En Çok Katılımın Beklendiği Suare ya da İşte Öyle Bir Şey
Sınavlarım vardı,sonra uzuun zaman gezdim diyim. Pek oturup film izlemeye vaktim olmadı, sabit bir yerde duramadım. Özlemişim yayılıp film izlemeyi. Özellikle suare filmi izlemeyi. Hangi tür filmler izlenecek bu hafta,tema falan var mı?
Belirsiz gece suare no:49 - KIRMIZI KEMAN
Sonunda izleyebildim filmi. Haftasonu hep bir aksilik çıktı,bu güne ite kaka vakit ayırdım. Ama "made my day" derler ya aynen öyle oldu. Şu an o sihirli melodiler hala kulağımda yankılanıyor. 90'lar gerçekten sinema adına iyi bir dönemmiş.
Filmden genel hatlarıyla oldukça keyif aldım. Ben pek sıkılmadım ama kabul etmek gerekirse sıkılan birisine neden,nasıl diyemem. Zira film buna davetiye çıkartıyor. Bazı yerlerinin gereksiz uzatıldığı çok doğru. Son kısmında "madem Samuel Jackson ile anlaştık, uzun uzun çekelim" havası sezdim. Samuel Jackson'ın karakterinin keman üzerindeki araştırmaları uzadıkça gereksiz kaçmaya başladı,plot twist çok zorlamaydı ve tatmin edici olmaktan uzaktı. İlla yapılacaksa da güzel çekilmiş daha az sahneyle halledilebilirdi. Ama kemanın ön plana çıktığı sahneler filmin itici gücü olmakla beraber kemanın etrafındaki hikayeler gittikçe vasatlaşmaya başladı gibi geldi bana. Prodüksüyon olarak çok beğendiğim Çin sahneleri içerik olarak çok boştu ve hikayeyi hiç derinleştirmedi örneğin. Tamamen egzotik ortam seçimi olarak kaldı. Halbuki Kaspar'ın hikayesi ne kadar hoş ve naifti.
Neyse çok sert girdim gibi oldu ama film güzel. Ben huysuzum sanırım bugün,ona verin. Valla bak :D Filmle ilgili hoşuma giden bir detay gerzek Hollywood filmleri gibi herkesin İngilizce veya tek bir dil konuşmaması oldu. İtalyanca başlayıp keskin bir şekilde Almancaya dönmesi,arada Fransızcayı sıkıştırıp Britanya İngilizcesine uzanması Çince ABD İngilizcesi derken ben baya hoşnut oldum. Bu kolay detaya da niye riayet edilmez,neden kolaya kaçılır hiç anlamam. Sonuç olarak en sevindiğim yanı kendi adıma tam bir suare keşfi olmasıydı. Çünkü bu filmi bundan önce asla duymamıştım,bundan sonra da pek duyacağımı da zannetmiyorum. Torrent bile seeder sıkıntısı çekiyordu :D Sanırım Kanada filmi olmasından dolayı üvey evlat muamelesi görüyor. Ama hakettiği üne ulaşamadığı kesin. Sonunu hiç beğenmemekle beraber (mezat güzel çekilmişti ama yetmez) müzikle dolu hoş bir film izlediğime inanıyorum.
Yılların getirdiği dostluk.Sinema Aşıkları!
Geçen suare Capote'ı önerip sanırım bugün Phillip Seymour Hoffmann'ın ölmesi garip oldu. Olur ya film seçilseydi daha da garip olacaktı. Düşünsenize filmi izliyoruz,adamı övüyoruz veya yeriyoruz şöyleydi böyleydi diye. Derken güm. Adam ölmüş. Neyse hayat çok garip vapurlar falan.
Belirsiz Gece Suare No:48 - Gerçek Hayattan Uyarlanan Filmler - In the Name of the Father
Zaman zaman yaşını belli etse de, özel bir film olduğunu hissettirdi hep bana. Yer yer kopuk ve hızlı bir anlatımı vardı ama bunu filmin uzun bir döneme yayılan hikayesini detaylarıyla anlatma çabasına vermek lazım. Ama genel hatlarıyla oldukça beğendim. Filmin içinde bir insanın ilgisini çekebilecek çok fazla konu vardı,resmen seç beğen al halindeydi. İrlanda,IRA,hippiler,oldukça başarılı mahkeme ve yargı sahneleri ve hatta rastafari kültürü bile kısa da olsa yer buldu. Bu temalar benim ilgimi fazlasıyla çekti :D İşin üzücü tarafı yaşanan gerçeğe pek şaşıramamam ve gayet doğal karşılamam. Ülkemiz ne yazıkki bu ve benzeri olaylar ile dolu ve sonu adaletin tecelli olmasıyla sonuçlanmıyor. Adaletsizlik ve kötülük her yerde ama bunun tezahürü her ülkede farklı olabiliyor. Ne acıdır ki biz terazinin dengeli olmadığı bir yerdeyiz ve bu tür olayları görünce hissiz bir şekilde izleyebiliyoruz. İyi bir film izlemek güzel şey,ben oldukça beğendim. Yönetmen Jim Sheridan ile şahsi tanışmam oldu. Birkaç filmi daha izlemeye değer sanırım. En kötü ihtimal 2 D.D.Lewis filmi daha izlemiş olurum :D