Belirsiz Gece Suare 32 - Gael García Bernal: No & Diarios de motocicleta
NO, NO, NO...
Filmin aylardır film dolabımda olup ta izleyemediğime mi yanayım, yoksa filmi Cumartesi izleyip te bilgisayarım olmadığından yazabilmek için iş gününü yani bu sabahı beklediğime mi yanayım:( bu durumun muhasebesini sana bırakıyorum saygıdeğer Emre :(
No, kulak aşinalığı olduğum fakat filmi izledikten sonra çok yönlü araştırmama sebep olan Şili rejimini anlatıyor. General Pinochet 1973 yılında Allende hükümetini askeri darbe ile devirerek ülke yönetimini devralmıştır. 1981 yılına kadar ülkeyi dikta rejimi ile yöneten Pinochetin bir 8 yıl daha ülkeyi yönetebilmesi için bir referandum yapılacaktır. Evet yönetsin diyenler Si, hayır diyenler ise No oyu verecektir. Referanduma 27 gün kalmış ve tv de bu iki taraf için 15er dk reklam yapmalarına izin verilmiştir. Referandum, kapitalist sistemin en büyük aracı olan reklamcıların gözüyle anlatılacaktı ve asıl acıklı olan da buydu.. Yandaş bir kurumda reklamcı olarak çalışan Gael Garcia Bernal, No tarafının reklam kampanyasına verdiği ilhamla, sosyalistler ve aydınların da desteğiyle zor şartlar altında baskıcı bir ortamda hazırladıkları reklam kampanyası için çalışmaktadır. Fakat her kapitalist düzende olduğu gibi susturulmuş medya, yandaş kesimler ve kişisel hayata baskılar onun işini zorlaştıracaktır.
Si tarafı baskı ve korkuyla anlatmaya çalıştığı kampanyasını, No tarafı insanların huzurlu ve mutlu olduğu bir toplumu yansıtmaya çalışıyor.
Film, tarihte de olduğu gibi No tarafının %56 oy alarak zor da olsa başarmalarıyla sonlanır.
Reklam çekimindeki bir ayrıntı dikkatimi çekti. Piknik yapan mutlu aileleri çekerlerken piknik sepetinde Fransanın meşhur baget ekmeğini çıkarıp, yerine koy ekmeği koymaları gerektiği vurgusu işlenmiş. Güzel bir ayrıntıydı.
Dikta rejimi ile yöneten kapitalist düzen ve ona hizmet eden kişi ve kurumlar, ezilen zulum gören tek istediği özgürce yaşamak olan halk.
Yıllar geçmiş olsa da hala hiçbirşeyin değişmemiş olduğunu görmek çok üzücü. Sanki yakın zamandaki tarihe ayna tutulmuş gibiydi.
No, Şili tarihini çok ajite etmeden butun çıplaklığıyla Gael Garcia Bernal'in oyunculuğunun da çok sivrilmediği ama filmin seyrinde önemli bir yeri olduğu bir film olmuş.
Belirsiz Gece Suare 32 - Susan Sarandon :
The Rocky Horror Picture Show
Müzikali çok sevdiğim içinayrıca heyecan duymustum ve tam da oyle oldu beni epey eğlendirdi :)
Müzikal sevenlerin mutlaka izlemesi gereken eğlenceli bir seyirlik.
Janet (Susan Sarandon), şatonun sahibi travesti Dr. Frank-N-Furter (Tim Curry) karakterinin yanıda biraz sönük kalsa da eğlenceli bir karakterdi. Burda tim Curry i ayrıca tebrik etmek gerek.
Time warp ve sweet transvestite sarkılarına bayıldım .Müzikleriyle, makyajları, kostümleri ve ilginç karakterleriyle oldukça göz dolduran kült olmuş cılgın bir müzikaldi.
Bilimkurgu ve korku filmlerinin parodisi, ilk gece yarısı gösterim filmi olan film bu türün en çok kazanan filmlerinden olmuş.
