11 yıl önce
Hayatta Kalmak filmine yorum yazdı:
Benny ve Joon filmine yorum yazdı:
kumarda kaybedene johnny depp'in verildiği film. hayalgücü tavan anlayacağın.
Hücre 211 filmine yorum yazdı:
Celda 211
-spoiler içerir-
Daniel Monzon'un yönettiği, tüm oyuncular olmak üzere özellikle Alberto Ammann ve Luis Tosar'ın muhteşem oyunculuklarını konuşturdukları güzel bir İspanyol filmi Celda 211. Herkesin kaldırabileceği bir film değil yalnız, annemle izliyordum kalktı gitti. Çok beğendi o ayrı, ama bu kadar sıkıntının bir arada yaşandığı ve gerçeklerin aslında gördüğümüz gibi olmadığını anlatan filmler bazen Scream serisinden bile daha korkunç olabiliyor.
Her neyse film hakkında birkaç bir şey paylaşmak istiyorum sadece.
Öncelikle, suçluları hayat boyunca suç işleme potansiyelinde görmenin ne kadar yanlış ve sığ bir düşünce olduğunu yüzümüze vuruyor bu film. Hayat şartları derler ya, bir şekilde birini öldürüp içeri girmiş bir kimse bile pişmanlığını ya içinde ya da duvarlara resimler çizerek yazılar yazarak yaşıyor. Ama filmde de vurgulandığı üzere ne olursa olsun hiç kimse bir pislik gibi karanlık avuç içi kadar bir hücreye atılmamalı ... DevamıCelda 211
-spoiler içerir-
Daniel Monzon'un yönettiği, tüm oyuncular olmak üzere özellikle Alberto Ammann ve Luis Tosar'ın muhteşem oyunculuklarını konuşturdukları güzel bir İspanyol filmi Celda 211. Herkesin kaldırabileceği bir film değil yalnız, annemle izliyordum kalktı gitti. Çok beğendi o ayrı, ama bu kadar sıkıntının bir arada yaşandığı ve gerçeklerin aslında gördüğümüz gibi olmadığını anlatan filmler bazen Scream serisinden bile daha korkunç olabiliyor.
Her neyse film hakkında birkaç bir şey paylaşmak istiyorum sadece.
Öncelikle, suçluları hayat boyunca suç işleme potansiyelinde görmenin ne kadar yanlış ve sığ bir düşünce olduğunu yüzümüze vuruyor bu film. Hayat şartları derler ya, bir şekilde birini öldürüp içeri girmiş bir kimse bile pişmanlığını ya içinde ya da duvarlara resimler çizerek yazılar yazarak yaşıyor. Ama filmde de vurgulandığı üzere ne olursa olsun hiç kimse bir pislik gibi karanlık avuç içi kadar bir hücreye atılmamalı, atılamaz! Hücre ile ilgili mahkumların kurduğu şu cümle ne kadar hüzünlü ve gerçek. 'Bir insanı uzun süre sesten ve ışıktan uzak tek başına tutamazsın, o anlarda birinin seni dövmeye gelmesi için dua edersin, çünkü hiç yoktan birine bağırmış olursun.
Eminim filmi izleyen çoğu kişi tarafından Juan Oliverin gardiyan olmak için fazla çelimsiz ve tırsak karakterde olduğu düşünülmüştür. Belki o ayaklanma yaşanmasaydı gardiyan olduğu dönemde bir mahkum tarafından kolayca yere serilebilecek biriydi. Bence Juan kendini mahkum gibi gösterdikten sonra onlar arasında birkaç gün yaşayınca gardiyanlara karşı küçük de olsa bir nefret besledi ve telefon görüşmesi için demir kapı açılıp dışarı çıkacağı o sahne geldiğinde, ne olursa olsun konuştuktan sonra geri döneceğini düşündüm. O ise kapı yarım açıkken dışarı adım atmadı bile.
Şu suçlulara bakış açısının net ve bir olduğundan bahsettim ya, Malamadre hakkında da pekala olumsuz düşüncelere sahip olabilirdik. Bu açıdan da ters köşe yapmış filmdir.
Son sahnede Juan vurulduktan sonra Malamadrenin ona sarılışı gözlerden yaş getirecek cinste bir sahnedir. Filmin bariz verdiği ana fikir ise; dost bildikleriniz gün gelir en büyük düşmanınız olabilir (Apache) lakin bunun tam tersi olarak önyargılarınız da size kapak olabilir.
