DEAD MAN WALKING (ÖLÜM YOLUNDA)Rahibe Helen Prejeanin yaşadığı gerçek bir olaydan yola çıkarak; senarist, yapımcı, oyuncu ve yönetmen olan Tim Robbins ile kaleme aldıkları
film; idam cezası almış bir mahkumun (Matthew Poncelete), bir rahibeye (Helen Prejean) yardım için mektup yazması ve rahibenin bu yardımı kabul etmesi üzerine gelişir.
---spoiler---Sister Helen mahkumu anlamaya ve onunla empati kurmaya cabalar, hatta kendisinden beklenenden öteye geçerek Ponceletein idam cezasını muebbete cevirmek için onu anlayabilecek bir avukat ile birlikte birtakım temaslarda bulunur. Mahkuma duyduğu fazlaca ıyı nıyet ve sevkat ile mahkumun asıl gerçeği arasında sıkışan sister Helen, suç ceza, merhamet, ırkçılık, sevgi ve sevgisizlik gibi birtakım kavramları kendi yaşamıyla birlikte sorgulamaya başlayacaktır.
---spoiler---Birçok kavramla başbaşa kaldığımız, oldukça objektif ve mesaj kaygısından uzak anlatılan bu film, hayata dair yasadığınız pişmanlıkları hatırlatıyor ve sorgulatıyor.
Film eleştirisi olarak ayrı parantez açarsak; Helen bir rahibe olarak o kadar şefkatli ve sıradısı ki zaten idam mahkumunun tarafında bulunmasının enteresanlığı filmde bolca belirtilmiş. Rahibenin katile karşı aşırı duygu yoğunluğu içinde olması izleyiciyi nerdeyse mahkumla aşk yasayacaklarını düşünmeye sevk ediyor.
Filmin son 15-20 dakikası kuşkusuz filmin en ürpertici ve etkileyici sahneleridir.
---spoiler---İdamdan birkaç saat önce aile ile acık görüşme, annesiyle son telefon görüşmesi, Sister Helenin Ponceleteinişlediği suca dair pişmanlık duyduğunu itiraf ettirdiği sahneler, idam sahnesindeki sedyede idam edilişinin ayrıntılı görüntüleri, sanık aileye pişmanlığını belirttiği sahne, flashbacklerle cinayet anlarını serpiştirerek duygunun tavan olmasını başarmışlardır.
Hapishanedeki rahibin, idama mahkumu hazırlayan hemşirenin, mahkumun başından ayrılmayan gardiyanların soğukkanlılığı kanınızı donduracak..
Sean Penn ve Susan Sarandonun karşılıklı diyalogları ve oyunculuklarının tartışmasız olduğu bu filmde her iki oyuncu Oscara a aday olmuşlardır. Susan Sarandon Akademi ödülünü almıştır.
Nusrat Fateh Ali Khan ın müthiş ezgilerinin katkılarını da unutmayalım.
Filmdeki son vuruş, mahkum Matthew Ponceletein şu repliğiyle olmuştur.
'Bu dünyadan kalbimde nefret duygusuyla gitmek istemiyorum, yaptığım şey için bağışlanmayı diliyorum. Umarım ölümüm biraz içinizi rahatlatır. Öldürmek yanlış bir şey, kim yaparsa yapsın yanlış. Ben, siz ya da devlet fark etmez.'
http://mayaam.blogspot.com/2012/12/pride-prejudice.html