Belirsiz Gece Suare 32 - Gael García Bernal: No & Diarios de motocicleta
DiariosDe Motocicleta
Filmi izleyeli uzun yıllar oluyor. Hatırlamam için tekrar izlemem gerekti :)
23 yaşındaki tıp öğrencisi Ernesto Che Guevara ve 29 yaşındaki biyokimyaci arkadaşı Alberto Granado, Güney Amerika yı keşfetmek için eski bir motorsikletle yola çıkarlar. Motorları bozulur ve otostopla yola devam etmek zorunda kalırlar. İki gencin bu toprakların halklarını ve gerçekliğini daha yakından tanımak için çıktıkları bu yolculuk onların tüm yaşamlarını etkileyecek değerleri belirler.
Chenin siyasi kimliğini kazanmadan önceki yaşamını anlatan kendi anılarından yola çıkılarak kendi arkadaşlıklarının da anlatıldığı güzel bir yol filmi olmuş.
Arjantin, Şili, Brezilye ve Peru'da geçen filmin atmosferive müzikleri çoketkileyici.
Chenin filmin sonundaki bu repliğine filmin özeti diyebiliriz:
Bu bir kahramanlık öyküsü değil. Bir süre paralel ilerleyen hayatların hikayesi. Amaçlarımız ve hayallerimiz ortaktı. Bakış açımız çok mu dardı, önyargılı ve aceleciydi. Vardığımız sonuçlar çok mu katıydı. Belki Bizim Amerikamızı dolaşmak beni çok değiştirdi, artık eski ben değilim. En azından eskisi gibi değilim
Belirsiz Gece Suare 32 - Susan Sarandon :
evet halamutlukalanlardansupheduymakgerekir'in de dediği gibi bu film uzerine konusulacak cok sey var.
o zaman yeni uygulamaya göre bu filmin moderatörü ben olduğumdan, hmksdg'nin de belirttiği ilk konuyla başlayalım :
Mahkum Matthew Poncelete'ye yapılanları adalet olarak mı görüyorsunuz yoksa bir cinayet mi ?
( hmksdg yi senden caldım emre :) )
Belirsiz Gece Suare 32 - Susan Sarandon :
Rahibe Helen Prejeanin yaşadığı gerçek bir olaydan yola çıkarak; senarist, yapımcı, oyuncu ve yönetmen olan Tim Robbins ile kaleme aldıkları film; idam cezası almış bir mahkumun (Matthew Poncelete), bir rahibeye (Helen Prejean) yardım için mektup yazması ve rahibenin bu yardımı kabul etmesi üzerine gelişir.
---spoiler---
Sister Helen mahkumu anlamaya ve onunla empati kurmaya cabalar, hatta kendisinden beklenenden öteye geçerek Ponceletein idam cezasını muebbete cevirmek için onu anlayabilecek bir avukat ile birlikte birtakım temaslarda bulunur. Mahkuma duyduğu fazlaca ıyı nıyet ve sevkat ile mahkumun asıl gerçeği arasında sıkışan sister Helen, suç ceza, merhamet, ırkçılık, sevgi ve sevgisizlik gibi birtakım kavramları kendi yaşamıyla birlikte sorgulamaya başlayacaktır.
---spoiler---
Birçok kavramla başbaşa kaldığımız, oldukça objektif ve mesaj kaygısından uzak anlatılan bu film, hayata dair yasadığınız pişmanlıkları hatırlatıyor ve sorgulatıyor.
Film eleştirisi olarak ayrı parantez açarsak; Helen bir rahibe olarak o kadar şefkatli ve sıradısı ki zaten idam mahkumunun tarafında bulunmasının enteresanlığı filmde bolca belirtilmiş. Rahibenin katile karşı aşırı duygu yoğunluğu içinde olması izleyiciyi nerdeyse mahkumla aşk yasayacaklarını düşünmeye sevk ediyor.
Filmin son 15-20 dakikası kuşkusuz filmin en ürpertici ve etkileyici sahneleridir.
---spoiler---İdamdan birkaç saat önce aile ile acık görüşme, annesiyle son telefon görüşmesi, Sister Helenin Ponceleteinişlediği suca dair pişmanlık duyduğunu itiraf ettirdiği sahneler, idam sahnesindeki sedyede idam edilişinin ayrıntılı görüntüleri, sanık aileye pişmanlığını belirttiği sahne, flashbacklerle cinayet anlarını serpiştirerek duygunun tavan olmasını başarmışlardır.
Hapishanedeki rahibin, idama mahkumu hazırlayan hemşirenin, mahkumun başından ayrılmayan gardiyanların soğukkanlılığı kanınızı donduracak..