Easy A filmine yorum yazdı:
romantik komedilerin %90'ının içi boştur. sarmaş dolaş vıcık vıcık aşk kokar. bunu da başta öyle zannettim ama o kadar güzel mesajlar içeren bir film ki, herkese tavsiye ederim. bi kere güvenin, acıma duygusunun ve fazla iyi niyetin başımıza birçok dert açabileceğini gösteriyor. ikinci aşamada ne şekilde olursa olsun, haklı veya haksız toplumdan dışlanmanın son derece berbat bir duygu olduğu gösteriliyor. tabii bi de ilgisiz ve mantıksız ailelerin çocuklarının tuhaf işler yapabileceği de anlatılmış:)
ps: penn badgley'in gerçekte de bu kadar centilmen ve kibar olduğuna inanmaya başladım.
Paris'te Gece Yarısı filmine yorum yazdı:
woody allen hayranı olarak biraz geç izlemiş olsam da beni sıkmayan nadir filmlerden biri olduğunu belirtmek isterim. oyuncu kadrosu mükemmeldi! bi' düşünsenize dali'yi adrian brody'den başka kim bu kadar iyi oynayabilirdi? woody komik ve akılcı senaryo yazımının yanında gözlem gücü harika olan bir yönetmen.
herkesin en çok güldüğü sahne muhtemelen gil'in dali, luis bunuel gibi gerçeküstücü sanat erbapları ile gerçekleştirdiği sohbet sahnesidir. ayrıca şuna değinmeden edemeyeceğim. eminim ki bizim anlamayıp da tebessüm bile etmediğimiz sahneler sanatın her dalıyla yakından ilgili insanlara çok ama çok komik gelmiştir. neyse boynumuz bükülmesin araştırıp öğrenelim:)
sonuç olarakwoody beni bir kez daha hayalgücüne aşık etti!! midnight in paris müthiş bir film! gerçekten romantik ve gerçekten komik:) ahh woody ahhh...
I'm Sorry, I Love You dizisine yorum yazdı:
az önce bitirdim diziyi. ne yazacağımı bilmiyorum. çok ağladım... bi süre susmak en iyisi sanırım.
saranghae ajushii
Aşkın (500) Günü filmine yorum yazdı:
Sıradan romantik filmlerden bir farkı yoktu benim için. Summer ve Tom'un karaoke sahnelerini çok beğendim. ha bir de ekranı ikiye bölüp ''expectations - reality'' karşılaştırmasına bayıldım, çok zekice. Soundtrack'i de oldukça iyi şarkılardan oluşuyor. Benim söyleyeceklerim bu kadar,sizdeyiz?
Serseri Mayınlar filmine yorum yazdı:
Harika olmuş, filmde ilişkisini doğru düzgün yürüten bir tane bile çift yok:) Woody Allen'ın yaşlı-genç ilişkilerini irdelediği gibi Ferzan da toplumumuzda ve diğer bazı ülkelerde önyargı ile yaklaşılan, sevimsizce karşılanan, tüm bunların ötesinde ''hastalık'' olarak nitelendirilen eşcinsellik (pardon ibnelik(!)) konusunu duygusal bir şekilde işlemiş. Soundtrack konusuna hiç değinmiyorum bile... Sadece ve sadece tebrik ediyorum Ferzan'ı.
Çakal filmine yorum yazdı:
New York'ta Beş Minare'yi beğenmeyenlerin beğeneceği, Av Mevsimi'ni beğenenlerin beğenmeyeceği bir film olmuş. İlginç olmuş.
Kayıp Çocuklar Şehri filmine yorum yazdı:
Hayır anlamıyorum, Jean-Pierre Jeunet’in elinden hiç mi kötü film çıkmaz? Bayılıyorum aklına, tarzına, yarattığı dünyaya ve o dünyanın her bir zerresine!
!--SPOILER--!!--SPOILER--!!--SPOILER--!
*Judith Vittet’in oyunculuğuna bayıldım, yaşı küçük mahareti büyük olanlardan.
*Bir küçücük pirecik insanların birbirlerini öldürmelerine neden olurken, minicik bir damlacık gözyaşı kocaman bir şilebi batırabilir ve zaman kazandırıp can kurtarabilirmiş. İşte bu kadar da detay kralıdır Pierre!
