıkıp normal yaşama dönen Metin Oktaya özel idman programı hazırlar. Aksak ayağı ile Metin Oktayla düz koşular yaparak antrenörlükte çığır açan Erol Taş Mahallenin duvarına beyaz boya ile çizilmiş kaleye(ki bu kalenin bir kere çizildiği ve mahallede geçen bütün filmlerde kullanıldığı varsayılıyor) geçerek Metine şut çalıştırır, ve Metinin kondisyonunu artırarak sahalara geri dönmesi için her yardımı yapar.
Ve Büyük Final...! Metinin kaleye geçen Erol Taşa bir bir golleri sıraladığı (Erol Taşın vücut ölçülerine bakıldığında onun durduğu bir kaleye gol atmak cidden zordur. Gol atabiliyorsa cidden iyileşiyordur, Erol Taşa gol atmak gerçekten bir ölçüdür) Ayten Gökçerin kenardan destek verdiği gece idmanına bir anda Milli Takımlar sorumlusu gelir. Film sahneye ne ara girdiği Metinin gece idman yaptığını nereden bildiği muamma olan bu adamın sahneye bodoslama dalarak aslanım Metin iyileşeceğini biliyordum sahalara geri dönebilirsin, yeşil sahalar seni bekliyor gibi cümleleri peşpeşe kontrataklarla saydırması ile biter! Sonuç olarak geçirdiği rahatsızlıktan nasıl kurtulduğunu anlamadığımız Metin Oktay, Erol Taşın alternatif tıbbı ile yeşil sahalara döner!
Savaşın Çiçekleri filmine yorum yazdı:
Hangi milletten hangi ırktan olursan ol içinde iyilik varsa yapılan zulme karşı kayıtsız kalamazsın. Christian Bale de kayıtsız kalamıyor. Bu sefer de Japonya Çin savaşının ortasında kalmış Nanjing şehri kadınlarını/kızlarını Japon askerlerden korumaya çalışıyor. Bir savaşfilminde kadınların ön plana çıkarılması film açısından çok güzel bir durum. Eline silah alıpkoşan ateş atan abilerin yerine savaşta hep ikinci plana atılmışkadınlar/kızlar filmin merkezinde. Schindler's List ve Er Ryan'ı Kurtarmak filmlerinden daha büyük bir bütçe ile çekildiği söylenen sağlam bir film. Christian Balein Makinistle başlayıp Prestijle devam edem oyunculuğu Savaşın Çiçeklerinde taçlanıyor.
House of Cards dizisine yorum yazdı:
İktidarla kafayı bozmuş bunun için felakete sürüklenmekten çekinmeyen bir adamın, Frank Underwoodun hikayesi...Çok sürükleyici ve çok şekspiryen. İktidar oyunlarını çarpıcı bir şekilde ortaya koyarken; kişilik analizleri de sıkça karşımıza çıkarıyor.. İlk 2 bölümde David Fincher imzası var. Not etmek isteyeceğiniz replikleriyle sarsıcı bir dizi. Kongre üyesi Frank Underwood(Kevin Spacey) bir replikte şöyle diyor: "Para on yıl sonra sıvası dökülmeye başlayacak olan bir köşk gibidir. Güç ise asırlarca ayakta kalacak olan eski bir taştan binaya benzer. Aradaki farkı anlamayan birine saygı duymam." Kısaca başarılı bir yapım.
https://vimeo.com/89302848