Sean Penn ve Susan Sarandonun karşılıklı diyalogları ve oyunculuklarının tartışmasız olduğu bu filmde her iki oyuncu Oscara a aday olmuşlardır. Susan Sarandon Akademi ödülünü almıştır.
Nusrat Fateh Ali Khan ın müthiş ezgilerinin katkılarını da unutmayalım.
Filmdeki son vuruş, mahkum Matthew Ponceletein şu repliğiyle olmuştur.
'Bu dünyadan kalbimde nefret duygusuyla gitmek istemiyorum, yaptığım şey için bağışlanmayı diliyorum. Umarım ölümüm biraz içinizi rahatlatır. Öldürmek yanlış bir şey, kim yaparsa yapsın yanlış. Ben, siz ya da devlet fark etmez.'
http://mayaam.blogspot.com/2012/12/pride-prejudice.html
Belirsiz Gece Suare 32: Susan Sarandon ve Gael García Bernal
DEAD MAN WALKING (ÖLÜM YOLUNDA)
Rahibe Helen Prejeanin yaşadığı gerçek bir olaydan yola çıkarak; senarist, yapımcı, oyuncu ve yönetmen olan Tim Robbins ile kaleme aldıkları film; idam cezası almış bir mahkumun (Matthew Poncelete), bir rahibeye (Helen Prejean) yardım için mektup yazması ve rahibenin bu yardımı kabul etmesi üzerine gelişir.
---spoiler---
Sister Helen mahkumu anlamaya ve onunla empati kurmaya cabalar, hatta kendisinden beklenenden öteye geçerek Ponceletein idam cezasını muebbete cevirmek için onu anlayabilecek bir avukat ile birlikte birtakım temaslarda bulunur. Mahkuma duyduğu fazlaca ıyı nıyet ve sevkat ile mahkumun asıl gerçeği arasında sıkışan sister Helen, suç ceza, merhamet, ırkçılık, sevgi ve sevgisizlik gibi birtakım kavramları kendi yaşamıyla birlikte sorgulamaya başlayacaktır.
---spoiler---
Birçok kavramla başbaşa kaldığımız, oldukça objektif ve mesaj kaygısından uzak anlatılan bu film, hayata dair yasadığınız pişmanlıkları hatırlatıyor ve sorgulatıyor.
Film eleştirisi olarak ayrı parantez açarsak; Helen bir rahibe olarak o kadar şefkatli ve sıradısı ki zaten idam mahkumunun tarafında bulunmasının enteresanlığı filmde bolca belirtilmiş. Rahibenin katile karşı aşırı duygu yoğunluğu içinde olması izleyiciyi nerdeyse mahkumla aşk yasayacaklarını düşünmeye sevk ediyor.
Filmin son 15-20 dakikası kuşkusuz filmin en ürpertici ve etkileyici sahneleridir.
---spoiler---İdamdan birkaç saat önce aile ile acık görüşme, annesiyle son telefon görüşmesi, Sister Helenin Ponceleteinişlediği suca dair pişmanlık duyduğunu itiraf ettirdiği sahneler, idam sahnesindeki sedyede idam edilişinin ayrıntılı görüntüleri, sanık aileye pişmanlığını belirttiği sahne, flashbacklerle cinayet anlarını serpiştirerek duygunun tavan olmasını başarmışlardır.
Hapishanedeki rahibin, idama mahkumu hazırlayan hemşirenin, mahkumun başından ayrılmayan gardiyanların soğukkanlılığı kanınızı donduracak..
Sean Penn ve Susan Sarandonun karşılıklı diyalogları ve oyunculuklarının tartışmasız olduğu bu filmde her iki oyuncu Oscara a aday olmuşlardır. Susan Sarandon Akademi ödülünü almıştır.
Nusrat Fateh Ali Khan ın müthiş ezgilerinin katkılarını da unutmayalım.
Filmdeki son vuruş, mahkum Matthew Ponceletein şu repliğiyle olmuştur.
'Bu dünyadan kalbimde nefret duygusuyla gitmek istemiyorum, yaptığım şey için bağışlanmayı diliyorum. Umarım ölümüm biraz içinizi rahatlatır. Öldürmek yanlış bir şey, kim yaparsa yapsın yanlış. Ben, siz ya da devlet fark etmez.'
http://mayaam.blogspot.com/2012/12/pride-prejudice.html