Son olarak değinmeden geçemeyeceğim;
*Fransız çocukları ne tatlı ağlıyormuş öyle...:)
!--SPOILER--!!--SPOILER--!!--SPOILER--!
2010 yılında Jan Svankmajer adında bir Çek yönetmen tarafından yazılıp çekilen rüya ve gerçeğin bir arada olduğu eğlenceli, bir o kadar da sürükleyici ve akıcı bir film. Filme başlarken ilk defa bir çek filmi izleyeceğimin farkındaydım ve neye benzediği hakkında en ufak fikrim yoktu. Beklentisiz izlenen filmlere önyargı bulaşmadığı için en doğru eleştirilerin getirildiği filmler olarak bakıyorum. Bu da benim için öyle bir film.
Filmin ilk sahnelerinde çok değişik bir şeyle karşı karşıya olduğumu farkedip şaşırırken devamında yapılan iki buçuk dakikalık konuşmanın samimiyetiyle içim ısındı. Yönetmen seyircilerine "Filmim kısa sürdü o yüzden bu konuşmayı ekledim başına, yani tamamen gereksiz ve uydurma. Ayrıca paramız da olmadığı için bu ucuz ve basit animasyon tekniğini kullanmak zorunda kaldık." itirafında bulunuyor.
Filmi özet geçmeyeceğim izleyip görün istiyorum. Ben sadece aklımda kalan yönleriyle paylaşmak niyetindeyim.
... Devamı
2010 yılında Jan Svankmajer adında bir Çek yönetmen tarafından yazılıp çekilen rüya ve gerçeğin bir arada olduğu eğlenceli, bir o kadar da sürükleyici ve akıcı bir film. Filme başlarken ilk defa bir çek filmi izleyeceğimin farkındaydım ve neye benzediği hakkında en ufak fikrim yoktu. Beklentisiz izlenen filmlere önyargı bulaşmadığı için en doğru eleştirilerin getirildiği filmler olarak bakıyorum. Bu da benim için öyle bir film.
Filmin ilk sahnelerinde çok değişik bir şeyle karşı karşıya olduğumu farkedip şaşırırken devamında yapılan iki buçuk dakikalık konuşmanın samimiyetiyle içim ısındı. Yönetmen seyircilerine "Filmim kısa sürdü o yüzden bu konuşmayı ekledim başına, yani tamamen gereksiz ve uydurma. Ayrıca paramız da olmadığı için bu ucuz ve basit animasyon tekniğini kullanmak zorunda kaldık." itirafında bulunuyor.
Filmi özet geçmeyeceğim izleyip görün istiyorum. Ben sadece aklımda kalan yönleriyle paylaşmak niyetindeyim.
Çok keyifli bir seyirdi. Psikolog tarafından hangisinin kuramı açıklanırsa çerçeve halindeki Freud ve Jung diğerine tekme veya yumruk atıyordu. Baştan sonra Sürrealizm kokusu vardı zaten lakin sonrasında izlediğim Jan kısa filmlerinden de anladığım kadarıyla kendisi sürrealizm kralıymış. Dilleri çok iğrenç resmediyor yalnız:) Dilden tiksindim yeminle.
Bu arada rüyada horoz görmek küçük sevimli bir çocuk anlamına gelir, nitekim filmin sonunda kendisi aslında Eugina?nın çocuğu çıkıyor. Horoz kafalı kişiler ise ölüm anlamına gelir ve yine horoz kafalı gördüğü kişiler genelde ölmüş olan kişiler.
Film sonrasında yaptığım araştırmalar sonucunda bu filmin son filmi olduğunu duydum, hüzünlendim. Beni uzun süredir böyle heyecanlandıran bir yönetmene rastlamamıştım. Önceden çektiği filmleriyle yetinmek zorundayım maalesef.
Bu arada çekim tekniği ve hakim olan renk nedeniyle aklıma mor ve ötesi "uyan" klibini getiren filmdir ayrıca.
Rüyalar çok önemli. Bu yüzden lütfen hiçkimseyi uyandırmayın. Bi insanı rüyadan uyandırmak ona yapılan en büyük kötülüklerden biridir. Belki hayatında en çok birlikte olmak istediği kadınla çay içip sohbet ediyordur veya hayalindeki konuma ulaşıp çalışmalarını sürdürüyordur.gözlerini açtığında tüm gün bunun mutluluğuyla yaşayabilecek birini mutsuz etmeyin. Lütfen kimseyi uyandırmayın.